Avatar
Nihat Genç
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Diğer
  4. Günün madeni: Jelibon

Günün madeni: Jelibon

featured

Bir şakacı Twitter’da ‘altı milyar değerinde jelibon madeni’ bulunduğu gibi matrak şeyler yazdı ve olacak şey değil.

Yirmi yıl Ankara’yı yöneten Melih Gökçek bu geyiği gerçek sandı ve bu müjdeli haberi(!) canlı yayında kendi ağzından verdi, dedi ki, altı milyar dolarlık jelibon rezervlerimiz varmış…

Jelibon, renkli, sünger gibi yumuşak, lastiksi ve minik hayvan şekilleri olan bir çocuk şekeri, ve, aslında Gökçek belediye başkanlığında yüzlercesini verdiği büfelerin hepsinin önünde satılır, yani, bilmesi lazım(?)

Bence, Gökçek de bizimle eğleniyor, asıl gerçek madenleri AKP’liler gizlice çıkartıyorlar ve sıra halka-bize gelince siz jelibonla idare edin demeye getiriyorlar!

Ben de geçen mutfakta eşinirken torbanın dibinde üç tane ceviz bulmuştum, çürük mü değil henüz incelemedim, maden tetkik aramayı haberdar ettim ve çok geçmedi, kolumu uzatıp dolabın dibini karıştırırken yarım torba bulgur buldum, AKP’liler ve Tayyip duymasın diye torbayı bahçede gizli bir yere sakladım.

Yandaş gazeteleri açtım, her gün bir yerden bir maden bulunuyor, nasıl sevindim, en çok, AKP genel merkezinin bodrumunda ‘akıl’ fışkırmış, öyle kazarak değil, fazla gelmiş patlamış, akıl selleri sokakları gazeteleri medya binalarını basmış… Anladım ki AKP döneminde memleket bir akıl kasırgasıyla sarsılıyor!

Derken, Adıyaman Menzil’de yüz ton .ok bulmuşlar, hayırdır, dedim, ne işe arıyor bu .ok, neden değerli, öğrendim, insan beyninden aklı iradeyi kişiliği ayrıştırıp şeyhe tam sadakat ve iman damıtıyorlarmış. Sosyoloji siyaset psikoloji bilim sanatın üstüne ‘siyanür’ döküyor bir daha insan olabilmenin yollarını eritip yok ediyorsun!

Diğer sayfaya geçtim, müjdeli haberler bitmiyor, Afyon’da on km’lik sahada Engin Ardıç bulmuşlar, değerli bir mermermiş, çatlağı yok, blok halinde ve .ötü mavi damarlıymış. Mavi damarlı mermer deyince, ağzım açık kaldı, insanın mavi damarı çatlamasın, ikon yapılıverir hatta her .oku bilen kahin peygamber dahi olabilir binlerce dolar maaş ömür boyu yan gelip yatarsın!

Hayret, diğer sayfada, Bursa’da bir tarikatta tecavüz olayları araştırılırken şeyhin evinden bir milyon ton ‘testosteron’ bulunmuş… Müritlerin suyuna ekmeğine katıyorlarmış.. Fazla gelen ‘testosteronları’ de dolarlara sürüyormuşlar… Ancak fazla sürtmeyeceksin, elektrik yapıyor, trafo dayanmıyor, içinizdeki şeytani güç patlıyor ve kimi bulursanız….

Derken, A Haber’i izliyorum, yüz milyon ton, ıslak mendil bulmuşlar, nasıl sevindim anlatamam, milyonlarca yandaşın siyasetin bokunu püsürüğünü salyasını sileceklermiş.

Memleketin her yerinden bir maden müjdesi, ki, sevinmemek elde değil, yine İstanbul’da bir tekkede milyon ton şehvet ve hırs bulmuşlar. Bu kadar şehveti ve hırsı ne yapacaklar diye hiç düşünmedim. Kaç milyon ton, diye baktım, on milyon ton dediler, ‘az gelir’ dedim, zaten İsmailağa ve İskenderpaşa madenleri sahiplendi ve kimseye zırnık koklatmıyor! O kadar fazla geldi ki bir çoğu bolluktan aklını kaybetti, din diyanet edep ahlak darmadağın infilak etti…

Yetkililere sordum, bu birdenbire bulunan madenlerin sırrı nedir, dedim, dediler ki, aslında, o kuyuları laikler bulmuşlar ancak kuyuları anayasa deyip hukuk deyip hemen kapatmışlar…

‘Daha başka hangi maden kuyularını kapatmışlar’ dedim, dediler ki, dalkavuk ve yandaş fışkırtan tarikatları kapattılar, hepsini açtık, an itibariyle şu anda volkan gibi püskürtüyorlar, lavları, ekonominin ihalelerin ormanların hazinelerin hepsinin üstüne kapattı!

Ancak ciddi sorunlar var, bu kadar madeni nerede depolayacağız, nasıl taşıyacağız, bidon yetmiyor, tır yetmiyor, balyalamaya istiflemeye yer yok!

Babacan ve Davutoğlu ve İyi Parti, bu madenlerin hepsi AKP’ye fazla gelir, birazını da biz çıkartalım diye harekete geçtiler, ancak, besmelesiz cenabet oldukları için bir netice alamadılar!

Çünkü, maden çıkartmak için ‘ruhsat’ lazım, ruhsatları da ya Diyanet ya şeyhler ya da Saray veriyor! Ben yine de çok umutluyum, jelibon çıkartmak için Diyanet’e başvurdum, fetvayı ruhsatı almam, yakındır, görün o zaman ‘sakal’ nasıl bırakılır şalvar nasıl giyilir çömelip devletin içine nasıl .ıçılır!

Ekonomimiz ve hukukumuz için çok heyecanlı ve bereketli günler yaşıyoruz, uyuşturucu gemileri bulunamıyor, gram ahlak insaf ölçüsünde hukuk dahi bulunamıyor, hazineden çalınan yüz milyar dolarlar hiç bulunamıyor, ama, memleketin her tarafından….

Dün itibariyle de bir milyon ton ‘yalakalık’ bulunmuş. Ancak bu maden öyle sondajla ya da kepçeyle çıkartılmıyor. Maden sahasına inip domalıyorsun. Mutsuzsan mutlu oluyorsun. Evsiz barksızsan yalı ve jeep sahibi oluyorsun… Yalakalık öyle değerli stratejik bir maden ki, bağımlısı oluyorsun ve yalakalık dışında hiç bir meslek yapamıyorsun! Ve hakim, doktor, siyasetçi, fark etmiyor, herkes pekala yalaka olabiliyor! Yalaka olanlara artık günah işlemiyor! Kendilerine muazzam bir güven duyuyorlar! Cepleri dolu ve çorbaları hazır oluyor! Otuz yaşına girince de ‘vekil’ olabiliyor ya da ekranlardan ‘ahkam’ kesecek bilgeliğe ulaşabiliyorlar!

Yalakalığın çok güçlü özellikleri var, anında sizi iman sahibi mümin müslüman ve kahraman vatansever yapıyor, yani, olgunlaşmışlarına facialar skandallar rezillikler hiç dokunmuyor, sarayın kılıcı kırbacı haline geliyorsunuz!

Geçenlerde yine, alabalık tesisleri gibi, bit, pire, kene, yavşak tesislerini gezdim. Buranın Türk ekonomisine katkısı nedir, dedim. Bir milletin en asil evlatlarını en cesurlarını işte bu tesislerden üretiyoruz. Bu tesislerde insanların önce öfkelerini öldürüyoruz sonra iradelerini ellerinden alıyoruz ve onları kişiliksiz sümüksü balgam kıvamında jelibon haline getiriyor, sarayın hizmetine sokuyoruz, dediler.

Şairler, sanatçılar, köşe yazarları, özellikle liberaller, inanın çok kısa sürede ‘kıvamlarını’ buluyorlar, dediler.

Geçen yine, on milyon ton ‘balta’ ve ‘kazma sapı’ bulunmuş.

Bu balta ve kazmalar ne işe yarıyor, dedim, onları artık kimse aşağılamayacak ve iç ve dış güçlere karşı hunharca vahşice hücuma geçecekler, yani dedim, ‘savunma sanayimizin’ eksik parçaları da tamamlandı… On milyon tona rağmen, ama, yine yetmiyor dediler, sadece A Haber ve Habertürk’ün günlük ihtiyacı bir milyon ton… Başka ne özellikleri var dedim, ‘kırılmaz’ ‘dökülmez’ mübarek ve mülayim bir mümin oluyorsun, dediler.

Bir muhalif olarak ağzımın suyu aktı ve ben de kendi madenimi kendim bulayım bari, dedim..

Güneş gibi parlak kardeşlik eşitlik bölüşüm buldum, ama kıyıda köşede kalmış, yüzüne bakan yok, olsun, ülkemizi asıl bu çok değerli madenler kalkındırır diye sevindim, boşuna sevinmişim, bulduğum hukuk, midelerini kaldırdı, iğrenç bulup tiksindiler yüzüne bakmadılar.

Şöyle biraz üstündeki tozu silkeledim sildim, altından, isyan çıktı, devrim çıktı, sorumluluk, memleket sevgisi, bir vatanımız olmasının neşesini buldum, nasıl ferahladım anlatamam. Sanki insanlık ışığıyla yıkandım, bu değerler, dedim, kimse yüzüne bakmasa da hala bu ülkede çok az da olsa yaşıyor, bu değerleri hak edebilmek için gözümü karartmalı mücadele etmeli rest çekip haykırmalıyım, öyle mutlu oldum ki…

Diğer sayfalara geçtim, ülkemin işkence görmüş yasaklanmış kovulmuş dışlanmış öldürülmüş onlarca aydınının kalbinde çok değerli bir ‘sadelik’ ‘saflık’ buldum, hiç biri kendi cebi için çalışmamış… Yahu, hem çok değerli madenlerin sahipleriydiler hem de ne çok sade insandılar, diye, içim sevinçle kabardı.

Kitaplığımdan bir kitap daha indirdim, açtım sayfaları, ‘egemenlik’ diye bir maden buldum, öyle bir gurur duydum ki, sonra, derebeylerin asilzadelerin şeyhlerin dokunulmazlığını elinden alan ‘halkın iradesini’ buldum…

Ve hepsini anlamlı kılan asıl maden: ‘bağımsızlık’ı buldum.

Madenlerin madeni, tarihlerin en değerli hazinesi, kendi bileğime güveni ve yorganımı ayağıma göre uzatmayı ve kimseye muhtaç olmadan kimsenin köpeği adamı olmadan yaşamanın neşesini buldum.

Sonra, hayret, egemenliğin bağımsızlığın yüzüne kimse bakmıyor, herkes ama herkes kapış kapış şeyhlerin .oklarını yiyor…

Anladım ki AKP’yle gökten yeni bir din yeni bir peygamber inmiş, ölçünün değerlerin terazinin kantarın ahlakın vicdanın dinin cumhuriyetin bağımsızlığın hiç değeri kalmamış!

Artık atelyede tarlada fabrikada değil artık neşeyi birbirimizin yüzünde değil!

Ki dünyanın ve Allah’ın hakiki gücü güzelliği bereketini tarlada fabrikada atelyede ve artık neşeyi insan yüzümüzde kardeşlik ve bölüşümüzde hiç aramıyoruz!

Geleceğimizi istikbalimizi mutluluğumuzu kalkınmayı artık Amerikalı altın şirketlerinin siyanürü ve şeyhlerin .okunda arıyoruz!

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. 29 Haziran 2022, 21:31

    Nihat Genç olmak böyle bir şey. Çok teşekkürler Usta. Hiç bir sansür sizin gibi nadide bir söz ustasına sökmez. Bu kalem ve yürek sizde oldukça, siz her şeyi söylersiniz ama savcılar dava açacak kelime bulamaz.

  2. Olağanüstü hal sürecinde elkonulan şirketleri yönetmek üzere TMSF tarafından görevlendirilen kişilerin HUKUKÎ, MALÎ ve CEZAÎ SORUMLULUKLARI KALDIRILMIŞTIR (Bkz. 26.5.2022 tarihli ve 7407 sayılı Kanun, m. 17).
    Prof. Dr. İzzet Özgenç in bu açıklaması için ne düşünüyorusun Nihat abi.

  3. 29 Haziran 2022, 11:28

    Böyle hunharca tecavüzü Afrika’daki medeniyet yüzü görmemiş yerlilere bile yapmadilar. Bunlara kanırta kanırta hesap sormayan devlet benim devletim olamaz. Erzincan İliç’deki doğa katliamı ilelebet durdurulsun!

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!