Avatar
Nihat Genç
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Manşet
  4. Yeni soyluların sonu yaklaşıyor

Yeni soyluların sonu yaklaşıyor

featured

Nihat Genç yazdı…

Amerika’nın ‘elit’ üniversitelerinde anti-siyonist eylemler kapitalizmin tarihi açısından çok derin kırılmalar ve anlamlar taşıyor!

Çünkü bu elit üniversiteler kapitalizmin savaş makinesine kalifiye eleman yetiştirmek ve çok uluslu şirket hegemonyasının sürekliliği için kurulmuştu!

Bu elit üniversiteler no-liberalizmin bedenidir!

Şimdi bu üniversitelere virüs girdi ve ama bir şeylerin kısa sürede değişmesi kurumsal olarak mümkün değildir!

(Pierre Bourdieu imzalı kitap ‘Devlet Soyluları-büyük okullar ve zümre ruhu’  (460 sayfa) raflarda!)

Elit üniversiteler feodal dönemle kapandığı sanılan yeni soylular yetiştirmek için kurulmuştu!

Kamu yararını değil şirketleri önceleyen elit kurumlar!

Havalı diplomaları, statüleri, liyakatları, kalifeyeyi, derecelendirip belirleyen ve ele geçiren üniversiteler!

Havalı pahalı okulların diplomaları imtiyazlı yeni asilzadeler yetiştirmek için!

İmparatorluğa dönüşmüş büyük şirketleri artık feodal dönemdeki gibi tek bir ailenin kan bağıyla yönetmek mümkün değil, feodal düzeni devam ettirmek için aileye dışardan yeni soylular üretip konforu paylaştırıp hegemonyayı sürekli kılmak için!

Kısaca, çok uluslu şirketlerin hegemonyasını ellerinde tutan ailelere yeni soylular yetiştirmek için, bir nevi feodalizmin yeni versiyonu, ayrıcalıklı statülerle kendilerine bağımlı eleman yetiştirmek!

‘Hegemonyanın ganimetlerine yeni ortaklar!!

‘Egemen sınıfın kurumsal sürekliliği sağlamak!!

Amerika İngiltere Fransa’da vs. hepsinde yüksek finans kurumları ve dünyayı yöneten büyük şirketler önce bu ‘itibarlı’(?) diplomalara göz diktiler!

Devlet Soyluları kitabının iddiası da budur bu elit üniversiteler zihinsel yapıyı inşa için ve tahakkümünü kalıcı kılmak için kurulmuştur!

‘Diplomalarıyla bir nevi yeni aristokratlar yeni asilzadeler yetiştirirler!

‘Şirket imtiyazlarını meşru ve kalıcı kılmak için!

‘Toplumsal beyini inşa ederler!!

‘Diploma temelli soylular sınıfı!’

‘Ayrıcalıklı bir kast!

‘Şirket tahakkümünü meşrulaştırma işlevi görürler!’

Elit üniversiteler: şirket boyunduruğuna uysalca boyun eğdiren kabullenme çerçevesi!

Toplumsal gerçekliği inşa ederler!

Şirketlerin bakış açısını topluma kabul ettirirler!

Şirketlere boyun eğmiş gönüllü kulluk üretirler!

Toplumsal zihin disiplin altına alınır!

Bankaların maden şirketlerinin finans kurumlarına yerleştirirler ve siyasi iktidara baskı kurarlar ve siyaseti medyayı akademiyi kontrol altına alırlar!

Özgürleştirici okullar kurduklarını ve üstün yetenekli deha yetiştirdiklerini iddia ederler ve Cumhuriyet’in herkesi eşitleyici devlet okullarını aşağılarlar!

Yani akademik ünvanlarıyla sınavlarıyla diplomalarıyla ödülleriyle emirlerine amade yeni bir sosyal sınıf inşa etmişlerdir!

Diplomalı bu sosyal sınıf an itibariyle dünyaya, konuştuğunuz kavramlara ve siyasete ve partilere ve üniversitelerinize ve cebinize hakimdir!

Kendi kendinize sorun, mesela bu ülkede sağı solu ilericisi gericisi neden kamu politikalarını aşağılıyor?

Neden milli kamu teşebbüsleriyle dalga geçip hepsinin satılmasını istiyor?

Neden merkezdeki iki büyük parti de ekonomik krizden çıkış için ‘sıcak para’dan başka bir şey düşünemiyor!

Şöyle sorun, bu ülkenin elitleri neden kendi topraklarına ve halkına ve kendi kaynaklarına güvenmiyor!

Neden milli seferberlik içinde planlı ekonomiye inanmıyor!

Ve ‘biz üretebiliriz’ diyenlerle yüz yıldır ‘kaynak yok, nasıl üreteceksin’ diye dalga geçiyor!

Sanki dünyada tek kaynak IMF, Dünya Bankası ve finans kurumları ve çok uluslu şirketler varmış gibi! Başka bir Tanrı yokmuş gibi!

Başka kaynak yok mu?

IMF, Dünya bankası ve finans kurumlarını ve sömürgeci şirketleri dünyanın tek kaynağı haline işte bu elit üniversiteler getirdi!

Sömürgeci şirketlere verilen bilirkişi raporlarına bakın, bu elit üniversitelerin hocaları! Sömürgeci şirketleri haklı çıkartmak için hakikati ve bilimi nasıl eğip büktüklerine bakın!

Önceliği milli ve halk ve esnaf ve kooperatifler, üretim, vs. olan değil önceliğin şirketler olduğu artık toplumsal beyine kazınmış!

Halkın kamunun yararı dediğiniz zaman marjinal etiketi yapıştırırlar, faşist ırkçı olursunuz, insanlığa ve özgürlüklere ve hatta demokrasiye düşman ilan edilirsiniz!

Çok uluslu şirketler ya üniversiteleri kendileri kurarlar ya da üniversitelerin elit öğrencilerini birbirleriyle yarışırcasına yüksek maaşlarla satın alırlar!

Ancak, çok uluslu şirketler dünyayı savaşlara sokmaktan yorulmadı, madenlerini yedi tüketti ve nobel almış iktisatçılar bile son on yıldır çok uluslu şirketlerin dünyanın sonunu getirdiği ve artık devlet müdahalesinin ve kamu politikalarının şart olduğunu haykırıyor, soru şu, bu çığlıkları neden kimse duymuyor!

Çünkü kamu politikalarını planlı ekonomiyi duyacak kurumumuz, yetişmiş insanımız, siyasetçimiz, teknokratımız yok!

Şirketler ekonominin mabedi haline getirildi!

Kendilerini şirinleştirmek-meşrulaştırmak için kız voleybol takımlarından sanattan futbola bütün popüler alanları dahi ele geçirdiler!

Maden yasası daha dün meclisten geçti, dur diyen, ne oluyor diyebilen, dahi yok! Dağlar ormanlar yaylalar sahiller 360 bin ruhsat emirlerine verildi!

Soygun, talan, yağma, havayı suyu doğayı tahribat, daha nereye kadar?

Hatırlayın, 70’li yıllarda maden fakültelerinde yabancı bir maden şirketinde çalışmak vatan hainliğine eş tutulurdu, şimdi, yabancı maden şirketinde çalışmak ayrıcalık, statü, imtiyaz olarak görülüyor!

Hatırlayın, 70’li yıllarda bir daktilo kağıdı israfı bile vatan hainliğine eş tutulurdu, şimdi, üniversite gençliği 100 bin dolarlık saat takanların siyasi yorumlarını hayranlıkla takip ediyor!

Hatırlayın, 70’li yıllarda yabancı içki, sigara, ayakkabı, pantol, marka, giyenleri aşağılayan bir kültür vardı, şimdi, yabancı marka giymeyenler aşağılanıyor ve ülkede her gün yirmi milyona yakın insan ya dolar ya borsa oyunlarına girip çıkıyor!

Hatırlayın, 70’li yıllarda tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeten bir ülkemiz var diye iftihar edilirdi, şimdi, on binlerce köy boşaltılmış ve tarım ve hayvan ithaline üzülen kahreden yazıp çizen tek kişi hiç yok!

Hatırlayın, siyasiler ekrana çıktığında ‘kamu yararı’ derlerdi, şimdi, ekranlarınız holdingleriniz, alışveriş mağazalarınız holdinglerin, sütünüz peyniriniz holdinglerin! Aklınıza gelen bütün varlıklar yaylalar ormanlar ihaleler borsalar çarşılar, şirketlerin!

Hatırlayın eskiden siyasiler ‘Allah korkusu’ derdi, şimdi hepsi lüks araçlarına gömülmüş sadece şirketlerden korkuyorlar!

Ve akademiyi ve medyayı ve piyasayı ele geçirmiş bu holdingler, elli uzun yıldır sizleri, laik, şeriat, Suriye savaşı, etnik, mezhep, PKK, Şeyh Sait, ve FETÖ’yle savaştırıyor! Ülke topraklarını masaya yatırıp size açılım tartıştırıyor!

Ekonomik krizler katlandıkça katlanıyor, ülke toprakları satılıyor, on milyonlarca mülteci gelmiş ve açlık yokluk hiç gündemden düşmüyor ama onlar İslamcılık adına FETÖ adına anayasayı değiştiriyor PKK’yı yine önünüze sürüyor!

Milli müfredatla anayasayı değiştirmekle gündemi belirliyor ve yolsuzluklar haksız servetler halkın açlığı ihaleler bir türlü gündem neden olamıyor!

Çünkü medya ve ekonomiyi onlar kontrol ediyor!

Hiç kimsenin aklına boşalmış on binlerce köyü hayata ve tarıma açalım gelmiyor ama bu on bin köyün maden ruhsatlarının acilen sömürgeci şirketler verilmesinden kimse rahatsız olmuyor!

Milli heyecan, nerede?

Allah korkusu, nerede?

Ülke ve insanlık sevgisi, nerede?

Çok boş kalırsanız holdingler sizleri feminizm eşcinsellik ve hayvan hakları üzerinden size özgürce tartışma ortamları bağışlar, ama, yaylaları evleri elinden alınan köylülerden hiç bahsetmez!

Diplomayı ve maaşı bulan, artık halk, kamu yararı, Allah korkusu değil, şirketinin çıkarı için, yalan söyler, patronunun köpeği olur, ‘millet’ aklına hiç gelmez! Bizim Kuzey Irak’ta Suriye’de ne işimiz var demez, çünkü orada petrol ve maden ortaklıkları çıkarları var!

Oysa Cumhuriyet’i kuran kadronun adı: mekteplilerdi!

O yıllarda mektepli insanlar milleti ve memleketi için kendini feda ederdi, şimdi, yüz yıl sonra, ‘mektepliler’ sadece şirket çıkarlarının kölesi oluverdiler, nasıl oldular, işte bu ‘zihinsel’ dönüşümü planlayan kimlerdir!

O yıllarda vatansever olmak hayatın anlamı inancın imanın en güzeliydi, şimdi, bir statü edinmek, bir diploma ve bir ödül almak, doyuruyor ve tatmin ediyor, üniversite hocalarını!

Mesela ODTÜ’ye giden bir öğrenci her sabah Eskişehir Yolu üzerinde yüz tane gökdelen görür, ve sahipleri kimdir bilir!

Aynı öğrenci, ODTÜ etrafındaki dağları tarlaları ‘kupon’ arazi olarak görür! Ve aynı öğrenci, ODTÜ’nün iki tepe arkasında bir tavuğu bir sığırı bile olmayan köyleri hiç merak etmez!

Bu tarafta şehrin göbeğinde yabancı şirketlerin ve işbirlikçilerinin alış veriş merkezleri, otelleri, gök delenleri, ama arka tarafta soyulmuş terkedilmiş boşaltılmış sadece konut arazisi değeri üzerinden yağmalanan köyler!

Sadece bu zıtlığı sormak ODTÜ’lü öğrenciyi derin uykusundan uyandıracaktır!

Ama onun gözü, statü, maaş, ödül mekanizmasının sahipleri gökdelenlerin patronlarında, kapağı bir holdinge atmak ve ülke yağmalanırken yan gelip yatmak!

Sosyal ağlara bakıyorum, zihinleri kuşatılmış bu çocukların çoğunluğu boş beleş konuşan on bin-yirmi bin dolar maaş alan kanaat önderlerine hayranlar, çünkü maaş en büyük statü!

Türkiye’nin bu zihinsel kuşatmadan kurtulma umudu çok zordur!

Sınavlar, kavramlar, fizik matematik, uyuşturucunun dozu çok yüksektir ve yepyeni idealist kendine yeten kanaatkar bir dünya kurmak harbiden çok zordur!

Size memleketi anlatacak sizi vatansever milli duygularla tanıştıracak sizi sömürgeci şirketlere karşı donanımlayacak bir medya bir üniversite bir parti yoktur!

Halkın ve kamunun yararına kimsenin adamı kölesi olmadan ömrünüzü adayacak sığınılacak bir liman bir üniversite bulmanız zordur!

Bu yüzden karınca kaderince kendi kendinizi yetiştirmek zorundasınız!

Ve diplomasız ödülsüz kendini yetiştirenlerin piyasa değeri olmadığı için cazibesi hiç yoktur!

Olsun!

Farkında olun yeter!

Amerikan üniversitelerinde anti-siyonist eylemlere katılan öğrenciler de sizin gibi o büyük zihinsel kuşatmadan çıkamaz, çünkü iş bulamazlar!

Ama insanlığa bir kapı aradılar!

Müesses nizamın-hegemonyanın savaş makinesine meydan okudular!

Amerika’da öğrenci eylemleri haftalardır dünya manşetlerinde! Üşenmedim irili ufaklı bütün internet sitelerine girip kendine liberal diyenler ne diyor diye tek tek okudum!

Öğrenci eylemlerini konu edinen tek bir yazı tek bir liberal göremedim!

Çünkü sahtekarca pazarladıkları özgürlük, demokrasi, ifade özgürlüğü, gibi kavramların yani bu üniversitelerde evrensel değerler olarak tapındıkları kavramların hepsi çöktü!

Kuşkunuz olmasın, kamu yararına, Allah Korkusu’na, köylerimize, yoksul halkımıza, kendi dertlerimize, üretimimize, planlı ekonomiye, fedakarlığa, vatanseverliğe ve herkesi eşitleyen ve imtiyazları kaldıran Cumhuriyet’e giden bir yolu insanlık bulacaktır!

Haberiniz olsun, satılmışları ve işbirlikçileri ‘özgür başarılı demokrat bireyler’ olarak takdis edip diploma ve ödül ve maaş veren, bu düzen, kökünden tartışılmaya ve çözülmeye başlamıştır!

Biz, Cumhuriyetçi vatanseverler, bu sömürgeci şirketler ve işbirlikçilerinin kendilerini ülkenin sahibi ve insanlığın efendileri ilan edip Türk milletini aşağılamalarına ve Anadolu topraklarını yağmalaması karşısına milli bir duvar milli bir direniş için yola çıktık!

 

 

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

6 Yorum

  1. Tek başına bu yazı bile, emperyalizmin ne kadar derinlere sızdığı ve her şeyi yönettiğini anlamak için yeterli. Teşekkürler, Nihat Genç…

  2. Teşekkürler Nihat Bey. Müthiş tespitler. Kaleminize yüreğinize sağlık. Ben bir öğretmenim. İnsanlık adına göle maya çalmaya devam.. Bir gün tutacak. Gölün rengi umut verici.. Sağlıcakla kalın

  3. 7 Mayıs 2024, 00:36

    Allahına gurban Nihat Genç!

  4. 6 Mayıs 2024, 17:17

    Sadece namuslu bir aydın bu gerçekleri yazabilir. Teşekkürler Nihat

  5. Vatanseverlerin yolu açık olsun.Dualarımız sizinle….

    • 7 Mayıs 2024, 12:59

      Bir tanıdığımın bir tek kızı vardı. İlkokuldan beri ek dersler, özel dersler aldı. İyi bir liseyi kazandı, sevindik. ODTÜ Endüstri Mühendisliği’ni kazandı, bitirdi, sevindik. Bir gün babası geldi, “kızım PM (Procter & Gamble)’de işi girdi” dedi, sevinçle. Durdum, düşündüm, sevinemedim, üzüldüm. Bunca yatırım, bunca emek çok uluslu bir şirkette bir eleman olmak için miydi? Bu yazı bana o zaman yaşadığım duyguları hatırlattı. Teşekkürler..

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!