Avatar
Barış Adıbelli

Paşinyan’ın denge politikası

featured

Dr. Barış Adıbelli yazdı…

Geçtiğimiz hafta gündeme Azerbaycan’ın Ermenistan’a yönelik Karabağ’da düzenlemiş olduğu terörle mücadele operasyonu damgasını vurdu. Karabağ zaferinin hemen ardından Ermenistan, Karabağ bölgesindeki yerli Ermeniler silahlandırarak sözde Azerbaycan işgaline karşı bir direniş gücü oluşturdu. En azından Ermenistan’ın Batı’da anlattığı hikaye bu. Aslında, Ermenistan, yerli Ermeni halkından terörist devşirmişti. Bu eşkıya sürüsünü de Batı’da özgürlük savaşçısı direniş, savaşçısı olarak pazarlıyorlardı; ancak kısa sürede Azerbaycan güvenlik güçleri bu eşkıya sürüsünün maskesini düşürdü.

Ermenistan, savaş sonrası süreçte güya bir barış anlaşmasını müzakere ediyormuş gibi dünyaya şov yaparken arka planda ise Laçin koridoru üzerinden insani yardım adı altında Karabağ’a silah kaçırmış, Ermenistan ordusundan kimileri üniformalarını çıkararak Karabağ’a gitmiş; hatta Lübnan’dan eski ASALA artıkları Karabağ’a gelmiş burada yeni bir milis gücü oluşturma arayışı içerisine girmişler.

44 gün süren Karabağ savaşının ardından kazanılan zafer Ermenistan hükümeti tarafından kabul edilmiş olsa da Avrupa ve ABD’de bulunan Ermeni diasporası tarafından bugüne kadar hazmedilememiştir. Sadece Ermeni diasporası değil onlara ev sahipliği yapan Fransa gibi ülkeler tarafından da kabullenilememiştir. Bunun sonucu olarak da Paşinyan hükümetinin barış yönünde attığı her bir adıma karşılık iki adım da geri atmaktan imtina etmemiştir. Bu nedenle barış sürecinde bir arpa boyu yol katedilememiştir.

Cumhuriyet’in 100. yılını kutladığımız şu günlerde Batı, Türkiye ile halen bir hesaplaşma arayışı içerisindedir Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yönelik tavrı; hatta öfkesi bu yüzdendir. Sevr anlaşmasını kabul ettiremeyen Batı hala bunun eksikliği ile yaşamaktadır. 100 yıl önce Birinci Dünya Savaşı’nda millet-i sadıka dediğimiz yanı başımızda komşularımız olan Ermeniler emperyalist güçler tarafından silahlandırılmış ve Osmanlı devletini arkadan vurmuşlardır. Bugün Karabağ’da şahit olduğumuz yerli Ermeni halkının silahlandırılarak terör faaliyetleri içerisine sokulması olayını aslında biz Türkiye olarak 100 yıl önce yaşadık. Çarlık Rusya’nın da içinde bulunduğu Batılı emperyalist güçlerin silahlandırdığı Taşnak ve Hınçak çeteleri Anadolu’nun her yerinde katliamlar yaptı. Dün Anadolu’daki ve Hocalı’daki Ermeni vahşetine karşı duyarsız kalan Batı dünyası bugün de Karabağ’da yaşananlara duyarsız kalmıştır ve kalacaktır.

Küresel güçlerin ana gündemi Karabağ veya Ermeniler değil; küresel güçlerin ana gündemi Güney Kafkasya ve Hazar havzasıdır. Ermenistan, ABD için Kafkasya’ya ve Hazar havzasına yerleşmesi için bir piyondur. İşte bu nedenle Paşinyan hükümeti ABD ile her ne kadar tatbikat yapsa da ABD’ye bir noktada temkinli ve mesafeli yaklaşıyor. Rusya kartından da tamamen vazgeçmiyor. Onun için Rusya’yı sert bir şekilde eleştirmesine rağmen örneğin Ermenistan’daki Rus üssünün kapatılmasını istemedi veya kendisi Rusya’nın öncülüğünde kurulan Kolektif Güvenlik Antlaşma Örgütü’nden çekilmedi. Her şeye rağmen, Rusya’yı bir denge unsuru olarak ABD’ye karşı bu bölgede kullanmaya çalışıyor. Özetlemek gerekirse Paşinyan ne Batıdan vazgeçiyor ne de Rusya’dan. İşte bu Paşinyan’ın denge politikası; ancak bu denge politikasını bozan bir başka faktör Ermeni diasporası. Batı dünyasıyla Ermeni diasporasının politikaları da her zaman paralellik göstermiyor, bazen çıkarları çatışıyor.

Batı dünyası, Güney Kafkasya’ya bir şekilde müdahil olabilme adına Karabağ sorununun canlı ve dinamik bir şekilde devam etmesini istiyor. Karabağ sorununun barışçıl bir şekilde çözülmesi Batı’nın çıkarlarına aykırı. O nedenle Ermenistan’a sürekli telkinde bulunuluyor.

Rusya, Ermenistan’dan, Ermenistan da Rusya’dan kolay kolay vazgeçemezler. Ermenistan diasporasının en güçlü olduğu yerlerden birisi de Rusya’dır. Rusya tarihinde, siyasetinde, bürokrasisinde, askeri bürokrasisinde ve toplumun diğer alanlarında Ermeni kökenli Rusların etkisi oldukça büyüktür.

Türkiye’ye gelince; Türkiye bölgesinde önemli ve güçlü bir aktör olarak Kafkaslar’da yaşanan tüm gelişmelere karşı tarihi sorumluluğunun bilincinde bir şekilde hareket ediyor. Türkiye için Güney Kafkasya’da tek seçenek barış ve diplomasi, savaş bir çözüm aracı değil. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nahçıvan ziyaretinde Ermenistan’a uzatılan barış elinin geri çevrilmemesini söylemiştir. Buna rağmen, Türkiye bölgede en kötü senaryoya karşı da hazırlıklarını yapıyor. Bu bağlamda, Türkiye-Azerbaycan İttifakı’nın meşru hukuki altyapısını oluşturan 2021 de imzalanan Şuşa beyannamesi, iki ülkenin aynı zamanda güvenlik, siyaset ve diplomasi alanındaki işbirliklerinin bir yol haritasını da oluşturduğu gibi uluslararası hukuk açısından da daha rahat hareket etmelerine olanak tanıyor.

Sonuç olarak Ermenistan ve Azerbaycan arasında yakın bir zamanda bir barış anlaşması imzalanması şu koşullarda zor görünüyor. Hele de Ukrayna Savaşı’nın ABD’nin beklediği gibi gitmemesi, Rusya’nın bu savaştan zayıflayarak çıkmaması, ister istemez Ukrayna savaşının da şekil değiştirerek yakın çevresine özellikle Balkanlara, Karadeniz’e hatta Kafkaslara yayılması ihtimalini daha da artırmaktadır.

Son söz: Ermenistan Başbakanı Paşinyan sanıldığı kadar zayıf bir siyasetçi değil. Aslında Ermenistan’ın bugüne kadar görmüş olduğu en güçlü Başbakan. Ermenistan tarihinde belki de Batı’nın doğrudan müdahale ederek ve destekleyerek iktidara taşıdığı tek Başbakan. Bu nedenle, Rusya’ya karşı oldukça cesur açıklamalarda bulunuyor, tabii eğer ortada danışıklı bir dövüş yok ise…

Ukrayna savaşı ile büyük bir jeopolitik hesaplaşma da ortaya çıktı. Dolayısıyla bu dönem her şeyden şüphe etmenin vaktidir…

Paşinyan’ın denge politikası

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!