Hikmet Çiçek yazdı…
28 Şubat Davası’ndan tutuklu komutanlar Fevzi Türkeri, Yıldırım Türker, Cevat Temel Özkaynak, Erol Özkasnak, Çevik Bir, Çetin Doğan ve Aydan Erol tahliye edildiler.
Emekli Orgeneral Çetin Doğan, sağlık sorunları nedeniyle 1 Mart’ta hastaneye kaldırılmıştı. Hastaneden 22 Nisan’da taburcu edilen 84 yaşındaki Doğan cezaevine gönderilmişti. Çetin Doğan’ın ‘Sürekli hastalık ve kocama’ raporu ise bir yıldır Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünde imza bekliyordu.
Odatv Yazı İşleri Müdürü Can Özçelik’in sorusu üzerine kararı değerlendiren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Ne yasaya ne yargıya ne adalete sığar… Bu oldu diye mutlu oluyoruz düşünsene gecikmiş bir adalet… Memnun muyum memnunum ama geç kalınmış adalet” ifadelerini kullandı.
28 Şubat soruşturması ve davası; TSK’nin yalnızlaştırılması, itibarsızlaştırılması, halktan koparılması ve etkisizleştirilmesi amacıyla çeşitli kumpaslarla başlatılıp sürdürülen Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Amirallere Suikast, Askeri Casusluk vb. bir dizi tertibin son halkasıydı.
HEPSİ FETÖ’CÜ ÇIKTI
28 Şubat davasında soruşturmayı başlatan ve davanın iddianamesini yazan savcılar, ilk tutuklamaları yapan ve mahkeme sürecinde yer alan bazı yargıçlar, soruşturma sürecinde savcılara sözde belge temin eden şahıslar, temin edilen belgeler hakkında “güvenilir” raporu veren TÜBİTAK görevlileri, savcıya Genelkurmay’dan belge ulaştıran askerî personel, yani kısaca bu davaya “eli değen” herkes bir şekilde FETÖ bağlantılı çıktı.
Bugün o şahısların bir kısmı FETÖ üyeliği, bir kısmı da 15 Temmuz’daki rolleri nedeniyle halen ağırlaştırılmış müebbet cezalarıyla cezaevlerinde, bir kısmı ise yurt dışında firarî durumda. Eski Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili, şimdi FETÖ tutuklusu.
FETÖ savcılarınca iddianamesi yazılan 28 Şubat davası nedeniyle cezaevinde tutulan beş komutanın yaş ortalaması 80’di.
Emekli Korgeneral Vural Avar (85), 20 Aralık 2022 günü 28 Şubat davasından ömür boyu hapis cezasına çarptırıldığı Ankara Sincan F Tipi Cezaevi’ndeki yatağında uyurken yaşamını yitirmişti.
28 ŞUBAT SÜRECİ NEDİR?
Oruç tutmuyor diye bıçaklanan öğrencileri, üniversitelere palalı, satırlı saldırıları, başkent sokaklarında meczupların gövde gösterilerini, turban şovlarını, Refah Partili Sincan belediyesinin Kudüs şovunu ve dönemin başbakanı Necmettin Erbakan’ın tarikat liderlerini başbakanlık konutunda ağırlamasını hatırlamayan var mı?
Genelkurmay Başkanlığı, MGK’nın 28 Şubat kararlarının hemen sonrasında 29 Nisan 1997 günü gazetecileri toplayarak tarihsel önemde bir açıklama yaptı. Yeni durumun tahlilini ve stratejisini ilan etti. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD ve NATO tarafından belirlenen stratejinin yerine yenisi konuldu. 28 Şubat, Türkiye’nin düşmanını ABD’nin tayin ettiği 50 yıllık sürecin sona ermesi anlamına geliyordu.
Washington yönetimine yakın kaynakların açıkça saptadıkları gibi, 1994 Eylül’ünden sonra Türkiye Genelkurmay’ı ABD’ye mesafeli tavır almaya başlamış, “Türkiye himayesinde Kürdistan” planı, Türk ordusunun direnciyle karşılaşmıştı. 1996 sonbaharında Irak yönetimi ile Irak Kürdistan Demokrat Partisi arasında oluşan ittifakı, Türkiye Genelkurmayı da desteklemişti. Böylece ABD’ye, Kuzey Irak’ta ve genel olarak Ortadoğu’da ciddi bir darbe indirilmişti.
Türkiye, 28 Şubat sürecine bu koşullarda geldi. Gericilik ve bölücülük olarak belirlenen iç tehdit, dış tehdidin önüne geçti. Türkiye, dış tehdidin ABD tarafından belirlendiği elli yıllık dönemden çıkış çabasına girmişti.
GERİCİLİĞİN YÜKSELİŞİ
Gericiliğin yükselişi, PKK’nin eylemleri gibi değildi, farklıydı. PKK, hiçbir zaman iktidar mevzilerine yaklaşamamıştı.Refah Partisi ise en yüksek oyu almış ve iktidar ortaklığının büyük partisi olmuştu. Dahası bu eğitim sistemi devam ederse, Genelkurmay’ın hesaplarına göre, 2000 yılında yüzde 34 oyla tek başına iktidar oluyordu. Refah Partili seçmenlerin yükselişi, 2005 yılında vahim bir aşamaya ulaşıyordu. Hatta şeriatçı parti, 2005 yılında yüzde 67 oy alarak istediği anayasayı bile yapabilecekti!
Genelkurmay’ın bu tahlillerine, vatanını seven aklı başında bir insanın, şu 22 yıllık AKP iktidarından sonra bir itirazı olabilir mi?
Genelkurmay’ın 25 yıl önce gerici faaliyete “izin verilmeyeceğini”, bunun Cumhuriyet için “intihar” anlamına geldiğini saptaması FETÖ’cü özel yetkili savcılar için bir yargı konusu olmuştu. Gericiliğin “yok edilmesi” için mücadele artık “suç”tur.
12 DALGADA OPERASYON
12 Nisan 2012 – 6 Mart 2013 tarihleri arasında 12 dalga halinde yapılan operasyonlar sonunda 1’i sivil 103 kişi sanık sandalyesine oturtuldu. Bunların 76’sı tutuklandı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’nın ifadesi 8. dalgada 3 Ocak 2013 günü savcılık tarafından alındı, adli kontrol tedbirleri ile serbest bırakıldı, tutuksuz yargılandı.
28 Şubat davasında 14 orgeneral/oramiral, 17 korgeneral/koramiral, 15 tümgeneral/tümamiral, 15 tuğgeneral/tuğamiral, 37 albay, 1 binbaşı, 3 astsubay yargılandı. Orgeneraller Çevik Bir, Çetin Doğan, İlhan Kılıç, Hikmet Köksal, Orhan Yöney, Ahmet Çörekçi, Teoman Koman, Fevzi Türkeri, Aslan Güner, Şükrü Sarıışık, Ergin Celasin, Erdal Ceylanoğlu, Vural Avar, Oramiral Bülent Alpkaya ve diğer rütbelerdeki silah arkadaşları “T.C. devletini cebren devirmek, hükümetin görevlerini kısmen veya tamamen engellemek, engellemeye teşebbüs etmek, darbeye teşebbüs etmek” suçuyla itham edildiler. Çeşitli sürelerde hapiste kaldılar.
O SAVCI ŞİMDİ SİNCAN’DA
28 Şubat şüphelilerinin çoğunun tutuklanmasına karar veren Hâkim Mustafa Karatay, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ bağlantılı çıktı, görevden alınıp meslekten atıldı.
28 Şubat soruşturmasını Başsavcı Vekili Mustafa Bilgili yürüttü. Bilgili, kamuoyunda “Kozmik Oda Savcısı” olarak ünlendi. Yardımcısı Kemal Çetin ile birlikte 28 Şubat iddianamesini hazırladı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Bilgili hakkında FETÖ üyeliği gerekçesiyle tutuklama kararı çıkarıldı. 28 Şubat soruşturması sırasında ifadeye çağırdığı bütün askerler duraksamadan adliyeye gelirken Bilgili firar etti, meslekten atıldı. Yaklaşık dört ay sonra 9 Kasım 2016’da sahte bir kimlikle Ankara’da yakalandı. Şimdi Sincan Cezaevi’nde tutuklu. Yardımcısı Kemal Çetin de meslekten atıldı.
28 Şubat sürecinde yalnızca TSK’de değil, toplumun her kesiminde cumhuriyetin çok ciddi bir irtica tehdidiyle kaşı karşıya olduğu fikri hâkimdi.
BATI HAREKÂT KONSEPTİ
Dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı‘nın emriyle hazırlanan raporda, irticai hareketi yaratan ve destekleyen sosyal ve ekonomik unsurlar ile siyasi güç odakları değerlendiriliyor ve bunun ardından kapsamlı bir harekât planı yapılıyordu.
Sonradan Batı Çalışma Grubu’nun oluşturulmasına zemin hazırlayan bu harekât planının adı “Batı Harekât Konsepti” olarak konuluyordu. Bu çalışma 28 Şubat 1997 MGK’sında alınan kararlardan sonra resmiyet kazandı. Ardından Çevik Bir, Batı Harekât Konsepti ve Batı Çalışma Grubu oluşturulmasına ilişkin emirde özetle şu tespitler ve yapılması gereken hazırlıklara yer veriyordu:
“Türkiye bugüne kadarki en büyük irticai tehdit ile karşı karşıya bulunmaktadır. Milli Görüşçüler, Radikal İslamcılar ve tarikatların müşterek amacı; şeriata dayalı bir ‘İslam Cumhuriyeti’ kurmaktır.
“Bugün önemli birçok devlet kadrosu irticai kesimin eline geçmiş bulunmaktadır. Milli Eğitim ve Emniyet teşkilatına sızılmış, birçok mahalli idare ve kamu iktisadi teşebbüslerinin büyük bir bölümünde altyapı tesis edilmiştir.”
Batı destekli irtica tehdidi artık yok! En önemlisi “askeri vesayet” yıkıldı, rejim değişti! Askerler Silivri, Hasdal, Sincan, Hadımköy ve Maltepe cezaevlerine tıkıldı.
KARADAYI’YA ‘HOŞGÖRÜ ÖDÜLÜ’
Haberini o günlerde Aydınlık’ta yapmıştım. Cemaatin “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı”nın yıldızı daha yeni yeni parlıyordu. Cemaatin siyasetçilere, sanatçılara, bilim adamlarına, gazetecilere bol keseden “hoşgörü ödülleri” dağıttığı günlerdi.
MGK’da 28 Şubat kararları alınmış, Refahyol iktidarı gitmişti.
İşte o günlerde Genelkurmay’ın kapısına güzide bir heyet dayandı. Başlarında Alaattin Kaya vardı.
Heyete ne istedikleri soruldu. Neden gelmişlerdi?
Vakıf adına bir davetiye sunacaklardı. Yılın “hoşgörü ödülü”nü Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı‘ya vermek istiyorlardı. Onun davetiyesini vereceklerdi.
Ne mi oldu?
Kapıdan geri çevrildiler!
“Davetiyenizi bile bırakamazsınız” yanıtını aldılar!
‘DEVRİM KANUNLARI UYGULANSIN’
28 Şubat, yalnızca irticayla mücadele değildir. ABD’nin, Türkiye’ye yönelik irtica ve bölücülük üzerinden sürdürdüğü diz çöktürme hamlesine karşı kararlı duruşun adıdır.
Tek kelimeyle ‘Devrim Kanunları’nın uygulanması isteniyor, Türkiye’nin bir devrimle kurulduğu hatırlatılıyordu.
28 Şubat, ABD’nin Türkiye’yi Haçlı İrtica yoluyla denetlemesine bir direnmedir. Açın gazeteleri, bugün Türkiye’deki Amerikancılara bakın, hepsi 28 Şubat’a bin yıllık kinle nasıl saldırıyorlar!
28 Şubat, ABD’nin iktidar planını bozmuş, savaş planına çomak sokmuştur.
27 Mayıs’a, Kurtuluş Savaşı’mıza, Cumhuriyet devrimlerine ağız dolusu sövenler, elbette 28 Şubat’ı övgüyle karşılamayacaktı.