Avatar
Nihat Genç
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Diğer
  4. Sarı dolmuşta Barış Terkoğlu

Sarı dolmuşta Barış Terkoğlu

featured

Çok zaman evvel Maçka Deresi kenarında Trabzon’un çok sevilen futbol adamı Özkan Sümer’e bir soru sordum, hocam, kırk yıldır elinizden yüzlerce elit oyuncu geçti, bana, bunların en iyisi tek bir isim söyleyebilir misiniz, dedim, teklemeden cevap verdi: Fatih Tekke dedi.

İlk gençlik yıllarımda Abdi İpekçi döneminde altı yıl Milliyet Gazetesi teknik servisinde, Leman’da on yılı aşkın geçti, SKY’da, Halk TV’de Ulusal Kanal’da ODA TV’de ve sağ ve sol kültür çevrelerinde uzun bir hayatım oldu, sağlı sollu dinci anarşist yazar çizer yüzlerce insanla arkadaş oldum, iyi kötü ünlü ünsüz yüzlerce genç insanla tanıştım arkadaş oldum. Şimdi bana, bunların içinden en iyisi dediğin tek bir isim hangisidir diye sorun, sektirmeden teklemeden kekelemeden bir an düşünmeden ODA TV’den Barış Terkoğlu derim.

Daha on yıl öncesinden seminerlerimde yazılarımda ‘Uğur Mumcu’nun doldurulmaz yerine tek aday şimdiden adını ezberleyin gururla Barış Terkoğlu’dur’ demişimdir.

Şehit olmuş bir MİT mensubunun haberini niye yaptın diye Barış Terkoğlu tekrar içerde, 19 yılla yargılanıyor.

Gazetecilik hızlı bir meslek, bu yanlışa hepimiz her an düşebiliriz, düşüyoruz da. Ve sonra hatamızı anlayıp haberi kaldırıyoruz da. Gazeteci elini korkak alıştırırsa zaten gazeteci olamaz. Yüzlerce işin arasında habere bir bakarsınız, başka bir yerde bahsedilmiş haber alenileşmiş mi, evet, hemen o anda karar verirsiniz, işte bu kazanın karşılığı 19 yıl.

İşte af gelmiş iti çakalı tecavüzcüsü salıverilmiş ama Barış arkadaşlarıyla hâlâ içerde, insanın içi acıyor.

Şimdi bakıyorsun iti kopuğu delisi manyağı Atatürk’e küfredeni provokatörleri FETÖ’cüsü tarikat sapığı nicesi dışarda, üstelik bakanlık nezdinde ağırlanıyorlar, ama Barış dünya güzeli bir çocuk içerde. Bu kadar ağır adaletsizliği kaldırabilmek mümkün değil.

Bir yerlerimiz sızım sızım.

Vicdanınızla ve ülkenizle hesaplaşırken aklınıza Barış geldikçe beyniniz kalbiniz ağzınızın içi tıka basa zehir doluyor, kalem elden düşüyor, söyleyecek laf bulamıyorsun.

Hani diyorum bazen elime bir kamera alıp Terkoğlu’nu anlatan bir film çeksem, insanlar birazcık tanısa, şu içerde yatan çocuk, kimdir, vallahi coşkun edebiyatçılığım tarif edemez bu zarif çocuğu!

Barış’ın ne öyle kor saçan gözleri vardır ne de dillere destan dehası, Barış işini titizlikle kılı kırk yararak çok iyi yapan, çokca şahit olmadığınız kadar aklı başında, öyle nazik efendi ince bir çocuk anlatılmaz. Ve benim hiç yetenekli olmadığım bir konu: çok serin ve soğukkanlı kalmayı başaran, seni tanımlamaya laf bulamıyorum Barış, deli gibi çalışkan, gözlerini dünyaya dört açmış gerçek aydın bir çocuk, işinin birisine evde başlıyor, diğerini yolda minübüste diğerini ofiste tamamlıyor, her tarafı ‘iş’. Telefonlar ayrı iş mahkemeler ayrı iş yazarlara laf yetiştirmek ayrı iş haberleri hazırlamak ayrı iş, haberlerin altına belgelere inebilmek için altı-yedi ay derinlerde çalışmak ayrı şey, bilirkişilerden uzmanlardan sorup aydınlatmak görüş almak, ayrı iş, işoğlu iş.

FETÖ döneminde de içerdeydi, niye mi yine içerde, yine ‘diz çökmediği’ için içerde. Tanıyorum işte, bu hapisler Barış’ın muazzam bükülmez cesaretini kavgasını idealizmini daha da katmerliyor. Buradan yana yakıla ciğerlerim patlayıncaya kadar bağırmak istiyorum, ey millet siz kimi yargıladığınızı hiç ama hiç bilmiyor tanımıyorsunuz.

FETÖ operasyonlarıyla birlikte ODA TV adında bir sitede bir kaç genç adam göğsünü siper etti, düşünün, henüz çok genç bir editör, yüzlerce profesör amiral yazar avukat hatta en cins anarşist yazarından kadın yazarlara kadar binlerce görüşme arkadaşlık ilişki, her gün nasıl bir dille diyalog kuruyorsa, ODA TV’yi FETÖ operasyonlarına karşı hem merkez hem kamuoyunun gözdesi tek tutanacağı dalı haline getirdi.

Pek çoğu doğası gereği çok sorunlu bunca yazara ve yazdıklarına karşı, Barış, nasıl derin bir güven veriyorsa, handiyse ülkenin bütün elektrikli isimlerini-kablolarını avukatlarını uzmanlarını sanatçılarını ODA TV’ye bağlıyor.

Sözünde durur çünkü. Bir yanlış varsa hiç diretmez hemen o haberi kaldırır. Sızlanan kim varsa katlanmasını bilir. Henüz otuzlu yaşlarında bu denli değme sanatçı ve yazarların kalbini nasıl kazanmış, bir düşünün, çünkü saf, kırışıksız, tertemiz bir çocuk, ışık saçıp güven veriyor.

Ve yazar ve sanatçılara karşı aşırı duyarlı, hiç erinmez kapris hiç yapmaz, bir haberinde eksik gedik varsa, hemen arar özür diler, hiç üşenmeden haberi tazeleyip tekrar girer.

Gençliğimde, sohbetlerde entel çevrelerde, hadi Nihat, Muhtar Tevfikoğlu’nun taklidini yap, derlerdi, ben de yapardım. Muhtar Tevfikoğlu, Yahya Kemal Beyatlı’yla aynı masada sofrada bulunmuş ve sağ dergilerde hikayeleri çıkan çok yaşlı doktor hikayeci bir büyük ağabeyimizdi ve hep çok kızgın öfkeli otoriter konuşurdu.

Gülüp gülüp mizansenle tekrar tekrar taklidini yaptığımız, Yahya Kemal Beyatlı anma günleri ya da sempozyumları yapılır saatler sürerdi ve en son kürsüye Muhtar Tevfikoğlu çıkardı, bu en sona çıkmaları hiç değişmezdi ve işte bu konuşmasını taklit ederdim.

Şöyle, o saate kadar kürsüye bir çok bilim adamı çıkıp bildirisini özetle okurdu, biri, Yahya Kemal ve Tarih Felsefesi, diğeri Yahya Kemal şiirinde gelenek, diğeri Yahya Kemal’de modernizm, gibi, başlıklar taşır, Yahya Kemal’in şiirinin gücünü etraflıca ve bilimsel dört dörtlük anlatırlardı. Tevfikoğlu’nun her anma toplasında hiç değişmeyen son konuşması ise hep aynıydı ve şöyleydi:

‘Yahya Kemal’i anlamak için divan şiirini bilmek yetmez. (Böylelikle divan şiiri üzerine konuşan o an salonda oturmuş onu dinleyen bilim adamlarını eler çıkarırdı). Yahya Kemal’i anlamak için modern şiiri bilmek yetmez. (Böylelikle modern şiir hakkında konuşanları da devreden çıkarırdı). Yahya Kemal’i anlamak için onun kişiliğini karakterini dönemini anlamak yetmez. (Böylelikle Yahya Kemal’in biyografisi üzerine konuşanları da bir güzel kızgınlıkla haşlar devre dışı bırakırdı).

Ve gümbür gümbür kürsüye yumruğunu vurarak son cümlesine gelirdi:

‘Yahya Kemal’i anlamak için onun masasında yanında bulunmak gerekir. İşte ben Yahya Kemal’in sofrasında bulundum’.

Dedikleri doğruydu da, çünkü Yahya Kemal’in Muhtar Tevfikoğlu’na ithaf şiiri vardır ve Yahya Kemal’in yanında bulunmuştur.

Güldüğümüz şey, salonda herkesi haşlayıp sonunda herkese karşı öfkeli herkesi kovup pataklayan bir sesle Yahya Kemal’i benden başka kimse bilemez, neden, çünkü içinizde onun yanında sadece ben bulundum.

Aynı ses tonu aynı öfkeyle kürsüye yumruğumu vurup aynı şeyleri Barış için söylüyorum, Barış’la ODA TV’de onu aşkın yılım geçti, Barış’ı en iyi tanıyan anlayan, benim.

Ve Barış’ın on yıllarca haberini yaptığı yazısını yayınladığı öne çıkarttığı sahip çıktığı ama bugün Barış’a karşı sessiz kalmış onlarca yazarı düşündükçe de nasıl üzülüp hayıflanıyorum. Bu mu lan arkadaşlığınız vefanız sadakatiniz?

Barış her zaman ölçülü her zaman içten ve çok işkolik bir çocuktu. Bazen haftada üç-dört yazım, çok seri ve bazen çok uzun yazdığım yıllardı. Yazımı gönderdiğimde hemen Barış’ı telefonla arardım. On uzun yılın sabahları yazı gönderdiğimde Barış hep Bostancı-Kadıköy hattında sarı dolmuşların içinde olurdu. Telefon gider gelir çok kesilir anlaşılmaz tam da konuşamazdık, ama yazımızla ilgili kesip biçmeleri o sarı dolmuş içinde bu tam anlaşılmayan seslerle yapardık.

Ve Barış sarı dolmuş içinde o uzun yazımı okur, eksik gedik yanlış hukuki bir şey varsa müdahale eder ve başlığına karar verir, hızla yayına koyardı. Barış ‘başlık’ atma ustasıydı, yazıdan makaleden öyle vurucu çarpıcı cümleler bulup manşete çıkartıdı ki günün en çok okunan yazısı olurdu. Belki haberiniz yok, ey millet, çarpıcı başlıklarına tav olup Barış’ın elinden çıkmış binlerce haber okudunuz.

Sarı dolmuş dışında Barış’la en çok konuştuğumuz yer, mahkemelerdi, en hızlı yıllarımda dahi adliye mahkeme işim her aya bir-iki tane ancak düşerdi, ama Barış, sorumlu müdürdü ve haftanın üç-dört günü, evet, her haftanın üç-dört günü adliyede olurdu. Baş belası ve aceleci Nihat Genç’in telefonu çaldığında, hakim önünde olsa dahi ne yapsın Barış, hemen kısık sesle, “ağbi, ifadedeyim, ağbi mahkemede sıra bekliyorum, hemen ararım” derdi.

Şaka gibi değil mi? Haftanın her günü adliyede olmak, bu kadar mahkeme bu kadar ifadeye çağrılma bu kadar dava olur mu?

Bir cümle içinde yazarken lafı çok kolay, bu kadar yorucu ve yıpratıcı tempoya ayak uydurmak insan işi değil, evleneceksin düğün günü mahkemedesin, çocuğunun doğduğu gün mahkemedesin, gripsin yerlerdesin mahkemedesin, iş başından aşmış hangisine yetişemeyeceğim telaşlar içindesin mahkemedesin.

Düşünün, delilsiz belgesiz mesnetsiz her osuruk zırıltıdan kazanamayacaklarını bildikleri halde yüzlerce dava açılır, çünkü maksat, sizi mahkeme kapısına sürükleyip yorup yıpratmak. Ve en değerli şeyiniz bir iş gününüzü mesainizi meşgul etmek, anlatılması roman olur, işiniz kalır, hikayeniz yazınız yetişmez, adliye kapısında bir ifade için çömelmiş, kimse görmeden, içiniz beyniniz yalnızlığınız çaresizliğiniz kıyım kıyım, kıyıldığınız yerin ne ceviz ağacı farkında ne okuyucunuz!

Bir de o adliyede hangi suratlarla hangi şeytanlarla kimlerle muhatap oluyorsunuz, FETÖ’nün onbinlerce savcı hakimle iktidar olduğu yılları hatırlayın.

Hani ben kendimi deli bilirim ama Barış’ın öyle haberleri var ki, gittik kesin tutuklandık .mına koyum, hayatımız buraya kadarmış, dediğim yerimden hopladığım çok günler oldu.

Kamuoyunda infial yaratan şu fotoğrafı hatırlayın, FETÖ’cü hakimlerin savcıların bir kayıkta Amasya bardağı gibi dizilmiş o meşhur fotoğrafı, Barış manşetten verdi, ortalık yıkıldı, gerçekten kıyamet koptu, şimşekler çaktı, koskoca kocaman medya korkusundan yıllarca tek satır bahsedemedi.

Bugün dahi bu cesareti gösterecek tek kişi kaldı mı aramızda?

Ya şu, FETÖ operasyonlarını boşa düşüren o meşhur silahların güya gömüldüğü Zir Vadisi videosu. Bir yerden video bize geldi, video içinde fonda konuşmalar, silah gömülme işinin tam bir kumpas olduğunun itirafı. Video içindeki polis ‘Amerikalı subay bize böyle diyordu’ gibi bir ses, her şeyi açığa çıkarttı, şimşekler çaktı fırtınalar koptu bir dönemi yıktı FETÖ operasyonlarına şüpheyle yaklaşılan yepyeni ışık dolu yeni bir dönem açıldı.

Bu videoyu yayınlamak .öt isterdi, Barış yayınladı, telefona sarıldım, Barış ne yaptın oğlum? Barış, gülerek ve dalgasını geçerek, ‘-ağbi hazırlan yarına kalmaz hepimiz içerdeyiz’ dedi, öyle de oldu, ben hariç ODA TV’den 11 kişiyi içeri tıktılar.

İki tane değil şimdi size böyle yüzlerce şok haber sıralarım her biri dizi olur, yüzlerce diyorum, yüzlerce, ortalık zibil gibi FETÖ pisliği kaynıyordu ve hiç bir yayın organı yayınlamaya cesaret edemiyordu, tekrar edelim, hiç bir yayın kuruluşu yayınlayamıyordu.

Tarihin bu en karanlık dönemlerinde bu cesur haberler ülkemiz için ışık oldu ve Türkiye ve bizler ve hepimiz işte ışığın içinden bu kapıdan girerek FETÖ belasını mahkemelere taşıyabildik ve “kainat imamı” “çağımızın evliyası” diye hürmet edilen adamı ‘şeytan’ ilan edip tüm dünyaya kabullendirdik.

Barış sırf eğlence olsun diye çok sürpriz işler de yapardı, bir gün, adını verip ortalığı yine kaldırmayalım, Türkiye’den bir kaç yazar ve magazinci Tanzanya’ya bir otele gitmişler ve aralarında bir dedikodu gazete sayfalarına yansıdı, birinin canı zenci çekmiş. Türkiye bu dedikoduyu konuşuyor, böyle bir şey oldu mu, olmadı mı? Sen, Barış, kalk, Tanzanya’da o oteli ara, müdürü bul, müdür siyah garsonu bulsun, garsonun ifadelerini alsın, tam bir film, sonra bu ifadeleri Barış’a belgesiyle yollasın ve Barış yayınlasın. Rezalet, yıkıldı ortalık, Barış’a ve ODA TV’ye en ağır ifadelerle sallayan sallayana.

Bu satırları yazarken hala gülüyorum, yahu Barış, yarım saat içinde Tanzanya’da o oteli nasıl buldun?

Muhalefet ve sol kültür öteden beri tarikat cemaat gibi yapıları bilir ama ayrıntısıyla şu cemaat kimlerin inşaatları şirketleri kolları hangileri şu hoca hangi tarikatın adamı, şeceresiyle pek bileni yoktur.

Barış, harıl harıl hepsinin dergilerini okur videolarını dinler, şu an ülkemizdeki tek uzman Barış. İslamcılık ve cemaat-tarikatlar üzerine kırk yılın üstünde bilgi birikimimize rağmen Barış’ın bildikleri karşısında küçük dilimi yutardım. Çok defa telefonu kaldırır Barış’a sorardım, Barış, şu hoca kim, şu kimin adamı, şu hangi tarikatın hangi kolundan, diye.

İşte zibil gibi bu cahil hocaların düzeysiz edepsiz konuşmalarını Barış bir uzmanlık alanı olarak takip eder, hiç kaçırmazdı. Yüzlerce haber yaptı, cehaleti ifşa etti, pisliklerini iğrençliklerini sapıklıklarını bir değil on değil yüzlerce kez haber yaptı teşhir etti.

Hayret ederdim, yahu Barış, o adı bilinmez dergiyi o en ücra şehirdeki videoyu nereden nasıl buldun?

İşte Barış, buydu, Uğur Mumcu’nun bıraktığı yerden tarikat-cemaat-FETÖ-iktidar bağlantıları üzerinden yüzlerce-binlerce haber yaptı, kitaplar yazdı, kitapları yüzbinlerce okundu. Ve İslamcılar Barış’ı işte bu yüzden hedefe koydu.

Beni kimse, Barış Terkoğlu’nu MİT mensubu şehit haberi yüzünden içeri alındığına ikna edemez, inandıramaz.

Barış’ın içeri alınma sebebi tarikat-cemaat-FETÖ-iktidar bağlantıları üzerinden belgeleri kayıtları çok şeyi bilip yazıp yayınlıyor, olmasıdır.

Kardeşlerim, Barış Terkoğlu’nun içeri alınma sebebi, bu ‘bağlantıları’ ortaya koymasıdır.

Dünya güzeli, bir tane Barış, sen şimdi içerdesin, bu ‘belgeleri’ yayınlamaya kamuoyuna anlatmaya bugün içimizde kimsenin gücü yok.

İnan Barış, yaz yaz yaz söyle söyle söyle, biz de yorulduk, ama gerçek, bu ilişkileri bağlantıları yazacak kimsenin gücü yok, tek bir çözümleri vardı, bir pundunu bulup bir tartışmalı yasa maddesi bahane edip, seni içeri atıp susturmak.

Evet Barış, ODA TV’de on yıllar yan yana birlikte kol kola sırt sırta çok sert bir kavga verdik, dünya döndü, siyaseten kaldıramadığım, affedemeyeceğim çok ağır şeyler de oldu ve ben ayrıldım, ama, bu ayrılış, senin gibi tertemiz bir çocuğun içimde parıldayıp yükselmesine hiç mani olamadı.

Kalbimin tam ortasında zehirden bir acı, adı Barış Terkoğlu, biliyorsun bunları, yürekli ve güzel her çocuğun cesareti, cezalandırılır.

Anlatacak ne çok şey var, birkaç satır şimdilik yetsin, Nihat Genç’in yazılarına hiç kimse sansür koyamaz, hiç kimse tek satırını değiştiremez, bu kuraldır, Barış, hariç. Ve Barış’ın yazılarıma müdahale ettiği tek yer, kadın yazar sanatçı ve siyasetçileri dalgaya aldığım yerlerdi.

Barış da bu kadınlardan hiç hazzetmediği halde Barış pozitif ayrımcılık yapardı ve hiç tanımadığı bu kadın isimlerini titizlikle himaye eder korurdu. Hızla telefonu kaldırır, ağbi, şu cümleyi, yumuşatalım, deyip, beni bir şekilde ikna ederdi.

Öyle zamanlar olurdu ki o kadın yazara bu lafları bu sertlikte mutlaka söylemeliyim, ama şimdi yazı Barış’ın eline gelir ve benden o satırları çıkartmamı ister, o halde? Yazıyı Barış’tan kaçırmam lazım.

Bugün ODA TV’de Barış gibi aynı yollardan Barış’la yanyana Barış’ın yerine yetişen göz bebeğimiz Fethi’yi arardım. -Fethi, Barış, nerede? Ağbi, Barış mahkemede. Ohh, mahkemedeyse meşguldur, tamam, deyip, Barış’ın olmadığı gün ve saatlerde o meşhur mendebur iğrenç kadın yazarlara bodoslama dalan yazımı gönderirdim.

Bugün sizler gibi bakıyorum ortamlara, internet sayfalarında yüzbinlerce genç adam var, sözlüklerde twitlerde muhalif mecralarda her gün yüzbinlerce insan atıp tutuyor kesip sallıyor!

Ve gözlerimiz haldır haldır arıyor, gerçek bu, içlerinde bir tane Barış Terkoğlu yok.

Artık ne Barış sarı dolmuşun içinde ne ben ODA TV’deyim.

Ve hepimiz kandırıldığımızı bile bile lades deyip bu oyunu elimiz kolumuz bağlı çaresiz bir şekilde sürdürüyoruz, bu üç-beş satırdan da fazla gücümüz yok.

Gerçek bu, hakikaten takdir edip, güzel çocukları başımızın üstüne hak ettikleri yere koyalım, Barış, bizler gibi kendimizi kandıramayacağımız sahici başka bir yerde: Silivri’de.

Evet, virüs salgını, dünyamızı hayatımızı değiştiriyor, ama, Silivri gerçeği hiç değişmiyor.

Virüs gelir Barış gibi cesur çocuklar içerde, bahar gelir Barışlar içerde, dünya tersine döner Barışlar yine içerde, tecavüzcüyü sapığa dahi af gelir salarlar, Barışlar hâlâ içerde!

Ziyaretine gitmek için bir gün param olur gücüm yeterse, Bostancı-Kadıköy hattındaki sarı dolmuşları çevireceğim, parası neyse veririm, beni Silivri’ye kadar götürür müsün?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

20 Yorum

  1. Kabak gibi ayan beyan; Barış’ın adına dahi tahammül edilemez, düşman, olunadururken,, hep bir ‘alamet’ gibi içeri alınırken Barışlar,, içinde ve dışında yaptıklarını ve yapmadıklarını, pirelere kızgınlığını filan birazcık bir kenara bırakıp sana zahmet, bir gözden geçirebilirsin. Yurtta ve cihanda, yani iki, ve tam bir, Barış Muradıyla, – ve, Saffet ve Kemal öncülüyle..- kurulabilmiş bu ülkeye, yurttaki ve cihandaki tüm İnsan kardeşlerine, ve o Barış kardeşine de, daha güzel bir destek vermek istersen.. Yazarsın tabii ama, gönlüne sağlık üzerine afiyet, hani okumak da baki emir ya…

  2. 2 Mayıs 2020, 08:37

    fıkırlere saygılıyım ama nıhat genc bey ugur mumcu ile barıs beyı aynı kefeye koymak bıraz yanlıs gıbı geldı bana. ugur mumcu kardesımızın . yerını doldurmak her babayıgıdın harcı degıl. her seyden evvel ugur bey tam bır kemalısttı di.

  3. Birinci Odatv kumpasının sebeplerinden biri değil tek sebebi Zir Vadisi videosudur. Çünkü adı ne olursa olsun hangi tarikata veya hangi etnik milliyetçilik örgütüne sahip olursa olsun bunların tamamının iktidarı yükselten, güçlendiren ve TC’yi yıkmaya yönelik taşeron örgütlerdir. Bu durumu ifşa etmezseniz, o örgütlere ters gitmekle başınız çoğu zaman hiç derde girmez. Metastaz kitabı da hangi örgütü çökertirseniz çökertin, onun yerine hemen yedekteki taşeronlar devreye sokulup aynı tas aynı hamam işlerin aynı şekilde devam ettiğini gösteriyordu. Zaten kumpas sisteminin de aynı şekilde sürdürülmesinin sebebi o işlere bir örgüt lakabı takarak esas organizasyonun sorumluluğunu gizlemeye yöneliktir. Sanıyorum Barış yeni çıkacak kitabında çok daha kapsamlı ifşalarda bulunacak ki; çok hızlı bir şekilde sakıncalı piyade konumuna geldi.
    Ayak izlerini çok yakından duyduğumuz yeni global kriz Ülkemiz üzerindeki hesapların ertelenip sonra da komple ortadan kaldırılması dileği ile Barışlara Silivri’de dışardaki mahkum adaylarına da dışarıda sağlık ve afiyet…
    Vefanıza, yüreğinize sağlık

  4. SESLİ MAKALELER. ÇOK İYİ OLUYOR, NİHAT ABİ. BÖYLECE GÖZLERİ BOZUK İNSANLAR, DİNLEYEREK OKMUŞ OLUYOR. KOLAY GELSİN…

  5. 1 Mayıs 2020, 07:40

    Çok Değerli, Kıymetli, Sevgili, cesaretine hayran olduğumuz Nihat Genç; Değerlinizle, alnı ak gencimizle en yakın zamanda masanızı paylaşmanızı dilerim; (haksız, vatansız, mesnetsiz söz söyleyen hemcinslerimi ayrı tutarak) kadınlara pozitif ayrımcılık yaptığı için de ayrıca teşekkür ediyorum; AMAAA! Aydınlık ve Ulusal Kanalı es geçerek tek yayın organı Oda Tv ydi demeniz beni üzdü; beni daha da üzen “Bir gün param olur gücüm yeterse…) sözlerinizdir. Sizi Ulusal Kanal’da izlerken de üzülür, sizin boğazınız düğümlenir, hicaptan ağlayamadığınız, konuşamadığınız anlarda ben ağlardım; keşke elimde olsa size dünyaları versem; keşke elimde olsa Silivri’den masumları dersem bahar kokularını yaymalarına yardım edebilsem. Sabır diliyorum; yaşadık, gördük, biliyoruz MASUM OLANLAR MUTLAKA ÇIKIYOR; çıkacaktır. Haksızlıkları birlikte bitirmek dileğimdir. Saygı dolu sevgimizdesiniz.

  6. Henry Kissinger cevabını bir sonraki cümlede vereceği şu soruyu sorar:
    “Biz Amerika olarak neden güçlüyüz, biliyor musunuz?” ABD eski Dışişleri Bakanı; “çünkü…” der; “bizler Amerika olarak içimizdeki vatan hainlerini çabuk öldürürüz. Dünyanın birçok memleketinde vatan hainlerini ise kahraman yapar, ülkelerinde önemli yerlere getiririz.”
    İnanın böyle bir haber ABD’de yapılsaydı ilk cümle uygulanırdı.M.Kemal Atatürk zamanında da aynısı yapılırdı.Bu devlet kolay kurulmadı,kendinizegelin.

  7. 30 Nisan 2020, 20:33

    Nihat abi,Son yazını 7 nisanda okumuştum,23 günlük bir ara oldu.çok özlemiştik,aramıza tekrar hoşgeldin iyiki varsın abi.

  8. Kişi sevdiğinle beraberdir. Çalıştığınız kurumda herkes aynı fikri paylaşmayabilir. Çok doğaldır. Normaldir. Peki bunun bir sınırı var mıdır? Yani, ben bu kafadaki, görüşteki insanlarla yan yana olamam dediğiniz bir sınır. Oda tv den ayrıldınız, daha sonra çok yerinde eleştiriler de getirdiniz. Demek ki sınır aşılmıştı. Şöyle bir soru sormak, mantık gereği. Barış neden oda tv yi bırakıp, mesela veryansıntv’de yazmıyor. Ya da siz neden oda tv yi bırakıp veryansintv’yi kurdunuz? Neden Ahmet Yavuz veryansıntv’de yazıyor? Acaba bir sınır alışıldığı için değil mi? Sınır aşıldıysa neden Barış orada, aşılmadıysa neden siz(ler) buradasınız. Aranızdaki fark “yok aslında birbirimizden farkımız, ama biz Osmanlı bankasıyız” mertebesinde olmamalı, değil mi? Veryansıntv’de gördüğüm tek ve en önemli şey şu. Burada herkesin en üste koyduğu kavram vatan, vatan sevgisi. Yazarlar en üst mertebeden iktidar muhalifi. Ama asla ve kat’a vatan muhalifi değil. Ölçüt bu olunca yeri geldiğinde muhalefet de çok ciddi eleştiri alıyor yazarlarınız tarafından. Fazlası buralara sığmaz. Başa dönersek, kişi sevdiğinle beraberdir.

  9. 30 Nisan 2020, 09:56

    NG nin en sevdiği çiçek nergis olmalı.

  10. Hatırladığım kadarıyla bu haber “Libya’da bir albayımız şehit oldu gizlice gömüldü” şeklinde yapıldı. Mit görevlisi denildiğini hatırlamıyorum. Gizlice gömülmesinin sebebi ise halkın tepkisinden korkulması dendi. Sonra birileri çıktı “siz o kişinin Mit görevlisi olduğunu biliyor musunuz” diye tafra yaptı. Yani aslında Mit görevlisi olduğunu bu akıllılar ifşa etmiş oldu. Ben olayı böyle hatırlıyorum, yanlışım varsa düzeltin lütfen.

  11. 29 Nisan 2020, 17:03

    Barış Terkoğlu’nu savunan bazıları, aynı zamanda Fetö’cüleri de savunup, tolumda hepsinin haksız yere yattığı gibi bir izlenim yaratmaya da çalışıyor gibi. Acaba işin içinde değişik, farklı ve derin konular da olabilir mi diye akla gelmiyor değil? Bu ülke bir ömür sürecinde bile nelere şahit oldu?

  12. Nihat abi sen demiştin: “Yaşar Nuri Öztürkler yetiştiren toprağınızın bereketine güvenin.”
    Biz bu toprağın bereketine güveniyoruz abi. Yaşar Nuriler, Necip Hablemitoğulları, Uğur Mumcular, Barış Terkoğlular yetiştiren toprağımızın bereketine güveniyoruz. Trabzon’un ücra bir köşesinden Nihat Genç çıkaran topraklarımıza güveniyoruz.

  13. Hele hele hele
    Nihat babey dönmüştür…
    Gurban olirem sana

  14. 29 Nisan 2020, 13:43

    ya ben ısı algılayamadım. bu arada ne oldu nıhat bey corona vırus mu kaptı. bır yok oldu 20 gun sonra cıktı. herhangı bır baska rahatsızlık mı. olduysa gecmıs olsun. . artık yazmıyorurm hoscakalın dedı sımdı tekrar basaldı. ısın aslını bılenınız varmı. bu arada hos geldınız tabı.

  15. 29 Nisan 2020, 13:36

    Sayın Genç, Veryansın TV’de okuduğum, en gerçekçi, bilgilendirici, aydınlatıcı yazılardan biri bu yazınız . Çok araştırmış, tüm göksel kitapları da çok iyi bilen ve geriye dönüşü olmayacak bir ateist, bir Mustafa Kemal Atatürk aşığı, “Onun” oluşturduğu TÜRKİYE CUMHURİYETİ yurttaşı olarak size çooook teşekkür ediyorum. CHP’nin yanlışları olabilir ve bu doğaldır. Tek adamdan, faşizmden kurtulmak için, somut çözüm önerilerinizi de bekliyorum. Sağlıcakla kalın.

  16. Yazacaksın tabii böyle yazıyorken söyleyecek sözlerin varken.ben herzamanki gibi teşekkür edeceğim Not:Barış’ları bırakın lan,çekin ellerinizi çocuklarımızın üzerinden

  17. 29 Nisan 2020, 11:36

    OY HAVAR
    Yangınlar
    Kahpe fakları
    Korku çığlıkları
    Ve irin selleri, aç yırtıcılar,
    Suyu zehir bıçaklar ortasındasın.
    Bir cana bir başa kalmışsın vay vay
    Pusatsız duldasız üryan
    Bir cana bir de başa
    Seher vakti leylim leylim
    Cellat nişangahlar aynasındasındasın
    Oy sevmişem ben seni
    Üsküdardan bu yan lo kimin yurdu
    He canım
    Çiçekdağı kıtlık kıran
    Gül açmaz çağla dökmez
    Vurur alnım şakına
    Vurur çakmaktaşı kayalarıyla
    Küfrünü Medetsiz Munzur
    Şahmurat suyu kan akar
    Ve ben şairim
    Namus işçisiyim yani
    Yürek işçisi
    Korkusuz pazarlıksız kül elenmemiş
    Ne salkım bir bakış
    Resmin çekeyim
    Ne kınsız bir rüzgar
    Mısra dökeyim
    Oy sevmışem ben seni
    Ve sen daha demincek
    Yıllar geçsede demincek
    Bıçaklanmış dal gibi ayrı düştüğüm
    Ömrümün sebebi ustam sevgilim
    Yaran derine gitmiş
    Fitil tutmaz bilirim
    Ama hesap dağlarladır
    Umut dağlarla
    Düşün uzay çağında bir ayağımız
    Ham çarık kıl çorapta olsa da biri
    Düşün olasılık atom fiziği
    Ve bizi biz eden amansız sevda
    Atıp bir kıyıya iki zamanı
    Yarının çocukları gülleri için
    Koymuş postasını
    Görmüş restini
    He canım
    Sen getir üstünü
    Oy havar
    Muhammed İsa aşkına
    Yattığın ranza aşkına
    Deeey dağları un eder Ferhadın gürzü
    Benim de boş yanım hançer yalımı
    Ve zulamda kan ter içinde asi
    He desem koparacak dizginlerini
    Yediveren gül kardeşi bir arzu
    Oy sevmişem ben seni
    Ahmed Arif

  18. İnsanın senin gibi dostu olmalı Nihat Genç!
    Hatta düşmanı bile senin gibi olmalı.
    Sevgiler saygılar!

  19. Hosgeldin nihat abi…Barisin yeri senin yanindir, sen hangi gerekceyle odatv yi terkettiysen, baris’inda orada isi olmamasi gerekirdi. Seni takip etseydi basina bunlar kesinlikle gelmezdi…O senin yazilarina mudahale edebilir fakat onun senin tecrubene , yol gostericiligine ve abiligine ihtiyaci oldugunu dusunuyorum yine de..Oyle buyuk, acimasiz ve kuralsiz cakallar sirtlanlar dunyasi ki bu, anlattigin baris’in bu dunyadan yara almadan cikmasi imkansiz gorunuyor..Onun yeri senin yanindir.

  20. 29 Nisan 2020, 09:40

    Gözlerimiz doldu…bu ülkede milletvekilleri milleti temsil etmediği halde milletin vekiliymiş miş gibi yapıyorlar ,adalet Sarayları adaleti temsil etmediği halde adalet varmış Mış gibi yapıyorlar,dini ahlakı huzuru kimse temsil etmediği halde temsil ediliyormuş mış gibi yapıyorlar ,Fetöcüler sanki Fetöcü değillermiş miş gibi yapıyorlar, yetkililer ülkede refah adalet eşitlik özgürlük vicdan varmış Mış gibi yapıyorlar ,halkımız yalan rüzgarlarına bahar rüzgarıymış Mış gibi yapıyor ,can mal hukuk güvenliği varmış Mış gibi yapıyorlar velhasıl Bu ülke Mış gibi yapanların ülkesi olmuş ….mışların dünyasında Mış olmayanlar istenmiyor artık …. işte Barışlar hiç mış gibi yapmadılar onları linç etmek isteyenlere lanetler olsun lanetler olsun…doğruyu söyleyen artık dokuz köyden kovulmuyor hapse atılıyor Yada kim Vurduya gidiyor …

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!