Avatar
Şahin Filiz

Yazarlık ‘Hanzo’luğu kaldırmaz! Nazif Ay’ın ‘İslami Hanzoluk’ yazısına reddiye

featured

Şahin Filiz yazdı…

Kamuya hitap etmenin iki temel yolu vardır: yazmak ve konuşmak. Yazmak konuşmaya göre daha çok sorumluluk ve ağırbaşlılık gerektirir. Konuşmak da öyledir ancak “dostane, mahrem, aile içi ve özel konuşma” tarzları olduğu için, yazmak kadar sıkı ilke ve sınırlar gerektirmeyebilir. Yine de, konuşurken tıpkı yazıyormuşçasına ilkeli, dikkatli ve özenli olmak yarardan uzak değildir. Antikçağ’dan başlayarak konuşma sanatına dair kural ve yönergeleri içeren epeyce çalışma vardır.

Bununla birlikte yazmak üzerinde duracağım. Yazmak, kamuya yönelik; kalıcı ve kapsayıcı bir karakter taşır. Konuşma edimine göre daha sıkı ilkeleri ve açık görgü kuralları vardır. Yazmak, kamusal olduğu kadar bireysel sorumluluklar gerektirir.

Bu gün Nazif Ay imzalı “İslami Hanzoluk” başlıklı yazıya ve ona ilişkin eleştirilerime yer vereceğim.

Bir kere, özel konuşmalarda bile “ kontrol dışına çıkmadıkça telaffuz edemeyeceğimiz” “gavurluk”, “hanzo”, “hanzoluk” gibi argo sözcükler bir yazıda kesinlikle dillendirilmemelidir. Sinkaflı küfür savurmakla bu sözcükleri kullanmak arasında çok ince bir sınır vardır, yazar bu sınırı neredeyse aşacak kadar Türkçeyi argo sloganlara boğmuştur.

“Hanzo, argomuzda kalitesizliği, kaba sabalığı, görgüsüzlüğü ve sosyal uyumsuzluktaki vahşiliği ifade eden bir sözcüktür. Kötülüğe yorulabilecek her şeyi kapsayan anlamıyla layık olanlar için en isabetli bir sıfatlamadır” tanımına yer veren Ay, ne ki tüm yazısı boyunca, başına “İslami” kavramını getirdiği her davranışı, her hareketi ve neredeyse bu çevre içindeki herkesi “hanzolukla” suçlarken, aynı üslupla aynı sınıfa girdiğinin ayırtına varamayacak kadar kendini kaybetmiş gibidir.

“Hanzoluk” “yöresel bir aşağılama değil” derken de, yukarıdaki tanımı kastettiğini belirterek “özrü kabahatinden büyük” bir yazar olduğunu düşündüğünü sanmıyorum. Oysa asıl aşağılama, yöresel olandan çok, kendi verdiği tanımda apaçık görünmektedir.

Madde madde “hanzoluk” örneklerini verirken, yazısında öfke ve hiddetinden göz gözü görmemekte; ne denli haklı, parlak ve cazibeli laflar ettiğini başta belirterek, yine bu yazının da aynı şekilde okur ilgisine mazhar olacağı sevinciyle adeta “hakaret ve aşağılama”da sınır tanımamakta; önüne “İslami” kavramını eklediği her şeyi herkesi yerle yeksan etmenin zafer sarhoşluğunu zevkle yaşamaktadır.

Yazara göre “hanzoluk” çeşitlerine sırasıyla bakalım:

Namazda dimdik durmak yerine, riyakarlıkla süklüm-püklüm durmak

Yazar niyet okumaz. Olgulardan hareket eder. Kaldı ki kimin nasıl namaz kıldığına bakarak riyakâr mı, muttaki mi olduğuna kimse karar veremez. Allah ile kul arasındadır. “Süklüm-püklüm namaza duranlar” arasında kiminin hasta, kiminin bedensel bir kusura sahip olup olmadığını hesaba katmadan “Tanrı gibi” insanları bedensel duruşlarına göre sınıflandırmak, Veryansıntv’nin yazı tekniğine ve yaklaşım tarzına yakın olmasa gerektir. Böyle bir ayırım için yorulmayın, bunu şeyhler şıhlar, dinbazlar zaten yapıyor. Siz de seküler şıh mısınız ki niyet okuyup önünüze geleni Tanrı’ya şikayet ediyorsunuz?

Yol ortasında, toplu taşıma araçlarında namaz kılmak…”

Çok sık rastlanmayan ve rastlandığında Türk halkının onaylamadığı mekanlarda görülen bu davranışlar, “hanzoluk” gibi küfür ve hakaretle eleştirilmek yerine, sosyal psikolojik ve sosyopolitik analizlerle incelenmelidir. Eğer bu “hanzoluk” ise, benzer jargonla eleştirilmesi, sizi de aynı sınıfa sokar.

10 yaşına gelen çocuğunuza namazı kılmasını emredin, kılmazsa gerekirse dövün! 

Uydurma bir hadisin peşine düşerek sanki bu yaşta çocuğu olan insanlar “vahşice ve gaddarca” yollarla, çocuklarını döverek, söverek namaz kıldırmak için toplu eyleme geçmişler gibi, pireden yorgana ve oradan da eve sıçrayacak bir yangın çıkarmanın anlamı olmasa gerektir.

Peygamberimiz buyuruyor ki….deyip kadını aşağılamak..”

Atatürk Cumhuriyeti Türk kadınına dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir dinde tanınmayan haklarını iade etmiştir. Bunu bir yere yazalım. Ancak kadınların ülkemizde din kullanılarak aşağılandığına dair örnekler bolca vardır. Ama kadının aşağılanması olgusunu yalnız “İslami” olan bir nedene dayandırarak acımasız genellemeler yapmak, yazarlık kuralına aykırıdır. Kadın cinayetlerini düşünün. Alınan önlemlere rağmen her yıl cinayete kurban giden kadınlarımızın sayısı artıyor. Neden? “İslami hanzoluk” gibi bir nedene bağlayabilir miyiz? Hayır, bu kişisel ve kültürel bir “hanzoluk”tur. İçinde dinsel tonlar barındırabilir ama hiçbir zaman katiller “ Ya Allah bismillah, Allahuekber” diye karısını ya da sevgilisini öldürmüyorlar. Cinayet haritası, demografik dağılım ve katillerin sosyoekonomik, sosyo kültürel düzeyleri farklı farklıdır. Türk toplumunda her kesimden, her tahsil düzeyinden katiller vardır. Dinlisi dinsizi, İslamisi gayri İslamisi olan bir cinayet yoktur.

Hanzoluk, Kadınlar okutulmasın, eğitim öğretim görmesin. Onların gerçek okulu evidir” şaklabanlığı yapmak ama hastalandığında sedye üzerinde yalvaran bakışlarla kadın doktordan medet ummaktır.”

Gerici, yobaz ve bölücü cemaat ve tarikatlar dışında artık Türk halkı, dindar ya da dindar olmayan her kesimden insanımız kızlarını okutmak için can atacak bir bilinçliliğe varmışlardır. Bu sızlanmaların temeli yoktur, gündemde bile değildir. Dolayısıyla “hanzoluk” bir durum, yazarın abarttığı, körüklediği ve kışkırttığı kadar değildir.

Kadın/ erkek elini sıkmamanın dindarlık olduğunu düşünen ele düşmüş güruhun, menfaatleri gerektiğinde İslam hukukunun (fıkıh) en sefil fetva ismi DARÜLHARP gerekçesine uyarak namahremlerin hem elini sıkma hem bazen haremine atıp cariye kılma pişkinliğidir.”

“Kadın eli sıkmayan”, “Türkiye’yi Daru’l-Harp” sayıp haremine cariye atanlar”, hem ahlaksal hem de hukuksal olarak suçludurlar. Ancak sayıları, etkileri ve umdukları sonuçlar bakımından “İslami” olmayı hak eden “hanzolar” değildir. Felaket tellallığı, felaketin ilk davetçisidir.

Kadınların kutsal varlık olduğunu tekrarladığı halde en kutsal varlıkları olan annesinden, kız kardeşinden, kızından tahrik olduğunu itiraf etme şerefsizliğidir.”

Evet öyledir. Doğrudur. Ancak bu iğrenç duygu ve düşünceleri yaşayan ve İslam’mış gibi anlatanlar, “İslami hanzolar” değil, derhal tedavi edilmesi gereken hastalardır. Evet, tıbben hastadırlar. Cezai ehliyetleri araştırılmalıdır. Varsa, en ağır şekilde cezalarını çekerler; yoksa tedavi edilip toplumdan yalıtılırlar.

Köpek olan yere melekler girmez” anlamlı hadisler uydurmak, günahsız hayvancıkları zalimlerin gözünde hedef yapmak, gerektiğinde onların itlaf edilmesini özendirmektir, İSLAMİ HANZOLUK.”

Yazarın yazısının sonunda “yavşama” ile aşağıladığı ilahiyatçılardan pek çoğu, “köpek” hadisinin uydurma olduğunu, “hayvana eziyetin dinde kesin bir dille yasaklandığını” defalarca yazıp çizmişlerdir. O kadar da değil. Hayvanların ayaklarını çaprazlama kesip yol başına atanlar, onlara işkence etmekten zevk alanlar kimlerdir? Bu sözde hadisi referans vererek hayvanlara zulmetmenin müthiş bir sevap olduğunu ilan eden tek bir olay gösterebilir misiniz? “Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı” demek, Türkçemize karavana suçlamalardan ve argo sözcüklerden daha fazla yakışıyor. Yazar bunu inceliği önemsemelidir.

Doğayı tahrip edip gecekondu mantığını tüm ahlaksız ticari faaliyetlerine temel yapanların Allah’tan cennet isteme çelişkisidir, İSLAMİ HANZOLUK.”

“Dini siyasete alet etmek” yazarın bu ifadelerinde, tersinden de olsa, yine kendini göstermektedir. Nasıl mı? Dini siyasallaştıranlar, satanlar, din adına her türlü politik söylem ve eylemden sakınmayanların yaptıkları “İslami” hanzoluk değil, “siyasal ve insani hanzoluk”tur. Neden? Çünkü aynı cürüm ve ahlaksızlıkları, her siyasal yelpazeden yapanlar yok mu? “Ben İslam adına yapıyorum” demek, ahlaksızlık, hırsızlık, yolsuzluk ve sahtekarlığın ille de ve mutlaka “İslami” olduğunu mu kanıtlıyor? Böyle demeden, böyle diyenlere yanaşanlar aynı şeyi yapınca, neden onlarınki ne “İslami” ne de “hanzoluk” olmuyor? Temiz iş mi yapıyorlar? Barış, demokratik hukuk, halkların kardeşliği gibi, arkasında ihanet ve bölücülüğü, Türk ve Atatürk düşmanlığını saklayanlar bunları yapınca “kibar beyler ve bayanlar” mı oluyor?

Camilerini ya gecekondu vasfıyla inşa etme veya öteki dinlerin mabetlerini dönüştürme ile yaşama sokma bedavacılığı”

Cami yaptırmak ayrıdır. Sayı, rol ve ihtiyaç bakımından eleştirilebilir. Ama Türkçenin arılığı ve duruluğuna gölge düşürmeden yazmak, yazarın en asli görevi ve sorumluluğudur. Türk kültürünün gerçeklerini görmezden gelerek yazmak, başka bir topluma hitap etmektir.

Öteki dinlere ait mabedlerin camiye dönüştürülmesi ilkece eleştirilebilir. Ama kendimizi eleştirdiğimiz kadar örneğin, Almanya’da, Fransa’da, İsviçre’de camilerin yakılmasını, Dağlık Karabağ’da Ermenilerin hem de tarihi camileri yağmalamasını (hani kiliseye dönüştürseler bir parça deriz), “hanzoluk” olarak eleştirme cesaretiniz var mı? Cumhuriyet’in ilk yıllarında “camiler ahıra çevrildi” diyen yerli emperyalist kafaları, “yabancı emperyalist” bir söylemle püskürtemezsiniz. Camileri ahıra çevirenlerin Dağlık Karabağ’ı işgal eden Ermeniler olduğunu söyleyebilmek için, camileri dincilerin değil, Türk halkının değeri olarak görmek her yazar için ahlaksal ve kültürel bir görevdir.

İslam’ın nezaketine isyan edercesine dinin alameti sayılan simge ve sembolleri göze ve kulağa saldırarak sergilemeye çalışmak”

“Hanzoluk”la suçlayıp kontrolden çıkmış bir öfkeyle küfürler savurmak yerine, şöyle denebilir: Bir kere Yahudilik ve Hıristiyanlığa göre İslam, simgeleri neredeyse hiç olmayan bir dindir. İslami simge yoktur. Camiler bile simge değildir. Çünkü İslam bir ahlak dinidir. Hukuk, fetva, muamelat, ibadet vb. içtihada bağlı ve sonradan temel nasslardan çıkarsanmış literatür birikimidir. Bunlar değişebilir. Örneğin İslam’da takke, sarık, cübbe, türban ve benzeri “İslami simge” değildirler. Daha önce yazmıştık. Yahudilik ve Hıristiyanlık, simgeler olmadan yaşayamazlar. Mabed, Din Adamı sınıfı, Ruhbanlık, komutan-yalvaç figürler, özel gün ve geceler…olmadan bu dinler ayakta kalamaz. Ama İslam hiçbir dinsel simge olmadan yaşar. Cemaat ve tarikatlar, dinci radikal gruplar bunun farkında oldukları için, İslam dinini, siyaset ve ticaret yoluyla “Yahudileştirme” çabası içindedirler. Özellikle Fetö ve şimdiki kolları bu yoldadır. Cami ibadethanedir. Ama ibadethane sadece cami değildir. Cami yoksa bir Müslüman istediği yerde ibadet edebilir. Ama diğerleri için böyle bir şans yoktur. O yüzden simge yaratanlar, Türk halkının genelini bağlamaz.

Dini bayramlarda tanıdıklarına kamyon arkası manilerle kutlama mesajları çekip taciz etmek”.

Bırakın insanlar dini veya milli bayramlarda birbirine mesaj çeksin. Bunun hanzolukla, bedevilikle ne ilgisi var? Laf ola beri gele.

Boğaziçi Üniversitesi’nin, “Gençleri dinsizleştirmek için” kurulduğu şeklindeki aptalca tezini, feminen isme/nick’e sahip olma utancını unutarak güya ağır ağabey pozuyla dillendirip paylaşmaktır, İSLAMİ HANZOLUK.”

Tek bir kişinin bu denetimsiz sözlerinden kalkarak “İslam”, “Boğaziçi”, “dinsizlik” “ gençler”, “İmam-hatip”, “feminen” kavramlarını sıralamak, eleştireyim derken bir yazarın içinde bulunduğu ruhsal ve zihinsel karmaşayı resmetmektedir. Toptan red, toptan kabul, toptan küfür, toptan itaat… altını çizerek söylüyorum, kanımca Veryansıntv’nin genel anlayışına aykırı ve yazarlarının büyük çoğunluğunun onaylamayacağı bir tutumum olsa gerektir.

Yalnız Boğaziçi olayını başka bir açıdan ele almaya kalkarsam, bu yazının sınırlarını aşarım. Sadece şunu söylemeden geçmek istemiyorum: Fetö’nün Ergenekon ve Balyoz Kumpaslarında bu üniversitemizden ses geldi mi? Ayrıntılarına girmeyeceğim. Kısmetse sonraya kalsın.

Yazar Ay, benzer “hanzoluklar”dan aynı noktada istifleyebileceğimiz çeşitli örneklerle yazısına devam ediyor. Derleyip toparladığımızda bütün örnekler, Fetö ve yardakçılarının eseridir. Bu yardakçılar arasında yalnız ilahiyatçılar değil, her kesimden, soldan sağdan, her görüşten insanlar vardır. Fetö içinde ilahiyatçılar ile ilahiyatçı olmayan diğer tüm kesimlerden kaç kişi vardı? Hesaplayın bakalım. Şu notu da düşeyim: Fetö’nün en nefret ettiği kesim İlahiyatçılar idi ve hala da öyledir. Yardakçılık yapan sözde ilahiyatçılar tabii ki onların doğal parçası olmuşlardır. Onları İlahiyatçı oldukları için değil, Fetöcü oldukları için eleştiriyoruz.

Nazif Ay, yazısının sonunda, sanki eleştirilerin kaynağını saptırıyormuşçasına, tüm bu “hanzoluk”ların adresi olarak İlahiyatçılara ima bulunmakta; hatta “yavşama” fiilini, “yavşak” ismine tercih ederken “ yetkin ve usturuplu bir yazar” imgesi çizme çabasındadır. Partilere girmeyen ve tv kanallarında konuşmak için “hanzoluğun bir önceki aşaması”na bile yanaşmayan kişilikli, vatansever, Cumhuriyetimize canıyla bağlı, Atatürk’ü atası gören pek çok ilahiyatçı vardır ve kendilerini, yazdıklarını beğendirmek için “yavşama”ya gereksinim duymazlar, tenezzül etmezler.

Ay, bütün ilahiyatçılara yekten hakaret etmekte ve aşağılamaktadır.

Nazif Ay’ın böyle bir yazısı, yazı tekniğinin hiçbir türüne girmez. Deneme mi, değil; makale mi, değil; hatıra mı, değil; otobiyoğrafi mi, değil…

Türkçemizde böyle bir yazının ne biçemsel ne de içeriksel bir yeri yoktur. Bana göre Veryansıntv’nin yayın politikasındaki incelik, derinlik ve görgü kuralları böylesine kategorik küfürler ve ayrımlaşmalara yol açan slogan tarzı yazıları taşımaya uygun olmasa gerektir.

“Hanzoluk” dilden başlar; ama Türkçenin zarafet ve estetik duvarına çarpar; içeriksel derinliğinde de yer bulamaz.

“Hanzoculuk”la yazarlık bir arada bulunmaz.

Kanıtı mı?

Nazif Ay’ı okuyun.

 

 

 

Yazarlık ‘Hanzo’luğu kaldırmaz! Nazif Ay’ın ‘İslami Hanzoluk’ yazısına reddiye

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

34 Yorum

  1. 11 Şubat 2023, 07:51

    İlahiyetçi nazif Ay, deprem bölgesi için yazdığı inanç sorgulamasını kınıyoruz
    Kınıyoruz
    Kınıyoruz

  2. 16 Ocak 2021, 19:11

    Dışı sizi içi onu yakar…
    Ahh şu ortanın solu müslümanlığı ahh…
    Yoksa şuna (ABD tipi “Moderate Muslim”) ılımlı müslüman mı demeli bilemedik.

  3. 16 Ocak 2021, 15:08

    Sayın Şahin Filiz, siz tabii çok düzgün ve ahlâklı bir müslümansınız. Sayın Nazif Ay’ın yazısına yönelik itirazlarınız da, tıpkı kendiniz gibi ahlâklı müslümanlardan oluşan bir kesimin hassasiyetlerini içeriyor. Ancak ülkemizde müslümanlığı ruhuna uygun olarak yaşayan, siz ve sizin gibi insanlar artık öylesine azınlıkta ve sizin içinizde yaşattığınız gerçek müslümanlık, bahse konu yazıda, -bence çok haklı olarak sertçe eleştirilen- “siyasi islâmın arap-varoş tezâhürü” ile siyah ve beyaz kadar birbirinden farklı ki, sadece isim benzerliği üzerinden bu hassasiyeti göstermeniz bence son derece yersiz. Yirmibirinci yüzyılda dünyanın hiç bir toplumunun, onsekiz yıl boyunca cehaleti başında tutma lüksü yoktur. Bahtımıza lanet olsun ki, bizler bu zilletle yüzleştik ve bunun bedeli olarak, siyasal, toplumsal ve kavramsal bir cinnet hali yaşıyoruz. Siyasal ve toplumsal boyutu herkesin malumu. Kavramsal boyutunu ise, “henüz demokrasi tramvayından inme zamanı gelmediği için” şeriatı ilân edemeyen şeriatçıların, uygarlık ve demokrasiye dair kavramların içeriklerini, kendi şer’i emellerine uygun olarak değiştirmeleri oluşturuyor. Lâikliğe “din ve vicdan hürriyeti” denmesi, demokrasinin sadece kelle hesabına indirgenmesi bunun en güzel örnekleri (maalesef meclis içindeki sahte muhalefet de buna alet olmuştur). Elbette müslümanlık da, sayın Nazif Ay’ın yazısında eleştirdiği şekilde bundan nasibini aldı. Dolayısıyla artık bu kavramların içerikleri korsandır, sahtedir… Daha da acısı, eğer memleket, buna itiraz etmesi gereken bizlerin, böylesine azınlıkta kaldığı bir tımarhaneye döndüyse, artık o kavramları sahteleri temsil ediyor demektir. Gerçeği görelim; artık Türkiye’de laikliği de, demokrasiyi de, islamı da sahteleri temsil ediyor. Dolayısıyla bunlara getirilen eleştirilere, bu kavramların evrensel tanımlarını baz alarak karşı çıkmak saçmalığın daniskasıdır. İşte bu yüzden, sayın Nazif Ay bence yerden göğe kadar haklıdır ve ne Nazif Ay’ın bu eleştirileri getirirken gerçek müslümanları tenzih etmesine, ne de gerçek müslümanların bu eleştirilerden alınmasına gerek yoktur..

  4. Simdi dikkat ettim, bir yanlis anlasilma olabilir. Ustteki yazimda belirttigim “bu adamlardan” kasitim Sahin Bey veya Nazif Bey degildir. Sozde tarikat seyhleri, din bezirganlari, dincilik yapip siyasi cikar devsirenlerdir. Yanlis anlayanlar olduysa ozur dilerim. Yorum alanlari kisitli, bazen kelimeler atlanabiliyor. Saygilar, selamlar.

  5. Nazif Ay’ın yazısını bekliyorum. Halının üstü tertemiz Şahin Hocam. “Cennet anaların ayağının altındadır” / “Öyle ulu ortada karnın burnunda sokaklarda gezmeyeceksin, herşeyden önce estetiğe ters” 2013 Ramazan İftar programı TRT/ Bu da halının altından bir örnek. Neler duyduk/ duyuyoruz neler… Hem de fen ilimlerinde beni bin kez cebinden çıkaracak kelli felli varlıklarda dahil. Nasıl bir dindarlık eğitimi aldıysa artık. İslami Hanzoluk olabilir.

  6. Veryansın tv nin bütün görüşlerine katılmasam da ilkeli duruşunu beğenip takip ediyorum. Bu yazının tamamına katılmasam da yine aynı ilkeli duruş gereğince güzel bir yazı ve tebrik ederim. Nazif Ay’ı bir yere oturtmak çok zor ve mutlaka oturtmak gerekirse de o yer hoş olmayan bir yer olur.

  7. 15 Ocak 2021, 18:39

    “Allahu Ekber” nidalarıyla Rus Elçiyi sırtından vurdular bu ülkede. Kadın cinayetlerinden sonra “su testisi su yolunda kırılır.. diyor bu hanzolar, siz de gayet iyi biliyorsunuz. Ortadoğunun kültürünün içine işlemiş olan “Allahu Ekber” her şeyde kullanılıyor. Sade HANZO olsun hadi.

  8. 15 Ocak 2021, 17:55

    Örnek verdigin şair iyi bir şairdi. Fakat iyi bir toplum bilinci değildi. Datçada hiç ayık gez met. Gece sarhoş gündüz sarhoş etrafındakileri hep rahatsız etti. Türkiye cumhuriyeti Devleti’nin ilk milli eğitim Bakanı olan Hasan Âli Yücel’in oğluydu ama babasının çeyreği kadar faydası dokunmadı ülkeye.
    O yüzden hiç ayık gezmeyen otur insanların filozof gibi algılanması ve buralarda örnek olarak gösterilmesi kanımca yanlıştır. Şiirini sevebilirsiniz ama onu bize bir toplum bilimci gibi örnek gösteremezsiniz. Din kültürü ahlak gelenek konuları çok derin ve her ülkede farklı özellikler gösteren konulardır. Özenli bir dil seçmek gerekir. Nazify bilgili bir insandır ama üslubu ve dili ülkemizdeki yaşayan ve Yobaz olmayan Müslüman İnsanlarımızı yaralayıcı niteliktedir. Her görüşte her dinde her inançta aşırılıklar vardır önemli olan bu aşırılıkları zararsız kılmak için çalışmaktır. Saygılarımla

  9. 15 Ocak 2021, 17:47

    Hanzolaşarak hanzoluk yok edilemez. Bilgi olmanın verdiği bir biçeminiz ve kültürlü olmanın verdiği bir ağırbaşlılık olmadan nafile!
    Gerçekliliğin bile etkisiz olur!

  10. Şahin bey reddiyeniz için teşekkürler,ben beyefendinin yazısını dikkatlice okudum doğru ve yanlışı o kadar harmanlayarak sunmuşki şaşırdım ve yorum yapmaya değmez dedim.
    Benim tiksindiğim, Anodolu insanını aşağılayıcı elitist,jakoben iğrenç bir jargon kullanmış, ne zamandan beri “selamün aleyküm” veya hayırlı geceler demek kalitesizliği, kaba sabalığı, görgüsüzlüğü ve sosyal uyumsuzluktaki vahşiliği ifade ediyor anlamadım ,terbiye eksikliği var.

  11. 15 Ocak 2021, 15:23

    Biraz yukarıda uzunca bir yazı yazan Osman kardeşime yazıyorum. Hani şu
    fare zehri, hurma, gemi, deve sidiği gibi şeylerden bahseden arkadaş.

    Ben müslüman birisi olarak hadislere inanmıyorum. %90’ı Emevi döneminde uydurma. “Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım?” enam 114
    De ki ” Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum.”enbiya 45
    Bir müsluman için kuran yeter.
    Youtube’da Bilge Ali Akın adlı din bilginini izle. Sevgiyle.

  12. Anlatilmak istenenlerin duzgun ve yapici anlatilmasi gerekir. Amacin her ne kadar sitem belirtmek oldugu acikca belli de olsa, kelimeler daha uygun secilmeli bence. Islam baris demektir, Allah’in dininin adidir. Olumsuz kelimeler ile beraber anilmamalidir. Cunku bu adamlar bu gibi yazilari firsat bilip, kendi kitlelerini siklastirmak icin kullanirlar. Bu cakallara koz vermek anlamsiz. Taha-44 ayeti bu anlamda onemlidir. Firavun icin dahi Allah Musa peygambere yumusak konusmasini tavsiye etmistir. Sonucta firavun ogut almamistir, orasi ayri. Ama Musa Rabbi’nin (Efendisinin) dedigini ve istedigini yapmistir. Kanimca olcu bu.

  13. 15 Ocak 2021, 14:31

    Hocam saygılar.Çok güzel bir eleştiri yazısı olmuş bamna göre.Zaten eleştirmek sevilmeyen bir işin yada ne bileyim imgenin diyeyim eksiğini yanlışını söyleyip olması gereken doğrulaları ve çözümü söylemektir.Sadece eleştirirsek bir yerde farketmeden ya hakarete varır yada etkisiz olur.
    Sonuca gelince sizin bütün yazılarınızı okuyorum ama kusura bakmayın ama bahsettiğiniz kişi artık benim için zaman kaybı olur.Saygılar.

  14. 15 Ocak 2021, 14:04

    İşte bu!
    Elini öperim hocam.

  15. 15 Ocak 2021, 14:03

    Değerli hocam, bizler Cumhuriyet terbiyesi aldık, ve Türk Ulusunun gelenek görenekleri, folklörü, milli değerlerinden beslenen aile terbiyesi ile yetiştirildik. Müslümanlığın sizin öne çıkardığınız değerleriyle büyüdük. Bunların bileşimi ile hoşgörü, tevazu sahibi, mazluma sahip çıkan, muhtaca karınca kararınca yardım eden, affeden, görgülü, nazik, saygılı, ayrıştımayan, insanlar olduk. Sokakta oynayan çocuğa kendi çocuğu gibi sahip çıkan, esirgeyen anne babalarımızın örneklediği geniş bir aileydik. Daha sonra İslam’ın Yaşar Nuri hocamızın ve sizin yazılarınızda ifadesini bulan yorumu değil daha şekilci, kalıplar koyan bir yorumu hayatımıza girdi. Onların şablonuna uymayanlar, Sunni olmayanlar daha az Müslüman sayılmaya başladılar. Karşısında da Cumhuriyete, devrimlerine, ilkelerine sahip çıkmayı şekilde, gardropta, giyim kuşamda gören bir kesim kalıplar üretmeye koyuldu. Bir zaman sonra Fetö ve ayrıştırıcı, dogmatik din anlayışına sahip İslami hareketler siyasi planda güç ve popülerlik kazandı. Simgeler üzerinden mağduriyet, fazla ayrıştırma ve düşmanlık ürettiler. Bu çoğu zaman Türkiye’nin vatanı, milleti ve devleti ile bölünmez bütünlüğünü hedef alan emperyalizmin planlarıyla örtüştü. Beşinci kolları olan Soros kuruluşları, Alman vakıfları, dernekler, kiralanmış kalemler, sözüm ona sanatçılar, bilim adamları (!); medya kuruluşları devreye girdi. Ulusal kimliğimiz, değerlerimiz, yukarıda sözü ettiğim bizi biz yapan ne varsa hedef tahtasına kondu. Zalim, katil, soykırımcı Türk, mazlum masum etnik kimlikler şeklinde imgeler yaratıldı. Türk olmaktan utanan genç, okumuş insanların sayısı çoğaldı. Sadece Kürt değil, Laz, Çerkez, Zaza, Süryani gibi aklımıza gelmeyen, ağzımıza yakışmayan onlarca kimlik ortaya çıktı. Türkçe olmayan şarkı, türkü söylemek özendirilip desteklendi, Türkiye haritasını mozaikten yapılmış gibi gösteren resimler plakların üstüne kondu. Alevi- Sunni ayrımını hoşgörüsüzlüğü körükleyip, fonlar aktararak onlarca dernek, federasyon kurdular. Aile yapısını hedef alarak sözüm ona kadın özgürlüğüne sahip çıkma adına, eşlerin birbirine saygı ve sevgisini, hoşgörüsünü, birlikte yaşama duygusunu dinamitlediler. AÇEV gibi vakıflar, onlarca feminist dernek kuruldu. LGBTler hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi, birine dahil olmak öne çıkarılan bir değer oldu. Evrensel , ulusal siyasi değer ve nitelikleri değil sadece kadın olmayı önemli gören ve seçimlerde desteklemek için yeterli sayan bir derneğimiz bile var. Niteliksiz filmler, diziler, hoyratlık, şiddet ateşli silahlar, küfür ve aleni cinsellik sanat ve estetik algımızı yerle bir etti.
    İşte tüm bu şartlar altında bilerek bilmeyerek, açık ya da dolaylı olarak daha fazla hoşgörüsüzlüğü, anlayışsızlığı, ayrıştırmayı, değersizleştirmeyi getiren her kim varsa bu ülkeye ve bu büyük Ulusa büyük kötülüğü yapmaktadır. Lütfen hiç birimiz hiç bir zaman bu acımasızlığın, zulmün tarafı olmayalım. Kendi bakış açımdan Nazif Ay’ın yaklaşım ve yazılarını, hatta Sn.Ali Rıza Özdemir’in bir çok yazısını son derece yanlış buluyor ve bu siteyle bağdaşmadığını düşünüyorum.

  16. Hadi oradan!
    Yok yazmak şöyle, yok yazmak böyle, geçiniz bu saçmalıkları. Nazif Ay’ın anlatmak istediklerini anlamak isteyen anlamıştır. Fikirlerini okuyucuya geçirebilmiştir, yazı gibi yazıdır.

  17. Toplumun içerisinde olan birisi Sayın Ay’ ın yazısının haklılığını görecektir. Gayet yerinde bir yazı. Şahit olduklarım yazının tutarlılığını göstermektedir. Nacizane fikrim.

  18. Nazif Ay bana göre bilerek yada bilmeyerek misyoner cizgisinde yazilar yaziyor. Öyle olmasa, elestirirken yikici, ötekilestirici ve hararet iceren tanimlamalar yapmaz. Nazif Ay‘in yazilari, bir yazardan cok, öfke sorunu olan ergenin kaleminden cikmis gibiler. Ben onu bunu bilem..Elestirinin her türlüsü eger sonucta yanlisi düzeltmeye bir katki sagliyorsa degerlidir. Aksi halde o elestiri degil, manupulasyon, misyonerlik, küfür, hakaret ve nefretin disa vurmasidir.

  19. 15 Ocak 2021, 10:07

    Uyduruk “Paralel İslamı” anlatmış Nazif Ay. Arapça diye direten, sanki Tanrı Arapmış gibi; Arapça Allah, uydurma hadis, sünnet, ayet, vaka, olgu, olay satanlara Hanzo demesi az bile. “İslam” kelimesiyle “Hanzo” kelimesini yanyana getirmesine üslubuna içerleseniz de gerçekleri analatmış… Neyse “sadaka ömrü uzatır.” “CD lerimizden alın, kitaplarımızdan alın…,” para almaya gelince birden Türkçe konuşmaya başlıyor bu HANZOLAR.

  20. Sayin Filiz, “bizim köyde ..öte ..öt derler” demistir Can Yücel ve cok dogru söylemistir. Yok efendim sinkafli küfür edilmezmis, yok bunlar dillendirilmezmis falan filan kafayi kuma gömmekten baska bir sey degil.

  21. Ben de simdi sana döseneyecektim ama yorumlarimda yaptim zaten.

  22. Senin sacma yorumunu da yayinlamis. Iste fark bu. Tarafsizlik bu. Sen git sözcüye beraber pkk yi översiniz türkiyeyi yerersiniz.

  23. Tuhafazakar Süslüman süper olmus birader :)

  24. Buhari Müslim Ebu Davutta diyor ki “kim sabah yedi tane ajme hurmasi yerse o gün geceye kadar ne zehir ne de sihir zarar verir”. Bu sahih bir kaynak. Simdi müslüman arkadaslara soruyorum, o hurmadan yeyin, sonra da bir fare zehrini icmeyi deneyin. Bakalim ne kadar müslümansiniz. Hadisin mucizeviligin ispat etme firsati size iste. Deneyin bakalim neler oluyor.

    Yine Ebu Davutta gecen sahih bir hadis; gemiye binmek Hac ve Umre ve Cihad maksadi disinda gemiye binme diyor. Hepiniz eminim her sabah bir vapurdan inip digerine biniyorsunuzdur :)

    Buhari de deve sidigi ile ilgili bir hadis var: Peygamber deve sidigini sifa diye tavsiye ediyor. Niye hepiniz gidip deve sidigi icmiyorsunuz?? Icin de sunun faziletlerini sifalarini bize bir anlatin müslüman arkadaslar.

    Nazif Ay kizacaginiza din adina yapilan hanzolugunuza, din diye yutturulan hurafelere kizin ve aklinizi basiniza toplayin. Allah beyin vermis kullanin diye.

  25. Yahu üstad NAzif Ay in söyledikleri uydurma filan degil gercekler. Bakin müslümanlarin ve islamiyetin haline. Doga bilimleriyle ugrasan, matematikle ugrasan, felsefeyle ugrasan alimler gitmis, allahin farz kildigi 5 vakit namazi kildigi icin milletin cebinden maas alan, dügünde dernekte mevlüt okuyarak yolunu bulna, cocuk istismarcisi bir güruh gelmis. Yalan mi bunlar? Tek tek inceleyelim. Suudi Arabistan, kanli bicakli oldugunuz BAE, misir bunlarda müslüman. Simdi siz mi iyi müslümansiniz yoksa onlar mi? Bazi Afrika ülkelerinde kadinlarda sünnet ediliyor dina adina tabii. Siz mi müslümansiniz yoksa onlar mi? Bu hanzoluk degil de nedir?

  26. Sayın Filiz, bu eleştirilerin yazılabilmesi için bile Sayın Ay’ın yazısı iyi olmuş. Tersten de olsa bize inceliğin çok gerekli olduğunu -eleştirileriniz sayesinde- bize göstermiş oldu. İfrat illaki sınırları zorluyor. İnceleliklerimizi zedeliyor. Hem size hem Ay’a teşekkür ediyorum.

  27. 15 Ocak 2021, 09:09

    Sayın hocam çok güzel bir eleştiri yazısı olmuş. Nazif Ay’ın üslubu için, son yıllarda çok kullanılan “maksadını aşan” ifadesi veya “üzüm yemek yerine bağcıyı dövmek” ifadesi belki iyi bir teşhis ve tespit olabilir. Elbette Nazif Ay’ın tepki gösterdiği sözde islami olanitici durum ve eylemlere akıl sahiplerinin itirazı pek olmaz ama bu anlatım tarzı, maalesef yazısının konusu olan zihniyet ve zevatın ki, başka bir yazar bunların bir kısmı için “tuhafazakar süslüman” şeklinde müthiş bir benzetme de yapmıştı, bolca bulunduğu yandaş ve yalaka medya ve cenah tarafından tepe tepe yıllarca istismar edecekleri bir malzemeye dönüşmesin ve Nazif Ay bir sosyal meddya lincine uğramasın diye dua edelim.

  28. Hocam,Nazif Bey hakkında ki eleştiriniz hayata uymuyor sanki.Prensipler tartışması mı yoksa Nazif Hocanın çıplak ve buz kadar soğuk gerçeği aslına uygun tarifi mi?Ben Nazif Hocanın yazısını tertemiz,ahlak dolu buldum.Durumu durumun vehametini kalbinden vuran tanımlarla ortaya seriyor.Daha ne?

  29. Nazif Ayın yazıları bir tuhaf hocam sağolun varolun biz red edince ciddiye alınmıyor

  30. 15 Ocak 2021, 08:44

    teşekkür ederim, çok güzel olmuş, ben dindar bir müslüman olarak maalesef bahsi geçen yazarın yazısını açıp okuyamadan geri kapatmak zorunda kalmıştım, duygularıma tercüman olmuşsunuz adeta

  31. inanaçlara saygınızdan dolayı teşekkür ederim.diğer yazarlarında inanç ve fikirlere saygı çerçevesinde kimseyi incitici ifadeler kullanmamasını umarım.saygılarımla

  32. 15 Ocak 2021, 08:14

    şahin bey teşekkür ediyorum. tam da adı geçen yazarın yazısına yorum döşenecektim ki imdadıma yetiştiniz. tekrar teşekkür ediyorum.

  33. Allah’a şükür hala öğretmenlerimiz var,ilaç gibi geldin sevgili öğretmenim.

  34. Okurların yazar eleştirilerini yayınlamayan veryansın nasıl oldu da bu yazıyı yayınladı. Veryansın ın kurumsal niteliğinin kafası biraz karışık heralde. Temel işiniz eleştiri yapmakken nasıl olurda kendinizi eleştiriye kaparsınız.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!