Ahmet Yavuz
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Diğer
  4. Gara ve suya yazmak

Gara ve suya yazmak

featured

Ahmet Yavuz yazdı…

Gara’da verdiğimiz şehitler nedeniyle sarsıldık. Hepsine Tanrı’dan rahmet diliyorum. Varlığını unuttuğumuz bir sorunun da yeniden farkına varmış olduk!

Ülkemizin kronik bir terör sorunu var. Ötesinde yönetsel sorunu var. Bu nedenle sorunlar arasında bocalayıp duruyoruz. Sorunlarımızı konuşmak yerine de karşımızdakini suçlayarak işin içinden çıkmaya çalışıyoruz.

İşin ilginci, dün aynı işleri yapan bugün aynı ya da benzer nedenlerden dolayı karşısındakini suçluyor.

Bundan dolayıdır ki ülkede siyaset yapma tarzı değişmeden yani bir zihniyet devrimi yaşamadan ve bunu kuvveden fiile geçirmeden mevcut durum sürecektir.

Esas sorun alanı, anayasal düzen kapsamında devleti iyi işletmek olan siyasi iktidarlar, bunun yerine kendilerine göre bir devlet düzeni yaratma arayışı içinde olmaktadır.

Etnik ve dini hiçbir ayrım gözetmeksizin vatandaşını tek bir kimlik altında birleştiren Cumhuriyet’in altı oyularak bugüne kadar gelinmiştir. Meselemiz ülkeyi yaşatmaksa, Cumhuriyet’i sahiplenmek esas olmalıdır.

Gelelim terörle mücadeleye…

İçerde üç temel kural var: 1. Terörle uzlaşılmaz. Zikzak yapılmaz. Kararlılık kesintiye uğratılamaz. 2. Hukuk içinde kalmak esastır. Her hâlükârda meşruiyet muhafaza edilmelidir. 3. Halkla gönül bağı korunmalıdır.

Dışarda olup biteni takip edecek ve doğması muhtemel sorunları doğmadan ya da doğum aşamasında engellemek esastır. Çünkü bölgeye yönelik uluslar arası oyunlar ustaca hazırlanır ve oynanır.

Tabii, stratejik olanla taktik olanı ayırt etmek ve öncelik sıralamasını buna göre yapmak esastır.

Etnik ve dini temelli parti olamaz. İkisinin varlığı da cumhuriyete ve demokrasiye aykırıdır. Maalesef AKP iktidarı din temelli bir hareketten doğmuştur ve ülkeyi tarikat ve cemaatler için cennete çevirmiştir. Aynı zamanda geçmiş politikalarıyla bu etnikçileri ülkenin başına daha büyük bir bela haline getirmiştir. Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine karşı olduğu için de, halen siyasi düzlemde işbirliği arayışlarının izlerini görmek mümkündür. 1921 Anayasası’na yapılan ortak gönderme bundan dolayıdır.

Küçük bir hatırlatma yapalım zira bugün dünden bağımsız değildir: Yıl 2006. Günlerden 1 Eylül. PKK’lı canilerin Şırnak’ın Fındık ilçesi yakınlarında bir üs bölgesinin yakınına döşedikleri mayınla temas sonucu bir üsteğmen, bir asteğmen ve bir erimizi şehit verdik. Aynı gün PKK’nın uzantıları Cizre’de 1 Eylül Barış Günü kutlaması yaptı. Şehit cenazelerini uğurlama töreni esnasında dönemin valisi Selahattin Aparı’dan, yapılacak açıklamada, “Bir yanda mayın koyarak masumların ölümüne yol açılması, diğer yandan barış günü kutlaması yapılmasının çelişkisine dikkat çekilmesi” ricasında bulundum. Vali beyin iyi niyetli çabaları, açıklama metnine böylesine küçücük bir ifadenin girmesini sağlayamadı. Duruma tepki gösterdim. Kısa süre sonra dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu aradı. Durumu kurtarıcı birkaç ifade kullandı. Hatta birilerine küfürler etti. Sonuçta, istediğim ifadeler açıklama metnine girmedi, giremedi. O gün anladım ki boşa kürek çekiyoruz. Ben de ek küfürler ederek ve küfrün muhataplarını genişleterek acımı dağlara boşalttım!

Aynı siyasi iktidar bir süredir başka bir yolu tercih etti. Doğruyu seçti. Ancak çeşitli hatalar yapmaya devam ediyor.

Yurt içinde, geçmişin kazanımları üzerine oturtulan kararlı mücadele perspektifi, teknolojide meydana gelen gelişmelerin de katkısıyla (İHA ve SİHA üretimine emek verenlere şükranlarımızı sunalım) PKK’nın kırsalda etkin olma ihtimali yok denecek düzeye gerilemiştir. Bu alanda mücadele taktik düzeyde sürecektir. Irak’ın kuzeyinde yürütülecek mücadele de doğru şekilde sürdürülmektedir.   Ancak aynı şeyi Suriye için söylemek mümkün değildir. İktidarın mevcut Suriye politikası ABD’nin bu ülkeyi bölme gayretine katkı vermektedir. Yapılan başarılı üç operasyon operatif anlamda bazı faydalar sağlasa da stratejideki yanlışı düzelmedikçe sonuç ülke çıkarlarını tam olarak sağlamayacaktır. Suriye’nin bölünmesini önleyebilecek irade sergilenmeden ve sahaya yansıtılmadan PKK ile mücadele olumlu sonuç vermez.

Gündemde HDP’nin kapatılması var. Nasıl sonuç vereceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bir noktayı hatırlatarak yazıyı bitirmek isterim. Terör örgütüne aktif olarak katılanların sayısını azaltmak önemlidir. Örgüte katılımın önüne geçmek esas olduğu kadar aktif kitleyle pasif kitle arasındaki bağı zayıflatmak da önemlidir. Bölücü olduğunu bildiğimiz bu partiye oy verenlerin tamamını terörist ilan etmek, zaten kimlik bunalımı yaşayan geniş bir kitleyi kendi kimliğine daha çok sarılmaya iter. Bu konuda karar vericilere Amin Maalouf’un “Ölümcül Kimlikler” kitabını okumalarını öneririm. Bunları mevcut ortamda yapmanın zorluğunu biliyorum ancak dikkatten uzak tutulmasının doğuracağı tehlikelerin bilinciyle hareket edilmesi gerekliliğinin de…

Seçim hesapları kaygısıyla muhalefeti toptan terör destekçisi kılmak da başka bir yanlıştır. Eğer temel kaygı ülkenin bekasıysa, yapılması gereken hedefi daraltmak ve mevcut cephaneyi o hedefe isabet ettirmek olmalıdır. Muhalefetin de uluslararası ilişkiler bağlamında gelişmeleri kendi dar çıkarları açısından değil, ülke çıkarları açısından ele alması beklenir.

Stratejik bağlamda Suriye’yi bölmek değil birleştirmek; operatif düzlemde Irak kuzeyinde PKK üzerindeki baskıyı sürdürmek; taktik seviyede yurt içinde örgüte göz açtırmamaktır. Ama halkla gönül bağını koparmadan…

Bugünün çözümü yarının sorunu olageldi. Artık bir dur diyelim ve gelecek seçimi düşünerek hareket etmekten vazgeçelim.

Gerçekçi olmak gerekirse bu sorunla uzun süre yaşamaya hazırlıklı olunmalıdır. Kısa vadeli çözümü yoktur. Operasyonların kararlılıkla sürdürülmesi zorunludur. Her operasyon da başarılı olamaz. Ancak bu, karamsarlığa yol açmamalıdır.

Son yapılan operasyon ise açık bir başarısızlık örneğidir. Bunun geri planında aşırı yükselen “özgüven” ve “kısa vadeli başarı elde etme” arayışı yatmaktadır. Tehlikeli bir yaklaşımdır. Olurla olmazı ayırt etmek liderlik sorumluluğudur. Ayrıca yapılan konuşmalar ve topluma öyle bir sunuş arayışı var ki şaşırdım kaldım. Operasyonun başarısını belirleyen sonucudur. Kaybedilen canlara yenileri eklenmiştir. Ama birileri çıkıp başarısızlık nedeniyle üzüntü ve özür ifade edeceğine zafer algısı yaratmaya çalışmaktadır. Ancak hiçbir algı gerçeğin yerini tutmaz! Algıyla yürümenin de sınırı vardır.

ABD’nin tutumu tabii ki kabul edilemez. Etmeyin efendiler. Bağırıp çağırmak yerine onunla hesaplaşmayı doğru stratejiyle Suriye’de yapanın elini kimse tutmuyor…

Herhalde benimki, “suya yazmak” gibi oldu… Farkındayım ama yazdıklarım ülkenin geleceğini aydınlık kılacak siyasi zihniyetin yani “üçüncü yolun” taşlarını döşemek içindir…

 /></a></p><p><a href= /></a></p><p><a href= /></a></p></div></div><div class=

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

10 Yorum

  1. Siz bu yazınızda ne demek istiyorsunuz PKK-HDP ye Türkiye Cumhuriyeti teslim mi olsun? PKK -HDP ye karşı 13 değil 16 değil bu millet gerekirse 13 bin gerekirse 130 bin gerekirse 1.3 milyon şehit vermeye hazır! Atatürk’ün dediği gibi “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM! ” PKK-HDP ye teslim olmaktansa ölmeyi yeğlerim!Ama en az 10 tane PKK-HDP li alçak hainin beynini dağıtırım! Saygılar

    Cevapla
  2. Sayın eski General size bir soru ABD de İsrail de İngiltere de Almanya da Fransa da İspanya da İtalya da Çin Halk Cumhuriyetin de Rusya da Hindistan da İran da Suudi Arabistan da HDP-PKK gibi bir partiye izin verirlir mi? Ben Cevap vereyim HDP -PKK nın kellesini koparırlar! Buldozer gibi üzerinden ezip geçerler! Ona oy verenlerin oylarını da yok sayarlar! Sen kendine Atatürkçüyüm diyorsun ama Atatürk’ün askeri olamamışsın! Atatürk n diyor “Sana savaşmayı değil ÖLMEYİ EMREDİYORUM!”

    Cevapla
  3. Ahmet Bey, gerçekleri suya da yazsanız anlamlıdır. Boşa gitmez. Konunun özü ayrılıkçı terör ile demokrasilerin gereği olan “demokratik taleplerin” bügüne kadar net ortaya konup kamuoyu önünde tartışılıp, açıklığa kavuşturulamamış olmasıdır. Öncelikle ayrılıkçı teröre destek verip iktidara gelen AKP bügünün sorunlarının bir parçasıdır. Laiklik karşıtı odak olan AKP hem kapatılmadı hemde hemde emperyalist devletlerin baskısıyla ayrılıkçı etnik temelde parti kurulmasına zemin hazırlandı.
    Sorunun her yönüyle bir parçası olan AKP nin ideolojik anlamda ayrılıkçı terörle ideolojik mücadele etmesi mümkün değil. Teröre beddua okumak mücadele etmek değildir. Tam aksine ayrılıkçı terörün halk içinde yapmış olduğu propogandayı görmezden gelmek demektir. Kürt vatandaşlarımız arasında hem AKP nin hemde HDP söylemleri birbirleriyle örtüşmektedir. Bu ndenle AKP idelojik anlamda etnik milliyetciliğe karşı bir söylem ve eylem gerçekleştiremiyor. Bunun yerine içişleri bakanı karayılanı yakalayıp, kırk parçaya doğramadan bahsediyor. İşte size ilkel bir terörle mücadele anlayışı.
    Muhalefette demokrasi ve demokratik talepleri doğru zeminde savunamıyor. Özellik le kürt vatandaşlarımızın demokratik taleplerini demokrasi sınırları içinde bir sınır çizerek savunamıyor. Zaman zaman AKP ile aynı çizgiye düşüyor.
    İktidar veya muhalefet, yapılması gerekeni açıkça söylemeden ve gerçekleri kabul etmeden ilerleme kaydetmek mümkün değildir.

    Cevapla
  4. 17 Şubat 2021, 07:10

    Çok aklı selim yazıyorsunuz.Okurken bu adam akıllı dedirtiyorsunuz.Osman Pamukoğlu Paşa olsaydı nasıl bir operasyon yönetirdi diyorum ama henüz ona soran olmadı.Türk Askeri gerçekten cesur korkusuz ve merhametli fakat bu kadar zorlu operasyonda esir askerlerimize ‘Bizi kurtarmaya Türk Askeri gelmiş” dedirtebilecek bir ufacık zaman diliminde sevinç yaşatmışlarsa yine de başarılı olmuşlardır.Düşünün 6 uzun yıl kurtarılmayı bekliyorsunuz dağlarda nefret edilen teröristlerle yaşamak zorunda kalıyorsunuz ve sonunda beklediğiniz kahramanlar geliyor ,şehit oluyorsunuz , o kahramanları göremiyorsunuz……

    Cevapla
  5. Sağduyulu yazınızla, doğruları çok güzel ifade etmişsiniz. Aklınıza, kaleminize sağlık. Gerçeğin sesi ve yazısı doğrular suya düşmez. Millet vicdanına yerleşir. Milli toparlanış ve kurtuluşumuza yol açar. Doğruları yazmaya ve söylemeye devam.

    Cevapla
  6. Hani olmayacak duaya amin denmez ama, gene de amin. Çok doğru yazmissiniz.

    Cevapla
  7. 16 Şubat 2021, 18:12

    Değerli komutanımızın tespitlerine katılmamak mümkün değil. Çözüm önerileri umarım yetkililerce değerlendirilir…

    Cevapla
  8. 16 Şubat 2021, 16:33

    “Son yapılan operasyon ise açık bir başarısızlık örneğidir.” bu cümle şunun beyanı : bu ülkede ne zaman insanlar kendi siyasi ve dünya görüşlerinden sıyrılıp analiz yapacaklar bilmiyorum, herkes kendi mahallesine hoş görünme yarışında

    Cevapla
  9. 16 Şubat 2021, 16:06

    vatan haini mandacı sol ve chp tayfası nerdeyse 13 askerimizi devlet tsk şehid etti diyecekler ülkede ne çok hain varmış arkadaş

    Cevapla
  10. 16 Şubat 2021, 15:12

    Güneydoğu’da karakol baskınları incelenmeli ve araştırmalıdır bu karakol bilgilerini fetö’cü subayların ve askerlerin generallerin PKK terör örgütüne ve Amerika’ya sızdırdı kullarına Ben inanıyorum özellikle 90’lı yıllarda ve 2000’li yıllarda köy karakolları durmadan baskın uğruyor ve birçok askerimiz Şehit oluyordu daha sonralarda 15 Temmuz darbe girişiminden sonra tutuklanan birçok generalin ve subayın Güneydoğu’da görev yaptığını ve her ne hikmetse baskına uğrayan köy karakollarında bir süre görev aldıkları tespit edilmiş Yani kısacası fetocu subayların ve askerlerin görev yaptığı dönemlere deşifre edilmelidir büyük bir ihtimalle olasılıkla fetö’cü subaylar bu bilgileri Türk Silahlı kuvvetlerindeki mahrem bilgileri Amerika’ya ve PKK terör örgütüne ulaştırmış olabilirler

    Cevapla
Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!