Bu haftaya Macaristan ve Pakistan’da yaşanan gelişmelerin damga vurmasına rağmen Ukrayna Savaşı ile de ilgili önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu bağlamda 6-7 Nisan günleri arasında NATO Dışişleri Bakanları toplantısı gerçekleştirildi. Toplantının ilk günü NATO Genel Sekreteri‘nin basın toplantısında Ukrayna Savaşı’nın yıllarca sürebileceğini söylemesi bu toplantıya damgasını vurdu. Bilindiği üzere başından beri ABD de Ukrayna Savaşı’nın uzun bir savaş olacağının mesajını söylem ve eylemleri ile veriyordu. ABD için Ukrayna Savaşı küresel hakimiyet mücadelesinin doğal bir sonucuydu. Zaten geçtiğimiz günlere Biden da Amerikan iş dünyası ile yaptığı toplantıda yeni bir dünya düzeninin kurulmakta olduğunu ve ABD’nin mutlaka bu düzene liderlik etmesi gerektiğini söyleyerek bu gerçeğin altını çizmişti.
Ukrayna Savaşı göstermiştir ki hem Avrupa’nın hem Ukrayna’nın hem de ABD’nin bambaşka gündemleri var. Avrupa ve Ukrayna bir an önce Rus işgalini sona erdirip savaşın bitmesini isterken, ABD, Ukrayna savaşı üzerinden daha büyük küresel bir cephe açmak için gayret sarf etmekte ve özellikle Çin’i bu cephenin içine çekmeye zorlamaktadır.
İşte bu noktada NATO Genel Sekreterinin 6 Nisan günü Ukrayna savaşının yıllarca sürebileceğine işaret etmesi ve 7 Nisan günü NATO Dışişleri Bakanları Toplantısının ardından yaptığı basın toplantısında NATO’nun Bosna-Hersek ve Gürcistan’a destek vereceğini söylemesi ve NATO toplantısına Gürcistan Dışişleri Bakanının da katılması dikkatleri bir kez daha Gürcistan üzerine çevrilmesine neden olmuştur. Gürcistan da Tıpkı Ukrayna gibi başından beri NATO’ya üye olmak isteyen Karadeniz ülkelerinden birisidir. Jeostratejik olarak Karadeniz’in doğu kanadını oluşturmaktadır, ayrıca Kafkasların, Hazar’ın ve Orta Asya’nın Karadeniz’e çıkış kapısıdır. Gürcistan’ın Karadeniz’deki jeostratejik konumu nedeniyle ABD, Gürcistan’a özel bir önem vermektedir. Özellikle NATO’nun Karadeniz’de var olma stratejisi adına bu önemlidir. Geçtiğimiz günlerde NATO Genel Sekreteri‘nin 31 mart günü yaptığı basın toplantısında “Karadeniz, NATO için büyük stratejik öneme sahiptir. Türkiye, Bulgaristan ve Romanya olmak üzere üç NATO müttefikimiz ve iki yakın ortağımız Ukrayna ve Gürcistan var, hepsi Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler. Dolayısıyla Karadeniz, NATO için büyük önem taşımaktadır.”
Tam da NATO Dışişleri Bakanları toplantısının hemen öncesinde Amerikan Dışişleri Bakanlığının Kongreye gönderdiği mektupta Türkiye’ye F-16’ya satışlarına yeşil ışık yakması, bunun NATO ve ABD’ye çıkarlarıyla uyumlu olduğunu söylemesi ve ardından NATO toplantısında Gürcistan vurgusu gelmesi ABD’nin olası bir Gürcistan savaşına hazırlandığını şüphelerini akıllara getirmiştir.
Zira Gürcistan ile NATO’nun tek kara bağlantısı ve sınırı Türkiye’dir. Özellikle Ukrayna Savaşı’nda ABD’nin Yunanistan’da Dedeağaç’taki askeri yığınağa hiç dokunmaması ABD’nin bu askeri yığınağı Gürcistan için tutuyor izlenimi yaratmaya başlamıştır.
Daha en başından itibaren ABD’nin Karadeniz’de iki jeopolitik hedefi vardı: Bunlardan birincisi Ukrayna, ikincisi ise Gürcistan’dı. Her iki ülkenin de Rusya’nın kırmızı çizgileri olduğunu unutmamak gerekir. Geçtiğimiz sonbaharda Amerikan Savunma Bakanı Gürcistan ziyaretinde Gürcistan’ın Rusya işgali altında olduğunu söylemesi ve Gürcistan’ın savunması adına ellerinden gelen her türlü yardımı yapacaklarını söylemesi, ABD’nin Gürcistan üzerindeki niyetini de açıkça göstermesi bakımından önemliydi.
Öte yandan, NATO Dışişleri Bakanları toplantısında gündem sadece Gürcistan veya Ukrayna değildi, aynı zamanda NATO-Asya Pasifik ortaklığı da masaya yatırıldı. Bu bağlamda, NATO’nun Asya Pasifik’teki ortakları olarak tanımlanan Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda ve Avustralya Dışişleri Bakanları da NATO toplantısına katıldılar ve ayrıca NATO Genel Sekreteri ile ikili görüşmeler yaptılar.
ABD’nin öteden beri NATO’yu bir şekilde Asya Pasifik’e taşıma stratejisi ve hedefi olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda, özellikle Trump döneminde Asya’nın NATO’su olarak adlandırılan QUAD, NATO ile işbirliği zeminin sağlayacaktı; ancak ABD geçtiğimiz eylül ayında sürpriz bir karar vererek İngiltere ve Avustralya ile yeni bir askeri pakt olan AUKUS’u kurdu. Böylece QUAD ikinci plana düştü. Daha önemlisi QUAD’nın en önemli ortaklarından birisi olan Hindistan’ın son dönemde Rusya ile giderek daha da yakınlaşması QUAD’ın ve Hint-Pasifik ekseninin kan kaybetmesine neden oldu.
ABD’NİN PAKİSTAN DARBESİ BAŞARILI OLDU
ABD, Hindistan’ın Hint-Pasifik ekseninden Rusya eksenine kaymasına karşı misilleme olarak Pakistan’a müdahale etti ve İmran Han başbakanlık görevini bırakmak zorunda kaldı. 7 Nisan günü Pakistan Yüksek Mahkemesi’nin yapılan itiraza verdiği cevapta geçen hafta cumartesi günü güven oylamasını iptal eden meclis kararı geçersiz sayıldı ve ayrıca erken seçim kararını da iptal etti. Dolayısıyla, 9 Nisan cumartesi günü İmran Han için meclis bir kez daha toplanıp güven oylaması yapacak. Güven oylamasını kaybedeceği kesin gözüyle bakılan İmran Han’ın bir yıl sonra yapılacak seçimlerden başka çaresi kalmamış gözüküyor. ABD, ise hedefine ulaşmış oldu, zira atanacak yeni hükümet Ağustos 2023 seçimlerine kadar bir yıl boyunca ülkeyi yönetecek. Bir yıl uzun bir süre, ABD’nin talepleri bu bir yıl içinde gerçekleştirilecek. Şu anda başbakanlık görevine eski başbakan Nawaz Şerif’in kardeşi Şahbaz Şerif’in geleceğine kesin gözüyle bakılıyor.
Görüldüğü üzere, ABD, sadece Ukrayna’da bir savaş vermiyor, aynı zamanda Avrasya ve Hint Pasifik bölgelerinde de yoğun bir mücadele içerisinde. Peki tüm bu mücadele ne için? Bunun cevabını da bizzat Biden veriyor: “ABD, kurulmakta olan yeni dünya düzeninin liderliğini yapmak istiyor”. Bunun için iki engel var: Rusya ve Çin. ABD’nin bu ikisinden kurtulması gerekiyor.
Sonuç olarak önümüzdeki günlerde Ukrayna Savaşı’nın farklı formlarda bölgesel ve küresel yayılım göstereceği emareleri daha şimdiden belirmeye başlamıştır.