Mehmet Kenan Yelken
Mehmet Kenan Yelken
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Diğer
  4. Türkistan’dan Anadolu’ya kültürel süreklilik-1

Türkistan’dan Anadolu’ya kültürel süreklilik-1

Mehmet Kenan Yelken yazdı...

featured

Batı’nın emperyal “böl-parçala-yönet” anlayışına uygun olarak coğrafyalar da ayrıştırılmış ve tarihsel gerçekleri engelleyici bir şekilde farklı isimlerle anılmaya başlamıştır. Bunlardan bizi en çok etkileyeni doğal olarak ata yurdumuz Türkistan bölgesine verilen Orta Asya ismidir. Dolayısı ile bu coğrafya Asya’nın ortası değil Türklerin merkezidir. Benzer şekilde Anadolu’ya da “Küçük Asya (Minor Asia)” demezler mi bu kurgu tarihçiler?

Altay Dağları ile Tanrı Dağları kalan bölgeler binlerce yıl Türk’e beşiklik etmiş, yoğun yerleşimlerin gerçekleştiği, kültürlerin geliştiği ve uygarlıkların kurulduğu yerler olmuştur. Buradan dünyaya yayılan Türklerin kültürler izlerini; Orta Asya’dan Kafkaslar ve Doğu Anadolu yolu ile Mezopotamya’ya geçiş bölgelerinde, Hazar Denizi ve Karadeniz arasındaki koridorda ve Anadolu’daki kaya resim alanlarında yani göç yolları üzerinde veya göç ettikleri yerlerde yoğun olarak görmemiz mümkündür. Atalarımız konar-göçer yaşam şekillerinden yüksek rakımlı yerlerde bulunan kayalara inançlarını, kültürlerini kazımışlardır. İşte bu alanlara biz “kaya resim alanları” diyoruz.

Avrasya diye tabir edilen bölgede yaklaşık 350 tane kaya resim alanı vardır. Bu alanların yüksek kesimlerde bulunmasının ana nedeni ise, Tengri inancına sahip atalarımızın, ibadet ettikleri yerlerin Gök Tanrı’ya yakın olması yani yüksek arazi kesimlerinde, dağlarda olması gerektiği düşüncesidir.

Bu nedenle kaya resmi alanları bozkırların ortasında, at yetiştirmeye uygun, soğuk ve dağlık bölgelerdedir. Bu bölgelerin yükseklikten dolayı soğuk olması da, resimlerin hemen tamamının bozulmadan günümüze kadar ulaşmasını sağlamıştır.

Aslında bunlara resim veya figür demek de çok doğru değildir; bunlar bize geçmişi anlatan “yazıt”lardır. Kaya resimleri bir süre sonra tamgalara, tamgalar heceler yolu ile önce seslere ve daha sonra da harflere ve dolayısı ile alfabeye dönüşmüşlerdir. Daha net olarak ifade etmem gerekirse; kaya resimleri önce “sembolik resim” olarak tanımlayabileceğimiz piktogramlara, piktogramlar zaman içinde sitilize hale gelerek “yazı karakterli resim” olarak isimlendirebileceğimiz petrogliflere ve petroglifler de harflere dönüşmüş ve bunun sonucunda alfabe ve yazı doğmuştur.

Kaya üstü resimlerinin tarihi rahmetli Kazım MİRŞAN’a göre MÖ 30.000’lere kadar gitmektedir. Altaylar bölgesinin doğu kesiminde bulunan Yenisey-Lena kaya resim alanında bulunan resimlerin ise MÖ 17.000’lere ait olduğu Rus bilim insanları tarafından ortaya konmuştur.

Aralarında yaklaşık 10.000 km. olan Türkistan ile Anadolu’da bulunan kaya resmi alanlarında çizilmiş figürlerin birbirinin hemen aynısı olması, her iki bölgede yaşayan, ibadet eden, çoğalan halkın aynı kültüre sahip olduğunu göstermektedir. Bu yazıtların aynılığı bize; ortak bir kültürün yani Türk Kültürü’nün binlerce yıl boyunca Türkistan’da var olduğunu, buradan dünyaya ve Anadolu’ya yayıldığını ve de “Türkler 1071 yılında Anadolu’ya gelmişlerdir” söyleminin büyük bir yalan olduğunu net olarak göstermekte ve kanıtlamaktadır.

Kaya resimlerde bir kağanın tahta çıkışı, bunu kutlayan ve halay çeken insanlar gibi günlük hayata dair izler bulunmasının yanında, doğum-üreme-büyüme-avlanma-düğün-ölüm-tören sırasına göre tablo halinde çizilmiş resimler de bulunmaktadır.

En çok rastlanılan figürler “dağ keçisi”, “geyik” ve “Güneş Adam”dır ve bunlar kutsal simgelerdir. Dağ keçisi ve geyik kutsal kabul edilmiş ve anıt mezarlarda da yer almışlardır. Ellerini havaya açmış olarak Gök Tanrı’ya dua eden insan figürü de yoğun olarak kayalarda yerini almıştır.

Kaya resimleri arasında bulunan dağ keçisi-geyik-avlanma sahneleri-avcı figürlerini bir arada değerlendirecek olursak, bu resimlerin (Göbekli Tepe’nin de var olduğu zamanı da içine alan) Üst Paleolitik Çağ’dan başlayarak Neolitik Çağ’ı da içine alacak bir zaman diliminde meydana getirildiklerini söyleyebiliriz.

O zamanlarda dağ keçisi ve geyik etinden ve derisinden yararlanılan temel iki hayvandır. Hatta bu hayvanların boynuzları ve kemikleri de birçok alet yapımında kullanılmıştır. Özetle avlanan bu iki hayvan o dönem insanları için muazzam bir nimettir. Bu sebeple insanların saygı göstermek amacıyla geyik ve dağ keçisini kayalara çizdikleri sanılmaktadır. Fakat burada hayvanlara dini bir tapınma söz konusu değildir, sadece saygı ve minnet ifadesidir (Göbekli Tepe’de de bir tablet üzerinde, kazıma tekniği ile yapılmış dağ keçisi betimlemesi bulunmuştur. Düz bir ovada yaşayan bu insanların dağ keçisini nereden bildiklerini ve neden resmettiklerini düşünmek gerekir).

Ayrıca Türk kültüründe yer alan “hayat ağacı”nın geyiğin boynuzları arasında yaratıldığına inanılmaktadır. Bu da tam olarak Tengricilik inancı ve bu inancın felsefesi ile örtüşmektedir. İlginç olan bir husus da kayaların üzerine kazılmış tüm figürlerin gündoğusu yönüne bakıyor olmasıdır. Türklerde doğu yönü “ağaç” unsuru ile temsil edilir. Bunun da “hayat ağacı” ile bağlantısı vardır (Yine Göbekli Tepe’de bulunan bir taş tablet üzerindeki şekil bize hayat ağacı motifini çağrıştırmaktadır).

Dolayısı ile hem geyik figürü hem de figürlerin doğuya bakması bize Türklerin “hayat ağacı” inancını ve dolayısı ile kaya resimlerinin ana fikrinin “yaşam” olduğunu ve bunun da bizi Tengri inancına götürdüğünü rahatlıkla söyleyebilirim. Ayrıca resimlerin doğuya dönük olması bize Güneş Kültü’nün o zamanlardaki Türkler üzerindeki etkisini de göstermektedir ki, bu kült de Gök Tanrı inancının içinde var olan bir ortak kültürdür.

Güneş adam ise yıldızlar ve astronomi bilgisi dahilinde kozmik merakın getirdiği bir figürdür. Ayrıca bazı alanlarda “ok adam” figürleri de öne çıkmaktadır. Bu, ölüm sonrası insanın diğer aleme geçişini simgelemesi açısından önemlidir.

Dil ve tarih konusunda olduğu gibi kaya resimleri konusunda da Batılı bilim adamları ve araştırmacılar, bu resimleri ve alanları, (daha kökeni bile henüz belirlenememiş olan) Hint-Avrupa halklarına bağlamak istemektedirler. Ancak bunun ne maddi ne de manevi kanıtı vardır. Bu uğraş, tamamen uydurmaya ve tarih çalmaya yönelik bir komplonun devamıdır.

Kaya resim alanlarının tümü Türklerin toplanma, düşmanlardan korunma, ibadet ve tören alanı olarak kullanılmıştır. Sibirya, Altaylar, Kazakistan, Moğolistan, Kırgızistan, Hakasya, Gobi Çölü, Kafkasya, Özbekistan’ın bir kısmı ve Anadolu’da karşımıza çıkan bu alanlardaki kaya resimleri, birbirinin aynısıdır. Sibirya’dan Anadolu’nun batısına kadar uzanan bu resimlerin hepsi aynı on binlerce yıldır sanki tek bir kişinin elinden çıkmış gibidir. Bu da Türklerin bu kültürü tek bir merkezde geliştirdikleri ve oradan farklı yollardan dünyanın çeşitli yerlerine göç etseler bile, bu kültürü bozulmadan koruduklarını göstermektedir.

Sonraki yazımda bu kaya resim alanlarını tanıtmaya çalışacağım.

Sevgiyle kalın.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 Yorum

  1. Kaya resimleri ile tamga’lar arasında bağ olduğunu sanmam. Tamga’lar ticaret’in eseri olmalı. Ticaret yaparken malları üzerine ve alacak borç işlemleri görülsün diye her boy kendini temsil eden şeyi işareti olarak kullanmıştır. Örneğin keç, at gibi. Bu tamgalar yerleşim yerlerinede kendilerini göstermek amacı ile kazınmıştır. Yani kaya lardaki tamgalar önce ticarete konu olmuş sonra kaya ya geçmiştir. kaya resimleri ise ayrı tutmalı, onlar tar,hte dünyada her yerde var ve hiç biri tamga ya dönüşmemiş. Ticaret ilerledikçe tamga’lar hecelere ve harflere evrilmiştir. Sadece meraklıyım, tarihçi değilim, böyle olmuştur demiyorum. Fikrim bu.

  2. 19 Mart 2022, 01:14

    Bilgilendirici yazilarinizi ilgi ile okuyorum varolunuz.

  3. 17 Mart 2022, 21:48

    Mehmet Bey,
    Yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum. Yazılara sınırlı sayıda da olsa önemli referansları eklerseniz yazılarınız bizler için daha aydınlatıcı, daha kalıcı ve referans olur.

    Eminim ki gelecek yazılarınızda Ordu Mesudiye ve Ankara Güdül Salihler yazıtlarından da bahsedersiniz.

    Saygılarımla.

  4. 17 Mart 2022, 17:12

    Türk’ün uyanmasından ve tarihini ve geçmişini bilmesinden korkanlar var. Siz devletimize sorun ki neden Atatürk’ün tarih tezinden korkuyorsunuz ve neden gizliyordunuz? Türkler Anadolu’nun ana sahibidir gerçeğinden mi korkuyorsunuz? Türk Anadolu’ya geçici misafir geldi ve gidecekler mi inanıyorsunuz? Nasıl Türkler 1071de Anadolu’ya geri geldi ise, yakutistan ve doğu Türkistanada geri dönecektir. Sonunda türk uyanacak ve uyandığında dağları ayaklar altına alıp ve batı ve doğuyu dize getirecektir. Aradığımız güç damarimizda hatta eğer kendimiz unutmuş olsak

  5. Sağolun hocam. Dediğiniz gibi her yönden kuşatma var. George Orwell 1984’teki gibi doğru bilgi bozulup, yalan üretiliyor. Verdiğiniz mücadele çok değerli.

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!