Avatar
Nihat Genç
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Manşet
  4. ‘Güvenilirlik’ dolandırıcılığı

‘Güvenilirlik’ dolandırıcılığı

featured

Nihat Genç yazdı…

Amerika’da Elizabeth Holmes davasını duymuşsunuzdur!

Yirmili yaşlarda işe başlayan genç ve güzel sarışın bir kadın bir damla kanla yüzlerce hastalığın testini yapabilen bir alet geliştirdiğini söyleyip yani sağlıkta devrim iddiaları ve tanıtımıyla milyarların sahibi oldu!

Ve yıllar sonra ‘dolandırıcılıktan’ tutuklandı!

Hikaye bu kadar basit değil!

Forbes gibi ünlü bir dergi Holmes’u Amerika’nın en genç ve kendi servetini kendi yaratmış en zengin kadın milyarder olarak ilan etmişti!

Hikaye bu kadar basit değil, Rupert Murdoch gibi medya patronundan dahi 900 milyon dolar destek alır, ve işin içinde Amerika’nın en saygın siyasi figürlerinin isimleri de var, Kissinger ismi dahi!

Bu şarlatan yılın kadını seçiliyor en büyük medya organlarında yıllarca boy gösteriyor, gazeteciler, akademisyenler ve çok ciddi bankacılar yıllarca ya seyirci kalıyor ya destek veriyor ya görmezden geliyor ya da yeni gelişmekte olan bu şirkete ortak olmak için can atıyor!

Hikayenin özeti, kadın, öyle bir reklam yapıyor ki bilim adamlarını siyasileri ve akademisyenleri ve medyayı avcunun içinde kullanıp yıllarca oynatıyor!

Çok saygın ve oturaklı insanlarla partilere katılıp medyaya çıkıp fotoğraflar verdikçe de namı yürüyor!

Olmayan ve işlemeyen bir test aletiyle milyarlarca doları götürüyor!

Sonuç: Elizabeth Holmes işi çözmüş ‘güvenilir’ kurumları, ‘güvenilir’ insanları, ‘güvenilir’ politikacıları ve güvenilir ‘bankaları’ kendine ortak etmeyi başarmış. Hatta çok ünlü bir üniversitenin bilim kuruluna girmeyi dahi başarıyor: ‘olmayan’ test cihazıyla!’

Akıl almaz bu şarlatanlık hikayesini yani olup bitenleri ‘dropout’ adlı dizide izleyebilirsiniz!

Bernad Lawrence kısaca ‘Bernie Madoff’ isim ve markasını duymuşsunuzdur, yaklaşık 64 milyar dolar değerinde tarihteki en büyük saadet zinciri (ponzi) dolandırıcısı!

Nasdaq borsasının eski icra yönetim kurulu başkanı ve ABD tarihinin en büyük mali dolandırıcısı!

Hazine ve maliye bakanları ve borsa başkanları ve en ciddi akademisyenler ve en ciddi kredilendirme kuruluşları Madoff’u on yıllarca övüyor, dile kolay otuz yıl, baştacı ediyor!

Borsanın, yatırımcılığın, bankacılığın, itibarin, güvenilirliğin en saygın ismi bu adam, feriştahı!

On yıllar sonra Madoff niçin hiç zarar etmiyor kuşkusu üzerine soruşturmalar başlıyor ancak adam o kadar güvenilir ve itibarlı ki FBI adamla usulünden bir ön görüşme yapıp defalarca dosyayı kapatıyor!

Madoff’un gerçek hikayesini de belgeselden izleyebilirsiniz, derecelendirme kuruluşları, itibarlı hazine ve maliye bakanları ve çok ünlü iktisat profesörleri on yıllarca Bernard Lawrence nasıl destek verip koruma kalkanı olmuş günbegün izleyin!

Amerika’da dünya tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden sayılan 2008 krizine dair yüzlerce makale okumuşsunuzdur, baş rollerde ENRON adlı bir enerji şirketi, ki, başta Lehman Brothers gibi yatırım bankaları ve derecelendirme kuruluşlarına kadar ve saygın üniversitelere ve beyaz saraya kadar herkesin işin içinde olduğu tarihlerin en büyük yolsuzluğu, hisse senetlerini güya çeşitlendirip türev adını verdiği yeni piyasalar yeni kağıtlar bulup on yıllarca yüz milyarlarca dolar haksız servetlerin sahibi oldular!

Saygın itibarlı güvenilir derecelendirme kuruluşları on yıllarca en yüksek AAA ya da AA veriyor, bu şirketlerden para alıp ekranlara çıkan saygın üniversite hocaları saygın denetim firmaları on yıllarca Enron’a övgüler düzüyor, hepsi rasyonel diyor çok verimli diyor çok karlı diyor, çok itibarlı, diyor, ve sonuç:

Finansal durum, on yıllarca sistematik ve kurumsallaştırılmış ve yaratıcı bir şekilde planlanmış muhasebe hileleriyle sürdürüldüğü anlaşılmış ve tarihe ‘ENRON SKANDALI’ olarak geçmiştir!

Bağlantılı şirketler ve sonuç: borsa ve ülke batmış!

Tuhaflık, Obama seçim öncesi Borsa’daki bu yolsuzluğu çok sert eleştirmesine rağmen iktidara gelince rezillikleri ve yolsuzlukları ayyuka çıkmış aynı borsanın kıdemli(?) ve itibarlı(?) adamlarını bir nevi ödüllendirir gibi Beyaz Saray’da görev vermiştir! Ve yüz milyonlarca dolar maaş alan CEO’lar’ın hiçbiri tutuklanmamış aksine daha yüksek makamlara getirilmişlerdir!

Ve çalınan paralar hiçbir suçu günahı dahli olmayan halktan çıkartılmış şirketler devlet eliyle tarihin en büyük destek planıyla iflastan kurtarılmaya çalışılmıştır!

Bu büyük muhasebe hilelerini görmezden gelen ve hatta organize eden ve hatta üniversite hocalarıyla kendilerine övgüler düzdürüp milyonlarca dolar maaş alan CEO’lar bu sefer Beyaz Saray’da hiçbir şey olmamış gibi çalışmaya başlaması ve hepsinin yediği yanına kar kalması, kimseyi de sistem üzerine kuşkular üretip düşünmesine ne yazık ki sebep olmuyor!

Bu bize şunu gösteriyor, bir, derecelendirme firmaları, iki yatırım bankaları, üç medya, dört akademisyenler, alayı bu dönme dolabın farkında ve içinde!

Tekrar edelim çarkı şöhretli akademisyenler, şöhretli bankalar, şöhretli medya ve şöhretli derecelendirme firmaları bile bile işletiyor!

Alınıp satılan hisse senetleri değil türev piyasalar diyorlar güya çeşitlilik getirilmiş, çorbanın suyunun suyu, bir kaşık yoğurtla elli bardak ayran yapmak, ve bardağı ellerinde tutanlar karşılığını isteyince, sonunda sistem yukarıdan aşağıya patlayıp yıkılıyor, işte!

Hepsi ‘itibar’ satıyor hepsi ‘güvenilirlik’ pazarlıyor hepsi akıl, bilim, rasyonelite, karlılık, verimlilik, üretim, kar, kazanç, gelir, değer, gibi havalı ve şaşaalı kelimelerle küçük yatırımcıları kandırıyor!

Harvard gibi en ünlü üniversiteler ve Morgan Stanley gibi Amerika’nın en büyük yatırım bankaları hepsi bu dönme dolabın içinde!

Üstelik bu ünlü üniversite hocalarının tüm dünyada büyük ilgi gören kitapları var!

Bir daha tekrar edelim, bile bile bu yolsuzluklara katılanlar ülkenin en saygın üniversiteleri en saygın gazeteleri ve hazine ve maliye bakanlıklarında görev almış en üst düzey yöneticileri ve toplumun en saygın ve itibarlı siyasiler!

Büyük sorun şu ki ekonomi ve borsa yine aynı meşhur ve itibarlı isimlerle yönetilmeye hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor!

Şüphe yok bir gün Türkiye’de de defterler açılıp hesaplar dürülmeye başladığında Amerika’ya dahi rahmet okutacak itibarlı bakanlarımız itibarlı tarikatlarımız itibarlı üniversite hocaları!

Dünya çapında ve ekonomiyi yöneten tüm sistemi içine alan bütün bu yolsuzluklar ve şarlatanlıklar şüphesiz küçük yatırımcının başına patlıyor!

Küçük yatırımcı gördüğü duyduğuna güveniyor, çünkü şirketlerin iki yüzü var, bir size gösterilen eğlenceli karlı büyüyen lunapark tarafı! Ve muhasebe hileleri ve aslında değeri olmayan hisse senetleri ve olmayan üretim şemalarıyla dümenle tezgahla idare edilen şirketin ana karargahı karanlık merkezi!

Açmaz burada tüm dünyada küçük yatırımcılar küçücük paralarını ‘itibarlı’ ve ‘güvenilir’ ve ‘saygın’ ve ‘devletlü’ sözlerine sigortaladığı için sistem cilalamak parlatmak öne çıkartmak için kendi itibarlı güvenilir saygın şöhretli insanları önünü açıp kendi üretiyor!

Sorumuz da şu, borsa bankalar hisse senetleriyle tarikatlar Allah lafzıyla aynı rantiyeleri işletip üretmeden toplumun en zengini en torpillisi en dokunulmazı haline nasıl gelebiliyorlar?

Hatırlayın Türkiye’de seçim öncesi milyonlarca seçmenin oyunu ‘itibarlı’(?) ‘şöhretli’(?) insanlar nasıl dolandırıp manipüle etti!

Amerika şunu diyor, benim kendimi kurtaracak halim yok, bu düzenden başka da yolum yok!

Eleştirmek de serbestsiniz ancak eleştirdikçe direndikçe dışlanır marjinal hale gelirsiniz çünkü size de bu soygun düzeni dışında ekmek yok!

Amerika şunu diyor, benim sosyal bir devlet inşa edecek gücüm ve argümanlarım ve kurumlarım hiç yok, bu soygun düzeninin sosyal dengeye müsaade edebileceği anlayışı ufukta dahi görünmüyor, hangi yöntemle olursa olsun istatistik olarak büyümüş görünmek kar etmek bu soygun düzenin Tanrısı’dır!

Bizim için ‘itibar’ kar’dır büyümedir, hangi acımasız yasa dışı soygun yollarıyla büyümüş olsalar dahi servet sahibi olmak ‘saygınlık’ ve her şeyimizdir, parayla her türlü itibarı ve saygınlığı satın alırız!

Amerika diyor ki sizler de güvenilir ve saygın olabilmeniz için dilinize üç dört tane kelime veriyoruz, rasyonel, verimli, karlı, bunlarla oyalanın, büyük gerçeği kabul edin, ayakta kalabilmek için zenginliklerin tepedeki bir kaç milyon insanın eline geçmesine karşı duramazsınız!

Ülkemizde Allah adını kullanıp, kendilerine mübarek, Allah’ın dostu, evliya deyip holdingleşen tarikatllardan neden şikayetçiyiz?

En güvenilir kurumları bulmuşlar: Allah, Allah’ın dostu, evliya, Kur’an!

Bu holding tarikatlarının her üyesi senden benden akıllı cin gibi insanlar, tarikatların ihale ve makam kapmak ve zenginlik ve dokunulmazlık için birebir olduğunu onlar da biliyor!

Allah ve Kur’an deyip devleti ve halkı soyduklarını onlar da biliyor!

Ve ‘kar’ ve ‘servet’in tarihin ilk gününden beri çok büyük şöhreti var, kitleler büyüyen büyük görünen gücü seviyor ve güce bağlanıyor! Hileyle zorbalıkla hangi yöntemle olursa olsun ‘güc’ü inşa edenler sonunda büyük taraftarlar buluyor! Nasıl kazandıklarına değil servetlerinin gücüne bakılıyor!

İşte holding tarikatlarının gücü ortada, doğulu bir toplumda Allah adını verip ‘hırsızlık’ yapmaktan daha ‘rasyonel’ ve ‘verimli’ ne olabilir?

Diyanet de ‘derece kredilendirme’ firmaları gibi, bazı tarikatlara AAA notu veriyor bazılarına AA!

Dini ve borsayı ayakta tutmak için inanç olsun ekonomi olsun itibarlı kavramlara ve kişilere ihtiyacımız var!

Holdinglerin medyaya bu kadar yatırım yapma sebebi de bu: itibar inşaası!

Eşitsizliklerin önüne geçeceğiz, üretenden yana olacağız, küçük üreticiyi ve halkı soydurmayacağız demekte serbestsiniz!

Ancak unutmayın, ekonomi ve dinin-inancın itibarı ve güvenilirliğinin yaşaması için alternatif arayışların hepsi terörist ve devlet düşmanı ilan edilecek!

Ve delilik ve hayalcilikle suçlanacaksınız yani hukuk önünde herkesin ekonomik ve yasal eşitliği fikri holdinglerimiz ve borsa ve tarikatlarımız tarafından mahküm edilecek!

Size reklam verilmeyecek size ihale hiç verilmeyecek sizin adınızı kimse anmayacak çünkü bu dünyada şöhreti ve bilinirliği olmayan hiç kimsenin hiçbir kurumun itibarı ve güvenilirliği de olamaz! Duyulmamış ‘itibar olamaz’(?), ‘itibar’ için herkesin yüzünüzü servetinizi medya marifetiyle bilmesi şarttır! Beni Allah görüyor yeter diyorsanız yalnızlığa ve yoksulluğa katlanacak çok ama çok mucizevi bir irade sahibi olmalısınız!

Borçlar ve enflasyon şiştikçe merkez bankası başkanlarını habire değiştirin ve şirketler ve bankalar her şeyimizdir yolsuzluk yapsa da halkın vergilerinden alın ve dolandırıcı sistemin borçlarını kapatın ve milyarlarca insan bu vahşi kapana köleliğe mecbur bırakılsın!

İçimizde kendi emeği kendi maaşı ve sigortasına güvenen bir lokma bir hırkayla yaşayabilen tek bir Müslüman kaldı mı?

Atatürk’ün itibarını yok etmek için ‘deccal’ demeyen tarikat kaldı mı, cahil okumamış dünyadan habersiz kendi şeyhlerinin itibarını yükseltmek için ‘dün gece Peygamberimizle görüştü’, ‘Allah’ın en yakın dostu’ demedikleri tek bir şeyh kaldı mı?

İslamcılar kapitalizmin (Batı’nın) vahşi iştahını ne kadar kolay benimsediler! Holdingi ve Mercedesleri olmayanlara Müslüman diye itibar hürmet gösteren var mı!

İhale yolsuzluk ve hırsızlıklarının mahkeme edilmemesi için de hem yargıyı hem medyayı ele geçirmişler, araçlar kurumlar değişse de dönme dolap doğuda da batıda da ‘itibar’ üretimi üzerinden hegemonyasını kurmuş!

Bakın! Mustafa Kemal Samsun’a çıktıktan bir iki ay sonra önce Amasya genelgesini sonra Erzurum ve sonra Sivas Kongresini topladı! Bu yollarda gidecek arabaları yoktu iki de bir arızalanıyor ya lastiği patlıyor ya benzin bulamıyorlardı ve az şekerli kahveye şekeri de dahi bulamıyorlardı..

İstanbul işgal edilmiş Vahdettin rehin alınmış, Anzavur güçleri Yunan’a karşı durabilecek kuvayı milliye güçlerini daha büyümeden ezmeye yok etmeye iç savaş başlatmıştı!

Bir İngiliz komutan Kürt Lawrenci olarak peydah oldu ve doğulu aşiretleri parayla satın almaya başladı. Önce Ali Galip olayı ortaya çıktı, saraydan büyük paralar alan Malatya valisi Ali Galip Sivas’ı basıp Mustafa Kemal’i öldürecekti. Sonra İngiliz Muhipleri Derneği başkanı Sait Molla ortaya çıktı, İngilizler’den habire para alıp Kuvayı Milliye’ye karşı isyan hazırlıyor!

Sonra Erzurum Kongresine katılan Trabzon grubu Sivas kongresine karşı çıktı ve Mustafa Kemal aleyhine tezvirata başlayıp halkı kuvayı milliye aleyhine dolmuşa getirmek için yazılar yazdılar telgraflar çektiler! Ermeniler, Yunanlar, Fransızlar, İngilizler hepsi bir yandan Mondros’u harfiyen uygulamak için harekete geçtiler, Doğu Ermeniler’e veriliyor ve İngilizler Osmanlı ordusunun silahlarını toplamaya başladı! Ve İngilizler’den korkan saray, Mustafa Kemal’i geri çağırdı, bir ayı geçmedi, ölüm fermanı verdi!

Bugünlerde Mustafa Kemal’e yakıştırılan sıfat: eşkıyaydı, maceracıydı!

Bu arada Erzurum ve sonra Sivas kongresinde şekillenen Türk Milleti’nin istiklal umudu ‘heyeti temsile’ neyle meşguldü? Sivas’ta günlerce süren paşalar toplantısı yapılıyor ve heyetin en meşhur simaları ‘Amerikan mandası’ istiyordu!

Heyeti Temsiliye içinde en uzun süren ve bitmeyen tartışma Amerikan Mandacılığı’ydı.

O şöhretleri makamları ahım şahım komutanlar mandacılıkta ısrar ediyordu ve tezleri şuydu, ülkeyi kurtarsak bile 500 milyon borcu ödeyemeyiz, o halde Amerika’ya sığınalım!

Amerikan mandacılığı tartışmaları sürerken Mustafa Kemal ne mi yaptı? İsyanı başlattı! Önce İstanbul’la olan tek iletişim telgrafhanelere el koydu ve saraydan telgraf alınmayacağını duyurdu! Sonra kolordu komutanlarını değiştirmeye başlayan saraya karşı kolordu komutanı arkadaşlarına telgraf çekip sarayın atadığı komutanlara yol vermeyin görev yerinizi terk etmeyin, dedi, ki, isyan böyle başlamıştı!

Ancak halkın gözünde padişah’ın itibarı çok büyüktü! Bu yüzden Mustafa Kemal Erzurum ve Sivas ve Ankara’ya kadar padişaha karşı tek laf etmedi. Suçlamalarını Damat Ferid Hükümetine yoğunlaştırdı.

Biliyordu ki hem kuvayı milliye’de görünen komutanların çoğunun ve halkın içinde padişahın itibarı çok yüksekti. Bu yüzden Mustafa Kemal milli bir sır olarak sakladığı cumhuriyet fikriyle tarihin akışına güvendi!

Ve İngilizler Osmanlı Meclisini basıp şöhretli komutanları Malta’ya sürünce, sarayın ihaneti milletçe görüldü ve o güne kadar Mustafa Kemal’e karşı gibi duran komutanlar koşa koşa Ankara’ya gelip direnmekten başka yol bulamadılar. Tarihin akışı dediğimiz sarayla kuvayı milliye arasında ikili oynayanların bahane üretemeyecek şekilde çıkış bulamayışları!

Osmanlı’nın Mondros’la parçalanıp Anadolu’nun işgal edilmeye başlandığı tarihimizin bu en karanlık günlerinde üstelik elde yok avuçta yok beş para yok!

Amerikan mandası tartışmaları kadar insanları yoran bezdiren en büyük sorun benzin parası ya da şeker ya da günlük yiyecek parasını nasıl bulacağız?

Hep sorarım kendime, Mustafa Kemal o günlerde birkaç ağanın köyünü basamaz mıydı ya da zenginleri ya da bankaları dolandıramaz mıydı ya da cebren silahı dayayıp Heyeti Temsiliye’nin yol paralarını karşılamak için para bulamaz mıydı?

Hiçbirine tenezzül etmedi, biz Celali değiliz, dedi!

Ve o 500 milyon borçtan korkup Amerikan Mandası isteyen şöhretli komutan ve yazarları Nutuk’ta tek tek ifşa etti ve Osmanlı’dan kalan borçları, milli seferberlikle kooperatif gibi milli teşebbüslerle üreterek ödedi!

Askerlikten istifa eden ve yola çıkarken İngilizler ve Babıali tarafından maceracı, deli, eşkıya denilen Mustafa Kemal Türkiye’yi kimseye muhtaç etmedi!

‘İtibar’ ve ‘güvenilirliği’ savaşarak üreterek kazandı!

Öyle bir itibar ki yüz yıldır kimse yıkamıyor!

Atatürk’ün itibarını yıkmak için kof sahte çürük asılsız iddialarla yüz yıl uğraştılar, sonunda, Atatürk’ü Samsun’a kuvayı milliyeyi direnişi örgütlesin diye Vahdettin gönderdi, dahi dediler..

Vahdettin gönderdiyse bir ay sonra neden geri çağırdı ve öldürülmesi için paralı adamlar neden tutuldu, ve iki ay geçmeden neden saray Atatürk ve kuvayı milliye’nin idam fermanını yayınladı, ve..

Asıl, ‘Padişah gönderdi’ iddiasının kendisi İslamcı tezi çürütüyor. Çünkü İslamcılar ve saray kuvayı milliyeye inanmıyordu.

Saray ve İslamcılar kuvayı milliye’ye karşıydı, çünkü o yıllarda saray karşı bir harekata maceracılığa gerek yok, deyip katli vacip fetvaları yayınlıyordu!!

Ama şimdi, yüz yıl sonra, kuvayı milliye hareketi başardığı ve zaferle sonuçlandığı için bu saçma iddia sahipleri ‘kuvayı milliye’ hareketinin doğru olduğu kabulünden ‘padişah gönderdi’ diyerek kendi tezlerini baştan çürütmüş oluyorlar!

Hani siz ‘kuvayı milliyeye’ inanmıyordunuz?

İtibar, kendi yağıyla kavrulabilmektir, güvenilirlik kimseye muhtaç olmamaktır, saygınlık, kendi bileklerine güvenebilmektir, soyluluk, kendi halkına ve toprağına güvenmektir!

Eşkıya, marjinal, bir avuç maceracı, deli, holdingleri diyaneti hocaları kim ne derse desin!

Bağımsız Cumhuriyet’in bu çürümez yıkılmaz sarsılmaz ‘itibar’ını holding medyası ve borsalar ve yobaz hocaları ve onların ağızlarına pelesenk ettiği plastik şişirme şöhretli insanlar ve kavramlarla yıkamazsınız ve tarih şahit oldu: Yıkamadınız!

Vatanseverler, kendi ‘itibarımızı’ savaşarak üreterek meydan okuyarak ve halkımıza ve toprağımıza güvenerek kendimiz inşa edeceğiz, birbirimize sırtımızı verip birbirimize güvenerek!

Şişirilmiş şöhretleri ratingleri kanalları rotatifleri TV’leri vız gelir tırıs gider geldikleri gibi giderler, ateşten ve yokluktan istiklal savaşıyla bağımsızlığını kazanmış kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyet kurumlarını hem hor görüp aşağılamak hem de yağma ve talan edip nüfuslarına servetlerine geçirmenin hesabını, mahşere bırakmayacağız!

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 Yorum

  1. Everybody knows

    Herkes biliyor, zarların hileli olduğunu
    herkes parmaklarını çapraz yapar yuvarlarken
    herkes biliyor, savaşın bittiğini
    herkes biliyor, iyi adamların kaybettiğini
    herkes biliyor, dövüşün hileli oldugunu
    fakirler fakir kalır, zenginler zenginleşir
    hep böyle gider
    herkes biliyor

    herkes biliyor, geminin su aldıgını
    herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini
    herkeste bu buruk duygular
    sanki babaları ya da köpekleri ölmüş gibi

    herkes ceplerine konuşur
    herkes bir kutu çikolata
    ve uzun bir gül ister
    herkes biliyor

    herkes biliyor, beni sevdigini bebegim
    herkes biliyor, gercekten sevdigini
    herkes biliyor, sadık oldugunu
    bir iki akşam eksik,fazla
    herkes biliyor, ihtiyatlı oldugunu
    ama tanışman gereken o kadar cok insan vardı ki
    giysilerin olmadan
    ve herkes bunu biliyor

    herkes biliyor,herkes biliyor
    hep böyle gider
    herkes biliyor

    herkes biliyor, ya şimdi ya asla
    herkes biliyor, ya ben ya sen
    herkes biliyor, senin sonsuza dek yaşadıgını
    ve sen bir iki replik okudugunda
    herkes biliyor anlaşmanın çürük oldugunu
    yaşlı kara joe hala pamuk topluyor
    senin kurdelaların ve omuzlukların için
    ve herkes biliyor

    ve herkes biliyor, salgının yaklaştıgını
    herkes biliyor, hızlı hareket ettiğini
    herkes biliyor, çıplak adamın ve kadının
    sadece geçmişin parlayan birer kalıntıları oldugunu
    herkes biliyor, sahnenin öldüğünü
    ama yatagında bir sayaç olacak
    açığa vuran
    herkesin bildiği şeyi

    herkes biliyor, başının belada oldugunu
    herkes biliyor, neler yaşadıgını
    calvarynin tepesindeki kanlı çarmıhtan
    malibu sahillerine kadar
    herkes biliyor, parçalara ayrıldıgını
    bu kutsal kalbe son bir kez bak
    patlamadan önce
    ve herkes biliyor

    herkes biliyor,herkes biliyor
    hep böyle gider
    herkes biliyo

  2. Devletler köylülerin ve işçilerin emeği ile ayakta kalıyorlar.
    Büyük işadamları ve siyasetçiler, vb. gruplar, kişiler hiç utanmadan onları dolandırmaya devam ediyorlar.

  3. 9 Ağustos 2023, 17:37

    Çok Teşkkürler büyük Usta. SOnuan kadar senin seslendirdiğin ruh ile beraber yürüyeceğiz.

  4. Avrupa aydınlanma felsefesinin kurucularından John Lock bunu 300 küsür sene önce şöyle yazmış : “İnsanların başkalarıyla tartışmaları sırasında kendi düşüncelerini kabul ettirmek ya da en azından karşı tarafı korkutarak sindirmek için kullandıkları kanıtlama yöntemlerinden ilki Bilgi , yetenek, güç, konum ya da başka bir nedenle ün yapmış ve ünlerini bir tür yetke ile herkese kabul ettirmiş olan insanların otoritesini kullanmaktır.Böyle bir otorite kuruldumu karşı fikri savunmak küstahlık olarak görülür .” Bu dayatma yöntemine de “Argumentum ad verecundiam” diyor. Ve ekliyor: “Kimse bana inanma, ün, otorite, ya da saygı dolayısıyla karşı çıkmayacağım birinin fikrini dayatamaz”. Doğru fikri savunan insanlar her zaman yanlız olur Nihat Bey önce bunu kabulleneceğiz ve şikayet etmiycez.Çünkü Bu dünyanın düzeni bu. Kötüler hep daha kalabalıktır ama doğruluk özünden dolayı yine de daha güçlüdür

  5. 9 Ağustos 2023, 10:13

    Sağolasın, varolasın.Tam ümitsizliğe düştüğümüz zamanda ülkemizin ümidi oluyorsunuz.

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!