Avrupa’nın intiharı

Hüseyin Vodinalı yazdı…

Yaşlı kıtamsı (aslında kıta filan değil Asya’nın uzantısı) Avrupa, tarihteki şizofrenik hezeyanlarından birini daha yaşıyor. 

Avrupa tarihine dikkatli bakarsanız, huzursuz, kavgacı, ırkçı, yağmacı ve narsist ülkeler ve imparatorluklar görürsünüz. 

Eski Helen ve Roma İmparatorluğundan beri bu böyledir. 

Dünyanın en gelişmiş toplumları gibi gözükseler de savaşsız, düşmansız yaşayamazlar. 

Bugün de benzer bir deliliğin içindeler. 

Rusya’yı özne olarak alırsak, Napolyon ve Hitler’den sonra üçüncü Rus seferine hazırlanıyorlar. 

Ama bu kez korkutucu olmaktan çok çaresizce komik olarak. 

ABD olmadan NATO sadece bir tabeladan ibarettir.

Avrupa Birliği’nin iki lokomotif ülkesi Fransa ve Almanya bu işte başı çekiyor. 

Fransa’nın başında Goldman Sachs bankeri, Almanya’nın başında ise Blackrock CEO’su olması bir tesadüf değil.

AB üyeliğinden çıksa da Rus düşmanı koalisyonun ayrılmaz parçası İngiltere’nin başbakanlık koltuğunda ise, Romen ve Ukraynalı erkek sevgilileri tarafından evi ve arabası yakılmak istenen, Epstein ve Davos iltisaklı, eski Kraliçe avukatı Keir Starmer oturuyor. 

İngiltere’nin ayrıca şöyle bir özelliği vardır; tüm Rusya karşıtı savaşların perde arkasındaki destekçisidir. 

Ancak kötü haber: Donald Trump’ın Beyaz Saray’a geri dönmesiyle, Avrupa Birliği eski ağırlığını kaybetti. 

Trump’ın ABD’si Avrupa’dan elini çok fena çekti. 

İkinci Dünya savaşının kaybedeni Avrupa, ABD desteğiyle yeniden ayakları üzerinde doğrulabilmişti. 

Ekonomisi ve savunması tamamen ABD’ye bağlıydı. 

NATO bunun için kurulmuştu. İlk genel sekreteri İngiliz Lord Dismay’ın dediği gibi; ABD’yi içeride, Rusları dışarıda ve Almanya’yı aşağıda tutmak için. 

Oysa şimdi ABD, hem ekonomi hem savunma bakımından Avrupa’dan çekilmiş durumda. 

Küreselci anti-demokratik kurumlara bağlı olan Avrupa elitleri artık siyasi bir boşlukta yaşıyor.

Buna rağmen, Ukrayna, Baltıklar ve Karadeniz üzerinden Rusya’ya “savaş” bayrağını açmaya hazırlanıyorlar. 

Son kabul ettikleri yaptırım paketinin özeti böyle. 

Ukrayna savaşındaki Rus düşmanı, hatta açıkça ırkçı tutumları sonucu ekonomileri zaten büyük hasar alan Avrupalı “Küreselci merkez”, çöküşün eşiğinde ama Estonyalı Kallas ve Nazi artığı Ursula von Der Leyen gibi zeka eksikli çılgın yöneticilerle intihara doğru atılıyorlar. 

Üstüne üstlük bunu yaparken Avrupalı halklara da sormuyorlar. Tam bir oldu- bitti içinde hareket ediyorlar. 

Fransa ve Almanya (Macron yeni yaptırımlar için ana lobici, Merz resmen Atlantik yanlısı) aslında Doğu Avrupa üzerindeki kontrol kollarını kaybediyor.

Merz’in ABD tarafından bombalanan Nord Stream 2 hattının yeniden devreye alınması olasılığına dahi karşı çıkması olayın boyutunu gösteriyor. 

Pepe Escobar’ın dediği gibi; “Düşmanınız intihar ederken onu asla rahatsız etmeyin!”  

Doğu bloğu yaptırım mekanizmalarını giderek daha fazla sabote ediyor ve ikili enerji ve ticaret anlaşmaları arıyor. Macaristan, Slovakya, Bulgaristan, Sırbistan, Avusturya ve İsviçre, AB’yi atlayarak Rusya Federasyonu ile projeleri yeniden canlandırıyor ve güçlendiriyor. Buna sadece enerji değil, lojistik, askeri-teknik iş birliği, tarımsal ihracat ve finans da dahil.

AB içinde, Brüksel’in yaptırım söylemlerine rağmen Rusya ile ticaret ve ekonomik bağları yeniden canlandırmaya odaklanan bir Avrupa şüphecileri koalisyonu güçleniyor. 

Trump, AB’nin yaptırımlarını bozmak ve Brüksel’i atlayarak enerji ve teknoloji projeleri aracılığıyla Doğu Avrupa ekonomisini doğrudan kendine bağlamak istiyor.

YAKIN GELECEK SENARYOLARI

AB mevcut yapısıyla, Rusya karşısında ister doğrudan ister yeni bir vekalet (mesela Moldova veya Baltık cüceleri) savaşında yenilgiye uğrayacak. 

AB hemen dağılmayacak belki ama Brüksel tek bir jeopolitik güç olmaktan çıkacak.

Baltık ülkeleri ve Polonya hariç Doğu Avrupa, yeni normale göre hareket edecek. Ukrayna-Rusya çatışmasında tarafsız olup, yaptırımları aşacaklar.

Brüksel, özellikle dış politika ve enerji alanında oylama disiplini üzerindeki kontrolünü kaybedecek.

Amerika Birleşik Devletleri, AB’nin tamamına değil, bireysel “ortak merkezlerine” ağırlık vermeye başlayacak. Bunların başlıcaları; Çek Cumhuriyeti, Polonya, Romanya, Birleşik Arap Emirlikleri, Sırbistan ve Slovakya.

AB’de bundan sonra entegrasyon politikaları geçerli olmayacak, bölgesel gerçekçilik dönemi başlıyor. 

Bunun en temel göstergesi AB’nin artık demokratik insani kriterleri bir kenara bırakmış olması. 

Türkiye mesela tam bir otokrasi olmaya koşarak giderken Brüksel sesini dahi çıkaramıyor. Çünkü başta, Rusya ve İran’a karşı Ankara’yı ileri sürmek, göçmen deposu olarak kullanmaya devam etmek ve elbette İsrail’e kardeş bir Kürt devleti kurmak üzere jeopolitik hesapları var.

Bu noktada ABD, AB, İsrail ve İngiltere birleşiyorlar. 

Ancak AB bu zincirin en zayıf halkası. Artık askeri gücü olmayan İngiltere’nin bile küreselci finans gücü City’si var.

36 trilyon borcu ve doların artık rezerv para olmaktan giderek çıkması ile ABD de topal ördek elbette ama Batı hegemonyasının ilk düşecek kalesi AB olacak. 

Netanyahu tasfiye edilmezse ve İsrail İran’a saldırırsa ikinci sırada İsrail olabilir. 

Kulübü terk edecek üçüncü İngiltere ve dördüncü ABD. 

Dünya artık çok kutuplu. 

Kaya Kallas gibi, zeka seviyeleri oda sıcaklığı kadar olan günümüz yönetici ve elitleri bunu kabul etmemekte ne kadar direnirlerse o kadar intihar etmeye yaklaşacaktır.