Her iki bölgede de savunma zorluklar içinde, büyük zayiat pahasına ancak başarıyla sürdürüldü.
Ağustos başına kadar cephede önemli bir gelişme yaşanmadı.
Çıkarma gününden 1 Ağustos’a kadar geçen süre zarfında Güney Grubu 75.000 asker kaybetmişti. Kuzey Grubundaki kayıp sayısı 40.000’di. 115.000 toplam kaybın 35.000’den fazlası şehitti.
Düşmanın kayıpları da 75.000 civarındaydı. 29.000’i ölü, diğerleri yaralıydı. [1]
Bu zayiat pahasına bu taarruzlar yapılmasaydı düşman durdurulamayabilirdi. Taarruzların düşmanı denize dökemeyen başarısız bir yanı vardı ancak düşmanı durduran ve hedefine ulaşmasını engelleyen ikinci bir yanı da vardı. İki yanını birden değerlendirmek daha sağlıklı olacaktır.
İtilaf devletleri açısından Seddülbahir ve Arıburnu’ndaki mevcut kilitlenmenin eldeki mevcut birliklerle çözülmesi mümkün görülmüyordu. Yeni birlikler yola çıkarıldı.
AĞUSTOS ÇIKARMASI
6 Ağustos günü öğleden sonra Seddülbahir’de başlatılan taarruzu, akşamüzeri Arıburnu’ndaki taarruz takip etti. 6/7 Ağustos gecesi ise Suvla bölgesine çıkarma başladı. Gelibolu Yarımadası’nın kuzeyine çıkarma yapan kolordunun hedefi Kocaçimen’e kuzeyden ulaşmaktı. Mustafa Kemal, bu durumu öngörmüş, anlatmak için çok gayret göstermiş ancak başaramamıştı.
Esat Paşa’yı ikna edemese de, hayat onu ve herkesi ikna etti. Zira 6 Ağustos çıkarması başladığında bütün bu görüşmeler, Ordu Komutanlığı’nın Mustafa Kemal eksenli olarak alacağı tedbirlere ışık oldu. Anafartalar Komutanlığı ufuktaydı ve uykusuz birkaç gece kahramanını bekliyordu…
Güney Grubu bölgesindeki İngiliz ve Fransız taarruzları 6 Ağustos günü durduruldu. Ağır zayiat verdiler. Grup Komutanı Vehip Paşa, Ordu Komutanlığından verilen emir gereği bazı birlikleri Kuzey Grubu Komutanı emrine sevk etti.
Arıburnu bölgesinde Kanlısırt’a başlayan Anzak taarruzları başarılı oldu. İhtiyatlar bu bölgeye sevk edildi. Ancak esas gelişme tam da Albay Mustafa Kemal’in işaret ettiği bölgede yaşandı; 19. Tümen’in sorumluluk sahasının dışındaki Sazlıdere ve kuzeyinden gelişen düşman taarruzları Conkbayırı’na kadar dayandı.
Sonuçta Liman von Sanders, Anafartalar ve Conkbayırı bölgesinden sorumlu olacak şekilde Anafartalar Grubunu oluşturdu. Albay Mustafa Kemal’i 8 Ağustos saat 21.45’ten itibaren Anafartalar Grup Komutanı olarak görevlendirdi.
Albay Mustafa Kemal, 9 Ağustos saat 01.30’da Anafartalar Grubu’nun emir komutasını karargâhın bulunduğu Çamlıktekke’de üzerine aldı. [2]
Erickson bu görevlendirmeyi, Mustafa Kemal’in hem araziyi hem de Conkbayırı’ndaki muharebeye katılan birlikleri çok iyi tanımasına bağlamaktadır. [3]
9 Ağustos günü taarruza erken başlayan Türk tarafı muharebenin kazananı oldu. Anafartalar ovasındaki hâkim tepeler ele geçirildi. 20. Alay Komutanı Halit Bey ve 21. Alay Komutanı Yusuf Ziya Bey o günkü çatışmalarda şehit düştüler. Toplam zayiat 2.000 idi. [4]
MUHAKEMENİN ÜÇ ATLISI: AKIL, SEZGİ, MORAL
Albay Mustafa Kemal, aynı günün gecesi Conkbayırı’na geldi. Durum kritik hale gelmişti. Eldeki kuvvetlerle taarruz yapılmasına karar verdi. Ancak bu kararını makul bulmayanlar vardı. Karara karşı olanlar haksız da değillerdi. Ancak Anafartalar Grubu Komutanı’nın o anda yaptığı muhakemenin akli boyutu, kendisinin daha ilk günden temel ilke haline getirdiği, “Her ne olursa olsun Conkbayırı elde bulundurulmalı” yaklaşımına dayanıyordu. Bilincinde olduğu husus bu noktada kendini gösteriyordu. Çünkü omurga arazinin bel kemiği ve o an için olmazsa olmazı Conkbayırı’ydı. Düştüğü anda savunma çökerdi. Ancak bunu sağlayacak kuvvet çok sınırlıydı. Nihayetinde verdiği kararı dirayetle uygulattı.
Daha sonra yazdığı raporda o an verdiği kararı şöyle açıkladı: “Gerçekten birlik adına elde henüz muharebeye girmemiş olan 23. Alay’dan başka sağlam bir şey yoktu. Fakat görüştüğüm büyük küçük komutan ve subaylarda çok yüksek bir moral, sarsılmaz bir metanet eseri görüyordum. Saat 22.00’ye geliyordu. 28. Alay’ın gelmekte olduğu bildirildi. 41. Alay’dan haber yoktu. Başka kuvvet gelmemesi halinde de başarılı olabileceğime karar vermiştim.” [5]
Bu kararın ardında akıl, sezgi ve moral vardı. Morali sağlayan en önemli iki faktörden birisi işini tutkuyla yapması, diğeri inşa ettiği özgüven/güven sarmalıydı.
10 Ağustos günü sabaha karşı iki alay kadar kuvvete yaptırdığı süngü hücumuyla düşman Conkbayırı’ndan atıldı.
Anafartalar bölgesinde takip eden günlerde kanlı çatışmalar yaşandı. Ancak savunma başarıyla sürdürüldü.
İtilaf kuvvetleri başarılı bir çekilmeyle son askerini 9 Ocak 1916’da tahliye etti.
Müteakip ve son yazıda savaşın sonuçlarını ele alacağız.
[1] Gürsel Göncü-Şahin Aldoğan, Çanakkale Savaşı Siperin Ardı Vatan s. 105.
[2] Utkan Kocatürk, KAG, s. 57.
[3] Edward Erickson, Gelibolu Osmanlı Harekâtı, Çev: Orhan Düz, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2015, 239, 240.
[4] Gürsel Göncü-Şahin Aldoğan, Siperin Ardı Vatan, s. 120, 121.
[5] Mustafa Kemal, Anafarta Muharebeleri’ne Ait Tarihçe, s. 36.