Murat Bölükbaşı yazdı…
Müsabaka kadrosu açıklandığında savunmada Samet’in kart cezalısı olmasına şahsen şükretmekle birlikte, savunmanın göbeğinde Merih’in oynaması beni memnun etmişti. Bu seviyelerde çok ağır kalan Abdülkerim, Portekiz performansıyla kafamda soru işaretiydi. Merkez orta sahada dirençli bir savunmaya ihtiyacımız vardı. Geçirdiği sakatlıktan sonra antrenman eksiği olan İsmail Yüksek’in bilindik performansını sergileyeceği konusunda kuşkularım vardı… Arda’yı santrafor mevkiğine koyup, sırtını rakip kaleye dönük oynatmak, onun oyun zekasına, becerisine, hayal gücüne ve yaratıcılığına pranga vurmak anlamına gelir ki, Montella muhtemelen bir 45 dakika Arda’nın sahada hayalet gibi dolaşmasına sebep olacaktı. Hakan’ın yokluğunda sahada kimin takıma liderlik yapacağı da soru işaretiydi. Baskıda oyunu sete dönüştürecek, gerektiğinde yavaşlatacak ve insiyatif alacak oyuncuyu bulmakta açıkçası zorlanıyordum. Hücum organizasyonlarında maestro görevi Orkun’da olacak ama bu yükü ne kadar taşıyacak onu da kestiremiyordum.
Ben, bunları düşünürken, Millilerimiz 1. dakikada Merih’in ayağından bulduğu şok bir golle maça 1-0 önde başladı. Erken gol şokunu hemen üstünden atan Avusturya 2. ve 4. dakikada kalemizde tehlike yaratan iki pozisyondan yararlanamadı. İlk yarıda oyunun genelinde topla daha çok oynayan bir Avusturya, daha çok topu savunan bir Türkiye izledik. Zaman zaman hızlı ve çabuk çıktığımız ani ataklarda da ön uçta olması gereken Santrafor eksiğini fazlasıyla hissetttik. Takımımız ikinci yarıya da ilk yarıdaki onbirle başladı. Yine Avusturya’nın bizim sahamıza yerleştiği, bizim de hızlı hücumlarla rakip kalede tehlike yaratma hikayemiz ilk yarıdan farklı değildi. 59’da yine bir köşe vuruşunda Merih bu sefer kafayla topu rakip ağlara gönderdiğinde çeyrek finalin ucu ufukta gözüktü. 6 dakika sonra yine bir köşe vuruşunda golü bulan Avusturya Milli Takımı oldu. Gregoritsch’in kafa vuruşunda fark bire inerken, maçın tansiyonu yine yükseldi. Bu dakikadan sonra müsabakanın son dakikasına kadar saldıran bir Avusturya, kapanan ve savunan bir Türk Milli takımı hikayesine şahit olduk. Mert’in son saniyede yaptığı muhteşem kurtarış maçın uzatmaya gitmesine müsaade etmedi. Avusturya maçını hücumsal oyunumuzdan ziyade savunma karakterimizle kazandık. Müsabakada özellikle Mert Müldür, Mert Günok, Merih Demiral, Abdülkerim Bardakçı, Ferdi Kadıoğlu, Orkun Kökçü, Kaan Ayhan ve Arda Güler öne çıkarken, Oynayan ve ve oyuna girenleriyle bütün takım nefesinin ve terinin son damlasına kadar mücadele ederek takımın çeyrek finale çıkmasında olağan üstü çaba gösterdi. Emeği geçen herkese teşekkür ederiz. Yine ve yeniden, ‘’Ne Mutlu Türküm Diyene!’’
Hocam Montella’nın Samet tutkusuna akıl sır erdiremiyorum. Adam saatli bomba. Hava toplarındaki başarısı dışında ne özelliği var acaba?
Size katılıyorum; Montella’nın bu turnuvada takım tertibi konusunda eksik olduğu ortaya çıktı Komutanım. Çeyrek final, büyük sürpriz olmazsa en iyi turnuva başarımız olur.