Avatar
Şahin Filiz

Camii kürsüsünden Müslümanlara sövmek

featured

Prof. Dr. Şahin Filiz yazdı…

Konya Tahir Büyükkörükçü Camii’nde vaaz veren Diyanet Görevlisi Seyfullah Akyiğit adlı sözde imam, deprem bölgesinde yitirdiğimiz yurttaşlar için sözüm ona din adına insanlık dışı yalanlar söyleyerek aşağılayıcı, halkı kin ve düşmanlığa sevk eden bir konuşma yaptı. Ulusal basında geniş yer alan bu konuşma, büyük çoğunluğun haklı tepkisini çekti. Sözde imama göre depremde vefat etmiş Türk yurttaşlarının cenazeleri “hoca arkadaşları’ tarafından yıkandığında pis kokular yayarken Suriyeli bir cenaze ise mis gibi kokuyormuş. Vaaz veren bu imam bu edepsiz yalanı deprem bölgesindeki ‘hoca arkadaşları’ndan rivayet ediyor. Bu yalanı maneviyat için söylediğini ileri sürerek pişkince kendini savunmaya kalkıyor. Sonra arsızca yalan söylediğini itiraf ediyor.

Şimdi bu yalan ve aşağılamanın neresini düzelteceksiniz?

Camii kürsüsü hoyratça yalan ve iftiranın, fitne ve fesadın mekânı haline getirilmiştir. Türk cenazeleri kötü kokar ama Suriyelinin cenazesi misler gibi koku yayar ne demektir? Masum bir yalan ve ahmakça bir vaaz olmanın çok ötesinde, kasıtlı, planlı bir fitnecilikle karşı karşıyayız. Satır arasını okumaya gerek yoktur. Çünkü satırların kendisi art niyeti ele veriyor. Türk yurttaşlarının cenazesi kötü kokarken Suriyelinin cenazesi gül gibi konuyorsa, Suriyeli ya da sığınmacı herhangi bir gayri Türk, Türk’e göre daha dindar, hatta Müslümandır. Tarih biliminin hiçbir verisi ve kanıtı ortaya konmadan Ebu Cehil ölüsü hakkında bir yığın uydurma rivayet vardır. “İlahi hikmet gereği leşinin günlerce kurtlanıp kötü koku yayması” üzerine açılan bir çukura uzun sırıklarla güç bela gömüldüğünü kurgulayan rivayetlere göre, “kafir cenazeleri tıpkı Ebu Cehil’inki gibi çürüyüp kokmakta, bu ise ‘Allah’ın kafir ölülerini bile nasıl cezalandırdığı”nı göstermektedir. İlahiyatçılardan çoğunun aymazlığı sonucu, dilden dile sonra Hadisler formatında yazıya aktarılan bu tür çürük rivayetler, Akyiğit gibi kürsü cambazlarını, tarikat ve cemaatler gibi din düzenbazlarını bugünlere hazırlamıştır.

Her şeyden önce, belli bir süre aşıldığında bütün cenazeler kokmaya, ayrışmaya ve dağılmaya başlar. Bırakın Müslüman’ı ya da gayri Müslim cenazesini, her canlı için bu durum kaçınılmazdır. Yalan ve iftira ile meşbu (dolu) kafalardaki Allah ile Kur’an’daki Allah arasında gök ile yer kadar fark vardır. Fethullahçı (FETÖ) ağababaları gibi, Allah ile aldatma aşamasından Allah’ı aldatma cüreti gösterme aşamasına kadar gelmiş bu karanlık kafalar, cami kürsülerini zihinlerindeki fesat ve bozgunculukla kirletmekte; Suriyeli sığınmacılar üzerinden Araplardan başka Müslüman tanımamaktadırlar. Suriyeliye pozitif ayrımcılık yaparken bunu eline yüzüne bulaştıran bu ihanet elemanları, Türk milletinin yaptırdığı Camilerin kürsülerini yine Türk milletini aşağılamak ve ona sövgüler düzmek için istismar etmektedirler. Türk milletini Türk milletinin kürsülerinden seslenerek dışlamak; İslam’ı öne sürüp Araplaştırılmış yeni bir millet yaratmak için planlı ve kasıtlı bu sövgüyü ne yazık ki camii cemaati “Hakk’tandır deyü” kuzu kuzu dinlemiş, hiçbirinden en ufak bir tepki gelmemiştir.

Vaaz kürsüsü, dokunulmazdır. Hatibin hutbe verdiği minber de öyledir. Ama orada her önüne gelen konuşamaz. Hak ve hakikatten gayri bir şey söyleyemez. İslam dininin temel ilkelerini hiçe sayamaz. Camii cemaatine hakaret edemez, yalan söyleyemez, onları birbirine kışkırtamaz. Konuşmacının değil, kürsülerin dokunulmazlığı esastır. Bu dokunulmazlığa öncelikle riayet edecek olan, orada konuşma yapacak olan kişidir. Eğer kürsü ve kurallarına aykırı bir konuşma yaparsa cemaat onu yaka paça oradan indirme hakkına sahiptir hatta bu dini bir görevdir. Akyiğit denilen sözde imamın kürsüden cemaate ve bütün Türk milletine açık açık sövmesi karşısında cemaat dini ve insani görevini yapmamıştır. O yalanlara, iftira ve sövgülere ortak olmuşlardır. Susarak, itiraz etmeyerek Kürsü dokunulmazlığını, konuşmacının sövgülerine feda etmişlerdir. Ancak camii cemaati, uzun yıllardır tarikat ve cemaatlerin tasallutu altında olduğundan, kürsüden her ne söylenirse sessizce ve itaatle dinleme kültürünü iyiden iyiye içselleştirmiş görünmektedir. Camiler bu ve benzeri bölücü, ayrıştırıcı konuşmalarla bir çatışma mekanına dönüşebilir. Diyanet İşleri Başkanlığı, kürsü ehliyeti olmayanları asla konuşturmamalıdır. Camii cemaati de kürsüye çıkanın din adına her söylediğine dindenmiş gibi teslimiyet ve itaatle hemen inanmamalı, yalan yanlış bir konuşma olduğunda hatibi uyarmalıdır. Bu camii adabının gereğidir. İslam tarihinde gerek vaaz gerekse hutbede yapılan konuşmalar cemaat tarafından dikkatle dinlenmiş ve yeri geldiğinde bu konuşmalara müdahale edilmiştir. Böyle bir durumun sıklıkla yinelenmesini önleyecek olan Diyanet’tir. Diyanet camilerdeki tarikat baskısına dur demelidir. Siyasi içerikli konuşmalara meydan vermemek onun asli görevidir.

Depremde hayatını yitiren yurttaşlarımıza hakaret içeren bu tür vaazlar, bölücü, ayrıştırıcı ve kışkırtıcıdır. Mescid-i Nebevi’ye alternatif olarak kurulan Mescid-i Dırar (zararlı, ayrıştırıcı, fitneci mescit) Hz. Muhammed’e ve Müslümanlara zarar vermek için oluşturulmuştu. Bu sözde mescit, Müslümanlar arasında bozgunculuğu ve çatışmayı körüklemek için Peygamber’in mescidine karşı alternatif olarak Münafıklar tarafından faaliyete geçirilmiş, toplanan sözde cemaat ve liderleri, bununla da yetinmeyip Bizanslılardan yardım istemişlerdir.

Tevbe Suresi 107-110 numaralı ayetlerde mescidi inşa edenlerin niyetlerinin müminlere zarar vermek, hakkı inkâr etmek, müminlerin arasına nifak sokmak ve daha önce Allah ve Elçisine karşı savaşmış olan bir kişiyi (Ebû Âmir er-Râhib) beklemek olduğu belirtiliyor, bunların gayelerinin iyilik olduğuna dair yemin bile edebilecekleri, halbuki yalancı oldukları vurgulanıyor, Hz. Peygamber’e Mescid-i Dırâr’da asla namaza durmaması, buna karşılık takvâ üzerine kurulmuş mescidde (Mescid-i Kubâ veya Mescid-i Nebevî) namaz kılmasının daha uygun olacağı bildiriliyordu.[1]

Şimdi, Türk milletinin yaptırdığı camii kürsüsünde, yine Türk milletinin ödediği vergilerle maaş alan Akyiğit ve benzerleri, Diyanet’in tarikat ve cemaatlere kapı açması sonucu, bu camiileri mescid-i dırar’a çevirmeye çalışmaktadırlar. Müslümanlara Müslümanların vaaz kürsülerinden, camiilerinden sövüyorlar, aşağılıyorlar ve meydan okuyorlar.  Cihatçı-selefiyeci bu tarikatçı ittifak, camii ve mescitlerimizi Akyiğit gibi elemanlarıyla fitne mescitlerine dönüştürme peşindedirler. Bu güruh, “keşke Yunan galip gelseydi”, “Türk bayrağından rahatsız oluyorum”, “Anayasanın ilk dört maddesi kaldırılmalıdır”, “Hatay Fransızlarda kalsaydı özgürce ezan okunurdu”, “Cumhuriyet rejimi küfürdür”, “Şeriat gelmeli, hilafet kurulmalıdır” diyen Atatürk, Cumhuriyet ve vatan düşmanı güruhun vaaz kürsülerini kötüye kullanan elemanlarıdır. Türk, Türkçe ve Türkiye Cumhuriyeti’nin en arsız düşmanları, Akyiğit gibi “Araplaşmış Türkler”dir. Eğer bir ırkçılık söz konusuysa, işte Türk’ü hedef alan ırkçılık bu çevrelerden gelmektedir. Arapları Türk’e ve Cumhuriyet’e karşı kışkırtan da aynı çevredir.

Mescid-i Dırar’ı Hz. Muhammed yıktırmış, ibadethaneleri yalan, iftira ve kışkırtmak için kullananları, Müslümanları darmadağın etmek için Bizans’la iş birliği yapan zamanın hainlerini gerektiği gibi cezalandırmıştır.

Kuvay’ı milliyeye karşı emperyalistlerin saflarında yer alan Mustafa Sabriler, Dürrizadeler, İskilipliler ve daha niceleri de mescid-i dırar ehlinin devamı idiler. Onlar da Türk’ten nefret eder, Türklükten istifa etmekle övünür, işgalci Yunan ordusunu ‘Halifenin ordusu” ilan eder ve işgalcilerin, yabancıların galibiyetini kutsarlardı. Mustafa Kemal de tıpkı Muhammed Mustafa gibi, bu münafıkları cezalandırmış; Müslüman ahaliyi birbirine düşürüp emperyalizme kul köle yapmayı dinin gereği imiş gibi pazarlayanlara fırsat vermemiştir.

İki Mustafa da aynı yoldadır.

Müslüman kürsüsünden küfür ve nifak tohumları saçmanıza Türk milleti izin vermeyecektir.

Siz Dırarcı’lar, hangi yoldasınız?

[1] Bkz. İslam Ansiklopedisi, “Mescid-i Dırar” Maddesi.

Camii kürsüsünden Müslümanlara sövmek

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. Hocam, bunlar sahte bir ümmet uydurup araplığı Türklüğe tercih edenler, kendilerini kandırıyorlar. Türklükle meselesi olanlar avucunu yalar!

  2. 5 Ekim 2023, 12:13

    Cehennem yolları iyi niyet taşlarıyla doşelidir demişler.insanlari aydınlığa çıkarmak ve dini anlatmak için verilen kürsüden ne sebeple olursa olsun yalan söylenemez.son versinler görevine.insanlara namazı orucu helali haramı anlat.uyan uyar.uymayan uymaz.eline mikrofon alan kantarin topuzunu kaçırıyor.kendini bir halt sanıyor.sen devletin sıradan bir memurusun.diyanet hutbe veriyor.hutbeden önce vaazı da hutbesinin içeriğine göre yapacaksın.gelenek budur ki camiye erken gelenler hutbeye iyice vakıf olsun.kafana göre vaaz vereceksen aç bi tane youtube kanalı.ne anlatıyorsan anlat tabi memurluktan istifa etmek şartıyla.neticede özgür ulkede yaşıyoruz.memursan memur gibi konuşacaksın.haddini bileceksin.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!