Nihat Genç yazdı…
Geçtiğimiz otuz yıl içinde ülkemizde ve Avrupa’da sağ ve sol partiler bütün çeşitliliğiyle tarih sahnesinden çekildi!
Menderes, Demirel, Özal ve Tansu Çiller’i temsil eden parti kalmadı, arkasını dayadığını farz ettiğimiz ideolojik dayanaklar da (muhafazakar, mukaddesatçı, liberal) kalmadı!
Aynı şekilde SHP ve CHP ve sosyal demokrat kökenli partiler de ideolojik dayanaklarını terk etti!
Bir dönem sağ-sol partilerin mevzilendiği soğuk savaş vardı, bir tarafın kapitalizmi diğer tarafın komünizmi, ortada kalmadı! Bir taraf arkasına sendikaları alıyordu, neo-liberalizmin imha edici saldırısı karşısında esamesi okunmaz hale geldi!
Neo-liberal politikalar ülkelerindeki sağ-sol çeşitliliği içindeki geleneksel partileri kökünden kazıdı ya da ciddiye alınmayacak denli küçülttü!
Ve entübe edilmiş son dönemleri etnik, mezhebi, laiklik, ya da feminizm, göçmen karşıtlığı, gibi, tartışmaların serumuyla kısa sürdü!
Siyasette ortaya büyük bir boşluk çıktı ve bu boşluğu doldurabilen tek parti AKP oldu, sebebi malum, neo-liberal politikalara taşeron şirketlerle ortaklığıyla bütünleşmeyi başarabildi!
Ne varsa sattı! Sıcak paraya taptı! İşsizliği tazminatları hiç düşünmedi! Büyük şirketlere büyük ihaleler ve dokunulmazlıklar verdi ve dış politikada (BOP) küresel çetenin emrine girdi!
Yani siyasetin tarlasında sağ ve sol bir parti sürülemeyecek kadar büyük bir obruklar-boşluklar oluştu!
Ve hatta sağ-sol kavramları bütün çeşitlilğiyle anlamını kaybetti!
Şu anda insanlığın üzerinde kafa yorduğu, bu geleneksel partiler varoluşlarını neden kaybetti?
Bizim cevabımız devletin ve halk iradesinin tamamen ortadan kaldırılması şeklindedir!
Ve sıcak parayla imparatorluk kuran küresel çetenin görsel medyadan sanal medyaya ve yargıya ve meclise ve piyasaya çok kesin şekilde nüfuz edip ele geçirmesidir!
O halde sorulacak en temel soru basittir, anayasal ve demokratik kazanımları kim savunabilecek?
Bu saatten sonra artık, sağcı solcu olmak, muhafazakar olmak, demokrat olmak, etnik ve mezhebi konuları siyasete taşımak ya da liberal olmak ya da altta kalan ezilen halkın yanında durabilmek mümkün mü?
Mümkün değil, çünkü, en temel ihtiyaç maddelerinden en yüksek teknolojiye kadar iktidarı ele geçirmiş küresel çetenin taşeronları kendine tehdit oluşturacak hiçbir siyasete imkan tanımayacaktır! Hem hazinelerinizi ele geçirdiler hem de alışkın olduğunuz siyasi argümanlar-kavramlar setini ellerine geçirdiler!
Ve eski siyasi etiket ve kodlarla yani alışıldık sloganlarla siyaset yapan partilerin bu siyasi ortamda popülist ve hamasi söylemden ileri gidebilme şansları hiç yok!
İnsanlık ve hepimizin an itibariyle küresel çetenin taşeronlarına karşı büyük bir savaş verecek projesi, donanımı, imkan ve kabiliyeti ise hiç yok ve böyle bir fikir henüz ortada yok!
90’lı yıllardan sonra dünyadaki sağ ve sol çeşitliliği (devleti ve meclisi) ortadan kaldıranın kim ve ne olduğunu bilmeden bu dünyada yaşama şansınız hiç yoktur!
Karşısına neo-liberalizmi (küresel çeteyi, vahşi ve yağmacı kapitalizmi) almayan partilerin yaşama şansları hiç yok!
Siyasi boşluğu doldurabilmek için siyasi boşluğu yaratan gücün kim ve ne olduğunu bimeden yola çıkamazsınız!
Siyasi boşluğu yaratan küresel çetenin son otuz yılda sizleri nelerle oyalayıp (etnik, dini, laiklik, vb.) siyasi enerjinizi elinizden nasıl aldığını bilmeden yola çıkamazsınız!
Geçmişteki yanlış, hata, aldanma ve kullanılma ve oyuna kumpasa nasıl getirildiğini içinde bulunduğunuz yapıları-kavramları sorgulamadan yol alamazsınız!
Geçmiş dönemin beyninizi yıkayıp ağzınıza verdiği faşist, ırkçı, vesayetçi, anti-semitizm, kadın düşmanlığı, içe dönük, komplocu, dünyaya kapalı, aşırı sağcı, aşırı solcu, vb. gibi, suçlamalarını sorgulamadan yol alamazsınız!
İnsanlık zokayı fena yutmuştur! Çalınan sadece servetler değil beyniniz de işgal edildi!
Zokayı çıkartabilmek için bu zokayı hangi kumpas ve komplo ve algı ve manipüle tekniklerini kullanıp bizlere yutturduğunu anlamak zorundayız!
Hülasa, devlet müdahalesi ve geniş kitlelerin kazanımlarını yeniden siyasete taşımak yani halkın ve bireyin haklarını istiyorsak, nişangahımız bellidir!
Bağımsızlığımız ve anti-emperyalizm ve halkın refahı ve eşitsizliklerin giderilmesi ve fırsat eşitliğinin yeniden tesisi için Cumhuriyet kazanımlarını önümüze koyuyorsak ilk yapacağımız iş, haklarımızı ve insanlığımızı ve ahlakımızı ve siyasetimizi elimizden alanlara karşı mevzilenmek!
Başka bir yol kalmadığını göremeyecek kadar körleştirilmiş bir siyaset içinde yaşıyoruz!
Milli kamu teşebbüsleri (Etibank gibi, kooperatifler gibi) elimizden nasıl çıktı, yaylalar sahiller ve ormanlar ve madenler ve hazinelerimiz küresel çetenin taşeronlarının eline nasıl geçti, sorusunu sormadan, siyaseten insanlığın ve ülkemizin bir yol açıp nefes alması mümkün değildir!
Geçmiş alışıldık sloganlar ve siyasi etiketler popülist ve hamasi nutuklarla varlığını sürdürdükçe siyasetteki boşluk daha da derinleşecek ve çaresizlik bulaşıcılığıyla milli iradeyi daha da pasifleştirecek ve ülke ve insanlık değerleri sahipsiz kalacaktır!
An itibariyle ülkemiz siyasetindeki partilerin küresel çeteye ve taşeronlarına ve sıcak paraya ve onun dış politikası ve açılım dayatmalarına ve onun şirketleri sonsuz büyütülürken halkı rehin ve köle yapan siyasetine KÖKÜNDEN karşı çıkacak milli bir proje ve parti yoktur!
Uyan millet, uyan, demekle de eski siyasi alışkanlıkları ve kirletilmiş beyinleri uyandıramazsınız!
Düşman tarafından nasıl işgal edildiğimizi bilemeyecek kadar kafası karıştırılmış bir dünyada yaşıyoruz!
Çünkü geçtiğimiz otuz yıl sadece sağ sol siyasi partileri ortadan kaldırmadı bu siyasi gelenek ve kültür ve kavram setleriyle oluşmuş beyinleri de çürüttü?
Nasıl, sahte karşıtlıklar sanal düşmanlıklar (etnik, mezhebi, vb.) inşa ederek!
An itibariyle Atatürk ve din karşıtlığı vb. çatışma alanları üzerinden yıkanmış beyinler küresel imparatorluğun gönüllü hizmetkarları olduklarının hiç farkında değiller! Bu bizi çöküntüye sürükleyen siyasi bir depresyon halidir, mutsuzluğumuz işte bu kısır döngüdür ve çıkış bulamayışımız büyük ve kahredici yok edici düşmanı tanımamakta inat edişimizdir!
Tarih sahnesinde var olabilmek için bir milli projemiz şarttır ve bu milli projenin inşası onlarca yıl sürecektir ve inşa sürecinde insanları milli projenin en temel kavramlarını halka ve geniş kitlelere benimsetmek yani doktrinel olarak anlatması yine onlarca yıl sürecektir!
Yoksa, gerisi, boşuna dönen kasnak, siyasi partiler boşuna dönen kasnak, iç politika dış politika, boşuna ve aleyhimize dönen kasnak!
Partilerimiz, devleti, milli iradeyi, meclisi, cumhuriyeti, tanımıyorlar ve küresel çeteye karşı topyekün bir milli seferberliğin farkında hiç değiller!
Daha fecisi, topraklarının ve halkının gücüne hiç itimatları-inançları hiç kalmamış çünkü küresel çete beyinlerini yıkamış!
Medyasıyla üniversitesiyle şarlatanlarıyla siyasileriyle kırk uzun yıkamış!
Kendimizi ve düşmanımızı tanıyamaz hale getirildik!
Ve insanları-halkı harekete geçirmek için topraklarımız elimizden gidiyor çığlıklarıyla ve tarihimiz kültürümüz ahlakımız devletimiz geleneklerimiz ve insanlığımız elimizden gidiyor diyen bir vatanseverlikle çoktan yola koyulmalıyız!
Siyaseti yeniden tanımlayabilmek için önce milli imkanlarımızı ve milli enerjimizi ve milli projelerimizi ve milli tepki gücümüzü ve geçmişte adları sanları kim olursa olsun küresel çetenin karşısında aynı cephede yan yana gelebilecek yepyeni varoluşsal bir siyaset şarttır!
Küresel çetenin karşısında konumlanmayan her siyaset hangi lafları sloganları üfürürse üfürsün yağmacı kapitalizmin kölesidir uşağıdır kuklasıdır ve kullanışlı iş birlikçi elemanıdır, tıpkı bugünkü siyasetimizin acı ve gerçek fotoğrafı gibi!
Drakula Dünya’ya hükümdar mı oldu?
Özetin özeti olmuş hemfikiriz yutturulan kavramları terkedip artık mücadele zamanı tebrikler