Avatar
Ahmet Müfit

Batan şey bankalar mı, yoksa neoliberal, küreselleşmeci dünya sistemi projesi mi?

featured

Ahmet Müfit yazdı…

ABD’den sonra, Avrupa’nın tam göbeğinde İsviçre’de meydana gelen banka krizi İsviçre Merkez Bankası eliyle kurtarılmış, kriz şimdilik sonlandırılmış oldu. Credit Suisse olayından bir gün sonra benzer bir operasyon ABD’de gerçekleştirildi. JPMorgan, BofA ve Citi’nin dahil olduğu “batırılamayacak kadar büyük ABD bankaları” batmakta olan First Republic Bank’a 30 milyar dolar mevduat yatırma kararı alarak, batışı ertelemiş oldu. Krizin işaret fişeği Silicon Valley Bank, First Citizens Bank’a devredildi. Tüm bu alım satım, devir işlemleri, bu bankaların batık aktiflerinin yükü kamu tarafından yüklenilerek halledildi.

Şimdi sırada Almanya var. Deutsche Bank, Commerzbank adı en önde sayılanlar. ABD’de, Avrupa’da, sisteme inancı kalmamış durumda. İnsanların bankalardan paralarını çekiyor olmalarına bakıldığında, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde’ın AB içerisinde bankalarımız çok sağlam diye açıklamalar yapıyor olması -tıpkı FED Başkanı Powell ve eski FED Başkanı, şimdilerde ABD Hazine Bakanı Yellen’in açıklamaları gibi-, kimseyi tatmin etmediğini söylemek mümkün.

Kamuoyuna söylenen gerekçe, Minneapolis Fed Başkanı Neel Kashkari’nin de açıkça ifade ettiği gibi bankaların batmasının kredi akışını zorlaştıracağı dolayısıyla ekonomileri durgunluğa sokacağı, vatandaşın işsiz kalacağı. Bu mantıktan çıkarak, enflasyona razı olmanın, vatandaş açısından daha “mantıklı” olduğunu söyleseler de, bu durum gerçeği yansıtmıyor. Söylenmeyen gerçek,1972 yılı sonrasında bankaların, sadece banka olarak kalmadıkları, dolar basan ABD Merkez Bankasının liderliğinde, neoliberal küreselleşmeci dünya düzenin kurulması projesinde en etkili işgal silahlarından biri haline getirildikleri.

Tam da bu nedenle finans kuruluşlarının çöp niteliğine dönüşmüş aktifleri/varlıkları, merkez bankaları eliyle, bedeli vatandaşa enflasyon olarak ödettirilmek üzere ortalığa para saçılarak satın alınarak, günümüzde emperyalizmin işgal gücüne dönüştürülmüş bankalar kurtarılıyor. 2008 krizi esnasında 800 milyar dolar seviyesinde olan FED bilançosu, krizi atlatmak adına uygulanan parasal genişleme politikalarının sonucu olarak 15 Mart itibariyle 8 trilyon doları aşmış durumda. Büyük patron FED’in peşinden giden AB ve diğer “büyük” merkez bankalarında da durum farklı değil.

Emisyon artışının, paranın değer kaybetmesi yani alım gücünün düşmesi (enflasyon) olduğunu söylemeye ise sanırım gerek yok. FED yetkilileri bir yandan enflasyondan şikayet ediyormuş, mücadele ediyormuş gibi yapıyor, diğer yandan parasal genişlemeyi sürdürerek söz de ekonominin durgunluğa girmesini gerçekte ise bilançoları çöpe dönmüş bankaların batmasını önlemeye, neredeyse 20 kata ulaşmış varlık balonlarını, maliyeti halkın sırtına yükleyerek söndürmeye çalışıyor.

Hal böyleyken, piyasacılar, piyasanın emrindeki merkez bankası başkanları ve siyaset erbabının en büyük derdi, yaşanan krizin “sistemik” olmadığı, banka yöneticilerinin münferit yanlışlarından kaynaklanan tekil olaylar olduğunu söyleyerek, 2008’den bu yana her geçen gün daha da yaklaşılan büyük çöküşü toplumdan gizlemeye çalışmak. Siyaseten en güçsüz oldukları, özellikle merkez ülkelerde toplumsal ve siyasi yapıların paramparça olduğu bir ortamda tek yapabildikleri şey bu.

Gösterilmeye çalışılan o olsa da, dezenformasyon denilerek engellenmeye çalıştıkları gerçek her yerden başını kaldırmaya, son elli yılda, olmayan varlıklar karşılığı finans piyasalarında yaratılan paralarla yaratılan refahın sahte olduğunun sistemin merkez ülkeleri başta olmak üzere, sistemin kaybedeni geniş toplum kesimlerince görülmeye başlanılmış durumda.

ABD’de çalışanların şirket gelirlerinden aldıkları pay 2000’li yılların başında yüzde 84’ken, günümüzde yüzde 74’e düşmüş, gelir dağılımı, tarihte hiç olmadığı derecede bozulmuş durumda. Ücretlerin, reel olarak halen 2008 yani kriz öncesi seviyesinin altında olduğu ABD’de, Hane halkı varlıkları, ortalığa para saçılmasının doğal sonucu olarak sürekli değer yitirirken, hane halkı borçları her gün artmaya devam ediyor. Bütün gün sosyal güvencesiz köle gibi çalışan insanlar, bir ev kiralayacak para kazanamadıklarından dolayı, sokaklarda, “eve” dönüştürdükleri hurda minibüslerde/karavanlarda yaşamaya mecbur bırakılıyorlar.

Herkes son 50 yıldır söylenen yalanlara, gerçek olmayan güzel günler gelecek vaatlerine, algı operasyonlarına doymuş durumda. Gelinen noktada, demokrasi, özgürlük, barış denilerek pazarlanan sistemin kaybedeni yani emeğiyle çalışan kesimler, köylüler, işsizler, iyi bir gelecek umudunu kaybetmiş gençler yaşananların nedeninin birkaç açgözlü CEO olmadığının, yaşananların demokrasi ve özgürlük maskesi altında dayatılan/pazarlanan, mülksüzleştirmeye ve borçlandırmaya dayalı küresel işgal planı olduğunun farkına vardıkça sokaklar karışıyor.

Şirketler, bankalar kamu kaynaklarıyla kurtarılırken bu para nereden gelecek diye sormayı aklına getirmeyen siyasiler, konu sıradan insanların sosyal/ekonomik hakları olunca bir anda hesap makinelerine sarılıyor olmasının ardındaki siyasi çürüme, herkes tarafından görülüyor artık.

İnsanlar, niçin özel sermayeli bankalar devlet/vatandaş kesesinden kurtarılırken, sıradan insanların sosyal ve ekonomik hakları ellerinden alınıyor, şirketlere, bankalara bu denli cömert olan hükümetler, merkez bankaları, konu vatandaş olunca neden bu kadar cimri? diye sormaya başlamış durumda.

Sormaya başlamak, en zor adımı atmak aslında.

Sormaya başladıkları için, Fransa da emeklilik yaşı başta olmak üzere çalışan kesimler aleyhine, yasalar zorlanarak yapılan mevzuat düzenlemelerine karşı tepkiler, tüm baskılara karşın ara vermeksizin devam ediyor. Macron’un, kolundaki saati saklayarak ikiyüzlülüğün zirvesini yapmasının, protestocuların, gazetecilerin -bizlerinde aşina olduğu şekilde- polis marifetiyle halledilmeye çalışılıyor olmasının nedeni de bu farkına varış.

Toplumların başına geçirmek için, son 50 yılda ilmik ilmik dokudukları çuval, her yanından parçalanıyor. Bu sıkışıklık onları her türlü çılgınlığı yapma -pandemi masalı, NATO’nun Rusya kışkırtması- noktasına getirse de, yaşananları yeni ve daha umutlu bir başlangıcın doğal sancıları olarak görmek mümkün.

Dünyada bunlar olurken, son 50 yılın neoliberal çılgınlığında tersaneleri, limanları, bankaları, finans kuruluşları yabancılara satılmış bizim ülkemizde insanlar, özünde birbirinin aynısı olan her ikisi de çatırdayan neoliberal küreselleşmeci dünya düzeni savunucusu iki cephe arasında yaşanacak bir seçimden kurtuluş umudu çıkarmaya çalışıyor.

Umarım bir gün biz de sormaya başlarız diyip bitireyim.

 

Batan şey bankalar mı, yoksa neoliberal, küreselleşmeci dünya sistemi projesi mi?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. Aslında globalleşme solun ütopik hedeflerinden biriydi ama bu şekilde değildi tabii ki. Sosyalist internasyonal dünya barışı için sözümona öncülük edecekti ama bu fikir çokuluslu şirketlerin iştahını çok kabarttı. Neoliberal sistemin pratik uygulamaya geçişi 1979-80 yıllarından itibaren tam manası ile yerleşebilmiştir. Bölgemizde önce 79 da İran 80 de bizdeki darbelerle mıntıka temizliği yapılıp dahili bedbahtlar kullanılarak çok acılara sebep olacak bir dönem başlamıştır. Halbuki dünya barışı için John Lennon’un “imagine” şarkısında tasvir ettiği idealist görüntü maalesef toplumlara değil şirketlere hizmet etmekte kullanıldı. Ne tesadüftür ki 1980 sonunda en vahşi şekilde uygulamaya geçen sistem John Lennon’un da çok vahşi şekilde katledilmesi ile aynı zamana denk geliyor.
    Bugün bunları sorgulamak iyi de maalesef insanın doğasındaki açgözlülük, hırs ve kibir olduğu sürece toplumlar bu kısır döngünün içinden çıkamayacaklardır… şu olur, önce Avrupa sonra Amerika gücünü kaybeder güç merkezleri Asya Pasifik bölgesine kayar ama bu kısır döngü devam eder. İsviçre olmaz Singapur olur ama mutlaka kirli hırsızlık paraları için yeni güvenli limanlar yaratılır. Yakında göreceğiz bakalım bizim toplum hangi maceralara kucak açacak

  2. 28 Mart 2023, 13:43

    Sorma’ya başlayanların artmasında sizler gibi gerçeği anlaşılır şekilde yazıp okutmak önemli ,varolasınız.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!