Nihat Genç yazdı…
İktidarı muhalefeti, sağlı sollu medyası boşa dönen kasnak gibi, ülkenin on yıllarını heba ediyor, sözde, laiklik, islam, batı, doğu, yargı, despotizm, açılım, yolsuzluk gibi konuları tartışıyor gibi görünüyor ama hepsi aynı kucakta aynı konforda ve oynatılan aynı kukla!
Liberal demokrasinin demokrasisi çoktan dünyayı terk etti ve liberaller sonunda demokrasiyi kim koruyacak sorusundaki o kim’i bulamıyor!
Dokunulmazlıklarıyla eski çağın asilzadeleri derebeylerinin yerine alan büyük şirketler şu anda medya ve ülke zenginliklerini ellerinde tutuyor!
İşte 78 kişinin ölümünden sorumlu iş adamı Kültür Bakanını görevden alamıyorsunuz, işte Trump, kârını düşünen bir şirket patronu gibi dünya siyasetine damgasını vuruyor, işte İsrail’i, ateşkes anlaşması sürerken bile soykırımına kaldığını yerden devam etmesini kimse durduramıyor!
Küresel çete, uluslararası petrole madene enerjiye, dijital medyaya vs. sahip uluslararası şirketlerin gücü!
Şirketlerin dini imanı sağı solu doğulusu batılısı hristiyanı müslümanı yok, taşeron ortaklıklar ağıyla hepsi aynı sıcak paranın yörüngesinde siyaset yapıyor!
Ve bu şirketler kendi işlerinde dünyanın en büyük mühendislerini deha düzeyinde bilim adamlarını istihdam ediyor ve bu şirketler dünya akademilerini fonlarıyla kendine bağlamış durumda! İşte soykırımı protesto eden bütün akademisyenleri ve öğrencileri hem okuldan hem ülkelerinden kovuyorlar!
Bu devasa şirketlere eleştiri getirmeyen sanatta bilimde edebiyatta büyük mesleki yetenekler şüpheniz olmasın aç kalmaz hatta ödüllere boğulursunuz!
Çünkü bu şirketler siz daha mezun olmadan zekanızı yeteneğinizi arayıp bulur ve size iş verir, yeter ki onları hiç sorgulamayın!
Büyük soru şu, bu şirketler kendi iş alanlarında deha düzeyinde yetenekler ararken bu şirketlerin kontrolünde olan mesela medyada neden toplumun en düşük zekalarını çalıştırıyor?
Çok sofistike bir mühendislik isteyen, petrol boru hatları, madencilik, köprüler, barajlar, yazılım, kodlama, havalanları vs. inşa eden mesela ülkemizdeki en tepedeki beşli çete gibi yapılar sıra medyaya gelince neden halkın önüne her akşam Nagehan Alçılar, Cem Küçükler, Hacı Yakışıklı, Şabanlar vs. en düşük zekalıları ekrana taşıyor!
Kendi şirketlerinde kapıcı odacı güvenlikçi diye asla iş vermeyecekleri bu insanlara neden ekranları açıyorlar ve halkın en büyük sorunlarını ahlaki zafiyetten öte gülünç insanlara tartıştırıyorlar?
Yani iş’in ve mal’ın en kalitesizini ekranlara taşıyorlar?
Siyaseti tartışacak ve halka güven verecek kalifiye elemanlarınız hiç yok mu?
Kendi işinizde en profesyonelleri ararken sıra medyaya gelince niçin en boş adamlarla çalışıyorsunuz?
Sorun, ekran başındaki halkı en boş meselelerle meşgul tutmak oyalamanın çok ötesindedir!
Yani büyük medyayı fonlayan reklamlayan bu büyük ve dokunulmaz şirketler isteseler mesleğine hakim çok daha yetkin bilim adamlarını ekrana taşıyabilirler!
Karikatürize ederek verdiğimiz bu örnek sadece medyada değil bilimde sanatta sporda her yerde geçerlidir!
Büyük şirketler kendi iktidar güçlerine ve yolsuzluklarına sessiz kalacak kuklaları seçiyor!
Çünkü hem halkı hem de devasa siyasi ekonomik sorunları ‘ciddiye’ almıyorlar, kendilerine sadece ‘oyalayıcı’ ‘kafa karıştırıcı’ ve siyasetten habersiz bomboş adamları seçiyorlar!
Onlarca yıldır siyasetin ve ekonominin en girift en zor en bela sorunlarını bile bu boş adamlara tartıştırmak düpedüz halkla dalga geçmektir!
Sorun demokrasi ise, demokrasiye-tartışma zeminine katkı sunabilecek mesleğinde en yetkin adamları niçin dışlıyor ve en boş adamları öne çıkartıyorsunuz!
Dikkat edin, iradesini özgürlüğünü bağımsızlığını kullanmayı beceremeyen insanları seçiyorlar, yani bir konuyu tartışabilmek için evrimini tamamlamış hatta insan beynini iradesini ve halk iradesini ve meclisi, Cumhuriyeti, vb. hiç anlayamamış insanları ekrana taşıyorlar!
Oysa dünyanın en büyük mucizesi insan bedenidir, gözleri, elleri, beyni, kalbi, her şeyiyle muhteşem bir organizma ve ellerimiz tırnaklarımız milyonlarca çağ içinde gelişmiş!
Bir dünya harikası mucizesi olan bu beyni küresel şirketler dünyadan habersiz en boş adamlarıyla dolduruyor! Neyi imha etmek istiyorlar, bu mucizevi beyni bu çöplerle doldurmak neyin düşmanlığıdır, bu da bir nevi soykırımdır!
İstiyorlar ki insanlığın beyni halkın beyni çalışmasın, içi çöple pislikle dolsun, istiyorlar ki, bu mucize beyni hurda plastik parçalarla dolduralım ve kendini ve insanlığı sorgulamasın!
Küresel çete, insan beynini iptal etmek, siyaset dışı bırakmak, çaresizliği öğretmek ve sizi hayati ve gerçek konulardan uzaklaştırmak için bu beyin özürlüleri kasıtla seçiyor, en imha edici şarapnel parçaları gibi!
Doğuda ve batıda bu boş adamların büyük şirketlerinin ağzının suyunu akıtan ortak özellikleri, iradi ve muhakeme ve eylem güçleri hiç olmayışıdır!
İradi bir güç olmadıktan sonra sabaha kadar sonsuza kadar düşünün! Düşünme başka şey anlamak başka şey! Düşündüğünüz şeyleri anlamlandırmak ve anlamlar için iradenizi kullanabilmek başka şey!
Hem sizi hem insanlığı harekete geçirmeyecek siyasete heyecan ve duygu ve hareket ve bilgi katmayacak ve kitleleri hiç etkilemeyecek şeyleri ekranlarda yüz binlerce yıl düşünün, düşünün, düşünün!
Ve sağcısı da solcusu da iktidarı da muhalefeti küresel çetenin servetlere hakimiyetini, iktidara hakimiyetini, ekonomiye hakimiyetini, yasalara yargıçlara hakimiyetini ve dokunulmazlıklarını ve ahlaka ve dine hakimiyetini, yani, bu devasa gücünü sorgulamıyor!
Sizi döveni, size acı yaşatanı, ülkenizi soyanı, elinizden ekmeği alanı, size ve halkınıza haksızlık yapanı, yolsuzluk yapanı ve sağlığınız ve eğitiminizi paralı yapıp elinizden alanı, size hiç düşündürtmüyorlar! Ya da düşünülecek şeyleri boka ve çamura sarıp boşluğa gömüyorlar!
Küresel çetenin kim olduğunu milli devletlere ve ekonomilere borçla faizle nasıl büyük basınçlar ve dayatmalar koyduğunu bilmeden hiç konuşmadan karşınıza işte Trump gibi canavarlar çıkmaya devam edecektir!
Görmüyor musunuz adam bilgisayar oyunu gibi haritaları coğrafyaları ülkeleri ele geçirip hakimiyet kurulacak sahipsiz ve iradesiz ve devletsiz ve tarihsiz sanal dünyanın bomboş sayfaları gibi görüyor!
Bir gümrük vergisi çıkartıp bir faiz indirip höt zöt ülkeleri fethedeceğine inanıyor, yani sanal alemde bir video oyunu gibi etki ve tepkisi olmayan bir dünya düşünüyor!
Hatırlayın, Trump da siyasi ekibini popülist ekran ve medya fenomenlerden seçti, tarihi, ulusları, ekonomiyi, gelenekleri, dinleri ve insanlık tecrübelerini, kazanımlarını, doğuda ve batıda, işte bu bomboş adamlara tartıştırırsanız nihayetinde tarihin en büyük deliliklerine canavarlıklarına çıkarsınız!
Hitler soykırımından sonra insanlık büyük fikirler büyük filozoflar büyük siyaset felsefecileri çıkarttı (Frankfurt okulu gibi) ve ancak aynı soykırım felaketini şimdi İsrail’in Hitler’in kaldığı yerden yaşattığına şahit oluyoruz!
Peki, onca filozofun (ki, alayı antisemitizme karşı savaşmışlardır) bugün dünya akademilerini kütüphanelerini dolduran kitapları hiç mi işe yaramadı?
Evet, bu filozofların çoğunun dünya çapında eserleri de aynı hastalık yüzünden bugün Hitler gibi şeytanlaştırılıp dışlanmak üzereler!
Mesela Bernard Lewis bir siyaset ve tarih filozofuydu ve yüzlerce aydını ve dünyalıları derinden etkiledi, ancak, eserlerindeki en temel argüman, bugün İsrail soykırımıyla boşa düştü ve işte tarihten siliniyor çünkü yazdığı onca kitabın anlamı kalmadı!
Çünkü anti-semitizme karşı savaş verirken İsrail Devletinde bir demokrasi olduğu iddiasını yazıp çizdi ve İsrail’i oturmuş hukukuyla övüp öne çıkartıp, kuşatıldığı Arap ülkelerinden ayırdı! Yani bir şekilde İsrail’in Birleşmiş Milletleri takmamasını bile ama demokrasi var deyip ‘İsrail’e toz kondurtmadı!
Mesela, şu Daron Acemoğlu, kalkıp az gelişmiş üçüncü dünya ülkelerindeki zayıf hukuk ve demokrasiyi masaya yatırıyor ve bir türlü demokrasiye geçemeyişlerinin sebebi olarak yolsuzlukları gösteriyor ve Nobel Ödülü de alıyor!
Peki Acemoğlu, bugün kalkıp asıl büyük yolsuzlukların-hukuksuzluğun Batı demokrasisinde olduğunu neden söyleyemiyor ve balığın baştan koktuğunu niye gizliyor?
Biri İsrail’i diğeri küresel şirketleri gözden kaçırıp koruyor ve hep hukuk ve demokrasi örnekleriyle göz boyayarak!
Mesela, çağımızın on binlerce aydınını etkilemiş Hannah Arendt’in bütün kitapları şu anda dünya üniversitelerinde ders diye okutulur! Ve Hitler’e sessiz kalanların büyük soykırıma ortak olduğunu ‘kötülüğün sıradanlığı’ kavramıyla dünyalıların beynine sokmayı başarmıştır!
Hannah Arend öyle böyle bir yazar değildir, hatta filozofluğa bile soyunmuş, özgürlük ve irade üzerine yüzlerce metin kaleme almıştır!
1950 sonrası dünyamızı şekilleyen bu ve nice yazarlar, Hitler sonrası dünyayı masaya yatırdı, önce otorite kavramını masaya yatırdılar, ailede babayı, gelenekten gelen ataerkil yapıyı, ve gözü kör itaati, sonra, psikiyatriyi masaya koydular ve modern çağı nevroz piskopat hastalıklı ilan ettiler!
Büyük soru şuydu, yahudilere tarih boyu yapılan bu zulüm ve işkence ve sürgün ve getto ve soykırımın temel sebebi neydi, şunları söylediler, insanlığın en büyük kurumu ‘aile’ arızalıydı, ‘babalık’ arızalıydı, insanlığın en büyük kurumu ‘milli devletler’ arızalıydı ve irademizi kullanamıyormuşuz ve özgürlüğümüzü liderlere teslim ediyormuşuz ve kadın erkek ilişkilerimiz ve eşitlik fikirlerimiz ve başkalarına karşı ahlakımız hiç gelişmemiş ve topluca ‘demokratik’ kültürümüz yokmuş! Ve bu yüzden hiçbirimiz sağlıklı ve normal değiliz!
Bu büyük filozoflar dilden dinden tarihten kültürden gelenekten siyasetten ilk çağlardan başlayarak neredeyse her şeyi arızalı bozuk buldular ve demokrasinin ve özgürlüklerin gelişmesi ve daha iyi bir dünya için yazıp çizdiler!
Hannah Arendt bugün yaşayıp İsrail soykırımını görseydi yazdıklarının beş para etmediğinri görecekti ama daha derinden argümanlarını temellendirdiği kendi kitaplarına kuşkuyla bakacaktı, neyi, gözden kaçırdık, diye?
Çünkü suçlu ve arızalı bulmadıkları ve masaya hiç yatırmadıkları ve düşünmeye değer bulmadıkları bir şey vardı, o da büyük şirketlerin kar ve hırs ve servetleri!
İnsanlığın ve ülkelerin ve bireyin dünyasına el koyan piyasaların hakimi ve hırs ve servet sahipleri!
İnsanlık kültürüne çok şey kattılar diye düşünüyoruz ancak bugün yaşasaydılar İsrail soykırımına büyük devletlerin ve hadi, insanlığın neden sessiz kaldıklarını sorduklarında çok yalnız kalacaklardı, ki, bizden daha büyük hayal kırıklıkları yaşayacaklardı!
Bu yazarların dünyamız üzerindeki hakimiyeti henüz kitapları yüz yıllık ömürlerini doldurmadan öngörüleriyle çürüdü ve çöktü!
Horkheimer’den Freud’una Adorna’sına Arend’ine kadar, eee ağbiler, kitaplarınız da bir işe yaramıyor, işte yine soykırım yine sessizlik, şimdi biz ne yapacağız?
Mesela, bu kitaplarla kültürünü inşa etmiş benim için, söylemek zor ama, bu yazarların kitapları hiçbir şey ifade etmiyor!
Çünkü ‘asıl meseleyi’ gözden uzak tuttular!
Sınırsız zenginliklerle demokrasinin yan yana yaşayamayacağına dair tek satırları yok!
Sınırsız dokunulmaz zenginliklerle hakların hürriyetin anayasanın yargının hatta milli devletlerin yaşayamayacağına dair tek satırları yok!
Ne trajik bir son bu büyük filozofların nicesi bugün bizim ekranlarımızdaki çer çöpten bomboş adamlardan farkı kalmadı, boşa düştüler!
Ve aydınları derinden etkilediler ve dünyayı hırsıyla şehvetiyle dokunulmazlıklarıyla ele geçirmekte olan Hitler’in başka bir versiyonu büyük şirketlerin nereye doğru koştuğunu hiç sorgulamamasına sebep oldular!
Ekonomiye büyük ve derin sorular soran kim varsa ya göz ardı ettiler ya komünistlikle ajanlıkla hatta bir çoğu kafirlikle suçladı!
Bilmişlikleriyle insanlık tarihini sorguya çektiler, aileden bireyden devlete kitlelere kadar!
Hitler’in soykırımından sonra insanlık tarihini akıllarınca temize çektiler!
Ve nedense, halkın örgütleri sosyal demokrat ve işçi partilerini ve sendikaları o büyük filozofik tartışmalarına tenezzül edip çok köklü ve ana mesele olarak hiç konu etmediler!
Neden büyük şirketlerin kar ve hırslarını ve sonsuz servetlerini o yeri göğü sallayan büyük filozof kitaplarına konu edinmediler, çünkü, sanayi çağının başından beri zenginlik ve servetler siyonizmi çağrıştırıyordu ve siyonistler masumdu mazlumdu!
Serveti masaya yatırmak bir nevi imayla olsun zımnen siyonizmi masaya yatırmakla aynı anlama geliyordu, anti-siyonistlerin sanayii çağının başından beri bir komplosu olarak görüyorlardı!
O halde, babayı, geleneği, dini, felsefe tarihini, ruhu, özneyi, nesneyi, kitleleri, otoriteyi, dünyayı tüm algılama muhakeme biçimlerimizi masaya yatıralım ama servetleri masaya yatırmayalım!
Tarım Toplumu yani feodalite yavaş bir toplumdu ve on binlerce yıl hükmünü sürdürdü ancak bunca mucizevi bilimsel gelişmeyi arkasına alan Sanayi Toplumu ve onun demokratik değerleri iki yüz yılını dahi tamamlayamadan çöküşe geçti!
Sebep, hırs ve servet, ilişkisidir, hırs ve servet ve ego ilişkisidir, hırs ve servet ve ego ve şehvet ilişkisidir ve yükselen egonun kendini merkeze koymasıdır, tıpkı, eski dünyanın şeyhleri asilzadeleri kilisesi gibi!
Servetlerini öyle kıskanıyorlar ki kimseyle bölüşmek istemiyorlar, servetleriyle milli devletleri insan haklarını anayasaları paramparça etmekten vicdani rahatsızlık hiç duymuyorlar! Servetleriyle kendilerinde büyük bir Tanrısal ve bahşedilmiş, seçilmiş bir güç görüyorlardı!
Ve servetleri onları ‘özel ve seçilmiş’ yapıyor, yani, bir nevi Kainat İmamı gibi, her şeyi bilen Menzil’in Gavs’ı gibi!
Ve servetlerinin gücüyle devletleri akademileri medyayı susturup tüm insanlığı kıyamet takvimine zorladılar!
Nedir kıyamet takvimi, mesih gelecek!
Mesih, sonsuz servetleriyle çoktan geldi, ve bu sonsuz servetler sorgulanmadıkça dünyamıza sadece kendi kavmini düşünen ‘kıskanç’ mesihler gelmeye asırlarca devam edecek!
Oysa modern siyasetin tarihi, servetleriyle şaşaalarıyla kendini Tanrı’nın özel temsilcisi ya da Tanrı’nın gölgesi ve gücünü Tanrı’nın kutsallığından alanların karşısına ‘halkın iradesini’ koyanlarla başlar!
Bu da ‘Cumhuriyet’le başlar, yargı, denetim, milli irade, sandık, seçim!
Servetler ‘seçimle’ belirlenmez, servetler halka rağmen birilerinin eline geçer, yargı denetim halkın değil, servetlerin eline geçer ve bunun müslümanı hristiyanı yoktur işte Cumhuriyet’i ve demokratik kazanımları parçalayanlar dokunulmaz servet sahipleridir!
Halk iradesi yoksa birey de yok, ahlak da yok, devlet de yok, milli egemenliğiniz de yok!
Sevgili filozof ağbiler, çok yanlış yerleri suçladınız ve aydınların enerjisini çok yanlış yerlere taşıyıp bitirdiniz!
Deha, ileri demokrasi, başarı, kariyer, deyip aklınızca ‘büyü’ kattığınız her şey demokrasiyi ortadan kaldırıp halkı rehin almak için köpek mamasından başka işe yaramadı!
Nihat abi,kizginligin gene hakli ama lutfen bir seyi atlama. Herkes sessiz degil, Guney Afrika, disi olmayan Uluslararasi mahkeme Norvec, Irlanda Ispanya vb ulkeler ciliz da olsa tavir aldilar, bunlara baska cilizlar da katililyor. Yazilarinda hep belirttigin gibi bunlarin artik yeni anlayislarda yeni yasamlarda olumleri haksizliklari ne kadar degistirebilecekleri supheli. Ama umut olsun, umut biraz kalsin; belki sittirip uzaya gittikleri zaman…
Paraya, servete tapanlar dünyayı karanlığa boğdular. Sade yaşamı, temiz insanlığı ve iyi aklı manipüle ettiler. Yine de bir çok insanın içindeki çocuğa dokunamadılar. Onlardan biri de Nİhat GENÇ tir. ve biz Nihat GENÇ ile gurur duyuyoruz..
Bir an Attila İLHAN,
Bir an Ali ŞERİATİ okuyorum zannettim…
Selam ve esenlikle Nihat…
Toplum düşüncesi küçük kalsın alçıya alınmış gibi kımıldamasın isteniyor herhalde.Görünür görünmez bantlarla sarılıyor sanki benliğimiz,direnebilmek başlı başına marifet.
👍👏👏