Virüs, belki de gecikmiş bir doğumun sanal sancıları gibi insanlığı esir aldı.
Devletin ne anlama geldiğini hatırlattı, denetimsizlikten azgınlaşmış piyasanın ahlaksızlığını bir kez daha gözler önüne serdi. Sınırların önemini ve birliklerin aslında bir rüyadan ibaret olduğunu ispatladı.
Yeni bir dünya doğuyor. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Virüs bizleri doğruladı.
Güvenli gıdanın, tohumundan makinasına kadar milli tarımın önemini binlerce yazı yazsak anlatamazdık. Virüs anlattı.
Roma sokaklarında tıbbi yardım taşıyan Rus askeri konvoyları geziyor. Ne NATO ne AB, İtalya’ya dönüp “Siz ne yapıyorsunuz?” diye sormuyor daha doğrusu soramıyor.
İnsanlar devletlerin yaşam alanlarına müdahale etmesini istiyorlar. İnsanlar devletlerin hayatlarını kısıtlamasını istiyorlar. Ortalarda, devletin hakimiyetini sorgulayan kimseler gözükmüyor.
Ve dahası devletler şirketlere el koyuyor, ağır cezalarla tehdit ediyor ve o devlete her fırsatta kükreyen aslan gibi şirketler şimdi kediye döndüler. Çünkü herkes her şeyi gördü. Para kazanmak için insan canını yok sayan, daha çok kazanmak için insan onur ve haysiyetini ayakları altında çiğneyen şirketler aniden yanan ışıklarla beraber, sahnede bütün çıplakları ile seyirciye yakalandılar.
İnsanlar can derdine düşmüşken maskeleri stoklayan, insanlar biraz oksijene muhtaçken oksijen tüpünü ucuza üreten rakipleri ile kavgaya tutuşabilen, “Kurumumuzun adı lekelenir” diye hastane kapılarını insanlara kapatan şirketler insanlığa rezilce suç üstü yakalandılar.
New York valisi ne dedi: “Tıbbi malzeme üreten bütün şirketler kamulaştırılmalı. 70 cent olan maskeyi 7 dolara satıyorlar. Biz almazsak başka ülkeye veriyorlar.”
Evet siz almazsanız başka ülkeye satarlar. Gözünüzün yaşına bile bakmazlar.
Peki biz bu çukurdan nasıl çıkacağız?
Aslında öğrendiklerimiz, senelerdir yazdıklarımız ve söylediklerimiz. Yine hatırlatalım:
Türkiye, en ufak tohumdan en az tüketilen tarım ürününe kadar her şeyi kendisi üretecek.
Gerekirse milyonlarca dolar harcayıp ilaç ve aşı sanayini yüzde yüz yerli ve milli hale getirecek.
İktisadi pazarını hassasiyetle koruyacak, kalemle çizilmiş sınırların üzerine bir de sağlam duvarlar örecek.
Karma ekonomi modelini yeniden planlayarak uygulayacak ve bir üretim devrimi gerçekleştirecek.
Dünyanın durumu buna müsait. Yeni sistemin getirecekleri bunun önünü açmaya çok uygun. Bir şeyi bilmeliyiz: Virüsler çağı, virüs savaşları çağı başladı. Sert tedbirler alanlar ayakta kalacak. Küreselleşme ile arasına her anlamda mesafe koyabilenler kazanacak. Şirketler hukuku yırtılıp bir kenara atılacak, devletler hukuku hüküm sürecek.
Neden sitede bu iktidarın uygulamalarının ile Ulusalcı bir bakış açısı ile eleştirileri, ya da biz olsak bu konuları biz olsaydı böyle ele alırdık tarzında yazılar yer almıyor. Aradaki farklar çarpıcı bir biçimde vurgulayan örneklerle yayınlanmıyor anlamıyorum. Sadece tarım değil, ekonomi, kalkınma, istihdam, dış borç, vergi adaletsizliği,, adalet, sağlık, milli savunma, eğitim, cinsel istismar, nüfus politikası, tarikatlar ve benzerleri üzerine. Eğer yeterli uzman bilgisi yoksa bu alandaki Cumhuriyetçi, Atatürkçü bilim adamlarına ya da çevirilere başvurulabilir. Gülümser hanım ile Bilin hanım zaman zaman belli bir perspektif getirmeye çalışıyorlar ancak yeterli olmuyor. İnsanı hayrete düşürecek ölçüde. Cumhurbaşkanının, bakanların, hatta valilerin açıklamaları, üç beş değil on kadar yerde yayınlanıyor. İnanın bazen nereyi okuyorum diye şaşırıyorum.
TC’nin bu gibi durumlarda en işe yarayan kurumları olan Hıfzısıhha Enstitüsü, Askeri Tıp ve Askeri Hastaneler sistemi derhal henüz kurumsal hafızaları ortadan kalkmadan tekrar açılmalıdır. Sivil Tıpta sahra hastaneleri tecrübesi olmadığı gibi her biri son derece kaliteli ama çoğu lüzumsuz ve yetersiz elemanlardan oluşan Bilim Kurulu da asla Hıfzıssıha sisteminin yerini tutamaz. Aklın yolundan şaşmamak gerekir
İnsanlar nerede durmaları gerektiğini bilmeliler. İnsanlığın mahvının en büyük sebebi mülk edinme arzusudur. Bu arzu toplumda sınıflı yapıları oluşturmaktadır. Sınıflı yapılarda ise mülkiyeti elinde bulunduranlarla ona bağımlı yaşayan (işçiler, yoksullar, gençler, kadınlar vb. tüm emekçiler) arasında adaletsiz (kapitalist) bir dünya oluşmuştur.
Oluşan bu yapıda mülk sahipleri yönetme hakkını da daima ellerinde bulundurmuşlar, haksız yasalar yoluyla hem mülklerini hem de iktidarlarını garanti altına almışlardır.
Yöneten istediği faydayı sağlamak söz konusu oldukça yönetilenleri dinli dinsiz olarak ayırmaz. Yönetenin dinlisi dinsizi var sanıyorsanız aldanıyorsunuz. “Kapitalist sistemde yönetenlerin sadece verdiğinden fazlasını yönetilenden almak için kurgulanmıştır.” Kapitalist sistemle yönetenlerin siyasi ikballeri söz konusu olunca çekinmeden dini kullanmışlar. ABD’nin yeşil kuşak projesini unutmayın
İlave, şu anki artış hızı %30 dersek,
-1 Nisan’da 17.500
-4 Nisan’da 38.000
-8 Nisan’da 110.000
Korkarım 1 ay filan yok, 1 hafta 10 gün sonra algılar değişecek. Sanki ne tedbir alınacaksa, en katı köklü, şimdi alınma zamanı. Yayılma hızı %20 ye düşürülse,
-1 Nisan’da 10.800
-4 Nisan’da 18.700
-8 Nisan’da 38.800 olur.
Çok değişiyor sonuç
https://www.worldometers.info/coronavirus/#countries
Selam, yukarıdaki tablonun son iki sütununa bakılınca, ülkeler arası 1 milyonluk popülasyondaki vaka sayısı ve ölüm sayısı arasındaki uçurum, bence hastane ve yoğun bakım kapasite/kalitesiyle alakalı.
Sayıya bakmayın, iki sayının oranlarını ülkeler arası mukayese edin.
Artış hızları AB ülkelerinin aynı, günlük %30 larda. Bizde şu an %20-30 dalgalanıyor. Kabaca 15 güne 15-20 binli rakamlara, aynı süre ötesi 30-40 binlere ulaşılacak. Çok çok sert tedbirler alınmayacağa benziyor, iç talep zaten çok düşük olduğundan, daha da düşüp kriz tetiklemesinden korkuluyor, lakin bence hatada ısrara devam gibi bu yaklaşım.
Varmak istediğim yer, havalar düzeliyor, 1 ay süre var elde hala, ivedi, ek bina, konteyner, çadır şeklinde kapasite arttırımı yapılmalı, – belki planlanmıştır, ek yatak, solunum cihazı, serum, kan, tahlil sistemleri v.s.
En nihayetinde başarı 1 milyonluk popülasyondaki ölüm oranında gizli, Almanya-İspanya-İtalya mukayesesi ortada (linkte)
Artış hızını yavaşlatmıyacağız madem, ölüm oranını düşürelim. Keşke Çin gibi ayrı bir kapasite (konteyner hastane) yaratılsaydı, çadır da olur, hızlı, pratik, çok maksatlı.
Saygılar
Ulus devlet anlayışını her daim benimsemişimdir ve tabi karşılığında ümmetçi zihniyet ile yaşayanlar yolu köprüyü görenler aman böylesi ne güzel diyerek cahili (işine geldiğinde) söz sahibi yaptı, hükümet benim düşünenleri vatan haini ve cüzamlı insanlar olarak tanıttı.
Tabi hafızası kıt olan yurdum insanı bazı anlayışları unutmuştur.. hani şu babamın malı gibi de satarım diyenden köprüyü de özelleştirmesine kadar bu ülke menderes döneminden bu güne kadar Ulus devlet düşmanlığı ile beslenen yöneticiler tarafından yönetilmiştir.Tabi zaman bu ülkenin kurucularının neden bu düşüncenin değerli olduğunu yaşadığı tecrübelerle bize göstermiş ve temellerini ona göre inşa etmiştir.
Öyle ki onca darbe ve sistematik bir şekilde kurumlarına zarar verilmesine rağmen ayakta kalmaya başarmıştır.
Küresel sermayenin en büyük korkusunu bize bir virüsün hatırlatması da aşırı ironi içeriyor.