Nihat Genç yazdı…
Hukuksuzluk ve yolsuzluklar üzerine yazıp çizenler, şikayet edenler, tutuklayanlar ve tutuklananlar, neden hep ‘servet sahipleri!
Özgürlük, barış, demokrasi, hukuk diye yırtınanlar, bu sorunların güya felsefi siyasi köklerine inmeye çalışanlar, neden hep servet sahipleri!
İktidarı ve muhalefeti neden hep servet sahipleri!
TÜSİAD nedir, servet sahibi, Cem Uzan da servet sahibiydi, Aydın Doğan da, Elon Musk da servet sahibi, tarikatlar da servet sahibi, FETÖ de servet sahibiydi, Müslüman İşadamları Dernekleri de servet sahibi, Beşli Çete de servet sahibi, Halk TV’nin patronu da servet sahibi, İmamoğlu da servet sahibi, yani her dönem iktidarı eleştiren ya da iktidara yürüyen ya da siyaset yapan neden hep servet sahipleri!
Bu servet sahipleri gidip yeni servet sahipleri gelince hukuk ve özgürlük yerine gelecek mi?
Yoksa servet sahipleriyle hep aynı kısır döngü içinde insanlıktan çıkan hakları yenen köle rehin muamelesi gören hep halk mı olacak!
Bu servet sahibinin adamı olup o servet sahibinin iktidar gücüne meydan okumak, değişen hiçbir şey yok, işte insanlığın büyük krizi!
Çünkü bu iki servet savaşıyor ve biz çimler gibi eziliyoruz!
İki servetten birini seçmekten başka şans bırakmamış yağmacı kapitalizmin kurbanlarıyız!
Oysa iki servet de size kırk yıldır aynı siyasi dayatmalarda bulunuyor, işte açılım politikaları, iki servet de razı, işte HÜDA PAR gibi vahşi katiller faşist bir şeriat söylemiyle aleni Cumhuriyet düşmanlığı yapıyor, her iki taraf da razı! Tarikatçısını aynı servetler büyüttü, TÜSİAD’ını da, laiklik ve devlet düşmanlığını da aynı servetler büyüttü, iktidarın vahşi diktatörlüğünü de aynı servetler büyüttü!
İki servetin de aynı şey olduğunu medyasında akademesinde söyleyemeyen bir ülkede yaşıyorsunuz!
Hukuk ve özgürlük ve devlet ve düzen ve kamu gibi kavramları kullanıyorsunuz ama ya bu servetin ya o öteki servetin kucağından konuşuyorsunuz!
Her iki servet türü de etnik ve mezhep ve inanç özgürlüğünü ekonomik krizlerin önüne koymadı mı?
Her iki servet türü de kendi yağma ve talanını örtmek için medyayı ve sol ve sağ liberal aydınları kullanıp sizleri Orta Doğu savaşlarına sürüklemedi mi?
Ya çok cahilsiniz ya hainsiniz!
Ve bizi sabah akşam ya bu derebeyinin adamı yapmak ya da başka ağaların paşaların iş adamlarının adamı yapmakla meşgulsunuz!
Arkanıza servetlerin sarayların milyarderlerin gücünü fonlarını desteğini almadan konuşamıyorsunuz!
Bu iki servet de halkın yanında değildir, hiçbir zaman olmadı, onu da gördük bunu da gördük, bu servetler düşman kardeşlerdir, iç savaşları iktidarı bölüşememektir, her iki servetin de hukuk ve devlet anlayışı aynı soygun ve yağmaya çıkar!
Ve her iki servet türü de küresel çetenin en büyük enerji, petrol, maden, altın gibi ortak taşeronlarıdır!
Yani her iki servet de daha büyük servetlerin kukları oyuncularıdır, her iki servet de uluslararası servetlerin (sömürgeci şirketlerin) siyasetinden bir milim şaşmadı, şaşamaz!
İşte doğuda batıda gün itibariyle birbirleriyle iç savaş yaşayan servetlerin tahakküm-egemenlik kavgalarını izliyoruz!
Ve bu iki servet türünün de aralarında gizli bir anlaşma yaptıklarını görüyoruz!
Her iki taraf da devlet düşmanı, her iki taraf da halk düşmanı ve her iki taraf da hukuk ve insanlık düşmanı!
Oysa adalet ve devlet ve hukuk bahsinde, felsefi kökeninde, tartışmasında, ortaya çıkışında, gelişmesinde, adalet ve hukukun evrensel bir siyaset olmasında servetlerin hiç yeri yok! Servet sahiplerini hukuk önünde herkesle eşit yapamayan her ülke battı, batacaktır, batıyor!
Aksine, servetleriyle hukuku etki altına alıp dokunulmazlık ilan edenlere karşı çıkacak bir siyasi örgüt, halk örgütü, devlet mekanizması, meclisi, bağımsız mahkemeleri, sendikal hakları yok ise, hukuk ve adaletten bahsetmek mümkün değildir!
Açıyoruz gazeteleri insanlık utanıyor, sağ sol liberallerin insanlık bilgisi neden hiç yok, neden hukukun vicdanın ahlakın kökenlerine dair tek satır ya kitap okumamışlar ya aleni yalan söylüyorlar!
Siyaset bilimi teorisi çok açıktır, meclis (halk iradesi) bağımsız mahkemelerini bağımsız yetkiler verir ve şöyle der, ey savcı, hakim, ben sana ölünceye kadar karnını doyuracak maaş vereceğim ve senin güvenliğin için tüm ordu ve polisimizi emrine vereceğim, yeter ki sen, etki altında kalma!
Ey savcı ve hakim, etki altında kalmaman için seni o tarikatın bu ideolojinin okulunda değil parasız okullarında okutacağım çünkü senin kimseye muhtaç olmadan kimseye minnet etmeden görev yapmanı istiyorum!
Ey savcı ve hakim, ne asilzadelerin ağaların derebeylerin adamı olmanı istiyorum ne de kilisenin o dinin bu mezhebin adamı olmanı istiyorum, sen, sadece anayasadan ve meclisin çıkarttığı yasaları uygulamakla sorumlusun!
Çünkü en yetkili organ servet sahipleri değil meclistir, ey savcı hakim, sen anayasaya bağlısın, servet sahiplerine ya da o dine bu ideolojiye hiç değilsin!
Hukukun kökeni budur ve tüm dünya tarihinde başka bir tür devlet ve hukuk düzeni kurmanın imkanı yoktur ve olmamıştır!
İşte neo-liberal düzen, işte küresel çete, işte yağma kapitalizmi, işte savaş makinesi, işte kurulu düzen, devletin bütün varlığını iradesini ortadan kaldırdılar ve hatta anayasayı ve bağımsız yargıyı savunanları da ırkçı faşist vesayet ya da diktacı cuntacı diye suçlayıp kovdular, şimde de ‘leş’ haline getirdikleri devleti ve halkın haklarını aralarında bölüşme savaşı veriyorlar!
İktidar ve muhalif servet sahipleri, bütün bankaların, kredilerin, ihalelerin, enerji istasyonları ve barajların ve köprülerin ve dokunulmazlıkların sahibi oldular yetmedi, bakliyat, su, buğday, peynir ve et gibi en temel ihtiyaçların da sahibi oldular! Bu tam bir keyfi düzen, tam bir mutlak imparatorluktur!
Ve devlet günlük ihtiyaçlar için olmazsa olmaz bu en temel girdiler üzerinde güç sahibi değil, yaptırım gücü yok ve halkı enflasyon ve ağır vergiler ve eşitlikler karşısında koruyacak bir iradesi hiç yok ve devlet kendi camisini kendi enerji istasyonunu kendi emlakını kendi yaylalarını dahi sömürgeci şirketler karşısında koruyamıyor!
Anayasaya ve insanlık değerlerine bağımsız kararlarıyla ve vicdanıyla bağlı yargıçların yoksa, partilerin yok ise, siyasetiniz yok ise, bir projeniz yok ise, siz sabahtan akşama kadar neyi tartışıyorsunuz! Kardeşlerim, hepinize unutturdular işte, bugünkü siyasi düzeni, meclisi, güçler ayrılığını, bağımsız yargıyı, kuran güç ‘halk’tır ve şu an ‘halk’ın esamesi okunmuyor! Her iki servet sahipleri de dünyayı kendileri yaratmış gibi ya da servetlerinin kendilerine Allah’tan geldiğine ya da ülke zenginliklerinin babalarının malı olduğuna inanıyorlar!
Her iki servet türü de halk düşmanı, her iki servet de küresel çetenin yerli ortakları, her iki servet de yağmacı ve talancı, her iki servet de devlet ve halk düşmanı!
Bağımsız mahkemelerin olabilmesi için bağımsız partileriniz ve bağımsız sendikalarınız ve bağımsız yazarlarınız olması şarttır, bağımsız medyanız yoksa, her ikisi de yağmacı ve talancı ve bu iki servetin siyasi dayatmaları karşısında bin yıl daha köle olarak yaşayacaksınız!
İnsan onuru olmadan insan kardeşliği olmadan eşitik gibi fikirleriniz olmadan hazineleri sigortaları soyulmuş hakları elinden alınmış geniş kitlelerin haklarını nasıl savunacaksınız?
Ve sahipsiz korumasız sigortasız partisiz ve örgütsüz bırakılmış geniş kitleler devlete güvenmiyorsa kime güvenecek, bu doymak bilmeyen vahşi iş adamlarının insafına mı, bu vahşi şeriatçı katillere mi, terör örgütlerini arkasına almış siyasilere mi ya da küresel çetenin talimatıyla terör örgütlerine af getirenlere mi?
Genç kardeşlerim, an itibariyle, siyasetin medyanın en tepesinde ‘düzen’ işte bu yağma talan ve kapanın elinde kalan düzendir!
İçlerinde devleti, insanı, halkı, hukuku, güveni, toprak bütünlüğünü, ortak zenginliklerimizi savunan tek bir anlayış, an itibariyle doğuda ve batıda kalmamıştır!
İşte gündemimiz, servet sahiplerinin doğuda ve batıda mafya babalarından farkı kalmamıştır, an itibariyle gücü eline geçiren diğerinin fişini çekiyor!
Vatansever, bağımsız, başkalarını da düşünen bir vicdan ve ahlakı siyaset yapmadan bu mafya savaşları ve bataklığında sizin de bir ömrünüz köle ve rehin şartlarında çürüyüp gidecek!
İstiklal savaşıyla kazandığınız milli egemenliğinizin ne anlama geldiğini bilmeden ölüp gideceksiniz, tüm insanlığın en büyük hazinesi olan insan hakları gibi kavramların bizleri devlete ve gücü olanlara karşı koruması gerektiğini anlayamadan, böcekler gibi bir hayatınız olacak!
İnsan olabilmek, çırçıplak bir vicdan ve ahlak ve bağımsız olabilmektir!
Ve sadece hazinelerimizi topraklarımızı soyarak büyük bir sömürü imparatorluğu kurmuşlar yetmemiş, gün itibariyle duygularımızı da sömürüyorlar, bir servet sahibi diğer servet sahibini işaret ederek, ‘bakın bunlar hukuksuzluk yapıyor’, ‘bunlar zalim’ diyerek bizim ‘insanlık’ duygumuzu kendi çıkarları lehine harekete geçirmek istiyorlar!
Hukuksuzluk karşısında tabii ki gücümüzce harekete geçeriz, ancak, onlar halkın hukuksuzluk karşısında alta kalanın tarafına geçeceğini de iyi biliyor ve halkın bu altta kalanın tarafına geçen duygularını da sömürüyorlar, kullanıyorlar!
Bugünküler de akıllarınca dünün mağdurları değiller miydi?
Şüphesiz halk ve geniş kitleler mağdurun yanındadır ve servet sahipleri bunu da çok iyi biliyor ve bizim mağdura sahip çıkan duygularımızı bizi seçeneksiz bırakan siyasetlerinde kullanıyorlar!
Her dönemin mağdurları arasında mağdurluk popülizmiyle insanlığımızı sömürüp kendi servetlerine bizi kurban ediyorlar!
Hadi mağdura da sahip çıkalım ama bir de şöyle düşünün, milyar dolarlık servet sahiplerinin mağdurluğu bana mı kalmış!
Mağdur kelimesi hep bizim köle olduğumuz bu düzeni tanımamıza sizce de kafi geliyor mu?
Evet mağdura da sahip çıkacağız ama mağdurun köpeği kölesi olmayacak mağduru başımıza canavar yapmayacak kadar dikkatli neden olmuyoruz!
Olamıyorsun çünkü bu yağma kapitalizmi sana ya o ağanın adamısın ya bu derebeyinin adamısın yani senin kendine ait bir kişiliği varlığın hiç yok, diyor!
Ve kişiliği varlığı olmayan bir insan hukuksuzluk karşısında hangi tepkiyi verebilir?
Ancak sürü tepkisi verir, sineklerin kaçışması gibi, koyun sürüsü gibi!
Hoooohooo çüüüüüüş sesleriyle birileri sizleri bu halksız, ahlaksız, insansız, servet savaşları siyasetine koyun sürü yapıyor!
Hayır, kişiliğimizi milli egemenliğimizi toprak bütünlüğümüzü eşitliğimizi masaya koyup dayatarak yağmacı düzene karşı ancak insan varlığımızla siyaset yapabiliriz!
Bu yazıyı yazdığınız için teşekkür ederim.
Zavallı millet birileri parasına para katabilsin diye neredeyse birbirlerini gırtlaklayacak.
Dilerim en kısa zamanda insan, özüne döner!
Teşekkürler Nihat Genç
“Adalet mülkün temelidir”, bir gün gelir adalet yerini bulur.
İnsan olmak ve insanca yaşamak en büyük mülk olsun.
Saygılarımla