Avatar
Şahin Filiz

Yunus Emre’de Türk Dili ve Halk Kültürü

featured

Prof. Dr. Şahin Filiz yazdı

Türk halk kültürü felsefesi, maddi ve manevi kültür öğelerinin kaynağını, doğuş nedenlerini, toplumsal içeriklerini ve kurucu unsurlarını inceleyip ait olduğu toplum için ne anlama geldiğini çözümleyen çok genç bir felsefe dalıdır. Yunus Emre’nin Türk halk kültürünü yansıttığı şiirleri, 19. Yüzyılda Alman felsefe geleneği ile adı konulan kültür felsefesinin 700 yıl önceki örneğini sunmaktadır. Bu örnek, Türk halk kültürünün maddi ve manevi görünümlerinin Yunus’un bütünsel bir şiir dünyasında Türk diliyle somutlaşmasıdır. Maddi ve manevi kültür öğelerinin başında Yunus’un kullandığı yalın ve güçlü Türk dili gelir. Toplumsal yaşamın diğer tüm kültür unsurları dil ile dışa vurur. Yunus şiirlerinin dili olan Türkçe, yüzeysel bir övgünün ya da tarihsel bir olgunun eseri olarak görülmekle önemi açığa çıkmaz. Türk kültür felsefesi Yunus’ta Türk dili vurgusuyla ancak açığa çıkabilir. Dili düşünce yaratır; düşünce, Yunus’un yaşadığı kültürel ortamın biçimlendirdiği çok farklı kültürel görünümlerden; tarihsel, dinsel, sanatsal ve gündelik pratiklerden doğar. Yunus bu kültürel görünümleri dile ustalıkla aktarırken, 300 yıldır İslamiyet’le tanışık olan Türk kültürünü dil-düşünce ayrılmazlığı gerçeği ile Arap kültüründen korumayı asıl amaç edinmiştir diyebiliriz. Yunus Emre hem yalın bir Türkçe ve hem de İslamiyet’in binlerce yıl önceden sürüp gelen Türk kültürü sayesinde, Türk kültür felsefesini hemen her şiirinde doğrudan veya dolaylı şekilde ortaya koymuştur. Bu kültür felsefesi, İslam’a ısınan Türkler için bir geçiş aşaması değil, Türk kültürünü en güçlü sanat dallarından biri olan şiir yoluyla Arap kültürüne karşı korumanın yüzyıllardır süren maddi-manevi bir yol haritası sayılmalıdır.

Yunus Emre’yi yazdığı şiirlere, şiirleri içinde geçen bir takım kavramlara ve şiirlerinin konularını belirleyen ana temalara bakarak gereği gibi anlamak göründüğünden daha zor bir meseledir. Kullandığı kavramlar ve işlediği konular arasında tarihsel, kültürel ve antropolojik bağlantılar kurmak ve bu bağlantıları bütünsel bir Yunus Emre figürü içine yerleştirerek anlamlandırmak, kültür felsefesi öncülüğünde kolaylaşacaktır. Yunus Emre şiirlerinde Türk kültürüne ait doğrudan ya da dolaylı sözcükler ve anlamlara işaret eder.  Bazı şiirleri neredeyse baştan sona dini öğelere bürünmüş olsa da, Yunus’un bu sözcükleri genel bir insan varlığı ve onun yaşam biçimlerine ilişkin maddi ve manevi görünümlerin oluşturduğu bir çerçeve sunar. Devrinin genel geçer teması olarak ve belki de daha fazlasıyla insan, onun şiirlerinin belirleyici odağıdır. İnsanlık tinini Anadolu Türk insanı özelinde işler; binlerce yıllık Türk  kültür öğelerini ustalıkla serpiştirdiği şiirlerinde bağlantısal ve bütünsel  bir harç olarak seferber eder. Bunun için Türk kültürünü bilen bir kimse, Yunus’un şiirlerindeki kültürel bağlamı ve anlamı kavramakta zorluk çekmez. Şiirlerini yazarken, Türk dilini bütün derinliği ve kuşatıcılığı ile kullanabilmesi, örneğine az rastlanır Yunus’a özgü bir  maharettir. Bununla birlikte dilin Yunus şiirlerinde Türk kültürünü nasıl yansıttığı konusu başka bir çalışmamızın kapsamı için ele alınacaktır.

Yunus bu gezilerinde her türlü insanla karşılaştığını ve insanoğlunun hayır ile şerri işleyebilecek bir yapıda olduğunu söyler. Toplumsal kurallarda hayır ve şer görülen ya da iyi kötü sayılan davranış ve düşünceleri deneyimlediğini bu şiirlerinden öğreniyoruz.

Yunus şeriat, tarikat, marifet ve hakikat gibi dini kavramları Türk kültürüne göre yorumlar. Yunus’un kültür felsefesinde dini kültürün manevi unsurları, tıpkı Yunus gibi Türk kültüründe ete kemiğe bürünür. Kur’an ve Hadislerden örnekler vermeyi tercih etmez; doğrudan Türk kültüründeki uygulamalardan çıkarsadı anlamlar yükler. Devingen bir halk kültürünün bu kavramların tanımlanmasında başat rol oynadığını görüyoruz.

Şiirleri, yaşadığı dönemin geçerli jargonu olan Arap kültürünü yansıtan din dili ile yazılmış izlenimi vermektedir. Ancak Türkçeyi kullanmadaki ustalığı ve şiirlerindeki derin kültürel içerik dikkatle incelendiğinde, Yunus’un eski Türk inanç ve pratiklerini, Türklerin 300 yıldan uzun süredir içinde bulundukları İslam-Arap kültürüne karşı koruma ve onu gelecek nesillere aktarma çabası içinde olduğu anlaşılmaktadır. Daha doğrusu İslam’a girmiş bulunan Türkler, Arap kültürü karşısında direnç noktası oluşturmak için Yunus’un dilinde ve gönlünde şiirleştirilmiş kültür felsefesini yaratmışlardır. Yunus bu anlamda Anadolu Türk kültürünün tercümanı ve savunucusu olmuştur. O bir din tebliğcisi değil, kültür temsilcisidir. Din felsefesi değil, kültür felsefesi ortaya koymuştur. Odağı sadece insandır; aşkın ilahi olanı da insani olanı da onun kültür felsefesinde, birdir. Çünkü şiirlerinin öznesi ve merkeze yerleştirilen varlık, insandır. Yaşadığı dönemde Anadolu yalnız dışarıdan saldırılara maruz kalmamış; içeriden de birbirinden korkunç karışıklıklar içinde kalmıştır. İki taraftan gelen baskı ve zorluklar, Anadolu Türk insanını maddi ve manevi çaresizliğe sürüklediği sırada Yunus, şiirleriyle İslam öncesi köklerinden güç almaları için halkını “aşkı arayan bir derviş” olarak, kültürel kimliğiyle buluşturmayı ülkü edinmiştir. “Âşık Yunus”, inandığı Tanrı’yı aramaz; o zaman “Yunus’un gönlünde taht kurmuş Çalap”tır; Yunus, Anadolu Türk halkının kültürünü yaşatarak onlar için, “umudun aşığı”dır.

O, halkının ve kültürünün aşığıdır.

Yunus Emre’de Türk Dili ve Halk Kültürü

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!