Avatar
Semih Dikkatli

Sinemanın psikoterapi eğitiminde kullanılması

Semih Dikkatli yazdı

featured

SİNEMA, TV DİZİLERİ VE PSİKOTERAPİ ÖYKÜLERİ-3*

 

Seminerlerde ve uygun olduğunda süpervizyonda, öğrenci terapistleri / asistanları hayatlarının farklı aşamalarında kendileri için kişisel olarak önemli olan filmlerin perspektifinden kendi gelişimlerini düşünmeye davet ediyorum. Çocukluk, ergenlik ve gençlik dönemlerinde hayatlarında biçimlendirici bir rol oynayan film karakterlerinin hatıralarını hatırlayarak ve paylaşarak öğrenebileceklerini onlara modellemek için onlara “sinemaya gitme” geçmişimi anlatıyorum. Kısaltılmış hali şöyledir:

Çocukluğumdan beri elimden geldiğince sık sinemaya gidiyorum. 1976 yılında henüz 8 yaşımdayken ve daha evlere doğru düzgün televizyonlar bile girmemişken, Bayrak Garnizonu’nunda evimizden sinema salonuna yürürdüm. İçimdeki heyecanı anlatmam halen mümkün değil bence…

O garnizon ve o sinema salonu hayatımın en güzel ve en güvenli yeriydi. Hemen karşısındaki spor salonuyla ikisi sığınaklarımdı. Sinema salonunun karanlığı ve anonimliği, kaygılı bedenimi cezalandırılmadan ya da aşağılanmadan sinema perdesine gömülerek yatıştırabileceğim en önemli yeri sağlamıştı. Geniş ekranın önünde, tehditkâr olmayan karanlıkta, yumuşak ve destekleyici koltuklarda otururken hissettiğim rahatlık, sevdiğim filmlere duyusal bir şekilde ilgi göstermemi kolaylaştırmıştı. O güvenli ortamda film izlemek beni, gözlerime ve kulaklarıma yansıtılan insanlar, yerler ve şeyler tarafından duygusal ve estetik olarak hareket etmeye yöneltiyordu.

Yirmi beş kuruş karşılığında, bazen aynı filme iki kere girerdim ve dışımda var olan dünyaya şaşırmış bir çocuk olarak birkaç saat, kendini unutmanın mutluluğunu yaşardım. Tıpkı rüya görmek gibi, film izlemek de beni günlük yaşamın pratik gerçekleriyle baş etmek için gerekli olan araçsal bilme biçimlerinden kurtarırdı. Hissettiğim güvenlik, beyaz perdedeki kahramanların ve kötü adamların hayat görüntülerinden elli kat daha büyük olan dikkatimi tam anlamıyla verebilmek için kendimden dışarı çıkmamı sağlardı. Benimki değil, onların hikâyeleri ve meşguliyetleri ilgi alanımı daha çok doldururdu.

Bir filme derinlemesine daldığımda, sahte bir gerçekliği izlediğimi geçici olarak unutmanın eşsiz deneyimlerini yaşadım hep. Cüneyt Arkın filmlerinin çıkışında arkadaşlarla beraber yapmaya çalıştığımız karate hareketleri film bitiminde bile gerçekliğe dönmemizde ne kadar zorlandığımızı gösteriyordu herhalde…

Müjde Ar’ın tecavüze uğradığı sahnelerin, Otobüs filminde Alamanyaya giden Türk’lerin acısının ama bir taraftan da Alman kadınlarının çıplak bedeninin benim aklımda hala yerinin olduğunu söylemeliyim. Çıplak kadınlar karşısında utanılacak duruma düşen Türk işçilerinin yaşadığı kaygı ve utancın izleri de hala üzerimdedir. O kadınlarla birlikte bir parti kalabalığının o insanların, açlığına, şaşkınlığına, çaresizliğine gülüşünü hala unutamam. Diğer bir deyişle, çocuklukta, bir rüyada olduğu gibi, bu filmleri bağımsız bir gözlemci olarak değil, aksiyonun bir katılımcısı olarak deneyimlediğimi hatırlıyorum.

Gençliğimin filmleri bana işlevsiz korkularımdan ve kaygılarımdan –değersizlik hislerimden- geçici bir rahatlama yaşamaktan çok daha fazlasını sağladı. En eski rol modellerimden bazıları ise, Tarık Akan, Yılmaz Güney, Aytaç Arman gibi devrim üzerine korkusuzca film yapan sanatçılardı. 12 Eylül’ün yıkıp döktüğü sol siyasetin ama en önemlisi sanatın geride kalan temsilcilerine hayrandım. “Uçurtmayı Vurmasınlar” filminde Nur Sürer’e aşık olmuştum.

Tarkowski, Kieslowski, Kustarica, İmamura gibi yönetmenleri takip eder, onlarla ilgili sabahlara kadar süren “Beyaz Geceler” gösterimlerinde gerçek hayatı tüm unsurlarıyla unuturdum. Avrupa filmlerinin sürekli akışının gelişini hevesle beklerdim. Yönetmenler Bergman, Bresson, Fellini, Godard, Rosselini ve Truffaut entelektüel kahramanlarımızdı. Bize “kutsal metinlerimizi” sağlamışlardı. Karmaşık ve anlaşılması zor filmlerinin anlamları hakkında entelektüel olarak tartışmayı severdik.

80’lerden sonraki çalkantılı dönemde, arkadaşlarım ve ben sıradışı Amerikan film yönetmenlerinden izlemeniz gereken bir sonraki filmi merakla beklerdik. Hollywood film endüstrisinin sınırları içinde, John Cassavetes, Francis Ford Coppola, Stanley Kubrick, Allan Pakula ve Martin Scorsese gibi yönetmenler, Amerikan olmayanlar kadar kişisel, gerçekçi ve zekice gerçekleştirilen filmler ürettiler.

O sırada TV’de, Flamingo Yolu’nda fakirlerin mahallesi olan Küba Mahallesi ile özdeşleşir, Küçük Ev’in konuğu olmayı çok isterdim. Köleler dizisinde ırkçılığın iğrençliğini kemiklerime kadar hissetmiş, beyaz derimden utanmıştım.

O günlerden hafızamda kalanlardan yola çıkarak, filmlerde tasvir edilen hayali karakterlere, eylemleri tanımlanabilen ve açıklanabilen gerçek insanlar gibi davranmanın, gözlemsel ve taklit öğrenmeyi kolaylaştıran süreçlerden biri olabileceğini düşünme eğiliminde biriyim.

Oldukça etkilenebilir bir ergen olarak, Grease filminde Olivia Newton John’a da aşık olduğumu, onun için de şiirler yazdığımı itiraf etmeliyim. Gençliğimde ilk kez bir kadının elini Bayrak Sineması’nda tuttum. Bizim neslimizde gençlerin, mahremiyetimizi sağlayan başka bir yerimiz olmadığı için “sevişmek” için sinemaya gittiğini hatırlıyorum şimdi…

Bazı filmleri yıllar sonra tekrar izlediğimde bazı fikirlerimin değiştiğini fark ettim. Kendi sinema tarihimle ilgili anlatımımı, bende oluşan bu fikir değişikliğini iki nedene dayandırarak sonlandırıyorum: Birincisi, öğrencilerime, kendimden farklı olarak, farklı sinema tasvirlerinin çok daha fazla “gerçekçi” görüntüsünü gördükleri gerçeğinin gelişimsel sonuçlarını görmelerini tavsiye ediyorum. İkinci olarak da, onların kendilerine şunları sormalarını istiyorum: Psikoterapide neler olduğunu anlatan ilk izlediğim film hangisiydi? Bu filmi gördüğümde kaç yaşındaydım? Hastanın karakteri nasıl tasvir edilmişti? Terapist nasıl ele alınmıştı? Ne tür bir terapi uygulamıştı ve bunu hangi bağlamda (ofis, hastane) gerçekleştirmişti? Hasta ve terapist rollerini hangi aktörler ve aktrisler oynamıştı? Tüm bu soruların cevaplarının onların gelişimine sağlayacağı katkıdan emin olarak, onlar için çok daha etkili olan bir yolu daha tavsiye ediyorum. Psikoterapi hakkındaki belgeselleri izlemek…

Belgesel filmler gerçeği diğer herhangi bir medyadan daha gerçekçi olarak temsil ettikleri için, açık bir şekilde öğretim amaçlı kullanılabilirler. Dijital teknoloji sayesinde günümüzün öğrenci terapistleri, Aaron T. Beck, Milton Erikson, Otto Kernberg, Marsha Linehan, Martin Seligman, Virginia Satir ve Irvin Yalom gibi oldukça etkili terapistleri geniş bir şekilde ele alan videoları izleyebilirler.

KAYNAKLAR

1-  Cape GS. Bağımlılık, damgalama ve filmler. Açta Psychiatr Scand 2003: 107: 163-169. ª Blackwell Munksgaard 2003.

2- Geller Jesse D.  Introduction: Psychotherapy through the lens of cinema. J Clin Psychol. 2020;1–15.

3- Baudry JL.  Dis-pozitif:metapsychologica ~ observa izlenim gerçeklik ları.Psyche (Stuttgart) 1994 48: 1047-1074.

4-  Tudor A. The role of stereotypes. In: Cook J, Lewington M, eds. Images in alcoholism. London: British Film Institute, 1979: 22–36.

5- Byrne P. Psychiatry and the media. Advances in Psychiatric Treatment (2003), vol. 9, 135–143.

6-  Gartrell N, Herman J, Olarte S, Feldstein M, Localio R. Psychiatrist–patient sexual contact: results of a national survey. I. Prevalence. Am J Psychiatry 1986;143:1126–31.

7- Akamatsu TJ. Intimate relationships with former clients: national survey of attitudes and behavior among practitioners. Prof Psychol: Res Pract 1988;19:454–458.

8- Bernsen A, Tabachnick BG, Pope KS. National survey of social workers sexual attraction to their clients: results, implications, and comparison to psychologists. Ethics Behav 1994;4:369–388.

9- K. Fountoulakis, K. Kogiopoulos,  I. Nimatoudis, A. lacovides,  T. Nikolaou, Ch. lerodiakonou  The concept of mental disorder in Greek cinema. Acta Psychiatr Scand 1998: 98: 336-340.

 

*Bu yazı dizisi Bilim ve Ütopya Dergisi’nde yayınlanmış bir makalemden alıntılanmıştır.

Sinemanın psikoterapi eğitiminde kullanılması

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!