Mehmet Kenan Yelken yazdı
Dün yazdığım “AB’NİN ELİ ANADOLU’DAKİ ARKEOLOJİK KAZILARA UZANDI” başlıklı yazımın yayımlanmasını müteakip, Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü yetkilileri arayarak gerek enstitünün kuruluş sürecine gerek 1.Arkeoloji Şurası’nın düzenlenmesi ve icrasına ve gerekse enstitünün işlevine yönelik eleştirilerin gerçekleri yansıtmadığı belirttiler ve bu konularda açıklama yapmak üzere beni Ankara’da bulunan ofislerine davet ettiler. Ben de nazik davetlerine uyarak gittim ve kendileri ile görüştüm. Toplantımıza Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü Takım Lideri Prof. Dr. Nevzat ÇEVİK de telefonla katıldı ve açıklamalarda bulundu.
Davet için kendilerine teşekkür ediyor, enstitü yetkililerinin eleştiri konularına ait açıklamalarını, bana ifade ettikleri şekilde (aşağıda italik yazı ile belirtmek suretiyle) sizlere sunmayı bir görev biliyorum.
Yapılan eleştiriler haksızdır.
Yazınızda belirtilen hususları milli şuur ve benliğinizle yaptığınıza, milli değerlerimize sahip çıkma duyarlılığı ile konuyu sayfanıza taşıdığınıza inanıyoruz. Sizler gibi bizler de bu vatanın evlatlarıyız ve her adımımızı milli benliğimize uygun şekilde atmaya çalışıyoruz.
Ancak farklı medya kaynaklarında yer alan ve sizin de yazınızda derlediğiniz eleştirilerin verilen emeklere haksızlık olduğunu ve yıllardır bu konuda ter döken insanların motivasyonunu olumsuz yönde etkilediğini vurgulamak ve bu konudaki gerçekleri size açıklamak istiyoruz.
Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü bir AB projesi değildir.
Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü, Avrupa Birliği tarafından tasarlanmış ve kurulması istenmiş bir proje değildir.
AB, belli fasıllarda hibe programları açmakta ve uluslararası ihale yöntemi ile programa yapılan başvururlar arasında başarılı bulunan projeye hibe desteği sağlanmaktadır. Söz konusu hibe programlarına Türkiye’deki kamu/özel kurum/kuruluşlar projeleri ile katılabilmektedir ve de katılmaktadır. Bu şekilde hayata geçmiş yapılaşmalar söz konusudur.
Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü de T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan proje kapsamında AB’nin açmış olduğu bir hibe ihalesine katılmış, çok uzun yıllardır benzer yapılara sahip olan tecrübeli ülkelerin projeleri ile yarışmış ve programın kazananı olmuştur. Projenin kazanılmasından sonra da proje dokümanında belirtilen hususlara ve şartlara uygun şekilde hayat bulmuştur.
Bugüne kadar yapılan harcamaların %65’i AB tarafından, %35’i ise milli bütçeden karşılanmıştır. Proje kapsamında taahhüt edilen hibenin alınmasından sonra yapılacak tüm harcamalar, milli bütçeden karşılanacaktır.
Bugüne kadar enstitü tarafından arkeoloji camiasına yerli ve yabancı 27 adet kaynak yayın kazandırılmış, 50.000 adet kitap basılmış, Türkiye’de yapılan kazılara ait tüm arşivler dijital ortama aktarılmıştır.
Proje, başlangıcından itibaren, şeffaf bir şekilde sürdürülmüştür ve de sürdürülmektedir. Enstitünün hiçbir kademesinde AB’nin yer alması söz konusu değildir. Enstitü tamamen milli bir yapıya sahiptir.
Enstitünün Kendirli Kilisesi’nde faaliyet göstermesi milli değerlerimize sahip çıktığımızın göstergesidir.
Kendirli Kilisesi milli mücadelemiz açısından önemli bir mekândır. Fransızlar Gaziantep’i işgal ettiğinde halk, canını kurtarmak için “Nasılsa Hristiyanlar kendi kutsal binalarına ateş açmaz” diyerek bu binaya sığınmış ancak yine de Fransızlar tarafından binaya ateş açılmıştır. Millî mücadelenin bir göstergesi olarak, restorasyon çalışmaları sırasında söz konusu mermi delikleri kapatılmamış, orijinal hali ile muhafaza edilmiştir.
Ayrıca Mustafa Kemal ATATÜRK 1933’te Gaziantep’i ziyaret ettiğinde halka bu binanın balkonundan seslenmiştir. O ana ait fotoğraf olmamasına karşın yabancı bir ressama temsili olarak bu konuşmaya ait bir tablo yaptırılmıştır. Söz konusu tablo enstitüde yer almaktadır ve aynı zamanda şuranın davetiyesine de basılmıştır.
Milli değerlerimize sahip çıktığımızın başka bir göstergesi de logomuzda yer alan ay yıldızdır.
Enstitünün kuruluş aşamasında ve şuranın düzenlenme sürecinde tüm paydaşların görüşü alınmış ve ilgili tüm kurum ve kuruluşlara davet gönderilmiştir.
Enstitünün 2019 yılında Gaziantep’te yapılan toplantısına arkeoloji camiasının çok büyük bir bölümü, Türkiye’de yürütülen tüm kazıların yerli ve yabancı başkanları ve ilgili devlet erkanı katılmıştır. Bu toplantıda katılımcılara anket dağıtılarak Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü hakkındaki görüş ve önerileri sunulmuş, verilen cevaplar dikkate alınmıştır. Dolayısı ile konunun paydaşı olan kişilerin sürecin dışında bırakılmış olması doğru değildir. Enstitünün kuruluş aşamasında her kesim ile irtibata geçilmiş, şura için de 5.400 kişiye davetiye gönderilmiştir.
Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü’nün kuruluş aşamasında 14.02.2015’te Gaziantep’te yapılan toplantıya Prof. Dr. Mehmet ÖZDOĞAN da katılmış ve bir konuşma yapmıştır. 15-17 Haziran 2022 tarihlerinde icra edilen 1.Arkeoloji Şurası’na da davet edilmiş hatta konuşma yapması için programda kendisine yer verilmiştir. Ancak Sayın ÖZDOĞAN, aynı tarihte yurtdışındaki başka bir faaliyeti nedeniyle şuraya katılamayacağını bildirmiştir.
Tecrübesine ve arkeoloji alanındaki yetkinliğine saygı duyduğumuz Sayın ÖZDOĞAN, enstitümüze yönelik görüş, öneri ve tekliflerini bizlerle paylaşırsa mutlu oluruz.
Ayrıca özellikle belirtmek isteriz ki 03-05 Mart 2017 tarihleri arasında düzenlenen 3’üncü Millî Kültür Şurasına birçok akademisyenle birlikte Sayın Nezih BAŞGELEN ve Sayın Mehmet ÖZDOĞAN da katılmış ve sonuç raporunda “Arkeoloji bilimine hizmet vermek üzere Türkiye’de kurulan Türk Arkeoloji Enstitüsünün en kısa sürede faaliyete geçirilmesi, sayılarının arttırılması gerekmektedir” ifadesi yer almıştır. O tarihte bu görüşü savunanların, şimdi aynı konuya eleştirel bir bakış açısı ile yaklaşmaları bir çelişki yaratmaktadır.
Sayın Nezih BAŞGELEN 26.02.2019 tarihinde Gaziantep’te yapılan enstitünün açılış toplantısına da bizzat katılmıştır. O günden bu güne konu hakkındaki görüş, öneri ve tekliflerini sunacak süresi olmasına rağmen bunları bizimle paylaşmamış, buna rağmen eleştirilerini medya aracılığı ile iletmeyi tercih etmiştir. Bundan üzüntü duyduğumuzu ifade etmek isteriz.
Aynı şekilde Arkeologlar Derneği de sürecin başından itibaren konunun içindedir. Gaziantep’te düzenlenen eğitim faaliyetlerine katılmışlardır. Arkeologlar Derneğinin yeni yönetimi bizzat Prof. Dr. Nevzat ÇEVİK tarafından telefonla aranarak şuraya davet edilmiştir. Ancak şuraya söz konusu dernekten hiçbir yetkili ya da temsilci katılmamıştır.
Hazırlanmış olan yasa tasarısı herkesim ve her kesimin görüşüne açıktır.
Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü’nün talip olduğu görevler ve amaçları, hazırlanmış olan yasa tasarısında bellidir. Söz konusu tasarıya halen herkes girdi yapabilir, tasarıda yer almasını istediği hususları enstitüye bildirebilir. Bunlardan uygun görülen hususlar TBMM’de komisyon çalışmaları sırasında dile getirilebilir ve yasaya ithal edilebilir. Bunun için zaman geçmiş değildir. Şura sırasında da aynı amaç güdülmüş ve bu konuda bir komisyon oluşturulmuştur.
Enstitünün YÖK’e bağlı olmadan yapılaşması normal bir süreçtir.
YÖK’e bağlı olan enstitüler yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim vermek üzere kurulmuş eğitim kuruluşlarıdır. Bunun dışındaki amaçlarla hayata geçirilmiş ve halen de faaliyetinin sürdüren Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü, Türk Standartları Enstitüsü, Yunus Emre Enstitüsü, İstanbul Araştırma Enstitüsü gibi kurumlar söz konusudur. Enstitümüzün de lisansüstü ve doktora eğitimi vermek gibi bir görevi ve amacı olmadığı için, YÖK’e bağlı olması gerekliliği yoktur.
Enstitü hiçbir şekilde arkeoloji alanında yapılacak çalışmalarda tekel olma iddiası ile yola çıkmamıştır ve böyle bir amacı yoktur.
Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü hiçbir şekilde T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığının yetki ve görev alanlarına girmeyecektir. Enstitümüzün devletin görevlerini üstlenmek gibi bir amacı yoktur, kanun tasarısında da buna yönelik bir madde bulunmamaktadır.
Devlet bilim yapmaz yaptırır. Enstitümüzün de ana gayesi budur. Türkiye’de bir Arkeoloji Enstitüsü kurulmasının bir ihtiyaç ve gereklilik olduğu yıllardır dile getirilmesine ve bu konuda ortak bir görüş olmasına rağmen, buna yönelik bir çaba bizim girişimimize kadar hayata geçirilmemiştir. 2014 yılında Gaziantep’te düzenlenen bir toplantıda bu konu tesadüfen gündeme gelmiş, yüzlerce bilim insanın emek vermesi ile uzun ve yoğun uğraşlar sonucu Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü kurulmuştur. Enstitümüz; kütüphanesi, arkeometri laboratuvarı, eğitim programları, arşivleri, yayınları, mekanları, araç-gereçleri ile yani tüm boyutlarıyla arkeoloji biliminin tüm paydaşları ile yakın işbirliğinde olma ve işlev görme arzusundadır.
Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü yetkilileri tarafından, yapılan eleştirilere yönelik açıklamalar bu şekilde. Söz konusu eleştirilerin sahipleri (yukarıda adı geçen gerçek ve tüzel kişiler) tarafından bu ifadelere cevap verilmek istenirse, onları da buraya taşıyacağımızı belirtmek isterim.
Esen kalın.
İlgili yazı… ↓