Dr. Barış Adıbelli yazdı…
Hafta sonu gecenin ilerleyen saatlerinde Rusya Devlet Başkanı Putin sürpriz bir açıklama yaparak Ukrayna ile barış konusunu ön koşulsuz ve doğrudan 15 Mayıs’ta İstanbul’da yapabileceklerini söyledi. Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşüp kendisinden yardım isteyeceğini de söyledi. Gerçekten pazar günü Putin Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştü. Görüşmede Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisine her türlü desteği vereceğini belirtti.
Bu gelişme kamuoyu için sürpriz olsa da aslında kanaatimce ABD, Rusya, Ukrayna ve Türkiye için sürpriz değildi.
Geçen hafta Trump, Ukrayna ile Rusya arasındaki arabuluculuktan çekildiğini açıkladı. Bunun hemen ardından Polonya Dışişleri Bakanı Cuma günü eğer ABD başaramazsa Türkiye, Rusya-Ukrayna barış görüşmelerinde arabulucu olabilir dedi. Geçen haftanın aslında gelişmeleri bunlardı; ancak ortaya çıkan Pakistan-Hindistan çatışması bu gelişmeleri gölgeledi. Bilindiği üzere daha önce Riyad’da ABD, Rusya ve Ukrayna görüşmelere başlamıştı. Son bir yıldan beri Türkiye, Ukrayna konusundaki arabuluculuktan biraz uzaklaşmıştı. Rusya tarafı biraz buna soğuk bakıyordu. Ancak 9 Mayıs Zafer Bayramı kutlamalarının hemen ardından Putin’in birden böyle bir karar almış olması meselenin sadece kalıcı ve adil bir barışın imzalanmasından öte savaş sonrası Karadeniz’deki jeopolitik haritanın nasıl şekilleneceği ile doğrudan ilişkilidir.
Putin ve Rusya için artık savaş bitmiştir. Putin’in şu andaki hamleleri tamamen savaş sonrası yeni Rusya ve yeni dönem için hazırlıktır. Bir başka deyişle, İstanbul görüşmeleri hamlesi son dönemdeki stratejik ortağı Türkiye’nin Avrupa eksenine kaymasını engelleme girişimidir. Zira son günlerde Avrupa’nın ortak güvenliği meselesinde tartışılan ortak bir ordunun kurulması meselesinde Türkiye bu tartışmanın merkezini oluşturmaktadır. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye’nin Ukrayna’da Avrupa’yla birlikte Rusya’ya karşı pozisyon alması Karadeniz’de önemli bir deniz gücü bulunduran Rusya’nın sıcak denizlere inmek için kullanmış olduğu Türk boğazlarının her şeyden önce kendisine kapanması anlamına geldiği ihtimali gibi Karadeniz’e en uzun kıyı şeridi bulunan Türkiye’nin NATO kimliğinin de daha fazla ön plana çıkarılacağı konusunda endişelenmektedir.
Bir başka deyişle, Moskova’da Türkiye’nin Avrupa’nın yanında Rusya karşıtı saflara geçeceği endişesi var. Bu nedenle Putin görüşmeleri Türkiye’de yaparak Türkiye’nin uluslararası saygınlığını artırma yolunu seçmiş ve Batı’nın Türkiye’yi o hep dışarıda tutma stratejisine karşı Rusya kendisi için hayati ve stratejik olan önemli bir süreci İstanbul’da Türkiye’nin arabuluculuğunda yönetmek istemiş olması aslında Türkiye’nin Avrasya cephesinde kalması için atılan bir adımdır.
Putin’in 15 Mayıs’ta İstanbul’da Ukrayna ile görüşmek istemesine Trump yaptığı açıklamayla memnuniyetini dile getirmiştir. Ancak Avrupa bu gelişmeden memnun değil. Avrupa öncelikle düzgün işleyen bir ateşkesin ilan edilmesini istiyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron yaptığı açıklamada Putin’in bu girişimini yetersiz buldu ardından da pazar günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştü. Cumartesi günü Rusya, eğer savaşın bitmesi isteniliyorsa Avrupa’nın Ukrayna’ya silah vermesini kesmesini de söyledi. Buna rağmen bir gün sonra Putin ön koşulu olmadan masaya oturmak istediklerini söyledi.
Evet Avrupa’da artık savaşın sonuna gelindi ama bu sefer daha büyük bir jeopolitik savaş başlıyor. Rusya ile Batı arasında özellikle Avrupa Birliği ile Rusya arasında eski hesapların da görüleceği yeni bir savaş başlıyor. Avrupa bu uzun soluklu savaşa ortak bir ordu kurarak karşılık vermeyi planlıyor. Avrupa’nın bu planı bize gösteriyor ki önümüzde kalıcı bir barıştan çok Rusya ile düşmanlık güden ve sürekli Rusya’yla karşı karşıya gelmek isteyen bir Avrupa var. Aslında Avrupa Birliği’nin zayıflayan örgütsel kimliği ve birlik ve beraberliğini kurtarma adına kendisine bir ortak düşman yaratma arayışı da ön plana çıkıyor. Böylece Avrupa ortak kimliği sadece ticaret, ekonomi, kültürel alanlarda değil askeri alanda da daha görünür, daha fonksiyonel bir şekilde olacak. Avrupa Birliği içindeki tüm bu dağınıklığı aslında toparlayacak yegane faktör ise Rusya’dır. Soğuk Savaş döneminde ABD, Sovyetler Birliği’ni ve komünizm tehdidini Avrupa’yı bir arada tutmak ve ABD’nin yanında pozisyon almaları için kullanmıştı ve o dönem gayet işe yaramıştı. Şimdi ABD’nin NATO özelinde gerçekleştirdiği bu politikayı şimdi Avrupa Birliği kendi nezdinde bir kez daha Rusya’ya karşı denemek için harekete geçiyor. Bu noktada en çok güvendiği aktör yıllarca kapısında üyelik için beklettiği ve halen vatandaşlarına vize vermediği Türkiye…
Avrupa Birliği, Türkiye’yi Avrupa’nın ortak güvenlik mimarisine ve ordusuna davet ederken Rusya ile dostluğunu da arkasında bırakmasını istiyor. Yukarıda da belirtildiği üzere bugün Avrupa’yı ortak ordu kurmaya iten ana neden Rusya’yı tehdit olarak görmesidir ve Rusya’ya karşı böyle bir saflaşma varken Türkiye’nin hiçbir sorunu olmadığı Rusya’yla dostluğunu bozup elini kolunu sallayarak Avrupa’daki bu cepheye katılacağını düşünmek her halde biraz aklını peynir ekmekle yemek gibi bir şey…