Avatar
Ahmet Müfit

Krizin sorumlusu, yüksek ücretler!

featured

Ahmet Müfit yazdı…

24 Mart seçimleri sonrasında, Hafize Gaye Erkan’la birlikte ülkemize para satarak/borç vererek büyük paralar kazanan bankalara, fon yöneticilerine güven verecek “ortodoks” politikaları uygulamak üzere, “kurtarıcı rolünde” sahne alan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e göre, ücret artışları enflasyonun en önemli nedeni imiş.

Mehmet Şimşek, “Önümüzdeki dönemde emeklilerimizi tabii ki önceliklendireceğiz, ama enflasyonu tek haneye indireceksek gelirler politikamızın da buna uygun olması gerekiyor” diyerek, enflasyonla mücadele etmek için emeğiyle geçinenlerin, yıllarca devlete prim ödedikten sonra emekli olanların reel olarak yoksullaştırılması gerektiğini savunmuş.

Şirketlere sağlanan vergi ayrıcalıklarını bırakın kaldırmayı, azaltmaktan dahi bahsetmeyen, ölçüsüz şekilde zam yapan şirketlere, “serbest piyasa ekonomisinin gereği olarak” ses çıkarmayan “piyasa dostu” Bakanımıza göre, çalışanların ve emeklilerin reel gelirlerinin düşürülmesine dayalı olarak uygulamaya koydukları “ortodoks” politikanın iki temel gerekçesi bulunuyor.

Beyefendinin, “Yüksek ücret artışları yüksek enflasyona sebep oluyor. Bizim bu kısır döngüyü kırmamız lazım” diyerek ifade ettiği birinci gerekçe; emeğiyle geçinenlerin ve emeklilerin çok tüketerek enflasyona neden oldukları. Tespit bu olunca çözüm de, emeğiyle geçinenlerin, emeklilerin gelirlerinin aşağı çekilmesi yani bu kesimin yoksullaştırılması, daha az tüketmelerinin sağlanması oluyor doğal olarak. Mehmet Şimşek’in masalı Nasrettin Hocanın, “çalı ekip, koyunların büyüyen çalılara takılmasını bekleyip yün toplama hikayesini anımsatır şekilde devam ediyor. Hikaye bu ya, Şimşek’e göre, dar gelirliler daha az tüketince, talep azalacağından dolayı, fiyatlar da düşecekmiş.

Özellikle son üç yılda sermayenin ve emeğin milli gelirden aldığı paylardaki, sermaye lehine “müthiş değişim”, asgari ücretin neredeyse ortalama ücret haline geldiği gerçeği göz önüne alındığında, bu söylemin gerçeği yansıtmadığını, uygulamaya konulan sermaye yanlısı politikalara, laf olsun babından gerekçe yaratmaktan başka bir anlam taşımadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bunun üzerine, bir de her gün derinleşen gelir dağılımındaki bozulmayı ve vergi adaletsizliğindeki artışı eklendiğinizde tablonun vahameti tam olarak ortaya çıkıyor aslında.

Şimşek’in, ikinci gerekçesi de en az birincisi kadar önemli. Aslında birinci gerekçenin gerçek gerekçesi, ikinci söylediği gerekçe yani ücretlerin “yüksek” olmasının, şirketler açısından “iş yapmayı zorlaştırıyor” olduğu.

Tespit gerçek dışı olunca, çözümde, sermaye için “iş yapmayı kolaylaştırmaktan” geçiyor doğal olarak. Şimşek ve arkadaşlarının, iş yapmayı kolaylaştırmanın yolu olarak bulduğu çözüm, yüksek olduğunu iddia ettikleri ücretlerin, emekli maaşlarının, işveren üzerinde yük oluşturduğunu iddia ettikleri sosyal güvenlik harcamalarının enflasyon karşısında, reel olarak değer yitirmesini sağlamak, kıdem tazminatı gibi sosyal hakları yok etmek. Böyle yaparak yani emeğin, sermayeye maliyetini düşürerek, şirketlerin daha “verimli” çalışmasını sağlayacakları, özellikle ihracat pazarlarındaki rekabet şanslarını artıracakları ve ekonominin bu yolla düze çıkacağı gibi, ihracatın niteliği ve kompozisyonunu dikkate almayan/görmezden gelen gerçek dışı bir “beklenti” söz konusu.

Aslında, gerekçe olarak ifade ettikleri bu “gerçek dışı beklentinin”, gerçek olmadığının, ucuz emeğe dayalı bir ihracat kapasitesine sahip olan ekonominin, ücretleri ne kadar düşürürseniz düşürün, şirketleri devlet kesesinden ne kadar çok beslerseniz besleyin düze çıkma şansının olamayacağının kendileri de farkında.

Bu durumda akla gelen soru, madem farkındalar, niçin başarısız olacağını bildikleri bu politikaları neden uyguluyorlar olacaktır.

Neden, çok basit ve oyun herkesin gözü önünde oynanıyor aslında. En basit haliyle ifade edersem, kamuoyuna söylediklerinden farklı olarak bu politikaları uygulamaya koymaktaki esas amaçlarının, portföy ve doğrudan yatırım olarak Türkiye’ye geleceğini varsaydıkları yabancı sermaye/para için, emeğin haklarının tamamen budanmış olduğu, ülkenin doğal kaynaklarının özgürce sömürülebileceği, 12 Eylül Anayasasından kurtulmak bahanesiyle, Anayasal nitelik kazandırılacak Yapısal Reformlar yoluyla hukuki güvenceye alınmış bir cennet bahçesi, çalışanlar, dar gelirliler, köylü, esnaf, emekli açısından bakıldığında ise bir cehennem yaratmak olduğunu söylemek mümkün.

Aslında, Bakan’ın söylediklerinde yaptıklarında yeni bir şey yok. Söyledikleri, yaptıkları şey, 2008 krizinden bu yana, dünya çapında çözüm olarak uygulamaya konulan, sermaye ve şirketler kamu kaynaklarıyla desteklenirken sıradan insanları, çalışan sınıfları yoksullaştıran politikaların ülkemize özel bir versiyonunun tavizsiz uygulanması.

Sözün özü, devlet aradan çekilip, ekonomi serbest piyasa adı altında patronların, para babalarının, para satıcılarının insafına bırakılınca ne olması gerekiyorsa o oluyor aslında.

https://www.veryansintv.com/bakan-simsekten-emekli-maaslarina-zam-aciklamasi/

https://www.birgun.net/haber/emekcilerin-milli-gelirden-aldigi-pay-yuzde-26-5-e-dustu-sermayenin-payi-artti-423032

https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Gelir-Dagilimi-Istatistikleri-2022-49745

 

Krizin sorumlusu, yüksek ücretler!

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 14 Ekim 2023, 11:26

    Sayın Bakan bilimsel olarak Türkiye ekonomisine ilişkin konuşuyor olsa idi, ileri sürdüklerini asla söylemezdi.
    Ekonomideki sıkıntı ve enflasyonun temel nedeninin; ülke kaynaklarının ,ülke insanının ihtiyacına göre kullanılmaması olduğunu söylerdi, bu durumu sıradan yurttaş dahi görmekte.Gelir dağılımı ve kaynak kullanımı düzeltilmeden ;ekonomi verimli olamaz ,enflasyon da ,durgunluk ta ,yoksulluk da, borç batakları da sürer.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!