Avatar
Ahmet Müfit

Çağa uymak!

featured

Ahmet Müfit yazdı…

“Çağa uymak”, çağın neyi değiştirdiğini ya da geçmişten günümüze değişen şeyleri tanımlamadan, kendi değişiminizi, dönüşümünüzü ya da dönekliğinizi açıklamaya çalışmak, meşrulaştırabilmek, “yaptım ya da döndüm ama bir sor niye döndüm” diyebilmek için en çok kullandığımız, adeta sihirli bir kavram. Yaptım ama çağa uymak için yaptım dediğinizde, ne yaparsanız yapın meşrulaştırmış oluyorsunuz. Hatırlarsanız, 1980’li, 90’lı yıllarda küreselleşme de öyle pazarlanmıştı? “Biliyoruz, bir sürü şey olumsuz etkilenecek ama, başka çaremiz yok, küresel sistemle bütünleşmek dışında” diyorlardı, çok bilmiş çağa uyma savunucuları.

Bu sihirli kavramın en çok kullanıldığı alan ise beklendiği/bilindiği gibi siyaset. Siyasi tercihlerinizde, duruşunuzda zaman içerisinde, eski görüşleriniz için herhangi bir özeleştiri yapma gereği duymadan, Demirel’in “dün dündür bu gün bu gün” sözünü hatırlatır şekilde yapıverdiğiniz değişiklikleri, toplum nezdinde “anlamlandırmak”/”makul kılmak için” kullanılan sihirli gerekçe, “çağa uymak”.

Örneğin, şimdilerde demokrasi havarisi rolünü üstlenmiş olan TÜSİAD başta olmak üzere sermaye kesimi sözcülerine, 12 Eylül rejiminin en gözde destekçileri olduklarını, Amerikancı darbenin “bizim çocuğu Kenan Evren’in” resimlerine, Picasso tablosu muamelesi yaparak, olmayacak fiyatlardan satın aldıklarını hatırlatsanız, o dönem ülkenin ve dünyanın içinde bulunduğu koşulların öyle davranmayı gerektirdiğini yani çağa uyduklarını söyleyeceklerdir, hiç duraksamadan.

2002 seçimleri öncesinde, kapatılan Refah Partisinden koparak AKP’yi kuran kadrolar açısından da değişimin/dönüşümün gerekçesi, daha fazla demokrasi ve çağa ayak uydurmaktır. Çağa ayak uydurmanın yolu ise Osmanlı’nın Islahat döneminden bu yana olduğu gibi Batı/Atlantik kampına göbekten bağlılık beyanıdır.

Daha fazla demokrasi ve çağa uymak için AKP’nin, dolayısıyla Türkiye’nin önüne konulan fatura ise ulusal varlıkları babalar gibi satmak, ABD askerlerinin ülkemiz üzerinden Irak’a saldırmalarına izin veren teskereye evet demek, Kıbrıs’ta batının istediği tavizleri vermek, yapısal dönüşüm ve AB müktesebatına uyum adı altında ekonomik ve siyasi bağımsızlıktan tümüyle vazgeçmek olduğunu ve bu faturanın büyük kısmının ödendiği sanırım hatırlardadır. Faturadaki bazı kalemlerin dönemsel olarak adı değişmiş görünse de, Osmanlı’nın çöküş döneminden bu yana özde değişmediğini de ayrıca eklemekte yarar var.

Ancak, AKP iktidarı döneminde, daha önceki dönemlerle karşılaştırılamayacak boyuta ulaşan ve tüm yurttaşların sırtından yani bu gününden, geleceğinden çalınarak ödenmiş olan bu fatura, işin sadece bir yüzüdür. Diğer yüzü, AKP’nin iktidar olma karşılığı yapmayı üstlendiği bu ödevlere karşı çıkanların demokrasi karşıtı, gerici, darbeci, çağa ayak uyduramayan paranoyaklar olarak ilan edilmesi, buna rağmen vazgeçmeyip, bu deformasyona direnenlerin ise FETÖ’nün önderliğini yaptığı, AKP’nin kuruluşunda aktif destek sunan tüm gurupların arkasında saf tuttuğu kumpaslarla, devletin tüm birimlerinden, kademelerinden saf dışı edilmesi girişimidir.

Bu kumpasların en büyük amacı ise Atatürk’ün ölümünden itibaren, dışa bağımlı sermaye, din tüccarları, toprak ağaları, Tanzimat Batıcıları ve Gardırop Atatürkçüleri ittifakınca sürekli olarak çağa uydurulma girişimlerinin hedefi olmuş olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) değişmesi/dönüşmesi yani çağa ayak uydurmasının sağlanmasıdır. Seksen küsur yıla yaklaşan bir deformasyon çabasına/sürecine karşın, seçmen ve üye tabanının büyük çoğunluğu tarafından, halen kurucu değerlerin, koşulsuz ideolojik sahibi olarak görülen CHP, ne pahasına olursa olsun çağa uydurulmalı yani geçmişe dair isminden başka bir şey bırakılmamalıdır.

Bırakılmamalıdır, çünkü, CHP Atatürk’ün yaşadığı günlerdeki gibi kaldığı sürece, ülkenin Kurtuluş Savaşı öncesinde olduğu gibi yeniden Batının marabası haline getirilmesi mümkün olamayacaktır. Tam da bu yüzden, CHP’ye Atatürk’ün partisi diye oy veren geniş kitleler, bayramlarla, anma günleri ile sınırlı olarak yapılan “Atatürk’ün Partisiyiz” söylemleriyle kontrol altında tutulurken, CHP Atatürk ve arkadaşları tarafından kurulduğu noktayı sadece bir nostalji olarak gören bir anlayışa yönelmelidir. “Asırlık çınar, yeni fidan”, vb. ihanet içerikli sloganlar boşuna ortaya çıkmamıştır.

AKP iktidarı döneminde, CHP’ye yönelik olarak gerçekleştirilen kumpasların hedefi, Atatürk’ün ölümü öncesinde başlayıp, ölümü sonrasında hız kazanan yani daha önce defalarca gerçekleştirilen, ancak o dönemki CHP yönetimleri destekli “CHP’yi çağa uydurma” operasyonlarına karşın, özellikle seçmen ve örgüt tabanında bir türlü kurucu değerlerle bağı koparılamayan CHP’nin, bu kez amasız, fakatsız ve geriye dönülemez bir şekilde çağa ayak uydurmasının sağlanması olmuştur. Bazen, Batıdan kopmamamızı, ülkeye yeniden dış borç girmesini –onlar yatırım diyorlar- sağlayacak, yegane güç sizsiniz diyerek havuçla, bazen ”CHP zihniyeti” diyerek başlayan sözlerle Atatürk dönemi diktatörlük olarak nitelenerek sopayla yola sokulmaya çalışılan bir çağa uydurma hikayesi.

CHP’yi değiştirmek, dönüştürmek, çağa uydurmak isteyenler açısından sürecin aksaması, Irak teskeresi ile başlayan süreçte, CHP’nin, 1980 sonrası göbekten teslim olduğu ulus devlet ve ABD Merkez Bankası tarafından yönetilen, küresel mali sisteme göbekten bağımlı ekonomi eksenli deformasyon çizgisini kısmen de olarak terk etmesiyle, yani Türkiye’nin bir bütün olarak çağa uydurulması projesine karşı çıkmasıyla başladı. CHP’nin, AKP’nin FETÖ destekli, ülkemize demokrasi getireceği söylenerek ABD, AB ve sermaye basını tarafından büyük bir coşkuyla desteklenen, o döneme kadar görülmemiş ölçüde dış borçla yaratılan ödünç refahla teşvik edilen operasyonlarına engel olmaya başlamasının sonucu ise Baykal’ın kaset kumpasıyla siyasi hayatının bitirilmesi oldu.

Farklı bir şekilde ifadeyle bu gelişmeleri, Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel’in, uzun yıllardır Türkiye’yi batının vesayetinde tutma politikasının itirafı niteliğindeki “havuç ya da sopa” ile yola getirme operasyonundan, o dönem AKP’ye para bolluğu yani havuç çıkarken, CHP’nin payına sopanın düştüğü şeklinde değerlendirmek de mümkün.

Kılıçdaroğlu’nun, Atatürk’ün sağlığında Şeyh Sait İsyanlarına karşı verilen mücadeleyi, özür dilenmesi gereken bir şey olarak sunmasıyla, Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartını koşulsuz kabul edeceğiz ve laiklik tehlikededir diyemem sözleriyle başlayan bu değişim süreci ile Yeni CHP’nin çağa uydurulması operasyonunda son aşamaya geçilmiş oldu. Son aşamanın, laiklik, ekonomik ve siyasi bağımsızlığın da garantisi olan üniter nitelikli ulus devletten vazgeçmek olduğunu ise sanırım söylemeye gerek yok.

Sonuç olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Türkiye Diyanet Akademisi tarafından düzenlenen bir törende devrim yasalarını hedef alan, laik bir ülkede, laik bir ulus devlette olamayacak şekilde devletin dini varmış algısı yaratan konuşması karşısında, CHP cephesindeki derin sessizlik, CHP kurumsallığı açısından, çağa uyma noktasında bu aşamanın da tamamlandığını ortaya koyuyor.

https://artigercek.com/guncel/sakip-sabanci-koc-grubu-zamaninda-servet-odemisti-kenan-evren-in-tablolari-elde-150648h,
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/evrenin-tablolarini-kimler-aldi-274291
https://www.teoridergisi.com/chp-bati-sermayesine-nasil-teslim-oldu, https://www.ismetinonu.org.tr/ataturk-doneminde-basilan-tarih-kitaplari-ne-zaman-ve-neden-kaldirildi-1942/

Köy Enstitüleri niçin kapandı ? – 1954


https://www.dunya.com/ekonomi/chp-sosyalist-enternasyonal039de-yok-haberi-31142
https://tr.euronews.com/2020/09/04/avrupa-konseyi-baskan-turkiye-ye-kars-havuc-ve-sopa-yaklas-m-benimseyecegiz

Çağa uymak!

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 3 Şubat 2024, 15:55

    Atatürk, bir devlet/Cumhuriyet sistemi kurdu. burda sorgulanması gereken, diğer kurucuların, o zamanki ve sonrasındaki hükümetler, ozamanki meclis ve mv.ler, Atamızın birlikte savaştığı silah arkadaşları… Atatürk’e ve Cumhuriyet’e karşıydı ve hep mandacılık dile getiriliyordu, hep mandacılık rejimi isteği-arzusu vardı. ve mandacılık = sömürge olmamız gerçekleşti. işte tüm bu süreçlerin sorgulanması gerekiyor.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!