Hüseyin Kaya yazdı…
Türk siyaseti zihin bulanıklığı yaşıyor.
İktidar partilerinden tutun da muhalefet partilerine kadar ne yapacaklarına dair belirsizlik gittikçe artıyor.
Hatta yeni kurulan ve kurulacak partilerin de bu “”belirsiz bulanıklığa” bir hevesle girebilme aceleleri var.
İktidar ve müttefikleri son yerel seçimlerdeki akibetin tekrar zuhur etmesinden endişeliler.
Son yerel seçimleri muhalefet “ne yaptık da kazandık” ın cevabını bulabilmiş değiller.
Aynı şekilde iktidar hezimetin sebeplerini objektif olarak tespit edebilmiş değil.
Doğrusu tarafların gayretleri dışında bir etkenin müessir olduğu ama bunun nasıl tecelli ettiği konusunda gerçeği ortaya koyacak yeterli bir merkez ve kişi yok.
Elbette görünen çokça neden sayılabilir lakin günün sonunda işin mahiyeti belirsiz gizemini korur.
İktidar muhalefetin görünümü itibariyle kazanamayacağını düşünüyor ama ne olur ne olmaz cinsinden birikimine aykırı bir telaşla ittifakı çeşitleyerek güçlendirmek istiyor. Bu aynı zamanda millet ittifakı ve eklentilerini dağıtmak anlamına gelecek bir stratejiyi içeriyor.
Muhalefet uzun dönemdir millet ittifakı ruhunu ve dayanışmasını mevcut haliyle korumak ve becerilirse genişletmek derdinde. Bu konuda seçim zamanı olmamasına rağmen sürekli ziyaret ve programlarla canlılığı devam ettirmek istemektedirler. Bu cenaha açıkçası Gelecek ve Deva Partileri de yavaş yavaş ısındırılıyor ve kendileri de istekli davranıyorlar.
Kesin olan bir noktayı belirtelim ve analizlerimize devam edelim. Önümüzdeki erken veya zamanında yapılacak seçimde net olan Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaylığının kesin olduğudur. Cumhur ittifakının büyük ortağı MHP Genel Başkanı Ak Partiden ve Sayın Cumhurbaşkanından önce bu durumu açıklayıp açık çek vermiştir.
Diğer her şey belirsizdir ve ilerleyen süreçte belirlenecektir.
Peki seçim zamanından önce olur mu? Konusunda ne düşünüyorsunuz derseniz, büyük olasılıkla iktidar şartların olgunlaşması halinde bunu düşünecektir. Esasen erken de olsa yapılan her seçim zamanındadır(!)Ve zamanı gelmiş seçimdir.
Şimdi Cumhurbaşkanı’nın Hüdapar’la başlayan ve Saadetle devam eden siyasi arayışları ne anlama gelmektedir? Oy oranları çok düşük partiler olmasına rağmen neden bu gayretler oluyor. Biliyoruz ki bu sistemde her oy çok kıymetli. Diğer sebep iktidarın kaybedeceği hissedildiğinde bu partiler dönüş yapılacak ocaklardır. Gelecek oylardan ziyade kurulacak irtibatlar gitme niyetli oyları da durduracaktır kanaati var. Hatta bu daha önemli bir sebeptir. Yine Gelecek ve Deva partisine yönelecek Ak Parti ve oy aldığı sosyolojinin alakasını azaltacaktır. Bu yüzden Cumhurbaşkanı’nın bu girişimleri çok akıllıcadır.
Diğer yandan CHP siyasetinden Muharrem İnce ve Mustafa Sarıgül partilerinin çıkışı Cumhur ittifakının işine gelecektir. Millet ittifakının şefliğini yapan S ayın Kılıçdaroğlu’nun otoritesini zayıflatacaktır. CHP’de bir süredir görülmeyen eski hastalıklar ve derli toplu hal kaybolacaktır.
Şimdi mevcut siyasi hareketliliğin bir kısmını ve de özetle belirtmiş olduk. Her girişim ayrı bahis ve yazı konusu olacak ehemmiyette aslında.
Fırsat olursa bu ayrı hadiseleri yazmaya çalışacağım sanırım sözlü bir bir şekilde ekranda konuşmak daha verimli olacaktır. Konular bölünmeyecektir.
Şimdi Millet ittifakının aleyhine gibi görünen bu gelişmeler tam tersi bir oluşumlara da sebep olabilir.
Ayrıca iktidarın ekonomik ve hukuk reformu konusundaki oluşturduğu beklenti ortaya konulmadan yeni bir anayasa hazırlanması konusunu gündeme getirmesi ilginç bir çıkış oldu. Hatta ekonomik ve hukuk reformu bu çıkışın gölgesinde kalmış olacaktır.
Boğaziçi olayı, bir süredir devam eden HDP’ nin kapatılması tartışmaları gündemi başka türlü etkileyeceğe benzer .Özellikle HDP’nin meclis başkanı ile başlayan ve Saadet Partisi ile devam eden ziyaretleri tasarlanan planlara nasıl etki edecek bunu düşünmek gerek.
Yeni anayasa konusunda Sayın Bahçelinin kapatılmasını istediği partiyi de ayırmadan çalışmaya dahil etmesi bir çok şeyin kararlaştırılmadığını her siyasi yaklaşımın günün getirdiklerine göre yeniden inisiyatif aldığını göstermektedir.
Ezcümle, iktidar kaybedeceğinin ya da kazanamayacağının, muhalefet de kaybetmeyeceğinin ama sonucun kazanma sayılamayacağının psikolojik belirsizliğiyle hareket stratejilerini sürdürmektedir.
Şimdi diyorsunuz bu yaklaşım da ne demek oluyor. Küçük bir izahla biraz somutlaştırayım. Son yerel seçimde seçimin niteliği gereği büyükşehirleri muhalefet kazandı. Lakin genel seçim olsaydı oyların çoğunu da iktidar almış oldu.
Belirtmek istediğim bir çok yönüyle önümüzdeki dönme de gerçekleşecek. Bir konu daha bakın belediye başkanları muhalefetten belediye meclis çoğunluğu iktidarda.
O halde iktidar kaybeder muhalefet kazanmazsa sonuç ne olur .Bu konu üzerinde uzun zamandır yakın dostlarla çalışıyoruz. Ayrıntıya asla girmeyi düşünmüyorum. Siyasi parti liderleri ve yetkilileriyle görüşmelerimizde bir kısmını paylaşıyorum. Seçimi her iki tarafın kazanmasının mümkün olan yollarına dair alternatif ve konuşulmayan birkaç önemli stratejiyi bekleterek son sözümüzü söyleyelim.
Son söz ,
İktidarın kaybedeceği muhalefetin kazanmayacağı durumda/seçimlerde kesinkes millet kazanmış olacaktır.