Dr. Handan Toprak Benli yazdı…
15 Kasım 1983’de “Bağımsızlık bildirisi” Rauf Denktaş tarafından okunup kuruluşu ilan edilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bugüne kadar Türkiye dışında tanımamış olmasından kaynaklanan sorunları devam etmektedir.
Kıbrıs’ın bugününü daha iyi değerlendirmek için tarihçesine bir göz atmak yerinde olacaktır.
1571 yılında Lala Mustafa Paşa yönetimindeki Osmanlı Ordusu tarafından büyük bir muharebe ile alınabilmiş, ağır zayiatlar verdiren Venedikli korsanların saldırıları son bulmuş, Karamanlı Türklerin yerleşimi ile ada güvenli hale getirilmiştir.
4 Haziran 1878’de İngilizler; Rus tehdidini ileri sürerek Osmanlı Devleti’nin izniyle, müttefik sıfatıyla geçici olarak Kıbrıs’a girmişlerdir.
I.Dünya Savaşı’na kadar bu varlığını sürdüren İngiltere, 1914 yılında Osmanlı’nın karşısında savaşta yer alarak Kıbrıs’ı sömürgesi ilan etmiştir.
Kıbrıs Rumları, 1931 yılında Yunanistan’a bağlanma isteğiyle İngiliz yönetimine isyan etmiş, bu isyan sırasında zarar gören yine adadaki Türkler olmuştur.
Rumlar 1955 yılında da “EOKA” isimli terör örgütünü kurmuş, adayı Yunanistan’a bağlama anlamına gelen “ENOSİS” hayali ile huzuru bozarak, çatışmaları şiddetlendirerek Türk nüfusun adadan kaçırılması hedeflenmiştir.
Sürekli saldırılar sonucu Kıbrıs’ta savunma amacıyla 1958 yılında “Türk Mukavemet Teşkilatı” kurulmuştur.
1960 yılında Londra ve Zürih Anlaşmaları ile “Kıbrıs Cumhuriyeti” kurulmuş ve bu anlaşmalara göre Türkiye, Yunanistan ve İngiltere “Garantör Devlet” statüsü almıştır.
1963 yılına gelindiğinde Rumlar, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın değişmez hükümlerini değiştirerek, Türkleri tüm anayasal haklardan mahrum edip 21 Aralık 1963 günü yaşanan “Kanlı Noel” ile adeta soykırım niteliğinde katliamlara başlamışlardır.
Bu nedenle 1963’de Kıbrıs semalarında Türk uçakları uyarı uçuşlarını gerçekleştirmiştir.
26 Aralık 1963’de Lefkoşa, ada tarihinde ilk kez “Yeşil Hat” ile İngilizler tarafından ikiye bölünmüştür.
BM Güvenlik Konseyi, 4 Mart 1964 tarihinde Kıbrıs’ta Barış Gücü görevlendirmek zorunda kalmıştır.
8–9 Ağustos 1964 tarihinde Rumlar tarafından Erenköy saldırısı yapılmıştır. Ada Türkleri bu baskına direnmiştir. Makarios Yönetimindeki Rumlar, Boğaziçi ve Geçitkale’ye de saldırmışlardır.
15 Temmuz 1974 yılında Yunan Subayları ile birlikte Nikos Sampson Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak amacıyla darbe yapmıştır.
Makarios Kıbrıs’tan kaçmış ve 19 Temmuz 1974 tarihinde BM yaptığı konuşmada “Kıbrıs, Yunan Ordusu tarafından işgal edildi” demiştir.
20 Temmuz 1974 günü de Türkiye, Londra ve Zürih anlaşmalarının tanıdığı garantörlük yetkisini kullanarak, adadaki Türklere ve Rumlara barışı getirmek üzere “Kıbrıs Barış Harekâtını” gerçekleştirmiştir.
Türkiye’de bu tarihi karara damgasını vuran Bülent Ecevit’in Necmettin Erbakan’ın içinde olduğu koalisyon hükümeti kurup Başbakan olduğu dönemdir.
Cumhuriyet tarihimizin en önemli hamlelilerinin başında gelen bu adım Bülent Ecevit tarafından “Ayşe tatile çıksın”parolasıyla atılmıştır.
Bülent Ecevit’in liderliğinde gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekatıyla Türkiye, Doğu Akdeniz’de Mavi Vatan’a dair haklarını savunmuştur.
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın çizdiği sınırlar Türk tarafına devlet kurma imkânı vermiş ve 13 Şubat 1975 tarihinde “Kıbrıs Türk Federe Devleti” ilan edilmiştir.
Ancak Rumlar ve Yunanistan BM’den Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni ortadan kaldırmayı öngören 13 Mayıs 1983 tarihli Kıbrıs Türklerini tekrar can derdine düşürecek kararı çıkartmışlardır.
Bunun üzerine Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi Başbakan Rauf Denktaş önderliğinde, 15 Kasım 1983 tarihinde oybirliğiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir.
15 Kasım 1983’de KKTC “Bağımsızlık bildirisi” Rauf Denktaş tarafından okunmuş ve Denktaş ilk Cumhurbaşkanı olmuştur.
Başkenti Lefkoşa olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) 1983 yılında bağımsızlığını ilan etmesinden bu güne kadar Türkiye dışında hiçbir ülke tarafından tanınmaması acıdır.
24 nisan 2004 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından birleşme planı hazırlanmış ve adada referanduma sunulmuştur. KKTC’de bu plan maalesef %35’e karşı %65’le kabul edilmiş olup, Güney Kıbrıs’da ise plan %25’e karşı %75 ile red edilmiştir.
Annan planını reddetmesine rağmen Güney Kıbrıs; 2004’te maalesef Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla Avrupa Birliği’ne katılımı kabul edilmiştir.
KKTC kısıtlı koşullarda tanınmamaktan kaynaklanan sorunlarla mücadele etmektedir.
Atatürk’ün de üzerinde çalışmış olduğu, Türk devletleri arasında kapsamlı işbirliğini teşvik etmek amacı ile uluslararası bir örgüt olarak 2009 yılında kurulmuş olan ve Kasım 2021’de İstanbul’da 8. Zirvesi gerçekleşen Türk Devletleri Teşkilatı (eski adıyla Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi – Türk Konseyi), Teşkilatın Türkiye ile birlikte tam üyeleri olan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan Özbekistan başta olmak üzere burada gözlemci statüsü kazanmış olan Macaristan ve Türkmenistan ve tüm dost ve müttefik ülkelerden KKTC’nin tanınması konusunda adım atması doğal olarak beklenmektedir.
Tarihine ve Türk Halkının verdiği haklı mücadelesine bakıldığında Kıbrıs sorunun çözümü konusunda ileri adımların ivedilikle atılması gereklidir.