Piyasa kanallarında yaklaşık bir aydır dalga dalga artarak, geçtiğimiz hafta başında doruğa ulaşan, “ABD Merkez Bankası (FED) ne yapacak, faiz indirecek mi” muhabbeti şimdilik piyasacılarca beklenen sonuca ulaşmış, piyasacı bayramı başlamış oldu.
Bayram yapanların iki temel gerekçesi bulunuyor. Yüzde 0,50 oranlı yapılan faiz indirimiyle başlayan süreçte, bollaşacağı ve ucuzlayacağı söylenen dolar yağmurundan pay kapmak, 2007-8’den beri bir türlü geride bırakılamayan krizin yıkıcı etkisiyle, küreselleşmenin merkez ülkelerinde yaşanan toplumu siyaseten bölen kırılganlıkların, nispeten yaşanacak para bolluğu ve ucuzlayan kredi maliyetleriyle, az da olsa yumuşatılması olasılığı.
Ancak, faiz indirim kararı sonrası yapılan açıklamalar, bayram yapanların beklentileri ile gerçekler ne kadar uyumlu diye bir soruyu akla getiriyor. ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell’ın, ”Sabırlı yaklaşımımız meyvelerini verdi” diyerek sanki bir başarı öyküsü anlatıyor gibi davranmaya çalışsa da, yapılan bu indirimi gerekçelendirmekte oldukça zorlandığı gözlendi.
Powell’ın, alınan faiz indirimi kararını gerekçelendirmekte zorlanmasının, iki temel nedeni bulunuyor.
Birinci ve asıl neden, yapılan faiz indiriminin, açıklanan ekonomik hedeflere ulaşılmasıyla değil, piyasanın ve siyasetin artık dayanamıyoruz diye feryat etmesiyle yani ABD’nin içiyle ilgili. 2007-8 krizinden bu yana bir türlü belini doğrultamayan tarım, sanayi ve hizmetler sektörünün ve bu sektörlerde çalışan insanların halen karşı karşıya bulunduğu ekonomik olarak zor koşulların, Kasım ayı başında yapılacak ABD Başkanlık Seçimi sonuçlarını, özellikle iktidar partisi açısından olumsuz etkileme potansiyeli.
Bu noktada dikkat edilmesi gereken iki önemli husus söz konusu.
Dikkat edilmesi gereken birinci husus, özellikle işsizlikteki artış ve halen 2008 Krizi öncesinin altında seyreden reel ücretler ve “uygun” kredi koşullarının ortadan kalkmış olması nedeniyle konut ve araba dahil diğer tüketim harcamalarında yaşanan düşüşlerin, sanayi, inşaat sektörü ve emtia ticareti üzerindeki olumsuz etkilerinin yıkıcı hale gelmiş olması. Dikkat edilmesi gereken ikinci husus ise yüksek faizin, sermaye piyasaları, finansman şirketleri ile 2000 yılı NASDAQ krizine (Dot-Com balonu) benzer şekilde, finans sektörüyle iç içe olan teknoloji şirketlerinde oluşmuş olan finansal balonları patlatma riski. Demek istediğim şey, her ne kadar tersi söylense de, alınan kararın ABD ekonomisinin iyiye gitmesiyle ile değil 2007-8 krizi sonrası kronikleşen sağlıksızlığıyla ilgili olduğu.
Gelelim ikinci ama özellikle neoliberal dünya düzeni projesinin geleceği açısından aslında çok daha önemli olan ikinci nedene. İkinci neden, ABD’deki yüksek faiz nedeniyle, daha yüksek kar peşinde piyasalarda dolaşan büyük oranda sermaye piyasalarında türev işlemlerle yaratılmış serseri paranın/fonların ABD’ye dönmüş olmasıyla, ABD dolarına bağımlı ülkelerin, büyüme için ihtiyaç duydukları yeni borçlara erişmede zorlanıyor olmalarıyla ilgili. Daha net bir ifadeyle söylersek, ABD’nin dışıyla, küresel ekonomi masalıyla ABD dolarının ve ABD kontrolündeki ödeme sistemlerinin -swift ve benzeri- bağımlısı/mecburcusu olmuş/haline getirilmiş ama ABD Merkez Bankasının yüksek faiz uygulaması nedeniyle ya da mevcut “kırılganlıkları” nedeniyle taze/sıcak paraya ihtiyaç duyan ama erişmekte zorlanan bizim gibi ülkelerle ilgili. Bilmem anlatabildim mi, bizim piyasacıların hacı yolu beklercesine ABD Merkez bankasından faiz indirimi bekliyor olmasının nedenini.
Daha da net, daha da açık söylersek, ABD doları ve ödeme sistemlerine bağımlı ülkelerin, bağımlılıklarının devamının sağlanmasıyla, şu sıralar güçlenmekte olan diğer güç odağına -Avrasya- siyaseten kur yapmalarının önünün alınmasıyla, bu ülkelere taze borçların girişinin rahatlatılmasıyla ilgili. Siyasi sorumluluğu olmayan, ekonomik verilerle hareket etmesi gereken ya da öyle olduğu söylenen günümüz bağımsız merkez bankacılığının siyasi nedenlerle aldığı bir başka karardan bahsediyoruz aslında.
Son olarak, bu faiz indiriminin devamının gelip gelmeyeceği konusundaki düşüncemi de paylaşıp bitireyim. Kişisel görüşüm, batının, ABD patronajında son 40 küsur yılda inşa ettiği neoliberal küreselleşmeci dünya düzeni projesinin devamını zorlamak için özellikle kışkırttığı siyasi, jeopolitik riskler gerekçe gösterilerek, bedelini sıradan insanların ödeyeceği yeni balonlar ve tabii ki yeni patlamalar yaratma pahasına bu sürecin devam ettirileceği yönünde.
Ahmet Müfit
https://tr.investing.com/economic-calendar/cpi-733
https://tr.investing.com/economic-calendar/nonfarm-payrolls-227
https://tr.investing.com/economic-calendar/unemployment-rate-300
https://tr.investing.com/economic-calendar/real-earnings-890
https://tr.investing.com/economic-calendar/existing-home-sales-99
https://tr.investing.com/economic-calendar/total-vehicle-sales-85