Barış Doster
Barış Doster
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Manşet
  4. NATO zirvesi, Türk demokrasisi ve piyasa ekonomisi

NATO zirvesi, Türk demokrasisi ve piyasa ekonomisi

featured

Barış Doster yazdı…

ABD’nin başkenti Washington DC’de 75. yılını kutlayan NATO’nun zirve bildirisi açıklandı. Bildiri, beklenildiği üzere, Ukrayna’ya desteği sürdürmeyi, Rusya ve Çin’e karşı önlemleri artırmayı, savunma sanayisinde daha fazla işbirliğini öneriyor. Ülkemiz açısından çok önemli olan ise NATO’nun yakın çevremizdeki yığınağını artırmayı sürdüreceğine ilişkin açıklamalar. Demek ki ABD emperyalizminin saldırı ve işgal aygıtı olan NATO; yakın çevremizde, Batı Balkanlar ve Karadeniz’deki varlığını, Ukrayna’ya destek bahanesiyle artırarak, yaşadığımız bölgeyi daha da istikrarsız hale getirecek.

NATO’nun, salt bir savunma ve güvenlik örgütü olmadığını biliyoruz. Asıl önemli işlevinin, üye ülkeleri ABD hizasında tutmak, üye ülkelerde her alanda ABD nüfuzunu, vesayetini artırmak olduğunu da biliyoruz. Zaten o yüzden, SSCB dağıldığı, Varşova Paktı çöktüğü halde, halen varlığını sürdürüyor NATO, hem de genişleyerek.

Başka bildiklerimiz de var NATO hakkında. Türkiye; 2. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra, çok partili hayata, tekrarlayalım, demokrasiye değil, çok partili hayata 1946 yılında adım attığında, ABD de 1947 yılında Truman Doktrini ile Soğuk Savaş’ı başlattığında, Marshall Planı kapsamında Marshall Yardımları 1948’den itibaren gelmeye başladığında, işin rengi bellidir artık. Bu yardımlar, 1948 – 1952 arasında, 16 Avrupa ülkesine yapılmıştır. Toplam yardım tutarının 10.3 – 13.6 milyar dolar arasında olduğu düşünülmektedir. ABD böylelikle, yıllık bütçesinin yüzde 12 kadarını yardımlara ayırarak, Avrupa üzerinde olağanüstü bir siyasi, iktisadi, askeri, diplomatik vesayet kurmuştur. Bu sayede, 1949’da, 12 üye tarafından kurulan NATO büyük kabul görmüştür. 1952’de ilk genişlemede Türkiye ve Yunanistan NATO üyesi olmuştur. Bu adımı, 1955’te Batı Almanya’nın, 1982’de İspanya’nın üyeliği izlemiştir.

Destekçilerinin, NATO’nun Türkiye’yi demokratikleştirdiği yönündeki iddiaları da temelsizdir. Tersine NATO; darbelerin, darbe girişimlerinin, toplumu kutuplaştıran, iç barışa zarar veren terör eylemlerinin, PKK – PYD – YPG, FETÖ ve IŞİD başta olmak üzere terör örgütlerinin en büyük destekçisidir. Kaldı ki demokrasi, NATO sayesinde gelmez, NATO’ya rağmen gelir. Ve demokrasi Türk milletinin mücadelesiyle, birikimiyle, tecrübesiyle, Türk milleti bunu istediği ve hak ettiği için zemin bulur, kökleşir.

Dahası, Türkiye’nin bu konuda, Osmanlı modernleşmesinden başlayarak, önemli bir meclis birikimi, anayasa yapma deneyimi de vardır. Türk Kurtuluş Savaşı; meclis iradesi ve idaresi altında yapılmıştır. Türk Devrimi, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve Gazi Meclis’in eseridir. Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasının ardından, yine Atatürk tarafından Meclis kararıyla kurulmuştur.

Asıl önemlisi de şudur, Türk Devrimi’nin özeti ve simgesi olan 6 ok arasındaki 4 ok, doğrudan demokrasiye, toplumsal katılıma, meşruiyete ilişkin maddelerdir: Cumhuriyetçilik; halkçılık, laiklik ve milliyetçilik…

Cumhuriyetçilik; halkın yönetimini ve katılımını amaçlar. Yurttaşların eşitliğini (eşit yurttaşlık değil, bu çok farklıdır) önceler.

Halkçılık; ekonomik, sınıfsal temelde halk yararını, kamusal faydayı, ortak iyiyi, toplumun çıkarını amaçlar.

Laiklik; yönetenlerin yönetme yetkisini tanrısal olmayan bir kaynaktan, milletten almasını sağlar, din ve dünya işlerini birbirinden ayırır.

Milliyetçilik; milletin egemenliğini, milli devletin önceliğini savunur. Milleti oluşturan yurttaşlar arasında hiçbir ayrım gözetmez, milletin tüm bireylerini ayrımsız bir tutar ve kucaklar.

O yüzdendir ki Avrupa’daki sosyal devletten çok daha önce ve de çok daha güçlü biçimde Atatürk; halkçılığı, kamuculuğu, toplumculuğu, planlamayı, fırsat eşitliğini savunmuştur. O yüzden, “Her fabrika bir kaledir” demiştir ve büyük önderin şu sözleri, Cumhuriyetin sosyal devlet boyutunu, toplumcu özünü çok net anlatır: “Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir”.

O yüzden devlet, sadece piyasayı denetleyen, sadece yasa koyan bir işleve indirgenemez. Piyasa devleti asla olamaz. Olursa, toplum da piyasa toplumu olur. Devlet; yasama, yürütme ve yargısıyla, kurumlarıyla, yaptırımlarıyla, gücü, etkinliği, saygınlığı ve caydırıcılığıyla devlettir. Her zaman, her yerde ekonomik hayatta da öyle veya böyle, o ya da bu şekilde ama mutlaka rolü vardır. Gelecekte de olacaktır.

O yüzden NATO’yu, savunma ve güvenlik örgütü olmasının çok ötesinde, ABD emperyalizmiyle, Atlantik sistemiyle, kapitalizmle, sınıfsal tercihlerle, ekonomi politikle birlikte düşünmek gerekir.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 12 Temmuz 2024, 00:04

    Nato, siyonist bir savaş makinesidir, en net tanım bu.

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!