Ahmet Müfit yazdı…
Sermaye piyasalarında kredili işlem yapmak ne demektir? Bilmeyenlere kısaca anlatalım: Kendinizin olmayan, normalde piyasada geçerli faiz oranlarının üzerinde bir faizle borç olarak aldığınız parayla borsada alım yapmak yani başkasının borç verdiği parayla hisse alıp, o hissenin hem aldığınız paranın faizini ödeyecek hem de size bu riskli işlemi yaptıracak kadar çok para kazandıracağını hayal etmek üzerine kurulu bir “piyasa”. Piyasacılarca bu tür işlemlerin kaldıraçlı işlemler olarak tanımlanıyor ve bu şekilde normalleştirilmeye çalışılıyor olması, mevzuatın bu tür işlemlere izin veriyor olması da, bana göre bu yapılanı masum kılmıyor, ekonomin gereği rasyonel işlemlermiş gibi görünmesini sağlayamıyor.
İlave edilmesi gereken diğer bir husus da, düşük faiz oranlarının ve para bolluğunun bir arada geçerli olduğu, dolayısıyla borsa endeksinde hızlı yükseliş ortamlarının oluşturulabildiği dönemlerde kısmen daha az riskli olan bu işlemin, yüksek faiz dönemlerinde çok daha riskli hale geldiği. Dolayısıyla böyle dönemlerde, bu işi yapmak/yapabilmek için ya herkesten çok daha akıllı olmanız, ya bir yerlerden tiyo almanız, ya piyasayı manipüle etme gücünüzün olduğunu düşünmeniz ya da gerçekten kumar bağımlısı olmanız gerekiyor. Bunun, bu işlemleri savunan piyasacıların iddia ettiği gibi finansal okuryazarlık denilen saçmalıkla ya da “daha geniş veri setine ve birikime” sahip olma iddiasındaki aracı kurumlarla çalışmakla bir ilgisi yok anlayacağınız.
Neyse, biz konumuza dönelim. Yazının başlığı, birbiriyle doğrudan ilişkili iki soruya yanıt arıyor. Birinci soru, piyasaların büyük beklenti içerisinde oldukları dışarıdan yeni sıcak para/borç girişi olur mu, ikinci soru ise olur da gelirse, gelen bu para borsaya gider mi? Borsadaki kredili işlemlerle de doğrudan ilişkili olan bu soruları yanıtlamak içinse öncelikle, borsaya ilişkin mevcut verilere bakmak gerekiyor. Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği verilerine göre, Borsa İstanbul’da krediyle yapılan işlemlerin miktarı ve hacmi, bu yıl Haziran ayı itibarıyla geçen yılın tümüne ait seviyeleri aşmış, miktar olarak 45900’e, toplam kredili işlem hacmi olarak ise Haziran ayı sonu itibarıyla, geçen yılın toplamını aşıp 58 milyar TL’ye ulaşmış durumda. An itibarıyla faiz yükü dahil bu seviyenin üzerinde olduğunu söylemek de çok yanlış bir tahmin olmaz sanırım. İşlem hacmindeki pozitif bir değişimden/artıştan kaynaklanmayan, ciddi boyutlu bir kredili işlem hacmi artışından, yüzde 100’lere yaklaşan, hatta yüzde yüzü de aşan bir faiz yükünden bahsediyorum.
Kredili işlem hacmindeki artışın nedeni, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) uyguladığı yüksek faizin, yapılan mevzuat düzenlemelerinin ve kredi notu artışlarının yurtdışı para satıcılarının/yatırımcıların ilgisini çekeceği, mevduat ve para piyasası fonları, kamu borçlanma senetleri ile birlikte borsaya da yeni para girişi olacağı beklentisiydi. Ancak yaşananlar, beklenenle pek de uyumlu olmadı. Dışarıdan, yüksek faize gelen sınırlı para (yatırım) dışında, artan döviz rezervinin esas kaynağı, parasını uzun süredir dövize park etmiş kişilerin, yüksek faizden pay almak ve bir ölçüde de olsun varlıkların değerini korumak amaçlı olarak bozdurduğu döviz oldu. O para da, bozdurulma amaçlarına uygun olarak büyük ölçüde ya mevduatta ya da TL para piyasası fonlarına park etti. Sonuç olarak,borsaya yeni para girişi beklentisi gerçekleşmedi.
Hal böyle olunca da, ülkeye harıl harıl yeni borçlar yağacak beklentisi ile 2023 sonundan itibaren yükselişe geçen ve Haziran itibarıyla 10500 seviyesini aşan BİST 100 endeksi, yaz sonu itibarıyla hızla kan kaybetmeye başladı. BİST100 Endeksinin 9500’lü seviyelere kadar geriledi.
Bu gerilemeden en olumsuz etkilenen gurubun ise, dışarıdan gelecek sıcak paraya güvenip, yüzde 100’lere ulaşan, hatta aşan faizle borç alıp borsaya yatırım yapanlar ve bu borçları veren ve gelirlerinin azımsanmayacak bir kısmını bu kredili işlemlerden kazanan aracı kurumlar olduğunu söylemek sanırım yanlış olmayacaktır. Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği internet sayfasında, Kaldıraçlı İşlem Bildirimleri üst başlığı altında yayınlanan, Karda ve Zararda Olan Müşteri Hesaplarının Oransal Dağılımı tablosuna baktığınızda, zararda olan hesapların, toplam hesaplara oranının, neredeyse geçmişte hiç olmadığı düzeylere yükselmiş olması, bu anlamda çok da şaşırtıcı değil.
Bu sıkıntının, piyasa kanallarında İngilizce katkılı kötü bir Türkçeyle ve yapıştırma bir özgüvenle konuşan aracı kurum temsilcilerinin niçin, hızla faiz indiriminden yana tavır aldıklarını da ortaya koyduğu kanısındayım. Bu kanımı güçlendiren bir diğer gelişme, borsada uzun zamandır hem spekülasyon yapıp hem de hariçten bir uzmanlık kurumuymuş gibi, kamuya açık raporlar yayınlayarak borsayla ilgili ahkam kesen yani manipülasyonun hem de hasını yapan yabancı büyük yatırım bankalarının da, Aralıkta faiz indirimi bekleyen koroya katılmış olması. Bu seferki beklenti, faizlerin düşürülmesiyle, mevduattan ve TL yatırım Fonlarından çıkacağını bekledikleri paranın borsaya yönelmesi ki, 22 Kasım tarihli, Makro İhtiyati Çerçeveye ilişkin basın duyurusuyla kamuoyuyla paylaşılan kararları bu yönde atılmış bir adım olarak değerlendirmek mümkün.
Bu noktada akla gelen soru ise, bu beklenti geçekleşir yani TCMB Aralık toplantısında faiz indirimine başlarsa, halihazırda mevduatta ve TL fonlarda bulunan para, piyasanın beklentisine uygun şekilde borsaya yönelir mi? Yabancıyı ikna etmekte pek de başarılı olamayan piyasacılar, yerliyi ikna edebilir mi?
Piyasacıların bu konuda ciddi bir algı operasyonuna, yönlendirme gayretine gireceklerini beklemek yanlış olmayacaktır. Başarabilirler mi? Hep birlikte göreceğiz.
Kaynaklar:
https://www.isbank.com.tr/kredili-hisse-senedi-alimi
https://tr.investing.com/indices/ise-100
https://www.vap.org.tr/uyruk-bazinda-yatirimci-sayilari
https://tspb.org.tr/wp-content/uploads/2024/11/Turkish_Capital_Markets-202411-TR.pdf,
https://tspb.org.tr/kaldiracli-islem-bildirimleri/
https://tspb.org.tr/veriler/#araci-kurum-verileri
https://www.borsaistanbul.com/tr/
https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Duyurular/Basin/2024/DUY2024-62