Murat Bölükbaşı yazdı…
Eskiden sporcular, sanatçılar, müzisyenler, mankenler; yazılı ve görsel basının gündeme taşıdığı arka sayfa manşet konusu olurdu. İnsanlar bu magazinel sayfaları eğlenmek, gülmek ve hoşsohbet konusu olarak takip ederdi.
AKP iktidarıyla bu da büyük bir değişim gösterdi. Şimdi kılıçlı Diyanet İşleri Başkanları, Cübbeli Ahmetler, maşallahçı Adnanlar, milyar dolarlık tarikat liderleri ve Halil Konakçı gibi hilafetsever laik cumhuriyet ve Atatürk düşmanı insan modelleri ekranın ve gazetelerin baş sayfalarını işgal etmeye başladı.
‘Hatay Arap’tır, Araplarındır’ diyen Konakcı’yı 5 Türk polisinin koruması da Pendik Uluçınar cami imamının nadide bir elmas gibi korunmaya değer olduğunu bize gösterdi. Konakcı için soruşturma başlatan Diyanet’in Konakcı’yı ihraç edeceğini hiç düşünmüyorum.
Diyanet, çevresi tarafından çok sevilen Balıkesirli imam Mehmet Deniz’i cübbe giymediği, motor ve bisiklete bindiği için ihraç edip intiharına sebep olmak iddiaları gibi ‘’çok önemli soruşturmalara imza attığı için’’ eylem ve söylemleriyle adeta ben bu devlete düşmanım diyen Konakcı gibilerin yaptığı ‘’basit nahoşlukları’’ pek önemsemeyeceği kanaatini taşımaktayım.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Saral, “Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerine sesleniyorum; Bazı ağzı ve kalbi bozuk insanların ifadelerini şahit tutarak söylemediği sözlerden dolayı imanına, vatanına ve bayrağına meftun olan yüzde yüz yerli muhterem Halil Konakcı Hocaefendi’ye onun imanı gibi kavi bir duruş sergileyerek sahip çıkınız” dediği andan itibaren Diyanet’in açtığı soruşturma, açılmamak üzere kapanmıştır.
Ben ve benim gibi “Kalbi bozuk” kişilere göre kor ateşi tutmakla görevli bir maşa, yahut istenen sesi çıkaran borazan görevlisi olduğu çok açık Konakcı; Hatay’ı açık ve gizli amaçlara hazırlarken, yazdığı kitap sonucu halen mahkeme süreci devam eden bir davadan dolayı hırsızın, tecavüzcünün, katilin yararlandığı bir yasadan kişiye özel bir uygulamayla yararlandırılmayan ve 5. kez demir parmaklıklar ardına hapsedilen Barış Pehlivan’ın sesi ve çığlığı Cumhurbaşkanlığı makamından niye duyulmaz?
Niye bagajında Atatürk ve Cumhuriyete sadakatten başka bir şey olmayan Barış Pehlivan gibi kalemin namusu olan gazetecileri savunmak, bizim gibi ‘’ağzı ve kalbi bozuk insanlara’’ düşer…
Cumhuriyete ve vatana sevdalı gazetecilerin başı sadece iktidarla mı dertli? Yoooo!
Kaybedilen seçimden sonra şirazesi iyice kayan, sözde ‘Demokrat dede’ Kılıçdaroğlu, Nihat Genç’e 200 bin TL’cik hakaret davası açmış.
Geçmişte Kılıçdaroğlu’nun bir umut olabileceğine inanan Genç, ona ‘Gandi’ ismini vermişti.
Yani, ‘Gandi Kemal’in isim babası da Nihat Ağabey’di. Süreç içinde Kılıçdaroğlu’nun Atatürkçü ve Cumhuriyetçi kitleye bile isteye verdiği zararı görünce de kafası atmış, ismin önüne niteleme sıfatını koyuvermişti…
Nitelik, nicelikten her zaman daha değerli, önemli ve anlamlıdır. Kılıçdaroğlu sokağa bir çıksın, halkın kendisini nasıl nitelendirdiğini bizzat kendi kulağıyla duysun! Duysun ki, halkın Nihat Ağabey’in nitelemesine rahmet okutacak cümleler kurduğunu gözleriyle görsün, kulaklarıyla işitsin.
Ondan sonra da bu davadan vazgeçip geçmeyeceğine karar versin. Atatürkçü ve Cumhuriyetçi kitlenin gözünde daha fazla değer kaybetmesin.
‘Gandi Kemal’in açtığı dava sonrasında Yılmaz Özdil’in, “Böylece her daim kalemin vicdanı olan Nihat Genç’in, CHP’den maaşa bağlanan, sonra da utanmadan dürüst namuslu maskesiyle millete yalan söyleyen mutant gazetecilerden olmadığı tescillenmiş oldu.” paylaşımı Özdil’in Atatürkçü ve Cumhuriyetçiler tarafından neden bu kadar çok sevildiğinin ve değerli olduğunun açık bir göstergesidir.
Veryansın tarafından çeşitli nedenlerle zaman zaman eleştirilen Özdil, bugüne kadar bu doğrultuda tek bir yazım ve söylemde bulunmamış, ancak Nihat Genç özelinde Veryansın’ın ilk ihtiyaç duyduğu anda desteğini açık ve güçlü bir şekilde vermekten geri durmamıştır.
Bir kez daha kanıtlanmıştır ki, Nihat Genç ve Yılmaz Özdil, Atatürk ve Cumhuriyet cephesinde aynı mevzide omuz omuza çarpışan iki büyük kahramandır.
Dün akşam Veryansın’ın YouTube programında izlediğim sevgili Serkan ve Erdem’in Seyit Rıza heykeline karşı Diyap Ağa heykeli kampanyası başlatma projelerini desteklediğimi belirtmek isterim.
Çünkü Diyap Ağa demek Vatan demektir. Bayrak demektir. Atatürk demektir. Milli Kurtuluş Mücadelesi’nin en önemli mihenk taşlarından biri demektir.
Diyap Ağa Türkiye demektir. Dolayısıyla Türkiye’yi Seyit Rıza gibi bir vatan hainine indirgemek doğru değildir.
Tunceli’deki hain Seyit Rıza heykeli derhal kalkmalı ve yerine Diyap Ağa heykeli dikilmelidir. Tunceli vatandır. Tunceli asla Seyit Rıza olamaz, olmamalıdır…
Bu makaleye yalın bir yorum: Kılıçdaroğlu Kemal ya da kendi (*) tabiriyle dersimli Kemal, en az siyasal islamcılar kadar ATATÜRK ve Cumhuriyet düşmanıdır!!!
Nokta
Ne acı ki saptamanız gerçek.