Avatar
Ahmet Müfit

The Economist’in kapağı, TÜSİAD’ın mesajları!

featured

Ahmet Müfit yazdı…

Her yeni yıl öncesi yaptığı kapak tasarımları ve bu tasarımın ortaya çıkmasına neden olan gelecek varsayımları/yönlendirmeleriyle, neoliberal küreselleşmeci dünya düzeni savunucularının, söylem ve eylemlerine savunanların niteliğine/amacına bağlı olarak “yön veren” batılı yayın organlarının en etkinlerinden biri olan The Economist Dergisinin, Kasım 2023 sayısının, dünyada ve ülkemizde çok yankı uyandıran kapağı ve bu kapakla uyumlu içeriği, derginin, yukarıda aktardığım bu “misyonu” ile son derece uyumlu.

The world ahead 2024” üst başlığıyla yayınlanan The Economist’in Kasım 2023 sayısında yer alan, “Liberal demokrasiyi korumak isteyenler için 2024 stresli geçecek” başlıklı yazıya göre, bu yıl ABD dahil, 70 ülkede yapılacak ve yaklaşık 2 milyar kişinin sandık başına gideceği seçimlerin, liberal demokrasinin geleceğini belirlemesi söz konusu olacak. (4) Söz konusu yazıyı yazan kişi, derginin Genel Yayın Yönetmeni, küresel sermaye ve onların güdümündeki siyasilerin buluşma yeri, sermaye ve sermaye yanlısı politikacılara önümüzdeki dönem yapacakları şeyler (ev ödevleri) konusunda gerekli yönlendirmelerin yapıldığı yıllık Davos toplantılarının da müdavimi ve önde gelen konuşmacılarından Zanny Minton Beddoes.

Yazısının devamında, söz konusu seçim sonuçlarının, beklenenin ya da kendilerince istenilenin aksine, liberal demokrasiyi savunanlar için zafer olmayacağı, tam tersine “demokrasi karşıtı, otoriter radikal partilerin” güçleneceği bir süreçten geçileceğini ifade eden ancak bu tercihin/bu değişimin nedenleri konusunu es geçen Beddoes’e göre, 2024 yılında gerçekleşecek en önemli seçim, “Liberal Demokrasinin geleceğini de belirleyecek olduğunu düşündüğü ABD seçimleri.

Donald Trump’ın adaylığı Amerikan demokrasisine zarar veriyor” diyen, Cumhuriyetçi Parti’nin yeniden Trump’ı aday göstermesinin, Amerika’nın “demokratik bir yol gösterici rolünü” tartışılır hale getireceğini söyleyen Beddoes’in en büyük korkusu, kendisinin “liberal demokrasi” olarak tanımladığı neoliberal küreselleşmeci dünya düzeninin, küresel ölçekte en büyük kaybedenlerinden olan biri olan Amerikan halkının, bir kez daha Trump’ı başkan olarak seçmesi. Dergide yer alan bir diğer yazının başlığının; “Donald Trump 2024’te dünya için en büyük tehlikeyi oluşturuyor” olduğunu da ilave edip devam edelim.

The Economist dergisinin, “demokrasi” ya da “Amerika’nın “demokratik bir yol gösterici rolü” derken kastettiği şeyin, sermaye piyasalarında yoktan var edilen paraları, bizim gibi ülkelere borç olarak verme karşılığı siyaset kurumunu esir alarak ulus devletleri kendilerini yok etmeye zorladıkları, gelir adaletsizliğini küreselleştirip, “küresel şirketlerin” özel hayatımıza dair veriler dahil her şeye sahip olmasının yolunu açtıkları, ulus devletleri, küresel sermayenin edilgen köleleri haline getirmeye çalıştıkları, ABD hakimiyetinde dünya düzeni projesi olduğunu ise sanırım tekrarlamaya gerek yok.

Yaptıkları ya da yapmaya çalıştıkları şey, sermayenin küresel çapta merkezileşmesine neden olurken, zengin ya da fakir ülke vatandaşı ayrımı yapmaksızın geniş toplum kesimlerini, para verip aldıkları telefonların, arabaların işletilmesini dahi yapamayacak kadar aciz, edilgen asalaklar durumuna düşüren neoliberal, küreselleşmeci dünya düzeni projesini, son 40 küsur yılda yaptıkları/yapmayı başardıkları gibi, bir demokrasi, insan hakları ütopyası olarak yutturmaya devam edebilmek.

Ancak bunu başarmak, sıradan insanları bu konuda ikna etmeye (kandırmaya) devam edebilmek, bu yaşananlardan sonra çok da kolay değil ve her geçen gün daha da zorlaşıyor. Ukrayna Rusya savaşı sonrası batı kamuoyunda uygulanan yoğun sansür/baskı sonrası, Filistin’de yaşanan insanlık dramı karşısında yaşanan suskunluk, baskılanan tepkiler, Bedoes ve benzerleri gibi, günümüzün demokrasi havarilerinin, kendi söyledikleri dışında her şeyi radikal ve yasadışı ilan ederek boğmaya çalışan baskıcı yüzlerini ortaya koyuyor. İş öyle bir noktaya gelmiş durumda ki, sözde demokrasi beşiği ABD’nin, sermayenin oyuncağı haline gelmiş, en “gözde üniversitelerinde”, sivil insanlara yönelik katliamı görmezden gelen İsrail yanlısı savaşçı dile karşı çıkan rektörlere yönelik olarak gerçekleştirilen, Trump yanlıları tarafından da kışkırtılan cadı avları kimse tarafından yadırganmıyor.

Neoliberal Küreselleşmeci Dünya Düzeni yanlıları açısından kavga, tam da Beddoes’in dediği noktaya yani her ne pahasına olursa olsun kazanılması gereken bir var olma ya da yok olma noktasına evrilmiş durumda. Slovenya’da ya da Ukrayna’da, İsrail, Filistin savaşında ve tabii ki genel olarak Batı kamuoyunda, kaybettikleri itibarı geri kazanabilmenin yolu olarak Biden veya bir benzeri küreselleşme şahinini yeniden ABD’nin başına getirmenin tek çıkışları olduğunun farkındalar. Farkında oldukları diğer şey, Filistin, İsrail çatışmasının, ya da İsrail’in, Filistin’de yaptıklarının Trump’a yaradığı dolayısıyla Trump’ın engellenmesi için ne gerekirse yapılması gerektiği. Beddoes ve benzerlerinin Trump karşıtlığının, Trump’ı otomatik olarak “iyi” yapmadığını ise sanırım söylemeye gerek yok.

Sonuç olarak, neoliberal küreselleşmeci dünya düzeni peşinde koşanlar, bu fikrin yılmaz savunucusu kesimler açısından -bu fikrin, yaklaşık olarak son 25 yıldır bayraktarlığını, kendilerini liberal demokrat, sosyal demokrat, liberal solcu/çevreci diye tanımlayan siyasi kesimler yapıyor- gelinen nokta bu.

Harward Üniversitesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Dani Rodrik ise uzun zamandır (2000’li yılların başından itibaren) bu neredeyse tartışılamaz bir gerçeklik olarak sunulan, Nobel Ödülleriyle desteklenen bu iddianın yani aşırı finansallaşmaya dayalı olarak yani ödünç refah vaadiyle gerçekleştirilmeye çalışılan bu hayalin geçersizliğini, ifade ediyor.

Rodrik’in, henüz 2007-8 krizi olmadan yani, neoliberalizmin foyası ortalığa dökülmeden çok önce İmkansız Üçlü olarak tanımladığı şey (Kutsal Olmayan Üçlü olarak da biliniyor), demokrasinin, ulusal egemenliğin ve küresel ekonomik entegrasyonun yani son 40 küsur yıldır uygulanan haliyle küreselleşmenin aynı anda ve mekanda bir arada gerçekleşmesinin olanaksız olduğu, daha fazla “küreselleşme” istiyorsak ya demokrasiden ya da ulusal egemenlikten şu ya da bu oranda vazgeçmemiz gerektiği. Rodrik, bununla da kalmıyor, bu üç hedefe yani demokrasi, ulusal egemenlik ve küresel ekonomik entegrasyonun aynı anda gerçekleşmesinin mümkün olduğunu iddia etmenin, dünyayı insanlar için istikrarsız, tanımsız bir yer haline getirdiği ki bugün dünyanın neresine baksak bu tespitin doğruluğunu, tüm çıplaklığıyla görüyoruz.

Bu nokta da sorulması gereken şey, Rodrik’in ve aşırı finansallaşmaya, küresel çapta ekonomik entegrasyona yani neoliberal küreselleşme projesine karşı duruş sergileyen diğerlerinin çok uzun süredir dile getirdiği, günümüz dünyasında gerçekliği tartışılmaz hale gelen bu gerçeklerin, siyasilerce -özellikle ulusal ölçekte siyaset yapanlar- niçin göz ardı edildiği, küreselleşme yanlısı yalanlar parlatılırken, bu “acı geçeklerin” niçin görmezden gelindiği.

Bu sorunun yanıtı için çok uzağa ya da farklı bir zamana gitmeye yanıtı uzaklarda ya da başka bir zamanda aramaya gerek yok. Yanıt için, TÜSİAD’ın geçtiğimiz hafta içerisinde Ankara’da yapmış olduğu toplantıda, dernek yetkilileri tarafından dile getirilen görüşlere bakmak, niçin tüm bu gerçekleri görmezden gelerek Beddoes ve benzeri neoliberal küreselleşmeciliğin militanı kişilerin sözlerini tekrar edip, izinden gitmeye çalıştıklarını, yapmış oldukları bu ideolojik tercihin, Özal/Evren darbesiyle başlayıp, 43 yıldır aralıksız devam eden küresel ekonomiyle entegrasyon döneminde, geçmişte hiç olmayan düzeylere çıkardıkları kişisel çıkarlarla ilgili olduğunu görmek yeterli.

 

  1. https://www.economist.com/the-world-ahead/2023/11/13/2024-will-be-stressful-for-those-who-care-about-liberal-democracy
  2. https://www.economist.com/leaders/2023/11/16/donald-trump-poses-the-biggest-danger-to-the-world-in-2024?article_block=most-pop-content-auto&utm_content=content_block_mostpopular&utm_campaign=a.acquisition_welcome_editorialfocus_optout_epplusupdate&utm_medium=email.owned.np&utm_source=salesforce-marketing-cloud&utm_term=11/19/2023&utm_id=1817630&sfmc_id=0033z00003SWI4XAAX
  3. https://page.org/blog/persistent-shocks-to-shape-2023-the-economists-zanny-minton-beddoes-shares-her-perspective-at-pagedavos-reception/, https://www.flickr.com/photos/worldeconomicforum/52093370836
  4. https://rodrik.typepad.com/dani_rodriks_weblog/2007/06/the-inescapable.html
  5. https://edition.cnn.com/2023/12/08/business/harvard-president-apologizes/index.html
  6. file:///C:/Users/Hp/Downloads/2023_12_08_tusiad_yuksek_istisare_konseyi_toplantisi_sonuc_bulteni.pdf,
  7. file:///C:/Users/Hp/Downloads/2023_12_08_orhan_turan_yuksek_istisare_konseyi_toplantisi_konusmasi.pdf

 

The Economist’in kapağı, TÜSİAD’ın mesajları!

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. 12 Aralık 2023, 18:28

    Sayın Müfit, sayın editör,

    Kaynaklardaki Tüsiad raporu bağlantınız kendi bilgisayarınızda bir yere gidiyor. İnternetteki linki koymanız mümkün müdür?

  2. Türkiye serbest bölge oldu. Yeter ki döviz aksın.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!