Muharrem Karanfilci
Muharrem Karanfilci

Bir uyuyup, uyansak

featured

Küçükken; karnımız, burnumuz ya da başka bir yerimiz ağrıdığında, büyüklerimiz bize yat uyu, sabah olunca geçer derdi. Buna inanırdık. Uyuyacağız ve sabah olunca, hiçbir şeyimiz kalmayacak. Ya geçmezse diye bir soru, aklımıza bile gelmezdi. Mutlak iyi olacağız. Şifalı söz buydu… Yat uyu, sabah olunca geçer.

Toplumumuzun buna benzer birçok inanışları var. Uyuyunca, bambaşka bir güne uyanacağına inanmak, elektronik bir problem çıkınca fişini çekmemiz, açıp kapatmamız ya da tepesine tepesine vurmamız hep bundan kaynaklı… Türk usulü problem çözme sanatı…

Uyumak ya da uyutmak eylemi salt içeriğinden ziyade, birçok eylemsel harekete atıfta da bulunur. Özünde masum bir ihtiyaç olsa da, “Bir Halk Uyanıyor” gibi imgelemeler, Kurtuluş Savaşı yıllarına atıfta bulunduğu zaman, herkesin birbirinin suratına bakarak, acaba yanlış bir şey mi söyledik diye, birbirine baktığı çağrışımların, söz dizisidir.

Neyse bunlar derin mevzu… Yeni bir yıla girdik artık. Bembeyaz sayfa… Yazılmış kitabın ilk sayfası, önsözü… İyi okumak gerek artık bunu. Herkes kendi kitabını, kendi hikayesini yazacak, bu sayfalara… Hayırlı olsun.

Geçen yıl her anlamda çok kötü geçti ülkemiz için. Ekonomi, politika, spor, sanat, deprem, eğitim, ille de zamlar…  İleri tutar yanı yoktu desek, yeridir. Elbette bireysel mutluluklarımız olmuştur. Şanslı addetmeliler kendilerini…

Bir dönem Hazine ve Maliye Bakanı vardı, mutlaka hatırlarsınız; “Bir uyuyup, altı ay sonra uyansak” diyordu, icraat yapacağını filan anlatıyordu. Kur korumayı millete çaktı ve gitti.

Sonra… Bak şimdi sesli güldüm. Millete uyumayı tavsiye ediyordu. Uyumayı ya da uyutmayı… Normalde siyasiler, uyanmayı, uyanık olmayı, erken kalkmayı, üretmeyi filan tavsiye eder, öyle telkinde bulunur. Siz siz olun uyumayın. Biri sizi uyutmak istiyorsa, kesin kendi uyumayacaktır. Bir hesabı vardır mutlaka…

Uyutmak kelimesinin, “kandırmak, aldatmak” gibi bir anlamının olduğunu da biliyoruz vesselam… Bu muhterem uyumayı güzelliyordu. Üstelik bir de altı ay… Anlıyor musunuz? Altı ay…  Trajedi.

31 Aralık gecesi, yatmadan önce şunu düşüneceğim, yatmadan önce; Bugün uyusak, yarın en mutlu olduğumuz günlere uyansak mesela…

Mesela;

Milli Takımımızın, 2002 Dünya Kupası’nda üçüncü olduğu güne uyansak,

Naim Süleymanoğlu’nun, Seul’de Dünyayı kaldırdığı gün de olabilir.

Galatasaray’ın UEFA Kupasını aldığı o akşama ne demeli…

Süreyya Ayhan’ın, rüzgarı arkasına alarak, madalyaları topladığı gün paha biçilemez herhalde…

Boğazın Boğası Sinan Şamil Sam’ın maçları da çok sevindirdi bizi…

Fenerbahçe ve Anadolu Efes’in Eurolig Şampiyonlukları müthiş gelmedi mi size de…

Cumhuriyetin kazanımlarından da biri olan, Atatürk’ün kızları, Filenin sultanlarının maçlarında, hep umut yok muydu?

İnsan bu başarıları hatırladıkça, ister istemez yüzünde bir tebessüm oluşuyor. Tekrar bu başarıları istiyor. Mutlu olmak istiyor. Hakkı da… Her anlamda mutlu olmak istiyor. Nefes almak istiyor. Aslında böyle durumlarda, uyumak fikri yerine, mutlu günlere uyanmak fikri daha ağır basıyor sanki.

Ya da insana, arada bir mutlu günlere uyanması için bir bonus, puan filan verilmeli.

Bana sorsalar hangi güne uyanmak istersiniz diye, hiç şüphesiz, Cumhuriyet’in ilk kurulduğu güne uyanmak isterdim.

Sahi, siz hangi mutlu güne uyanmak istersiniz?

Mutlu yıllar…

Bir uyuyup, uyansak

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!