Avatar
Hüseyin Vodinalı
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Manşet
  4. BRICS’in adı bile yetti!

BRICS’in adı bile yetti!

featured

Hüseyin Vodinalı yazdı…

Türkiye’nin – utana sıkıla, neredeyse yalanlayarak, bir ay sonra Bloomberg’den duyduğumuz – yaptığı yarım ağızlı BRICS üyeliği başvurusu bile ABD ve müttefiklerinde paniğe yol açtı.

Öyle ya zaten panikteler, Rusya’ya kaybediyorlar, İran’a dokunamıyorlar ve Çin’e daha gelemediler bile!

Üstüne üstlük bir de Türkiye maazallah NATO’dan ayrılırsa, bu, ittifakın Orta Doğu ve Orta Asya için savaş düzeninde büyük bir boşluk anlamına gelecek.

Gerçi BRICS’e üye olmak için NATO’dan ayrılmamıza gerek yok ama Hegemon zor durumda ve yaralı bir ayı gibi öfkeli ve fütursuz.

1989 sonrası esasen işi biten NATO’yu, bugün Rusya ile savaşın eşiğine getirdiği yetmiyormuş gibi bir de Asya’ya uzatmanın peşindeler.

NATO’nun 2023’teki Vilnius Zirvesi’nde kabul edilen yeni ve en geniş ölçekli savaş planlarında İttifak’ın güney kanadına, yani üçüncü bölgesine (İngiltere –Norveç birinci bölge, Batı-Orta ve Doğu Avrupa ikinci bölge) yönelik özel hedefler var.

Akdeniz ve Balkanlar üzerinden Karadeniz bölgesine kadar uzanan bu bölge, NATO’nun yani ABD’nin Rusya, İran ve Çin’e karşı mücadelesinde önemli bir cephe alanı olarak görülüyor.

Üçüncü bölgenin görev sahası, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Sahel Bölgesi ve Sahra Altı Afrika’yı da kapsıyor.

Türkiye söz konusu üçüncü bölgede tam bir merkez ülke niteliğinde anlayacağınız.

Ancak küresel cari konjonktür Türkiye’nin NATO’nun uysal bir üyesi olarak hareket etmesine hiç uygun değil.

Mevcut Batıcı hükümet yapısında bile bu konuda belirli itirazlar ve arayışlar var.

İslam dünyasının liderliği veya yeni Osmanlıcılık gibi fantezilerin yanında çok daha gerçekçi olan BRICS ve ŞİÖ üyelik arzuları bunun bir göstergesi.

İşte bu yüzden CIA ve MI6 Şefleri Burns ve Moore, Financial Times’ta ortak bir yazı kaleme alıp isim vermeden Türkiye’yi tehdit ettiler.

ABD Dışişleri Bakanı Blinken ve PKK sever İngiliz Dışişleri Bakanı David Lammy’nin Kiev’e giderek Rusya’yı vurmak için Ukrayna’ya gelişmiş füze verecekleri (dünya savaşına açık davetiye) açıklamasının üzerine denk geldi bu kritik manifesto.

CIA ve MI6’nın direktörleri, FT’da 7 Eylül’de yayımlanan ortak yazılarında, dünya ülkelerinin (Türkiye’nin?) jeopolitik yeniden yapılanma sürecini bir tehdit olarak gördüklerini ve güvenlik servislerinin olası “düşmanları” etkisiz hale getirmek için büyük çaba sarf ettiğini ilan etti.

Bu yazıdan sadece bir gün sonra ABD ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında savunma işbirliği anlaşması imzalandı.

Bu anlaşmaya göre ABD Rumlara silah ve asker yardımı yaparken Rumlar da üslerini ABD’ye açacak.

Doğu Akdeniz’de ABD’nin iki vazgeçilmez yavrusu, en önce İsrail ve sonra Yunanistan tam bir koruma altına alınıyor bu sayede.

Yunanistan malumunuz son iki yıldır Amerikan üsleriyle donatıldı.

ABD ve İngiltere Kıbrıs’tan ortak operasyonlarla İsrail’in Filistin soykırımına destek veriyor.

Türkiye ise son 4 yıldır Mavi Vatan iddiasından fiilen çekilmiş durumda ve ekonomik kriz yüzünden her geçen gün yeni tavizler vermeye hazır.

Bunun en sembolik göstergesi İsrail’e destek için gelen USS Wasp’ın tam da Zafer Haftası’nda İzmir’e demirlemesi oldu.

ABD ve İngiltere sadece batıda değil doğuda da yeni dolaplar çeviriyor.

Suriye ve Irak’taki 100 bin PKK’lı teröristi eğitip yeni modern silahlarla donatıyor.

Kafkasya cephesinde ise Ermenistan ve Azerbaycan üzerinden İran ile Türkiye’yi karşı karşıya getirme çabaları var.

Ermenistan’da tam bir Atlantikçi yönetim var. Paşinyan hükümeti Rusya ile geleneksel bağlarını koparıp attı ve ABD’nin yörüngesine girdi.

İsrail ve ABD’nin saldırmaya cesaret edemediği İran ile Zengezur koridoru yüzünden bir gerilim yaşanabilir.

Amerikan ve İngiliz istihbaratçıları bölgede cirit atıyor.

Dilan Polat ve Narin cinayetinden kafayı kaldıramayan ana akım medyamız göremedi ama MI6 Şefi Richard Moore önce İstanbul’a ardından Bakü’ye gitti.

İstanbul’da ne yaptığı hiç bir yerde haber olamayan Moore, Bakü’ye Üniversite’de bir konferans bahanesiyle gitmiş, yerseniz!

Moore’dan bir hafta önce de ABD Savunma Bakanlığı’nın istihbarat örgütü DIA’nın Avrasya Merkez Şefi Patrick Pryor yine Bakü’deymiş!

Onun ziyaretinin gerekçesi biraz daha samimi: “Azerbaycan-ABD Savunma ilişkilerini güçlendirmek!”

Moore’un İstanbul ziyaretiyle ilgili yorum yapan Amiral Cem Gürdeniz X hesabında şunları yazmıştı:

“İngiliz MI 6 Direktörünün Türkiye ziyareti zamanlama olarak çok kritik bir dönemde gerçekleşiyor. ABD Başkanı ve İngiliz Başbakanının yakında buluşacakları ve Rusya içlerinin batı kaynaklı saldırı silahları ile vurulması seçeneğinin tartışacakları göz önüne alındığında bu ziyaret pek de iç açıcı görünmüyor. Aklımıza Goeben (Yavuz)’un 29 Ekim 1914 Karadeniz saldırısı öncesi Alman Büyükelçi , Amiral Souchon ve Enver Paşa’nın son görüşmeleri geliyor. Ne diyelim. Tanrı Türk milletini korusun.”

Amin, gerçekten Batılı emperyalistler bir kez daha etrafımızı “Hilal” taktiğiyle çeviriyor ve bizi olası bir dünya savaşının merkezine alıyor.

Ve bu kötülüğe olabilecek en kötü dönemimizde yakalanıyoruz!

Bu yazdıklarıma gülüp geçecek olan Batı bağımlılarına bir hatırlatma yapmak isterim:

MILLENIUM CHALLENGE TATBİKATI

Bugün büyük ölçüde unutulmuş olsa da, 2002’de Türkiye’nin hedefte olduğu Millenium Challenge Tatbikatı (“Bin Yılın Meydan okuması”- Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun “28 Şubat gerekirse bin yıl sürer” sözlerine cevaben), Pentagon tarafından şimdiye kadar yapılmış en büyük savaş oyunlarından biriydi.

Nevada çölünde yapılan ve 250 milyon dolara mal olan tatbikat, hem canlı aksiyon tatbikatları hem de bilgisayar simülasyonları içeriyordu.

Toplamda 13.000 ABD askeri tatbikata katıldı.

ABD diğer NATO üyelerini davet etmesine rağmen Türkiye’yi çağırmamıştı.

Tatbikatta; yıkıcı bir deprem sonrası yaşanan gelişmelerin ardından, hedef ülkenin işgali planlanıyordu.

Millennium Challenge’da ABD “Mavi” taraf, Batı karşıtı bir diktatör tarafından yönetilen hayali bir Batı Asya devleti ise “Kırmızı” (Türkiye) taraftı.

Tatbikat, Lozan Antlaşması’nın imzalanmasının 79. yıldönümüne rastlayan 24 Temmuz 2002 günü başlatıldı. Seferberlik süresi 96 saat olan tek ülke bölgede Türkiye idi ve senaryoya göre işgal 96 saatte tamamlanacaktı!

Savaş oyununda, büyük bir Amerikan keşif filosu, Kırmızı’yı işgal etmeye hazırlanmak üzere yola çıktı.

Kırmızı’ya emekli bir Deniz Piyadeleri korgenerali olan Paul Van Riper liderlik ediyordu.

Mavi’nin sürpriz bir saldırı başlatacağına inanan Van Riper, ilk davranan olmayı seçti.

Emrindeki bilgisayar tarafından oluşturulmuş küçük sivil tekneler ve pervaneli uçaklardan oluşan büyük bir sürü, bölgedeki her iki ABD askeri üssüne ve ilerleyen sefer gücüne karşı bir kamikaze saldırısı için gönderildi, seyir füzeleri ise karada ve denizde mobil fırlatma noktalarından Amerikan filosuna ateşlendi.

Mavi, Kırmızı topraklarına bile ulaşmadan önce, uçak gemisi ve 16 eşlik eden gemi batırıldı ve 20 bin hayali ABD askeri öldürüldü.

‘SENARYOLU TATBİKAT’

İmparatorluk, iki haftalık simülasyonun ikinci gününde Pearl Harbor’dan daha kötü bir yenilgiye uğradı.

Yenilen pehlivan misali Pentagon tatbikatı yeniden başlattı ve ABD zaferi için kuralları değiştirdi!

Bir “kontrol grubu”, Van Riper’a sürekli olarak kısıtlamalar getirdi.

İlk olarak, ordusu görevleri koordine etmek ve planlamak için şifrelenmemiş cep telefonları kullanmaya zorlandı, böylece Mavi rakibinin resmi iletişimlerini yakından izleyebildi.

Kırmızı, basitçe motosikletli haberciler ve yerel cami minareleri üzerinden yayınlanan kodlanmış mesajlar kullanmayı seçti.

Bu, Van Riper’ın Mavi’nin saldırısını engellemek için kullandığı sorunlu, alışılmışın dışında bir taktikti ve bu da Pentagon’un taraflı hakemleri tarafından engellendi.

Bu arada, Kırmızı’nın operasyonlarına yönelik kısıtlamalar ve talepler giderek daha da arttı.

Van Riper, tarafının hava savunmasını kapatmak ve Kırmızı güçlerini, Mavi’nin denizcilerinin ve askerlerinin uçak gemilerinden baskın düzenlemesi planlanan simüle edilmiş plajlardan ve diğer alanlardan uzaklaştırmak zorunda kaldı.

Ancak bu sayede Amerikalıların rahatsız edilmeden istila etmelerine izin verildi.

Uygulanan kısıtlamalar o kadar ağır ve gülünç hale geldi ki, Van Riper tüm bunlara isyan ederek istifa etti.

Millennium Challenge, başlangıçta Pentagon şefleri tarafından yankı uyandıran bir başarı ve İmparatorluğun uçak gemisine bağımlı savaş doktrininin doğrulanması olarak abartılmıştı.

Öfkeli müstafi general Van Riper, olanı biteni açıkladı ve tatbikatı sahte bir sonuç üretmek için bilinçli olarak tasarlanmış bir dolandırıcılık olarak ifşa etti.

ABD güçlerinin, ya düzgün bir şekilde test edilmemiş ya da yenilgiyle sonuçlandığı açıkça kanıtlanmış stratejilere dayanarak savaşa gönderilmesi konusunda ciddi endişelerini dile getirdi:

“Kontrol grubunun istediği gibi olması için senaryo siparişle yazılmıştı… Serbest, iki taraflı bir tatbikat yerine… basitçe senaryolu bir egzersiz haline geldi. Önceden belirlenmiş bir sonları vardı ve egzersizi bu amaca göre senaryolaştırdılar… Bundan hiçbir şey öğrenilmedi… Çok düşünmeye ve kendini test etmeye istekli olmayan bir kültür, gelecek için iyiye işaret değil.”

Yani anlayacağınız, 2002’de sahada! kazanıp masada kaybettik.

O yıl yapılan seçimlerde ABD’nin arzuladığı şekilde AKP tek başına iktidara geldi!

22 yıl sonra hala denemeyi bırakmadılar.

Ama artık ne ABD o eski ABD, ne de AKP o eski AKP.

Her ne olursa olsun NATO’dan çıkmak ve BRICS’e üye olmak Türkiye’nin tam bağımsızlık yolunda bir devrim niteliğinde olacaktır.

“Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin

Dönersek kahbeyiz millet yolunda bir azîmetten..”

Namık Kemal – Hürriyet Kasidesi

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

7 Yorum

  1. Yazı için teşekkürler. ABD’nin Yunanistan üsleri ve son Kıbrıs hareketlerinin geçmişteki ipuçları verilmiş. Aslında Türkiye’nin açılım (parçalanma) sürecinin yürümemesi ABD’yi yeni hamlelere zorluyor. Bize bakarsak, bu gün yapılan bir doğru acaba ertesi gün de devam edecek mi şüphesi içindeyiz. Salıncak nereye kadar sallanır göreceğiz.

  2. Bugün tarihi yazılarınızdan birini daha yayınladınız.
    Sonusuz teşekkür ederim.

    Bu ülkede gerçek VATANSEVER’ler de var.

  3. Hatanız var hocam, kırmızı İran dı. Sanırım bundan dolayı İran’a saldırmaktan vaz geçti katil ABD.

    • NATO’nun Türkiye’siz tatbikanı, nasıl değerlendirdiğinizi merak ediyorum..?

      • Çok doğru belirttiniz, ve bu gayet açık işarette tek değil! Senaryoda harekatın “yıkıcı bir deprem” sonrası olması, fay hatlarının kesiştiği Anadolu’yu işaret ediyor. Dahası, tatbikatın Lozan antlaşmasının yıldönümüne denk getirilmesi ve süresinin Türk seferberlik süresi ile eş tutulması da, hala anlamayanlar varsa, “bak sana söylüyorum” demek. Çünkü ABD fütursuzdur ve kendine bağlı olanlara haddini bildirmekten hiç çekinmez.

  4. 17 Eylül 2024, 19:38

    Kalemine sağlık sayın Vodinalı.Ya istiklal ya ölüm!

    • T.C. nin kurulmasindan 100 yil sonra hala ya istiklal ya ölüm nakarati mantikli degil.
      Tam tersi AKLINI kullan enayi olma !
      Sectiklerimizden sorumluyuz !
      AKLIMIZI kullanmadigimiz ve hainlik yaptigimiz sürece gerisi hikaye !

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!