Barış Doster yazdı…
Henry Kissinger’in sözüdür: “Ortadoğu’da Mısır’sız savaş, Suriye’siz barış olmaz”.
Son aylarda Türkiye ve Mısır arasındaki normalleşme adımları, bu sözü bir kez daha öne çıkardı. Çünkü Türkiye’nin hem bölgesindeki yalnızlıktan kurtulma çabası (bir zamanlar “değerli yalnızlık” revaçtaydı), hem de Arap ülkeleriyle, komşu devletlerle yaşadığı sorunları çözme arayışı kapsamında Mısır önemli bir ülke. Mısır; Akdeniz’deki konumuyla, Mavi Vatan bağlamında ve enerji jeopolitiği kapsamında da değerli. Arap dünyasındaki, İslam alemindeki, Ortadoğu’daki önemi de, Türkiye açısından yabana atılamayacak boyutta.
Biliyoruz, Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) Mısır kökenli olmakla birlikte, Türkiye dahil İslam aleminde, hayranı çok olan bir örgüt. Filistin’deki Hamas, bu çizgide. Suriye’de de uzantıları var. Katar’dan destek görüyor.
Türkiye’de de iktidar partisi, İhvan’la dostluğunu, bu örgüte duyduğu sempatiyi hiç gizlemedi. Öyle ki, ülkenin seçimle işbaşına gelen ilk cumhurbaşkanı olan İhvan’ın adayı Muhammed Mursi; 2012’de cumhurbaşkanı seçildiğinde, seçim kampanyasına destek vermek için Türkiye’den uzmanlar, danışmanlar yollamıştı. Mursi devrildiğinde de, ülkenin içişlerine karışmış, Mısır’la ilişkileri bozmuştu. Bir süredir, “darbeci, katil Sisi” dönemi bitti, “dostum Sisi” dönemini yaşıyoruz. Arada olan Türkiye – Mısır ilişkilerine, Mısır’da büyük yatırımları olan Türk girişimcilere oldu.
Mursi döneminde, hem kendisi hem İhvan, batıya ılımlı mesajlar vermişti. ABD’ye, İsrail’le gerilim yaşamayacakları, uzlaşıyı sürdürecekleri yönünde güvenceler vermişti. Çocukları ABD vatandaşı olan Mursi, öncüllerinden farklı bir siyaset izlemeyeceğine ilişkin sözler vermişti.
ABD de Mursi’ye yeşil ışık yakmıştı. Kendi adamı olan Mübarek’te ısrar etmemiş, feda etmişti. Ne var ki Mursi; iktidarda fazla kalamadı. Önce halk meydanlara çıktı. Ardından Sisi ve ordu tarafından devrildi. Hapse atıldı. Duruşma salonunda öldü. ABD; Mursi’den önceki liderlerle nasıl uyum içinde çalıştıysa, kısa süreli iktidarında Mursi’yle de uyumlu çalıştı, sonra da hemen Sisi’yle uyum içinde çalışacağını açıkladı. Anımsatalım, Mursi’nin devrilmesine Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri de çok sevinmişti.
Biliyoruz, Ortadoğu’daki siyasal İslamcı örgütlerin büyük bölümü, ABD emperyalizmi açısından kullanışlı aparatlardır. ABD’nin sözünden çıkmazlar. ABD yapımıdırlar. IŞİD bunlardan biridir. İhvan da ABD’ye sadakatte kusur etmez. Suriye’deki ÖSO; ABD ve İsrail hedeflerine tek bir çakıl taşı atmamıştır. Fakat ÖSO içinde, öldürdüğü Suriye askerinin organlarını yiyen, yani yamyamlık yapan, aynı zamanda ABD’de Cumhuriyetçilerin eski başkan adaylarından, Neo Con’ların etkin isimlerinden John McCain ile fotoğraf çektiren Halit Ebu Sakkar (2016’da öldürüldü) gibi komutanlar vardır.
Tekrar konumuza dönelim.
Mısır; Türkiye’yle gergin olduğu günlerde, Türkiye’nin Libya’yla deniz yetki alanlarına ilişkin mutabakat muhtırası imzaladığı dönemde, bir süre bekledi. Hemen Yunanistan’la aynı yönde anlaşma imzalamadı. Sonra bu yönde adım attı. O dönemde, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de, Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla, Mısır’la yakınlaşıyordu, aynen Yunanistan gibi. ABD ve Avrupa Birliği de, bu ülkeleri bu yönde teşvik ettiler. Mısır, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, adeta Türkiye karşıtı bir blok oluşturdular.
Biliyoruz, Mısır’ın ekonomik durumu kötü. Yoksulluk yaygın, yolsuzluk da öyle. ABD’nin bölgede İsrail’den sonra en çok yardım yaptığı devlet olan Mısır; Suudi Arabistan’dan gelecek parasal yardıma da muhtaç. Öyle ki Suudi Arabistan’la ilişkilerini iyi tutmak için, Kızıldeniz’deki iki adasını, Tiran ve Sanafir, Suudi Arabistan’a verdi. Katar da Mısır’a ekonomik yardım yapıyor. Yüzölçümü 1 milyon kilometrekareyi biraz geçen, nüfusu 111 milyonu aşan, kişi başına 3.7 bin dolar düşen Mısır’ın temel gelir kaynağı turizm. Tekstil de önemli sektörler arasında. Nüfusun yüzde 10’u Hristiyan. Halkın dörtte biri okuryazar değil. Halkın önemli bölümü çiftçi olduğu halde, ülke gıda gereksiniminin yarısını ithal ediyor.
ABD; İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’deki katliamı, soykırımı devam ederken, zaten bölgede çok önem verdiği devletlerden olan ve yakın ilişkileri bulunan Mısır’ın tavrını çok önemsiyor. Geçmişte, Mursi öncesinde, sırasıyla Enver Sedat, ardından Hüsnü Mübarek’le iyi ilişkileri olan, İsrail’in güvenliği konusunda Mısır’dan güvence alan ABD; Camp David Anlaşması’nı da kotarmıştı. Altında Enver Sedat’ın imzası vardır. Uygulaması, Hüsnü Mübarek’e düşmüştür. Mursi de, ABD’den aldığı yeşil ışık karşılığında, Camp David Anlaşmasına bağlı kalacağına, İsrail’le ilişkileri aynen sürdüreceğine söz vermiştir. ABD bugün Sisi’den aynı sadakati görmektedir. Donald Trump’ın dediği gibi, Sisi, ABD’nin favori diktatörlerindendir.
Mısırlı Marksist iktisatçı, üçüncü dünya ülkelerinin dostu, seçkin düşünür Samir Amin’in dediği gibi; Mısır’da seçenek ya ordudur veya siyasal İslamcı hareket. Kısa vadede başka seçenek yoktur. Bu gerçek, Ortadoğu’daki pek çok ülke için geçerlidir.
Mursi sonrasında, Sisi iktidarıyla birlikte İhvan; toplumsal tabanını büyük ölçüde yitirmiştir. Yönetme kabiliyetinin olmadığı, ötekiler gibi yolsuzluklara bulaştığı görülmüştür. İsrail’in Gazze’deki vahşetinin hız kesmeden sürdüğü bir dönemde, Mısır’ın tutumu, hem ABD hem Ortadoğu hem Arap- İslam ülkeleri hem de Türkiye açısından önemlidir. Mısır’la ilişkileri normalleştirmek, çok gecikmiş bir adımdır ve zorunludur. Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri’yle normalleşme adımlarını, mutlaka Suriye’yle normalleşme adımları takip etmelidir.