Avatar
Şahin Filiz

FETÖ ruleti

featured

Şahin Filiz yazdı…

FETÖ ile en sıradan iltisakı olanlar, haklı olarak izleniyor, yakalanıyor ve gerektiğinde hukukun önüne çıkarılıp yargılanıyor. Kolluk kuvvetleri ve yargı, FETÖ soruşturma ve kovuşturmalarında en azından şimdiye kadar üzerine düşeni yapmaya çalıştı. Ancak binlerce insanı FETÖ’ye yönlendirip tuzağına düşüren kriptolar, son zamanlarda siyasette boy göstermeye başladılar. Gün geçmiyor ki Fethullah denen teröristle fotoğrafı olanlar ortaya çıkmasın. Başta iktidar partisi olmak üzere muhalefet partilerinin önemli bir kısmında herhangi bir göreve getirilen birtakım kişilerin ya önceden Fetö güzellemesi yaptığı twitleri ya da birlikte boy boy fotoğrafları keşfediliyor. İşler sanki tersine dönüyormuş gibi bir sürecin içinden geçtiğimiz kaygısı giderek ağır basıyor. Onu öven veya fotoğraf karesinde onunla görünen kimseler, görmezden gelinmekte ve haklarında hukuki süreçlerin başlatılması için gereken refleksler günden güne körelmektedir. FETÖ’cü olduğu tespit edilen yurt dışındaki herhangi biri MİT’in çalışmalarıyla kulağından tutulup getirilebiliyor. Peki ya bütün varlığıyla FETÖ’ye bağlılık mesajları ortaya çıkan ya da onunla “referans” fotoğrafı çektiren içeridekileri yargının önüne çıkarmak, yurtdışındakileri getirmekten daha mı zordur? Yoksa Fetö’yü gereği gibi ciddiye almadığımız algısı kamu vicdanını daha çok yaralayacaktır. Bu yanlıştan dönülmeli ve Fetö’nün asıl aktörleri üzerine bir an önce gidilmelidir. Bu da yetmez; Fetö’nün başka renklerle yeniden hortlamaya başladığını çok iyi kavramak gerekir.

Bu hantallığın, vurdumduymazlığın ve hatta aymazlığın pek çok nedeni var. Önceki yazılarımda birkaç kez vurguladığım için burada yinelemek gereksizdir. Ancak anmadığım en temel nedeni burada açıklamam gerekiyor. O da FETÖ kavramını sağın da solun da tam kavramakta zorlanıyor olmasıdır. İktidarda olsun muhalefette olsun siyasilerin önemli bir bölümü FETÖ’nün ne olduğunu, kapsamını, kökenini ve etkilerini eksik veya yanlış değerlendirmektedir. Kimsenin bilmediği bir sırrı açıklayacak değilim ama FETÖ’nün tam anlamıyla anlaşılamamış, kavranamamış olduğu gerçeğini aklımızdan çıkarmamamız ve FETÖ’cü verilerin başka başka olgu ve olaylarda yeniden güncellenmeye çalışıldığını özellikle vurgulamak gerektiğini düşünüyorum.

Belleğimizi yenileyelim:

Fethullahçılık, kendi halinde bir dini cemaat olarak sunulmuştu. Oysa uluslararası bir ajanlık örgütü, suç örgütü idi. Fethullah’ı “fetheden” dış mihraklar, içerideki aymazlık ya da şark kurnazlığının da desteğiyle, 15 Temmuz’da Türkiye ve Türk milletine karşı savaş ilan ettiler. 

Son yıllarda FETÖ, yeniden “dini cemaat” masumiyeti görünümüne bürünmüş durumdadır. Fethullah gibi yeni Türk ve Türkiye düşmanı sözde imamlar boy vermeye başladı. Diyanet’te görevli veya dışarıdan bir kısım imam ya da din alimi görünümlü bu FETÖ tipi kirli aktörler, tıpkı Fethullah gibi, vaaz kürsülerini ülkemiz aleyhine emperyalistlerin talimatıyla iç savaş kışkırtıcılığına alet etmektedir. “Hatay Araplarındır, Fransızların elindeyken özgürce ezanımız okunuyordu” diyecek kadar aklını, vicdanını ve imanını yitirmiş imamlar türedi. Irak’ı işgal edip orada Müslüman katliamı yapan emperyalistlerin askerleri için dua eden Fethullah’ın yolunda hızla ilerledikleri bir gerçektir. Çevrelerinde sürekli çoğalan müritler, bağlılar ve trolleri görüyoruz. Siyasi, iktisadi ve sosyal güçlerini artırmaları için adeta yargı dokunulmazlıkları varmış gibi ulu orta dincilik yaparak Fethullah’ın “altın nesli”nin devamı olduklarını sübliminal olarak haykırmaktadırlar.

Askerimize, polisimize, halkımıza kısacası Türk milletinin bütün varlığına, Atatürk ve Cumhuriyet nefreti üzerinden fütursuzca tehditler savurmakta ve bunu da İslam adını yaptığı yalanına sarılarak faaliyetlerini sürdürmektedir.

Örnekleri çoğaltmak mümkün ama halkımız bunları biliyor. Bazen imam, bazen tarikat ve bazen de dini bir cemaat olarak mantar gibi çoğalan bu dinci yapılanmalar ne Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ne de iktidar tarafından, yasalardan doğan hak ve yetkilerini kullanılması için yeterli bir uyaran olarak görülmemekte; rulet daha hızlı dönmeye devam etmektedir. Muhalefet de pek farklı değildir.  Bu cemaat iyi, öbürü tehlikeli, bu imam bizden beriki sizden yaklaşımı, tarikat ruleti oynamaktan başka hiçbir mantıkla izah edilemez. Sayıları yüzleri bulmakta ve her ana çoğalmaktadırlar. Her biri kendi “egemenlik alanını”, siyasilerin Atatürk ilke ve devrimlerine ve Cumhuriyet’e pamuk ipliği ile bağlı tutum ve tavırları yüzünden, habire genişletmekte; devletin en önemli birimlerini ele geçirmek için hummalı bir yarış içindedirler. 

Ötesi var. Tarikat ve cemaatler, yasal olmadığı için kendilerini STK gibi göstermekte; faaliyetleri ise tamamen ayırıcı, bölücü ve kışkırtıcı bir dincilik şeklinde sürmektedir. Yasal ve eşit tarafmış gibi eğitim-öğretim protokolü için Milli Eğitim Bakanlığı ile aynı masaya oturabilmekte, üstüne üstlük Bakan Yusuf Tekin, bunları “STK” olarak adlandırabilmektedir. Bilim, akıl, kültür, irfan veya din adına hangi programa sahip oldukları tam bir muamma olmak bir yana, bir zamanlar FETÖ için aynı yanlışların tekrarlanması çok daha vahim bir durumdur. FETÖ’yü Türkçe Olimpiyatları, yurtdışındaki “Türk Okulları” ve benzeri göstermelik faaliyetleri ile öve öve bitiremeyenler arasında sadece siyasiler değil, yurt içinde ve yurtdışında iyi eğitim almış yazar, çizer, gazeteci tayfası da vardı. Bu tayfanın büyük çoğunluğu şimdi  diğer cemaat ve tarikatları STK diye niteleyip halkın gözünü boyamaya devam etmektedir. Kör döngüye ülkeyi esir etmektedirler.

Cemaat ve tarikatlar sivil toplum kuruluşları değildir. Sivil toplumun felsefe ve siyaset tarihinde çok eski bir geçmişi vardır. Sivil toplum, Eski Yunan’dan 18. Yüzyıla kadar devlet aygıtı ile özdeştir. 18. Yüzyıldan sonra devletten ayrı bir yapılanma olup özgürlük ve demokrasi temel hedefidir. Aydınlanma felsefesi ve burjuvazinin doğuşu ile birey ve toplulukların hak ve özgürlüklerini savunmak temel amaçlarındandır. Fransız, Anglo-sakson ve materyalist modeller sivil toplumun farklı görünümleridir. 1980’den sonra sivil toplum kavramı, siyasi bir dönüşüme uğramıştır. Bu değişimi Aristoteles, Locke, Ferguson, Toquwelli, Jean Bodin, Thomas Hobbes, Hegel, Marks ve Gramsci’nin düşüncelerine borçludur. Sivil toplum, siyasi otoriteyi doğal hukukta kendi yardımcısı olarak görür. Batı’da despotik dinci yapılara karşı sivil toplum özgürlükçü, demokratik, bireyci Cumhuriyet’in sivil gücüdür. Türkiye’de sivil toplumun yerini tarikat ve cemaatler işgal etmektedir. Sivil toplum olarak ortaya çıkanların çoğu da ne ülke ne de millet dostudur. Bu yapılar, devletle bütünleşme amacında olduklarından Locke’ın dediği gibi, devletin otoriter yapısını dengelemekten çok, tahkim etmeye yönelik olarak davranmaktadır.

Sivil toplum örgütü, meşruiyet, bireycilik, etkin ve verimli toplum yönetimi, demokratik sorumluluk ilkesi, şeffaf devlet örgütlenmesi, uygar toplum, laik ve hukukun üstünlüğüne bağlı yönetim ile tanımlanır. Sivil toplum kurumu, modern devlet ve modern toplum esası üzerine inşa edilmiş olmalıdır.

Oysa tarikat ve cemaatlerde hemen hemen bu özelliklerden hiçbiri yoktur. Mezhepçi, çağdışı, modernlik, laiklik ve hukukun üstünlüğü ilkesine muhalif ve en önemlisi de şeriatçılığa dayalı bir despotizmden yanadır. Cumhuriyet rejimi sivil toplum ilkelerinin tümünü kapsar. Bu yüzden asıl sivil olan Cumhuriyet, sivil olmayan ise cemaatlerdir.

O halde, “sivil” Cumhuriyet’i karşısına alıp tarikatları sivil sanmak, büyük bir cahilliğin eseri olmalıdır. FETÖ ruleti oynamaktır.

Gazze’de bütün Türk milletini her gün yasa boğan çok vahşi bir insanlık dramı yaşanmakta, insanlık dışı bir katliam yapılmaktadır. Hangi görüşten olursa olsun, Gazze katliamına üzülmeyen hiçbir Türk ferdi yoktur. Burası tamam. Ancak haftalardır bu katliamı bahane edip Cumhuriyet, Atatürk ve Türklük karşıtlığına dönüşen gösterilerin arkasında yine dış destekli kışkırtıcıların olduğu gerçeği yadsınamaz.  Türk milletinin, İsrail’in yaptığı Gazze katliama duyduğu acı ve öfkeyi Cumhuriyetimize yönlendirmek isteyen iç ve dış kaynaklı aktörler, halkımızın masum acısını, hatta inancını istismar etmekte, sözde hilafet ve şeriat bayrakları asıp anayasal rejime karşı halkı kışkırtmaktadır. Bu tehlikeli kışkırtmaya sessiz kalmak ya da bunun masum bir gösteri düzeyinde kalacağını sanmak, gaflet ve delalet içinde FETÖ ruleti oynamak demektir.

En yüksek sorumluluk mevkiinde bulunan bazı siyasiler, Gazze gösterilerinde açılan bayrağın Kelime-i Tevhid yani “Allah’tan başka ilah yoktur” ayetinin bir parçası olduğundan bahisle durumu kurtarmaya çalışırken, hangi bayrak olursa olsun Türk bayrağına ve Cumhuriyet’e karşı açılan hiçbir bayrağın masum olmadığı gerçeğini bilerek görmezden gelmekte ve halkın gözünü boyamaktadırlar. Ancak bu da bir rulettir.

Medrese gericiliğine dönüşü özendirmek de yine FETÖruleti oynamaktır. Türk milli eğitim sistemini geriletecek, çökertecek ve sonunda onu Orta çağ’ın da gerisindeki karanlıklara gömecek olan tarikat-cemaat-medrese şeytan üçgenine hoşgörü göstermek ne sivil toplumcu ne de insaniyetçi bir yaklaşımdır. Tam tersine çağdaşlaşmaya, aydınlanmaya ve laik hukuk anlayışına taban tabana aykırı bir anlayışsızlık örneğidir.

Bölücü terör örgütü de bu ruletin içindedir. Bölücü ve emperyalizmin piyonu Türk düşmanı  ırkçı terör örgütleri, FETÖ ruletinin her aşamasındadır ve bu ruletin hedefi onlar için de Cumhuriyetimizdir, ulusal birlik ve beraberliğimizdir.

Karabaş FETÖ, karpuz kabuğunun tümüne idrarını yapmıştır. Kabuğun hiçbir yanı temiz değildir. FETÖ’cü olan ve olmayan diye bir ayrım yapılamayacak kadar ortam yoğun sis altındadır. Sokaktaki sarhoşlar gibi, karpuz kabuğunda sidik değmedik yer aramak boşunadır. Her dinci yapı, Fetö’den nasipdardır. Yöntem, görüş ve amaçları aynıdır. Adları farklıdır. FETÖ’nün ruletin hangi yuvasına kurşun yerleştirdiğini bilmek için 15 Temmuz’u yaşamak zorunda kaldık. Peki bunca aynı yolun yolcusu tarikatları hesap edersek, çok daha tehlikeli bir şekilde rulet neredeyse dolmak üzere demektir. Tetiği her çekişte şansımız daha da azalacaktır. 

FETÖ ruleti

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 Yorum

  1. Değerli Hocam, sayenizde bir temiz soluk alabildim, bugün.
    Günüm aydın geçti.
    Sizin sözünüz dürüst ve bütün toplumun yararına.
    Hiç kuşkunuz olmasın, yaptığınız her şey yerine varıyor.

  2. 23 Ocak 2024, 17:54

    yine söylüyorum. Atamız dışındaki tüm siyasetçiler, devlet yetkilileri, meclis hepsi gerici yobaz; aydınlanmacı, çağdaşdeğil.

  3. 23 Ocak 2024, 17:50

    her şey halkımızda bitiyor. kurtarıcı beklentisi, lider beklentisi Cumhuriyetimizi düşmanlardan kurtarmayacak.

  4. İsmail Saymazda geçenlerde hatay halkı için alevi araplar dedi yanı kaflara işliyorlar yakında suriyeli demeyecekler suriyeden gelen araplar denilecek nasılkş Hdp ye oy verenler için Kürtler deniliyorsa hepsi bölücü vatan haini maskeli! Bu Medyadaki herkes yapıyot!

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!