Ahmet Müfit
Ahmet Müfit
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Manşet
  4. ‘Dış kaynakla büyümek’ ya da bir büyük yalan!

‘Dış kaynakla büyümek’ ya da bir büyük yalan!

featured

Ahmet Müfit yazdı…

“Dış kaynakla büyüme” adı altında masumlaştırılmaya, yeterli tasarrufumuz olmadığı için başkalarının /yurt dışının tasarruflarını” kullanıyoruz” denilerek meşrulaştırılmaya, sözde imalat sanayi patronları finansman ihtiyacımız var diye bağırttırılarak masumlaştırılmaya, kaçınılmaz bir şey olarak sunulmaya çalışılan şeyin gerçek adı “borç”.

Hani “yiğidin kamçısı” olduğu, yiyenin kesesinden yediği söylenen, piyasa kanallarında boy gösteren piyasacı taifesince, akıllı kullanıldığında -burada akıllı, bu işlere aracılık eden, bu işler sayesinde hayal edemeyecekleri kadar kazanan kendileri oluyor- çok faydalı bir şey olarak ifade ettikleri bir büyük havuç.

Gerçekte ise, aile ve ülke batıran, aileyi, ülkeyi namerde muhtaç bırakan bir büyük bağımlılık, kazandığından çok harcamakla/harcayabilmekle yani borç parayla yaşanan ödünç refahla kendisini zengin zanneden, aldığının kat be katının ülkenin, gençlerin, çocukların geleceğinden çalındığını görmezden gelen/görmek istemeyen bir büyük yalan. Büyüme ve kalkınmanın aynı şeyler olmadığını yıllardır yazan çizen biri olarak, dünyada borç parayla, kalkınan bir ülke olmadığını da ilave edelim.

Yukarıda da ifade ettim, borçlanmanın en büyük nedeni kazandığından çok harcamak, ürettiğinden çok tüketmek yani ayağını yorganına göre uzatmamak. Bu durumun istatistiki olarak en önemli iki göstergesi ise dış ticaret ve cari denge rakamları. Teknik tanım “denge” kelimesiyle yapılsa da, bizde her ikisinin günlük dilde söylenişinin “açık” kelimesiyle yapılıyor olmasının nedeni, Atatürk’ün olmazsa olmaz dediği bağımsız ekonomi ülküsünden vazgeçtiğimiz 1940’lı yılların ikinci yarısından itibaren dengeyi bir türlü tutturamamış olmamız. Neyse, TÜİK tarafından açıklanan Nisan 2025 Dış ticaret İstatistiklerine göre, 2025 Nisan ayında dış ticaret açığı, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 22,3 artarak 9 milyar 891 milyon dolardan, 12 milyar 92 milyon dolara yükselirken, ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 66,1 den,  yüzde %63,2’ye düşmüş. Benzer durum Ödemeler Dengesi (cari denge) rakamları için de geçerli doğal olarak. 2025 Ocak-Mart döneminde Cari Açık, bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 25 artmış durumda.

Finanse edildiği yani borçla karşılandığı sürece cari açık sorun değil diyen, öngörülebilirlik diyerek, devletin para satıcılarının talepleri doğrultusunda “öngörülebilir” şekilde yeniden düzenlenmesini isteyen, günümüz mandacıları olarak da adlandırabileceğimiz piyasacıların bu büyük yalanının sonucu ise piyasa kanalı BloombergHT’de yer alan, 27 Mayıs 2025 tarihli, “Finansman gideri, İSO 500 şirketlerinin faaliyet kârının yüzde 97’sine ulaştı” başlıklı haber.

Söz konusu haber, finanse edilmişte, bir bakın bakalım bedeli ne olmuş sorusunun yanıtı. Anılan haber ekinde yer alan tabloya göre, 2014’de, yüzde 52,5 olan oran, 2024’de yüzde 96,6’ya çıkmış. 2014-2024 ortalaması ise yüzde 60’lar düzeyinde. Bu oranın, çoğunlukla karını, öz kaynağını güçlendirmek yerine, sanayi dışı yatırımlarda -ev, arazi, lüks tüketim ve yurtdışı finansal enstrümanlarda- “değerlendiren”, bu şekilde kendi şirketini soyarak, kişisel servet yapmayı tercih eden, finansman ihtiyacını ucuz krediyle ve kamu teşvik ve destekleriyle karşılamaya alıştırılmış,  dolayısıyla öz kaynak oranı düşük orta ve küçük ölçekli sanayi için çok daha fazla hatta yıkıcı olduğunu anlamak içinse sadece konkordato ve iflaslardaki artışa, bakmak yeterli. Dünya gazetesinin internet sitesinde yer alan 13. Mart 2025 tarihli, habere göre, 2025’in ilk iki ayında konkordato başvuruları geçen yıla göre yüzde 172 yükselirken, iflas kararları da yüzde 92 oranında artmış durumda.

Düşünme faaliyetini genel olarak pek sevmesek de, yine de bir kez olsun şapkamızı önümüze koyup, birlikte düşünmeye çalışalım. Bu kapsamda öncelikle yapmamız gereken şey, “Bir ülkede faaliyet gösteren şirketlerin faaliyet karlarının yüzde 97’sini, ya da bırakın 97’sini sadece yüzde 60’ını dahi faize ödüyor olması ne anlama gelir?” sorusunu yanıtlamaya çalışmak olmalıdır.

Bu çok önemli olduğunu düşündüğüm sorunun yanıtını, bu durumun sonuçlarını, şirketler (geldiğimiz noktada, sanayi şirketleri yanı sıra inşaat ve ticaret dahil diğer sektörlerde faaliyet gösteren şirketler ya da esnaf açısından da farklı bir durum söz konusu değil), vatandaş ve ülke açısından üç farklı düzlemde neden olduğu sorunları/sonuçları esas alarak vermek doğru bir yöntem olacaktır.

Şirketler açısından baktığımızda ilk gördüğümüz sonuç, tüm şirket faaliyetlerinin nihai amacı olan karın, güncel olarak yüzde 97’sinin, bu şirketler borç veren finans sektörünün yani para satıcıları ve bu satışa aracılık edenlerin cebine girdiği. Bu sonucu, serbest piyasacı bakış açısıyla değerlendirdiğinizde sorunu, finansman maliyetlerindeki artış ve finansmana ulaşmada artan zorluklar olarak değerlendirmek ve bu noktada çözüm arayışında -halen, yürütülen ve enflasyonu düşürme amaçlı olduğu söylenen IMF patentli program gibi- olmak şüphesiz ki doğru bir gidiş olarak pazarlanabilir. Ancak şimdilerde tek ve evrensel doğru olarak gösterilen bu teslimiyetçi, piyasacı bakış açısını değiştirip, şirketlerin faaliyet karlarının yüzde 97’sinin faize gittiği sonucunu, toplumcu/kamucu bir bakış açısıyla değerlendirdiğinizde, sorunun kaynağını da değişiyor. Yaşananları ulusal kaynakların, yabancı para satıcıları ve içerideki aracılarına ulusal kaynakların aktarılması, halkın refahının yabancı para satıcıları ve işbirlikçilerine peşkeş çekilmesi, ekonomide faaliyet gösteren şirketlerin giderek artan oranda yabancılaşması/yabancı sermayenin eline geçmesi olarak değerlendiriyorsunuz. Böyle yaptığınızda, sorunun çözümü için uygulanması gereken politikalar da farklılaşıyor. Çözüm, yabancının parasına yani “yatırım için gerekli dış kaynak olarak güzellenen” dış borca bağımlılığın azaltılması, sermaye hareketlerinin dizginlenmesi, özel sektörün, devletin, herhangi bir bütüncül planlamaya dayanmaksızın, ülkenin geleceğini ipotek edecek şekilde “özgürce” borçlanılmasının engellenmesi oluyor doğal olarak.

Vatandaşlar açısından baktığımızda da durum çok da farklı değil. Uygulanan ekonomik politikalarını hangi gözlükle değerlendirirseniz değerlendirin ulusal ölçekte ve sıradan vatandaşlar yani yağmadan pay almayanlar açısından ortaya çıkardığı sonuç değişmiyor. Karının büyük çoğunluğunu para satıcılarına faiz olarak ödeyen şirketlerin ya da aynı aymazlıkla hesapsız kitapsız borçlanan devletin yapması kaçınılmaz olan şey, diğer “masrafları” yani ücretleri, sosyal harcamaları kısmak, devleti küçültmek, kamu hizmetlerinin kapsamını daraltmak yani sağlığı, eğitimi ve diğer kamu hizmetlerini özelleştirerek, özel yağmaların konusu yapmak oluyor haliyle.

En vahim durum ise doğal olarak, ülke/ülkenin geleceği açısından bakıldığında ortaya çıkıyor. Çünkü burada borcun,  ödenen faizin bedeli yalnızca para olmuyor, para olarak kalmıyor. Doğrudan ulusal bağımsızlık, ulusal egemenlik, devletin yapısının para satıcılarının ve ardındaki emperyalist devletlerin talepleri doğrultusunda değiştirilmesi, etnikçi, mezhepçi açılım talepleri olarak önünüze çıkarılıyor.

Bu yazı kapsamında son olarak ifade etmek istediğim konu, devlet bankalarını, devlet sigorta şirketlerini, devlet sanayi işletmelerini, devlet madencilik şirketlerini babalar gibi satıp, yok edip, ulusal ekonomiyi bütünüyle yabancı para satıcılarının, yabancı sermayeli şirketlerin at koşturma alanı haline getiren iktidarın ve iktidar yandaşı basının, “faiz lobisi” ya da “faizsiz ekonomi” söylemlerinin, toplumun gazını almak, nabza göre şerbet vermek dışında hiçbir anlam taşımadığı.

https://www.bloomberght.com/finansman-gideri-iso-500-sirketlerinin-faaliyet-krinin-yuzde-97-sine-ulasti-3749297

https://www.dunya.com/ekonomi/ilk-iki-ayin-verileri-aciklandi-iflas-basvurularinda-rekor-artis-haberi-767955#:~:text=Konkordato%20ba%C5%9Fvurular%C4%B1%20ge%C3%A7en%20y%C4%B1la%20g%C3%B6re,da%20y%C3%BCzde%2092%20oran%C4%B1nda%20artt%C4%B1.&text=Konkordato%20Takip%20verilerine%20g%C3%B6re%2C%20Ocak,172%20artarak%20869’a%20ula%C5%9Ft%C4%B1.

https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Dis-Ticaret-Istatistikleri-Nisan-2025-53902

https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/609ef884-3b3c-4bc3-84fe-9254244c3490/odemelerdengesi.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPACE-609ef884-3b3c-4bc3-84fe-9254244c3490-pr8snJJ

https://www.yenisafak.com/gundem/faiz-artti-dolar-yukseldi-enflasyon-azdi-uretim-dustu-sanayi-duruyor-4711059

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Tebrik ederim. Birileri iktisatçı gibi yazıyor. Elinize sağlık. Meydan artizlere kalmıştı.

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya abone olun!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet