Ahmet Müfit
Ahmet Müfit
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Manşet
  4. Neoliberalizm, Avrupa’ya ‘lider’ arıyor!

Neoliberalizm, Avrupa’ya ‘lider’ arıyor!

featured

Ahmet Müfit yazdı…

Zanny Minton Beddoes adını hiç duydunuz mu? Galler kökenli bu kişi, neoliberal dünya düzeni savaşçısı/savunucusu kesimlerin, kapak düzenleri ve içeriğini coşkuyla bekleyip üzerine yorumlar yaptığı küresel ölçekte etkili yayın organlarının başında gelenlerden birisi olan İngiliz The Economics dergisinin de 2015 yılından bu yana Baş Editörü/Genel Yayın Yönetmeni. Neoliberal küreselleşmeci projenin dünyanın en etkili kişilerinden biri olan, çok uzun senelerdir sürekli olarak sahne aldığı, Davos Panayırında özellikle sınırları zorlayan, aşırıcı tarzıyla dikkat çeken birisi ve bu yönüyle, derginin popülerleşmesinde de büyük pay sahibi.

Beddoes’in, derginin, 7 Aralık tarihli nüshasında yer alan ve iki farklı konuyu değerlendirdiği başyazısı, bu sınır tanımaz/küstah tarzın nereye kadar gidebileceğinin ya da neoliberal küreselleşmeci elitler arasındaki ahlaki değerler açısından yaşanan ve pedofili suçlusu Epstein skandalıyla ortaya dökülen ahlaki çürümenin sınır tanımazlığını ortaya koyuyor.

Beddoes’in önemli bulduğu birinci gündem maddesini bu yazıda özellikle ahlaki çürümeyle ilgili olduğunu düşündüğüm diğerini ise bir sonraki yazıda ele alacağımı baştan söyleyip devam edeyim. Beddoes’in, yazıda gündeme getirdiği konu, Fransa’nın cumhuriyet ve demokrasi geleneklerini hiçe sayan, muhalefetin beceriksizliği ya da neoliberal küreselleşmeci propagandanın etkisinde kalarak bir kez daha Cumhurbaşkanı yaptığı, eski Rotchild Bankeri Macron’un, halkın tercihlerini görmezden gelen, bütçe kaynaklı görülse de esas nedeni halkın tercihlerine karşın bir neoliberal küreselleşmeci dünya düzeni dayatması olan hükümet krizi.

Beddoes’in, “Fransa’nın durumu, hayal kırıklığı siyasetinin nereye varabileceğine dair çarpıcı bir uyarı niteliğinde. Seçmenler merkezci koalisyonlardan veya zayıf azınlık hükümetlerinden bıktığında, tek seçenekleri siyasi uçlar oluyor” diyerek girizgahını yaptığı, seçmenin, hep savuna geldikleri ya da savunduklarını söyledikleri “demokrasinin” gereği olarak yapmış olduğu siyasi tercihin yanlış hatta zararlı olarak sunduğu bu tespitin gerçek amacı ya da muradı, dergide yer alan “Fransa derin bir bunalıma/beleya doğru yol alıyor” başlığı altında yer alan yazılarda son derece açık bir dille anlatılıyor.

Neoliberalizmin amiral gemilerinden biri olan dergide bu konuda yayınlanan yazıların ortak niteliği, kendileri gibi düşünmeyen, neoliberal küreselleşmeci dünya düzenine karşı siyasi tavır alan halkın cahil/çıkarcı, tercih ettikleri siyasi partilerin ise radikal yani aşırıcı, siteme tehdit oluşturan görüşler/örgütler olarak sunuluyor olması.

Emmanuel Macron bir başbakan daha kaybetti” başlıklı yazı, bu konuda son derece açık sözlü. Kibrini ve kızgınlığını dizginlemekte güçlük çektiği anlaşılan yazar, aynı Baş Editörü gibi, kendi gibi düşünmeyenleri aşağılayan, suçlayan bir dili tercih etmiş durumda. “Kirli bir siyasi anlaşmada, aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) partisinin patronu Marine Le Pen, Fransa’nın merkezcilerini öldürmek için eski bir Troçkist olan Jean-Luc Mélenchon’un egemen olduğu sol kanat ittifakıyla güçlerini birleştirmiş durumda”. Yazının devamı, açık sözlülükte ya da dizginlenemeyen kibir konusunda daha da ileri gidiyor. “Ülkenin merkez sol ve merkez sağ geleneksel partileri parçalandı. Son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, seçmenlerin yarısı ilk turda aşırılık yanlılarını seçti. Başkanlar bütçeyi kontrol altına almayı başaramadı. Yaşlanan nüfus ve ulusal güvenliğe yönelik artan tehditler mali yükün artacağı anlamına geliyor. Ülkenin kaba ve engelleyici siyasi söylemi sadece aşırılıklara doğru sürüklenmeyi hızlandırıyor ve böylece çözümleri daha da zorlaştırıyor. Bir şekilde, Avrupa’nın çoğu aynı sefil tuzağa yakalandı.” diyerek, halkın ve parlamento’nun kararı gayrimeşru olarak gösterilmeye çalışılıyor.

Sorunun temelinde, çoğu Fransız seçmenin ekonomik gerçeklikle yüzleşmek istememesi olduğunu, Amerika ve Asya ile rekabet eden diğer yaşlanan Avrupa ülkeleri gibi Fransa’nın da sürdürülemez harcamalar yaptığını, seçmenler tutumluluğun faydalarını yeniden keşfedene kadar, aşırılıkların yaydığı fantezilere oy vermeye devam edeceklerini, “mantıklı, yani acı verici bütçelerin” ise kabul edilmeyeceğini söyleyerek, kendi gibi düşünmeyen halkı ve siyasi partileri aşağılıyor, bununla da kalmayıp tehdit ediyor. Yazara göre sorun, yazarın geleceğin ekonomisi olarak gördüğü ileri teknoloji (yapay zeka) ve finans piyasalarının merkezinde olduğu bir ekonomik dönüşümden geçiyor ve Fransa’nın ekonomisini, Çin ve ABD ile rekabet edebilir kılmasının yolu, geniş toplum kesimlerinin, çalışanların, öğrencilerin, emeklilerin, çiftçilerin daha fazla yoksullaşmayı gönüllü olarak kabul etmesinden, devletlerin insanları değil ileri teknoloji üretimini, bu üretimi yapacak şirketleri beslemesinden, desteklemesinden geçiyor. Desteklemenin en önemli yollarından biri de, insanları şirketlerin kölesi haline getirmek tabii ki. “Geçmişte, seçmenlerin hoşnutsuzluğu sağlıklı bir hükümet değişikliğine yol açardı. Ancak Fransa, hayal kırıklığı siyasetinin bugün nereye varacağının da açık bir uyarısıdır. Seçmenler merkezci koalisyonlardan veya zayıf azınlık hükümetlerinden bıktığında, önlerindeki tek seçenek siyasi aşırılıklardır” diyen yazar, yaşanan hayal kırıklığının nedeninin, yıllardır savundukları, artık Dünya Bankasının bile yanlış olduğunu itiraf etmek zorunda kaldığı, teknoloji ve finans sektörü öncülüğünde uygulanan, sık sık balonlar yaratarak patlayan ve bedeli sıradan insanlara ödetilen aşırı finansallaşmacı, borçlanmaya/borçlandırmaya dayalı politikalar olduğundan ise doğal olarak hiç bahsetmiyor. Bahsetmedikleri bir diğer şey, yazarın Avrupa’nın ilerisinde diye lanse ettiği ülkelerde/ekonomilerde yaşanan insani dramları, yoksulluğu, gelir adaletsizliğini, günde sekiz saat çalışan insanların, barınacak bir yer tutacak para kazanamadığı. Ekonomiyi, insanlarla ilgili değil, parayla ve bu paranın sürekli olarak büyütülmesiyle ilgili olarak tanımladığınızda, insanlar, insani dramlar, bu uğurda verilen savaşlar, savaşların perişan ettiği ülkeler/insanlar da görünmez hale geliyor. Savaşlara ilişkin konuşulan şey, yıkımdan kimin ya da kimlerin kazanacağı oluyor.

The Economist bu konuda yalnız da değil. Noliberalizmin vitrinlerinden ve propaganda mecralarından bir diğeri, Bloomberg’in, HT ekli “yerlisi” de aynı fikirde. “Dünyada özellikle üretken yapay zekanın gelişmesiyle birlikte iş yapış şekilleri temelinden değişmeye başladı. Ekonomiden sosyal hayata kadar geleceğimizi şekillendirecek yapay zekâ alanında geride kalmamak için ülkeler yarış halinde. Ancak bu yarışta ABD ve Çin arayı oldukça açmış durumda. Avrupa ise bu yarışı daha şimdiden kaybediyor gibi görünüyor. Kıtada güçlü bir siyasi lider konusunda ciddi sıkıntı yaşanıyor” diyerek, teşhisi de tedaviyi de bir paragrafta ifade etmişler. Onlar da demokrasiden vazgeçmiş, dediğini yapacak, seçmenlere, kendileri gibi düşünmeyen siyasi partilere çok aldırmayacak güçlü lider arayışına girmişler.

Bahsettikleri liderlik ya da çözüm, AB içerisindeki ulus devletleri, ABD’deki eyaletler düzeyine indirmek, bu yolla ulus devletlerden özellikle Almanya, Fransa, Macaristan, Slovakya gibi ülkelerden gelen “aykırı sesleri” susturmak/önemsizleştirmek, AB yönetimini, doğrudan ABD Başkanı gibi yetkilendirildiği bir  “başkan” seviyesine yükseltmek mi yoksa diye sormadan edemiyor insan.

https://www.bloomberght.com/hasta-adam-avrupa-iyilesmenin-yolunu-bulabilecek-mi-3737041

https://www.economist.com/leaders/2024/12/04/france-steps-into-deep-trouble?utm_campaign=a.the-economist-this-week&utm_medium=email.internal-newsletter.np&utm_source=salesforce-marketing-cloud&utm_term=12/6/2024&utm_id=2020357

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. Bakalım Avrupa Amerika’nın sömürgesi olmaktan kurtulup tekrar başat bir güç olabilecek mi?

    Cevapla
  2. Eğer lider arıyorlarsa bizdeki lideri verebiliriz.
    1. Lider sıkıntısı yaşamazlar, gözleri lider görür.
    2. Biz de kurtulmuş oluruz.

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!