Barış Doster yazdı…
ABD Başkanı Donald Trump; Ukrayna sorununa ilişkin yaklaşımı ve Avrupa Birliği hakkındaki sözleriyle hem Ukrayna lideri Zelenski hem Avrupa ülkelerinin liderleri hem de ABD’den ve Avrupa’dan demokrasi, insan hakları, özgürlük bekleyen liberalleri çok üzdü.
Trump’ın konuları nasıl kavradığı biliniyor. İsrail saldırganlığına verdiği sonsuz, sınırsız destek biliniyor. Asıl önceliğinin Çin’i kuşatmak, çevrelemek olduğu biliniyor. Önceki başkanlık dönemindeki icraatları, üslubu, öncelikleri de biliniyor. Son başkanlık seçimlerinden büyük başarıyla, yüksek oy oranıyla, Kongre’nin her iki kanadında da (Senato ve Temsilciler Meclisi) çoğunluğu kazanarak çıktığından, eli bu kez daha güçlü üstelik. Kabinesini de istediği gibi oluşturdu zaten.
Trump, önceki başkanlığında, Suriye’den asker çekmek istediğini birkaç kez dillendirmişti. Lakin gücü yetmemişti. ABD müesses nizamını, sivil asker bürokrasiyi, güvenlik kurumlarını ikna edememişti. Bu kez de ikna etmesi zor. Çünkü İsrail; saldırganlığıyla, barbarlığıyla, vahşetiyle, Filistin’de Hamas’a, Lübnan’da Hizbullah’a önemli kayıplar verdirdi ve de Suriye’deki işgalini daha da genişletti. İsrail; eli bu denli güçlenmişken, ABD’nin Suriye’den tamamen çekilmesini istemez. Kaldı ki Trump’ın İsrail yanlılarıyla dolu olan kabinesi de ABD askerlerinin Suriye’den çekilmesine karşı çıkar. Trump; kendi atadığı bakanları bile ikna edemez bu konuda.
ABD emperyalizminin Ortadoğu’ya, Akdeniz’e, Kafkasya’ya yönelik politikalarına odaklanırken, Orta Asya’yı ihmal etmemek gerekir.
Çünkü ABD’nin Ortadoğu’dan, Akdeniz’den, Kafkasya’dan uzak tutulması ne kadar önemliyse, Orta Asya’dan uzak tutulması da o kadar önemlidir. Uzak tutulması, Orta Asya ülkelerinin yararına olduğu gibi, kurumsal düzlemde Şanghay İşbirliği Örgütü’nün de yararınadır.
ABD’yi, Orta Asya’dan uzak tutmak, bizzat ABD’nin Ukrayna’da çözüm arayışına girdiği, bunu da Ukrayna’yı ve Avrupa’yı dışlayarak, doğrudan Rusya’yla müzakere ettiği bir ortamda, özellikle önemlidir.
Çünkü ABD emperyalizminin hegemonyası aşındıkça hem küçük ve orta ölçekli devletlerin manevra sahası genişlemekte hem bu devletlerin kendi aralarındaki ilişkiler gelişmektedir hem de bölgesel arayışlar, yakınlaşmalar, işbirlikleri ete kemiğe bürünmektedir. Bölgesel ittifaklar kurulmakta, çoğalmakta, çeşitlenmektedir.
Orta Asya’ya bakarken, bölgenin jeopolitik konumunu, bölge ülkelerinin devlet olarak ölçeğini, kapasitesini, devletlerin tarihini, coğrafyasını, ekonomisini, birbirleriyle ve bölgenin iki büyük komşusuyla, yani Rusya ve Çin’le ilişkilerini mutlaka dikkate almak gerekir.
ABD’nin Afganistan’daki işgalinin bitmesinin, ABD’nin adeta kaçarak ülkeden ayrılmasının ardından, Orta Asya’daki beş devlet de (Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Tacikistan) Afganistan’la ilişkilerin nasıl yürütüleceği konusuna odaklanmışlardır. Bu konu önemlidir. Hem tek tek ülkelerin kendileri açısından önemlidir hem birbirleriyle ve Afganistan’la ilişkileri açısından önemlidir hem de bölgenin huzuru, refahı, istikrarı açısından önemlidir.
Orta Asya’daki beş ülke için, Afganistan önemlidir. Afganistan’daki her türlü gelişme, Orta Asya’daki devletleri doğrudan ve hemen etkiler. Bu ülkedeki radikal akımlar, cihatçı örgütler, Orta Asya ülkeleri açısından çok önemli bir endişe kaynağı ve sorundur. O nedenle Afganistan’la ilişkilerin nasıl olacağı, hangi yönde ilerleyeceği, siyasetin, sivil asker bürokrasinin, diplomasinin ve toplumun önemli bir gündem maddesidir.
2007’de kurulan Orta Asya Birliği adında bir örgüte de sahip olan Orta Asya’daki beş devlet, önünde sonunda, Afganistan’la ilişki kurmak zorunda olduklarının bilincindedir. Bizzat ABD’nin kendisinin Afganistan’daki Taliban yönetimiyle görüştüğü, ilişki kurduğu bir dünyada, Orta Asya ülkelerinin, komşuları Afganistan’la temas kurmaması, doğal değildir, normal değildir, sürdürülebilir değildir. Afganistan’daki rejimi, iktidarı beğenmeseler de, bu ülkeyle temas kurmamak gibi bir lüksleri yoktur.
Afganistan’la temas yönünde bölgedeki en cesur adım, ABD’nin Afganistan’daki işgalinin bitmesinden 3 yıl sonra Özbekistan’dan gelmiştir. Özbekistan Başbakanı, Afganistan’ı ziyaret etmiştir. Bölge ülkelerinden Kazakistan da Afganistan’la ilişkilerini rayına koymak istediğinden, bu kapsamda Taliban’ı aşırılıkçı örgütler listesinden çıkarmıştır. Kırgızistan ve Türkmenistan, Afganistan’daki yönetimle görüşmektedirler. Tacikistan da Afganistan’ın öneminin bilincindedir, öyle ki sattığı elektriğin parasını alamadığı halde elektrik satmayı sürdürmektedir.
Orta Asya’nın iki büyük komşusundan Rusya, Afganistan konusunda deneyimlidir. Soğuk Savaş’ın son döneminde Kızıl Ordu Afganistan’da işgalciyken bu işgal SSCB’yi hayli yıpratmış, askeri ve iktisadi açıdan zorlamıştır. Rusya bugün de Afganistan’dan gelecek aşırılıkçı akımlara karşı teyakkuz halindedir. Ayrıca Orta Asya ülkelerini de bu konuda sürekli uyarmakta, işbirliği yapmalarını önermektedir. ŞİÖ’nün önemli görevlerinden birinin de bu akımlara karşı mücadele olduğunu sürekli anımsatmaktadır. Orta Asya’nın diğer büyük ortağı Çin ise hem aşırılıkçılara karşı tetiktedir hem de Afganistan’la ekonomik işbirliğini geliştirmekte, bu ülkede yatırımlarını sürdürmektedir.
ABD; sıklıkla Rusya’nın, eski SSCB’nin yerini almaya çalıştığını söylemektedir bölge ülkelerine. Buna karşın, bölge ülkeleri, SSCB dönemine ilişkin önemli ve sert eleştiriler yapmaktadırlar. SSCB öncesi dönemdeki tarihlerine, kültürlerine, dillerine ilişkin araştırmaları, bilimsel çalışmaları çoğaltmaktadırlar. Ayrıca Rusya – Ukrayna savaşı konusunda da Moskova’nın hoşuna gitmeyen sözler etmektedirler. Bu konuda da rahat ve cesur davranmaktadırlar.
Fransa ve Almanya liderlerinin, Orta Asya’ya yönelik enerji, yatırım ve ticaret odaklı son dönemde artan ziyaretleri dikkat çekmektedir. Bu ilgi, hiç de masum değildir.
O yüzden Orta Asya ülkelerinin kendi aralarındaki sorunları çözmeleri ve daha fazla işbirliği yapmaları zorunludur.
tesekkuler