Avatar
Ahmet Müfit

Diyanet’in açıklaması, siyasetin suskunluğu…

featured

Ahmet Müfit yazdı…

Diyanet İşleri Başkanlığı oldukça uzun süredir, halkın dini konulardaki ihtiyaçlarını karşılamanın ötesinde toplumu Sünni İslam çizgisinde dindarlaştırmak gibi, laik bir ülkede kabul edilemeyecek bir “misyon” -“görev” yerine “misyon” kelimesini seçme nedenim, bu kelimenin tarihsel olarak sahip olduğu dini yayma referansı ile ilgili- üstlenmiş durumda.

Anayasaya aykırı olduğunu düşündüğüm bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) dayanak yapılarak çıkarılan bir genelge gerekçe gösterilerek ve maalesef yargı alet edilerek kitap toplattırıp, imha ettiren Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) son icraatı, depremde sahipsiz kalan çocukların evlat edinilmesiyle ilgili oldu.

DİB’nın internet sitesinde, yaşanan depremler sonrasında, “İhtiyaç duyulan konulara açıklık getirmek” amacıyla açıldığı belirtilen özel bölümde, “Depremzede çocuklar evlat edinebilir mi?” sorusuna, evlatlığın mirasçı olma hakkı bulunmadığının belirtip, “Evlat edinen ile evlatlık arasında evlenme engeli doğmaz” şeklinde açıklama yapılması üzerine yaşananlar gerçekten ibretlik.

İbretlik olan ilk husus, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, konuyla ilgili olarak basında yer alan haberlere yanıt niteliğindeki açıklamasıyla, bırakın özür dilemeyi, bu konudaki ısrarını sürdürmesi, tam tersine bu açıklamayı eleştirenleri kötü niyetli olmakla suçlaması oldu.

Konuyla ilgili olarak tepki veren çok az sayıdaki kurumdan biri olan Türkiye Barolar Birliği (TBB), söz konusu açıklamayla ilgili olarak, “Türk Medeni Kanunu’nun 129’uncu maddesi uyarınca evlat edinenle evlatlık ve onun çocukları arasında evlenme yasaktır” diyerek, konunun takipçisi olacaklarını belirtirken, bir diğer açıklama İlerici Kadınlar Derneğinden geldi. İlerici Kadınlar Derneği; “Felaketi en şiddetli yaşayanların kadınlar ve çocuklar olduğu da ortadadır. Deprem bölgesinde çok sayıda resmi kaydı yapılmayan refakatsiz çocuk olduğu belirlenirken, birçoğunun da kayıt dışı olarak kim olduğu belli olmayan kişilere, tarikat ve cemaatlere teslim edildikleri ortaya çıkmaktadır” diyerek, yaşanan insanlık dramına, depremzede çocuklara yönelik sistematik risklere dikkat çekti.

Olayın, en az Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açıklaması kadar vahim gördüğüm bir diğer yönü ise en temel insanlık değerlerini, çocuk haklarını yok sayan açıklamanın, genel olarak siyaset kurumu ve sivilliği oldukça tartışmalı anlı şanlı sivil toplum kuruluşları tarafından sessizlikle karşılanıp, görmezden gelinmesi.

CHP dahil “muhalefet partileri” ve TÜSİAD gibi ülkenin yönetim yapısı, dış politikası dahil her konuda ahkam kesip, talimat veren, tehdit eden açıklamalar yaparak, muhtıra vererek siyaseti manipüle eden, kendisini Atatürkçü düşüncenin temsilcisi olarak ilan eden sözde “sivil” örgütler de, Anayasadaki “laiklik” ilkesini ve Medeni Kanunu fiilen yok sayan bu açıklamayı görmezden geldiler.

Ülkenin, uluslar arası hukuk açısından da meşru kabul edilmeyen kaçak göçün hedefi olduğunu söyleyenleri dahi nefret suçu işlemekle, ırkçılıkla suçlayan, her konuda konuşmak için, o konuda bilgi sahibi olmaya ihtiyaç duymayan şimdilerde iktidara muhalif pozisyonda konumlanmış olan yetmez ama evetçi takımı da beklendiği gibi sessiz kaldı. Her açıklamalarında demokrasiden, insanlıktan, çevreden, insan haklarından bahsedenler, Diyanet İşleri Başkanlığının bu açıklaması ile toplumun en korumasız kesimi olan çocukların, en temel insan haklarının görmezden geliniyor olmasından rahatsızlık duymadılar.

Olayın kamuoyunda duyulmasının nedeni de yapılan açıklamanın içeriği ve hukuki boyutları değil, Fatih Altaylı’nın, Diyanet İşleri Başkanlığı açıklamasına tepki niteliğindeki, üslubuna katılmadığım haklı tepkisi oldu. İnsanlar, her zaman olduğu gibi işin özüyle değil, olayın medyatik yanı ile ilgilendi.

İşin özünü oluşturan, nasıl olup da, vatandaşın vergileriyle faaliyet gösteren bir kamu kurumunun, Anayasa ve yasalara aykırı bir görüş belirterek, bir anlamda vatandaşları Anayasa ve yasalara uymamaya çağırabildiği sorusu, çok kısıtlı sayıda yazar, çizer, bilim insanının bireysel olarak yaptığı açıklamalar dışında gündeme getirilmedi.

Esas soru ya da sorun da tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Niçin böyle oldu/oluyor, iktidar cephesinden/yandaşlarından gelen laiklik karşıtı uygulama ve açıklamalar ne oldu, nasıl oldu da bu denli fütursuzca yapılabilir hale geldi?

Çok önemli olduğunu düşündüğüm bu sorunun yanıtının, Cumhuriyetin kurucu değerlerinden/ilkelerinden en önemlilerinden biri olan laiklik ilkesinin, siyaseten sahipsiz kalması olduğuna sanırım şüphe yok.

“Siyaseten sahipsiz kalması” derken bahsettiğim şeyin, özellikle son yıllarda temel stratejisini, sağa açılmak, dinci/etnikçi guruplara şirin görünerek oy tabanını genişletmek olarak belirleyen CHP’nin, genel olarak laiklik ve laikliğin en önemli güvencelerinden biri olan üniter devlet konusundaki hassasiyetlerden ya da bu hassasiyetleri dile getirmekten vazgeçmiş olması olduğunu da söyleyip bitireyim.

 

https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/diyanet-tepki-ceken-depremzede-cocuk-fetvasini-boyle-savundu-baglamindan-koparildi-2052913

https://www.birgun.net/haber/tbb-depremzede-evlatlik-fetvasiyla-tepki-ceken-diyanet-e-kanun-hatirlatti-421952

https://www.yenimuhalefet.com/habe r/ikd-diyanet-isleri-baskanligi-fetvasiyla-suc-islemektedir-19025

https://www.veryansintv.com/diyanetten-fatih-altayli-hakkinda-suc-duyurusu/

https://www.veryansintv.com/tarikat-yurduna-verilen-depremzede-cocuklar-iddiasinda-yeni-gelisme/

https://www.veryansintv.com/kilicdaroglundan-gazetecilere-cocuk-cagrisi/

https://www.veryansintv.com/muhalefeti-elestirmek/

Diyanet’in açıklaması, siyasetin suskunluğu…

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 28 Şubat 2023, 05:05

    İktidar ve 6 masa muhalefeti ,ulusal siyasi bilinci yitirmiş görünüyor.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!