Yazının başlığı bazı okuyuculara tuhaf gelebilir, ama bu tam da Türkiye gerçeğini yansıtıyor. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği, geçmişten günümüze Türkiye’deki hemen her seçime dolaylı da olsa müdahale etme hakkını hadsiz bir şekilde kendinde görmüştür.
Bu kez ABD ve AB, cumhurbaşkanı seçimine müdahil olduklarını saklama gereğini bile hissetmiyorlar.
Ankara’daki diplomatik çevrelerle işimiz gereği değişik ortamlarda karşılaşırız, bir araya geliriz. Sohbet konuları Türkiye’nin tarihi ve turistik yerleri, Türk mutfağı değil bizzat siyaset olur. Onlar bizim ağzımızı arar, bizde onlarınkini.
Son 1 yıldır Avrupa Birliği’nin önde gelen ülkelerinin diplomatlarından ve Amerikan diplomatlarından Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Kemal Kılıçdaroğlu isimlerinin olduğu anketlere ilişkin değerlendirmeler, yorumlar dinliyorum. Ama şunu belirteyim ki, söz konusu anketlerin bazıları sadece yabancı diplomatların elinde ve Türk medyasına hiç yansıtılmamış. Belli ki AB ve ABD de kendi anketlerini yaptırıyor, ona göre pozisyon alıyorlar.
Avrupalı diplomatlara göre, yukarıda sıralanan isimlerin hepsinin Erdoğan karşısında kazanma şansı var. Ama aralarında şansı en yüksek olan Ekrem İmamoğlu imiş.
Avrupalılar, HDP’nin desteğine büyük önem veriyorlar. Öyle ki neredeyse her cümlenin başında HDP’nin adını anıyorlar. Onlara göre, HDP, İmamoğlu’na kendi adayı gibi görüyormuş ve sonsuz destek verecekmiş.
Avrupalı diplomatlara, “Kemal Kılıçdaroğlu da aday olmak istiyor. HDP ona da aynı desteği verir. Kılıçdaroğlu’nu istemiyor musunuz” diye soruyorum. Ağız birliği etmişçesine aynı yanıtı veriyorlar: “Kılıçdaroğlu da kazanabilir, ama o olmaz.”
Israrla neden Kılıçdaroğlu olmaz diye sorduğumda ise “Mezhep meselesi sorun yaratabilir. Küçük de olsa hiçbir risk göze alınmamalı” diyorlar. Avrupalı diplomatların bile işi mezhep meselesine indirgeyecek kadar ülkemizdeki konulara hâkim olması beni pek şaşırtmıyor.
“Mansur Yavaş’ı neden istemiyorsunuz, Yavaş muhalefete bağlı şirketlerin yaptığı anketlerde açık ara önde” dediğimde ise “HDP’den blok oy alamaz” yanıtını veriyorlar. Bunu biraz daha açmalarını istediğimde “Mansur Yavaş, HDP’lilere İstanbul, Adana, Antalya ve Mersin Büyükşehir belediyelerinde davranıldığı gibi davranmadı. Onların iş ve ihale beklentilerini karşılamadı” yorumunu yapıyorlar. Bunları da duymak beni pek şaşırtmadı, çünkü adamların ülkemizdeki siyaseti uzun süredir yakın markaja aldıklarını, kimlerle ilişkilerini derinleştirdiklerini biliyordum.
Avrupa Birliği üyesi ülkelerin diplomatları ve Avrupa Birliği’nin Türkiye temsilciliğindeki diplomatlar, açık ara kazanacağına inandıkları Ekrem İmamoğlu’nun dışında başka bir isme şiddetle karşı çıkıyorlar.
Sıra Amerika Birleşik Devletleri’ne geldiğinde ise iş değişiyor. Amerikan diplomatlar Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olması durumunda seçileceğine inanıyorlar. Amerikalılara göre, Türkiye’de ekonomi o kadar kötü ki, Erdoğan’ın karşısına kim çıkarsa çıksın az ya da çok farkla da olsa mutlaka kazanacak.
Bazı Amerikan Kongresi üyelerinin İmamoğlu ile ilişki kurduklarını, yeni büyükelçinin Kılıçdaroğlu’ndan önce İmamoğlu’nu ziyaret ettiğini de hatırlatarak, “İmamoğlu ya da Mansur Yavaş’ı neden istemiyorsunuz?” diye soruyorum.
Verdikleri yanıt, Amerikan diplomatların Türkiye siyasetine Avrupalılardan daha çok hâkim olduklarını göstermesi bakımından önemlidir. Amerikalılara göre, Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’dan sonra geçiş sürecini en iyi yönetebilecek isim. Kılıçdaroğlu’nun, Parlamenter Sisteme dönüşün ve Meral Akşener’in başbakanlığının önünü hızla açabilecek yetkinlikte olduğuna inanıyorlar. Bu yüzden de Akşener’in gönlü İmamoğlu’nda olsa da mantığının sesini dinleyerek Kılıçdaroğlu’nu tercih edeceğini savunuyorlar.
İmamoğlu ve Mansur Yavaş için ise “Bir sonra ki dönemi beklemeleri iyi olur. Çünkü Türkiye’de kurulacak yeni düzende, İmamoğlu ve Yavaş’a da sıra gelecek. Seçmenin kafasını karıştırmaya gerek yok” değerlendirmesini yapıyorlar. Kısacası adamlar, her şeyi en ince ayrıntısına kadar hesaplayan, bizim seçmeni bile bizden çok düşünen bir görüntü içindeler. Buna da inanmamızı bekliyorlar.
Aslında Amerikalılara “Cumhurbaşkanlığı sisteminin önemi kalmayacaksa, güç başbakana geçecekse, İmamoğlu ve Yavaş neden Cumhurbaşkanı olmak istesin ki” diye sormak istedim, ama “Bizi bizden çok düşündüklerine göre, vardır bir bildikleri. Üzmeyeyim onları” diyerek vazgeçtim.
Kısacası Avrupa Birliği, Aralık 2018’de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na adaylığı açıklandığı günden beri hiç gizlemeden İmamoğlu’na oynamaya başladı. İmamoğlu’nun, CHP Genel Merkezi’ni dikkate almayarak ara sıra ürkek bir şekilde ortaya çıkmasının nedenini de bu desteğe bağlayanlar var.
Geçmişte, Türkiye’deki askeri darbelerde, hükümet devirmelerde ve kurmalarda daha gizli saklı biçimde müdahil olan, tecrübeli Amerika Birleşik Devletleri ise tercihini Kılıçdaroğlu’ndan yana yaptığını artık gizlemiyor. Zaten bilmesi gerekenler de bu tercihi biliyor.
Avrupalı ve Amerikan diplomatları dinledikten sonra aklıma geçenlerde izlediğim bir filmde, “Ne Amerika ne Rusya tam bağımsız Türkiye” diye slogan atan gençler geldi. Bu sloganı, Cumhurbaşkanı adayını belirleme sürecinde, “Ne Amerika ne Avrupa tam bağımsız Türkiye” diye değiştirerek atabilen adaylar çıkacak mı acaba….
İkisi de değil, şapkadan Özdağ çıkardı Abd. Programına bakın anlarsınız.
Hiç bize soran yok!
İmamoğlu boşuna Chatham house ‘e gitmedi , hesapTC üzerine oynanacak oyunların hazırlığı, ama hiç boşuna yorulmasınlar , ne Abd , ne AB ne de GB
başaramayacak , Atatürk’ün ilkeleri ile devam diyen “İnce” ile oyunları bozulacak inşallah , hem geleceğimizi geri alacağız , hem emperyalist diretmelerden kurtulacağız , umudumuz Memleket partisidir
Batılı diplomatlar bu kez hiç sakınmamışlar Mansur’un asıl suçunu söylemişler kendilerine teşekkür ederiz, suçu PKK/hdp’li Kürtçülerden hiç personel almamak onlara ihale vermemekmiş!..
Bütün bu kurmacalara karşı halk olarak ters köşe yapalım, Milli Parti, Milli aday diyelim ve Zafer Partisi Ümit Özdağ’ı seçelim.
Amerikalıların Mansur Yavaş ve İmamoğlu’nu bir tutarak “onlara da sıra gelecek” söylemlerinin samimi olduğunu hiç zannetmiyorum. Kılıçdaroğlu veya İmamoğlu her ikisi de emperyalistlerin aletidir. Aralarında sahte bir rekabet yaratılmaya çalışılıyor olabilir. Milliyetçi ve Atatürkçü bir aday bunların en büyük kabusudur. Mansur Yavaş eğer bunların entrika ve eylemlerinden çekinerek uzak durursa hata yapar. Eğer vatan göreve çağırıyorsa, bu göreve gidilir.
eyvallah… ne amerira ne avrupa tam bagımsız TÜRKİYE
Çok doğru tespitler
Demekki bunlar turkiye icin cok hayirli hadi vatanseverler emperyalizm karsitlari destekleyin destekleyin
Seçimden Zafer Partisinin Birinci parti olarak çıktığı Gözümün önünde bir an canlandı. Bu avrupalı ve amerikalı diplomatların ruh ve sağlık durumlarını düşünebiliyormusunuz :))
Onların ne düşündüğü çokta önemli değil vatan için en çok kimin faydalı olacağıdır gönlümüz Mansur Yavaş dan yana ha bu seçim şansını kullanmazsa bu sempatiyi kaybeder