Barış Doster
Barış Doster
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Manşet
  4. Cumhuriyet, hilafet ve İslam dünyası

Cumhuriyet, hilafet ve İslam dünyası

featured

Barış Doster yazdı…

Cumhuriyet; bireyin siyasallaşmasını, siyasetle yakından ilgili yurttaşların çoğunlukta olmasını en fazla arzulayan rejimdir. O nedenle bir cumhuriyette en çok yapılan tartışmalar arasında siyasal toplum, kamusal alan tartışmaları yer alır. Cumhuriyetin olmazsa olmazı ise ulusal egemenliktir. Çünkü egemenliğin kökünde, kaynağında, temelinde, özünde, ruhunda yurttaş vardır, yurttaşlardan oluşan millet vardır. O nedenle ülkemizde zaten milli egemenlik kavramıyla başlayan, zaten milli egemenlik kavramını ete kemiğe büründüren meclis tarafından ilan edilen Cumhuriyet; öncelikle ve özellikle milli egemenlikle anılır. 

Cumhuriyetin, Osmanlı modernleşmesiyle birlikte tarihsel aşamalarına bakıldığında, hem uluslaşma, millet düşüncesinin evrimi ve olgunlaşması vardır hem de egemenlik, egemenliğin dini, ilahi olmaktan çıkarılıp dünyevi, siyasal hale getirilmesi. Egemenlik; gökten yere indirilmiş, Osmanlı soyundan alınıp millete verilmiştir Cumhuriyetle birlikte. 

Kaldı ki, Osmanlının millet tanımıyla Cumhuriyetin millet tanımı da farklıdır. 

Bu farklılık da elbette, diğer boyutları yanında, günümüzde de yapılan hilafet tartışmalarının odağındadır. Milletten ne anladığımız farklıdır çünkü.  

Konuyla ilgili birkaç soru soralım hemen. Hilafet gelirse, halifeyi kim seçecektir? Millet mi? İslam ülkelerinde yaşayan Müslümanlar mı? Eğer öyle ise Hristiyan ülkelerde yaşayan Müslümanların halife seçimi konusundaki iradesi ne olacaktır? Halife kimle meşveret edecektir? Meşveret meclisi kimlerden oluşacak, nasıl seçilecektir? Halife, millete, meclise, yasalara hesap verecek midir? Yoksa dokunulmazlık sahibi mi olacaktır? 57 üyesi bulunan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın, Filistin’deki İsrail vahşeti karşısında çaresizliği, etkisizliği, tepkisizliği ortadayken, halifenin peşinden kimler gidecektir? Araplar arasındaki anlaşmazlıklarda Arapların bir kısmı, diğerine karşı ABD’nin desteğini ararken; Suudi Arabistan ve İran arasındaki ilişkilerin normalleşmesini bir Müslüman devlet değil de Çin sağlamışken; İran ve Irak 1980 – 1988 arasında savaşmışken, halifenin sözünü kim dinleyecektir? Mısır, Türklerde olan hilafeti kabul edecek midir? İran bu işe ne diyecektir? 280 milyona yaklaşan nüfusunun yüzde 90’ı Müslüman olan Endonezya, halifenin Türk olmasını nasıl karşılayacaktır? Hilafetin Arapların hakkı olduğunu düşünenler, Arap ülkelerinin en zenginlerinden olan ve Arap dünyasının lideri olmak isteyen Suudi Arabistan, Türklerin 100 yıl sonra yeniden hilafeti canlandırmasına itiraz etmeyecek midir? Müslüman yurttaşlarının sayısını göstererek İslam İşbirliği Teşkilatı’na gözlemci üye olan Rusya, hilafetin Türklerde olmasına nasıl bakacaktır? 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı, cihad-ı ekber ilan ettiğinde işe yaramayan hilafet, Arapların Osmanlıya karşı İngilizlerle işbirliği yapmasını önleyemeyen hilafet, bugün ne kadar etkili olacaktır? 

Bu sorular daha da çoğaltılabilir. Fakat hepsi yanıtsız kalacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti açısından bu tartışma, 100 yıl önce kapanmış bir konudur. Çünkü Cumhuriyetin bizzat kendisi bir devrimdir; tarihin gördüğü en köklü değişim, dönüşüm, devrim hareketlerinden biridir. Üstelik sadece siyasal bir devrim değil, aynı zamanda toplumsal, kültürel bir devrimdir. Aydınlanma devrimidir. Egemenlik devrimidir. Kültür devrimidir. Hukuk devrimidir. Kadın devrimidir. 

Cumhuriyet; öncesindeki Tanzimat’tan (1839), onun öncesindeki Sened-i İttifak’tan (1808), Birinci ve İkinci Meşrutiyetlerden, Osmanlı’daki anayasa arayışlarından, anayasacılık deneyiminden, kısacası bütün bu birikimden elbette gerekli dersi çıkarmıştır. Şüphesiz yararlanmıştır da. Fakat Cumhuriyet; tam da bir cumhuriyette olması gerektiği gibi, hem egemenliği millete vermede hem de milleti devletin, cumhuriyetin, vatanın sahibi yapmada, milleti doğrudan ve ilk elden sorumlu tutmada çok radikal bir atılımdır. Kaldı ki her devrim gibi Cumhuriyet Devrimi de, önceki rejimden kopuşu hedefler. Bu bağlamda bir yönüyle, belli alanlarda süreklilik olduğu gibi, diğer yönüyle kopuş da kaçınılmazdır. Doğaldır. 

Dahası, Türkiye Cumhuriyeti; salt anayasal adımlarla yetinmemiştir. Sadece saltanatı kaldırmanın yetmeyeceğini, hilafetin ilgasının yeterli olmayacağını bilen, rejimin yapısını tamamen ve kökten değiştirmeyi amaçlayan Mustafa Kemal Atatürk; milletin egemen kılınması için de laikliğin şart olduğunun altını çizmiştir. 

Egemenliğin köküyle, kaynağıyla, tanımıyla, içeriğiyle, anlamıyla birlikte düşünülmesi gereken bir kavramdır çünkü laiklik. Egemenliğin sahibi ve kaynağı millet olduğuna göre, Cumhuriyet milli egemenliğe dayandığına göre, milletin kendisi bundan böyle kendisini yöneteceğine, yöneticilerini seçeceğine göre, laiklik de Cumhuriyetin en belirgin niteliklerinden biri olmak zorundadır. Zira, laiklik ve milli egemenlik arasında doğrudan, kopmaz bir bağ vardır. Sonuçta, egemenliğin gökten yere indirilmesi, dinsel olmaktan çıkarılıp dünyevileştirilmesi, sultandan alınıp millete verilmesidir laiklik. Egemenliğin tanrısal değil, siyasal olmasıdır. 

Toplumun siyasallaşması, halkın kendi kendine karar alması, devletle, siyasetle ilgili fikir sahibi olması, bu fikirlerini hayata geçirmek, iktidara taşımak için siyasal partiler aracılığıyla mücadele vermesini içerir. Cumhuriyetin arzuladığı yurttaş da zaten siyasallaşmış yurttaştır, siyasetle yakından ilgilenen vatandaştır. O nedenle Cumhuriyet; siyasetin toplumsallaşmasını, toplumun da siyasallaşmasını ister. Sadece kurumsal yapıya, hukuk devletine, anayasa ve yasalara, bürokrasiye indirgenemez. Bunları içerir muhakkak ama bunlardan daha fazlasıdır. Özgür bireye, bilinçli yurttaşa, örgütlü topluma da yaslanmak, dayanmak ister. 

Bu nedenle devlet ve toplum, devlet ve yurttaş arasındaki çatışma, Cumhuriyetin en istemediği şeydir. Çünkü Cumhuriyet; çoğulculuğu kabul eder, bunun toplumsal bir gerçeklik olduğunun bilir. Fakat kimliklerin siyasallaşmasına, bireysel değil grup kimliği olarak siyasal taleplerle örgütlenmesine, ayrıcalık talep etmesine, devleti ve milleti bölmenin aracı olarak kullanılmasına, kısacası feodalizm üzerinden federalizme zemin hazırlanmasına karşı çıkar. 

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 Yorum

  1. Modern tarih ve teorik zemindeki bilginiz elbette yeterli konuyu ele almak için. ancak biraz da Yaşar Nuri okuması yapıp dini açıdan da Hilafetin uydurma, hatta Hıristiyan ve yahudilikten esinlenerek uydurma, bir kurum olduğunu da bilirsek, dini açıdan bir zorunluluk ve hatta gayri dini oluşu üzerinden de toplumu ikna edebilme kabiliyeti kazanırız.

  2. 10 Ocak 2024, 11:45

    Karşı çıkmalı. Karşı çıktı mı? Çıkmadı. Koskoca cumhuriyet kendisini korumakla yükümlü kurum ve örgütlerin hiçbir şey yapmaması yüzünden iğrenç, dinci ve hırsız bir örgüt tarafından ve bunun başındaki şeytanın olağanüstü kötülük uygulamaları sayesinde yıkıldı. Bunlar olurken polis, savcı , işadamı, çiftçi, öğretmen, işçi,ordu, milli istihbarat neredeydi? Bunlar olurken kötülük yanında yer aldılar. Aslında hepsi çok önceden kötüye destek vermişlerdi. Deniz Gezmiş neden öldürüldü? Nasıl öldürüldü? Bir kez cinayet işlenirse artık haksızlık ve cinayetlerin arkası gelir. Kötü tarafa düşmüş bir polis düşün. Çok güçlü ve sana rüşvet teklif ediyor. Almazsan ve ondan yana olmazsan seni ve aileni ölümle tehdit ediyor. Polise, savcıya gidemiyorsun. Ne yaparsın? İşte bu oldu. Cumhuriyet yıkıldı, işgal edildi, hukuk varmış gibi yapıyor ve yaşamımıza devam ediyoruz. Büyük bir ekonomik ve siyasi ve hatta askeri kriz geliyor. Cumhuriyet kendisine inanan ve çalışan bireylerden oluşur. Bunlara karşı çıkacak ve aynı zamanda daha iyi bir yarın için çalışacak ve buna inanan bireylerden oluşur. Cumhuriyeti yeniden kurmalıyız. Kötülüklere karşı çıkmak zorundayız. Zaten buna mecbur kalacağız. Tanrı yardımcımız olsun.

  3. Hocam tane tane anlatıp özetlemişsiniz. Emeğinize sağlık. Hilafet diyenlere sadece bu yazı yeter.

  4. Yetmez ama Cumhuriyet! 🇹🇷👏

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!