Şahin Filiz yazdı…
Gün geçmiyor ki Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan akıllara durgunluk verecek, insanı insanlığından bezdirecek, insan zihnini isyan ettirecek görüş ya da fetva yayınlanmasın. Geçtiğimiz günlerde Başkan yardımcısı Huriye Martı aynı geleneği sürdürdü ve kısaca dedi ki: “Yoksul şükretmeli, Zengin özenmemeli. Evliliklerde bu ilkeye bağlı kalınıp iki taraf arasında denklik (küfüvvet) olmalı.”
Peki yoksul, yoksulluğuna şükretmekle yükümlü ise zengin, varlığından dolayı Allah’a isyan edip “neden beni yoksul yapıp şükretmeni engelliyorsun?” demeye hak kazanmaz mı? Yoksulluk bu kadar övgüyü ve şükrü hak ediyorsa ve zenginler de özenilecek matah insanlar değilse, siz neden Karun’u bile kıskandıracak lüks içinde iken böyle konuşabiliyorsunuz? Türk insanı giderek yoksullaşırken bu sefaleti din adına uydurduğunuz içi geçmiş öğütlerle ört bas edemezsiniz.
Eleştiriyi hak edecek daha nice sorunlar ortada dururken Huriye hanım’ın Diyanet klasiğine bir halka daha eklemesini konu edinmek zaman israfı diyeceğim ama Cumhuriyet’in kurumu adına açıklama yaptığı için Kurumu ciddiye alıp eleştirimizi yapacağız.
Bu bölümde, “Fakirler zenginlere özenirse, şükretmezse; asla bu dünyada mutlu olamaz. Evlilikte çiftler arası zengin-fakir, soylu-avam, eğitimli-kültürlü ve öyle olmama bakımından denklik olmalı.” görüşünü daha detaylı bir şekilde ele alıp, alt maddeler halinde inceleyerek, argümanlarla destekleyip, eleştirel yönünü güçlendireceğiz.
1.MUTLULUĞUN SADELEŞTİRİLMESİ:
Zenginliğe özenmenin mutluluğu engellediği iddiası:
Yanlış Genelleme: Bu iddia, tüm fakir insanların zenginlere özendiğini ve bu özenmenin mutsuzluğun tek kaynağı olduğunu varsayarak yanlış bir genelleme yapıyor.
Bireysel Farklılıklar: Her insanın mutluluk kaynakları ve beklentileri farklıdır. Bazı insanlar için maddi zenginlik önemliyken, bazıları için sağlık, aile, sevgi veya kişisel başarı daha önemli olabilir.
Araştırmalar: Mutluluk üzerine yapılan araştırmalar, zenginliğin belirli bir seviyeye kadar mutluluğu artırabileceğini, ancak bu seviyeden sonra mutlulukta belirgin bir artış olmadığını göstermektedir.
Alternatif Mutluluk Kaynakları: Fakir insanlar, güçlü sosyal bağlar, manevi inançlar, yaratıcılık veya doğayla bağlantı gibi maddi olmayan kaynaklardan mutluluk bulabilirler.
Şükür kavramının yanlış kullanımı:
Mevcut Durumu Kabul Ettirme Aracı: Bu görüş, şükür kavramını kullanarak fakir insanların mevcut durumlarını kabullenmelerini ve daha iyi bir yaşam için mücadele etmekten vazgeçmelerini teşvik ediyor.
Eşitsizliklerin Meşrulaştırılması: Şükür, yoksulluğu ve eşitsizliği meşrulaştırmak için kullanılmamalıdır. Aksine, insanlar sahip oldukları için minnettar olabilirken, aynı zamanda daha adil bir toplum için mücadele edebilirler.
Toplumsal Sorumluluğun Reddi: Bu yaklaşım, toplumsal sorumluluğu bireylere yükleyerek, sistematik eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin rolünü göz ardı ediyor.
2.TOPLUMSAL DİNAMİKLERİN İHMAL EDİLMESİ
Eşitsizliğin Görmezden Gelinmesi:
Sistematik Eşitsizlikler: Martı’nın bu görüşü, fakirliğin sadece bireysel tercihlerin veya eksikliklerin değil, aynı zamanda toplumsal, ekonomik ve politik sistemlerin yarattığı eşitsizliklerin sonucu olduğunu göz ardı ediyor.
Fırsat Eşitsizliği: Fakir insanlar, eğitim, sağlık, istihdam ve diğer alanlarda zenginlere göre daha az fırsata sahip olabilirler. Bu eşitsizlikler, onların yoksulluktan kurtulmasını zorlaştırır.
Ayrımcılık: Irk, cinsiyet, etnik köken veya diğer faktörlere dayalı ayrımcılık, fakirliğin ve eşitsizliğin önemli bir nedenidir.
Evlilikte Denkliğin Zorunlu Olması İddiası:
Aşk ve Saygının Önemi: Evlilikte uyum ve mutluluk için en önemli faktörler, aşk, saygı, güven ve ortak değerlerdir. Sosyo-ekonomik durum, eğitim seviyesi veya köken farkı, sağlıklı bir ilişki için engel olmak zorunda değildir.
Farklılıklardan Öğrenme: Farklı geçmişlere ve deneyimlere sahip çiftler, birbirlerinden öğrenebilir ve birbirlerini zenginleştirebilirler.
Kişisel Gelişim: Farklılıklara rağmen sağlıklı bir ilişki, bireylerin kişisel gelişimine katkıda bulunabilir.
“Denklik” Kavramının Sınırlılığı:
Objektif Kriterlerin Eksikliği: “Denklik” kavramı subjektiftir ve herkes için farklı anlamlar taşıyabilir. Kimin hangi kriterlere göre “denk” olduğunu belirleyeceği belirsizdir.
Toplumsal Hiyerarşilerin Pekişmesi:”Denklik” arayışı, mevcut toplumsal hiyerarşileri ve ayrımcılığı pekiştirme riski taşır.
Sınırlı Sosyal Çevre: Bu yaklaşım, insanların sosyal çevresini daraltarak, farklı kültürlerden ve yaşam tarzlarından insanlarla etkileşim kurmasını engelleyebilir.
SONUÇ
“Fakirler zenginlere özenirse, şükretmezse; asla bu dünyada mutlu olamaz. Evlilikte çiftler arası zengin-fakir, soylu-avam, eğitimli-kültürlü ve öyle olmama bakımından denklik olmalı.” görüşü, basitleştirici, gerçekçi olmayan ve potansiyel olarak zararlı bir bakış açısıdır. Bu görüş, mutluluk ve ilişki uyumunun karmaşıklığını göz ardı ederken, toplumsal eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri meşrulaştırma riski taşır. Gerçek mutluluk ve sağlıklı ilişkiler, maddi zenginlikten veya toplumsal statüden ziyade, içsel huzur, anlamlı ilişkiler, kişisel gelişim ve toplumsal adalet arayışı gibi daha derin değerlere dayanır.
İslam fıkıh literatürü bu konuda olduğu gibi hiç bir konuda Türk halkının sosyoloji-ekonomik refahı, geleceği ve yönü konusunda ışık tutacak yetkinlikte olamaz. Türk toplumu Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’te herhangi bir sınıfsal farklılığa göre analiz edilemeyeceği gib Arap gelenek ve kurallarıyla yönetilemez, sosyoloji-ekonomik sorunlar, Arapların bike terk etmek için fırsat kolladığı çağdışı öğütlerle çözülemez, çözülmemiştir de. Yoksula öğüt, şükür ve sabır, varsıla dünya derya deniz anlayışı istersen fetva isle ister nassla tahkim edilsin hiç bir geçerliliği olmadığını yaşayarak görüyoruz. ‘Nass var, nass’ dedik, milletçe ekonomik sefaletin gayya kuyusuna doğru gidiyoruz. Oysa Cumhuriyet rejimi sınıflar arasında hiç bir ayrıma izin vermez. Yoksul, varsıl; varsıl, yoksul olabilir. Tümüyle bireysel tercih ve çabaya, toplumsal kalkınmaya dayalıdır. Kader, kaza, sabır, şükür sınıfsal ayrımın dinsel gerekçeleri gibi gösterilemez. Zamları Allah yapmadığı gibi, fiyat indirimlerini de o yapmaz. Akıl verir, kullanırsın ya sa kullanmazsın. Kader varsılların yoksullara karşı kullandığı tehlikeli bir dinsel silahtır, bunu unutmayın.
“Evlilikte denklik” hep sosyoloji- ekonomik varlığın oranına göre açıklanmıştır. Bu tamamen materyalist pozitivist bir dinsel yaklaşımdır. Oysa denkliği belirleyen karşılıklı rıza, sevgi ve uyumdur. Diğerleri ayrıntıdır.
Satın Martı, “ey yoksullar, iki de bir, biz Diyanet’in ballı börekli, mutantan, şatafatlı ve hem de cennet-i ala’yı aratmayacak harcamalarımıza özenmeyin. Siz vererek yoksulluğunuzu, biz de alarak varsıllığımızı sürdürüp gidelim. Hem evlenirken de gönlünüzün istediğini değil, cüzdanınızın izin verdiğini tercih etmek yoksulluğunuzun dinsel şanına uygun olacaktır” diyorsunuz.
Bir defalığına yoksulluğu size verelim, varsıllık biraz da Türk halkında olsun, ne dersiniz? Dine uyar mı acep?
Yazıyı okumadım ama başlık yetti. Aynen öyle. Helak olsunlar. Sıcak yatıp soğuk kalksinlar. Dort kol üzerinde gitsin haram yiyenler