Murat Bölükbaşı
Murat Bölükbaşı

Bedel

featured

Murat Bölükbaşı yazdı…

Sayın Erdoğan, geçtiğimiz günlerde ‘’Ekonomide kendimiz bedel ödedik ama milletimize bedel ödetmedik’’ dedi. Bu bedel konusu önemli! Hazır Cumhurbaşkanı konuyu açmışken bedel konusunu masaya yatırmakta fayda olacağını düşünüyorum. Yine geçtiğimiz günlerde kamuoyu araştırma şirketi olan ASAL, yapmış olduğu araştırmada üzücü ama şaşırtıcı olmayan sonuçlar paylaştı.

Araştırma sonucuna baktığımızda geçmişte en güven duyulan kurumların halk nezdinde bu güveni yitirdiğine tanık olduk. FETÖ eliyle kurgulanan ve iktidar ortaklığıyla sahneye konan Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla yıpratılan, esaret altına alınan Türk Ordusunun Atatürkçü ve Cumhuriyetçi askerleri bir bir tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bu komplo tutuklamalar yapılırken 2009’dan itibaren FETÖ’nün bir casusluk örgütü olduğunu bilen, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın ifadesine göre başbakanlık odasında öfkeyle ‘’Bunlar casus’’ diyerek elindeki dosyayı fırlatan Erdoğan, seçim mitinglerinde ‘’Beraber yürüdük biz bu yollarda’’ şarkısını kendisini destekleyen seçmenlerin karşısında keyifle ve coşkuyla söylemeye devam etti. Daha sonra terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan müebbet hapse mahkum olan, başta, TC. Devletinin 26. Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ olmak üzere üst rütbeli askerler hapse atılınca, sıralı atamalarda FETÖ’cü askerlere gün doğdu… Sürecin sonunda 15 Temmuz darbe girişimini yaşadık. Dünyaya nam salmış ordunun Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar’ın boynuna palaska geçirilmiş, derdest edilmişti ama, halkımız Yeni Kapı 7 Ağustos Demokrasi ve Şehitler Mitinginde ‘’Türkiye seninle gurur’’ duyuyor diye yeri göğü inletmişti… Olağanüstü din şurasında konuşan Erdoğan; ‘’Bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökememiş olmanın üzüntüsü içindeyim; Rabbim de milletim de bizi affetsin’’ demiş bedelini ise Türk Milleti karşısında güven kaybına uğratılan Türk ordusu ödemişti. Diğer yandan 2010 yılında Balyoz planına zemin hazırladığı öne sürülerek kaldırılan EMASYA Protokolü ordunun elini kolunu bağlamıştı. Ordu, en acil şekilde müdahale edilmesi gereken zamanda ana çözüm değil, destek çözüm ortağı olarak 36 saat sonra sahaya davet edilmiş, neticesinde Türk ordusu için evladını şehit veren ve bir oğlum daha var onu da vatana feda ederim diyen halk, 99 depreminde olduğu gibi devletini ve askerini en ihtiyaç duyduğu zamanda yanında görememişti. Hiç hak etmediği halde binlerce insanımız geciken müdahale sonucunda donarak can vermiş, bir anlamda devletine duyduğu sonsuz güvenin BEDELİNİ ödemişti. Öte yandan vatandaşına parayla çadır satan Kızılay, kaybedilen canların acısına tuz biber ekmişti. Kısacası BEDELİ yine millet ödemişti

18 yaş üzeri 2012 kişiyle yapılan araştırma anketinde sorulan ‘’En güvendiğiniz kurum’’ sorusuna, katılanların yine de %18 i ordumuz diye cevaplarken, hiçbirine güvenmiyorum diyen katılımcı sayısı %24,9’la birinci sırada yer aldı. TBMM, ÖSYM, YSK, Diyanet, Belediyeler, Yargı, TÜİK, Bankalar, Politikacılar ve Medyaya duyulan güven ne acı ki, yüzde ikiyi bile bulamaz hale gelmiş durumda…

Bu ülkeye ve insanına layık gördüğünüz tek adam rejiminin sonuçları ortada! Halkta karşılığı olan, geçmişte en çok güven duyduğumuz kurumlar hükümetiniz sayesinde yerlerde sürünüyor. Yaptığınız hataların BEDELİNİ ise bu kurumlar ödüyor Sayın Cumhurbaşkanı! Hem sorarım size; Siz hangi BEDELİ ödediniz..? Nas var dediniz, Merkez Bankası kasasındaki 128 milyar doları yaktınız, yetmedi İmamoğlu operasyonuyla milyarlarca doları yine çöpe attınız. BEDELİNİ asgari ücretli ve emekliler açlık sınırının çok altında sefalet içinde yaşayarak ödüyorlar; tabi buna yaşamak denirse… Son yangınlar hariç son üç yılda 80 bin futbol sahası büyüklüğünde ormanlarımız yanmış, THK 6 yıldır kayyumla yönetiliyor, yangın uçaklarımız satışa çıkarılmış, uçmasına, yangınlara müdahale edilmesine izin verilmiyor. BEDELİNİ ormanlarımız, hayvanlarımız, köylerimiz, köylülerimiz, milletimiz ödedi. İmar barışının BEDELİNİ çürük, kaçak ve malzemeden çalarak inşa edilen binaların altında kalan yüzbinlerce insanımız ödüyor. Ben Ekonomistim dediniz, aldığınız ekonomik kararların BEDELİNİ iflas eden, konkordato ilan eden küçük orta büyük ölçekli şirketler ve küçük esnaf ödüyor. Ülke iflasın eşiğine gelmiş, otobüsün aksı kırılmış mazotu bitmiş, siz ise ‘’Durmak yok yola devam’’ diyorsunuz. Allah aşkına sayın Cumhurbaşkanı! Biz size ne yaptık, bizden niye bu kadar nefret ediyorsunuz?

BEDEL ödemek deyince… Dün Veryansın TV kurucusu, onu yakından tanıyan, tanımayan ama yazılarıyla, televizyon programlarıyla uzaktan da olsa, telepatik de olsa bir bağ kuran herkesin ‘’Nihat Ağabeyi’’ Nihat Genç’i kaybettik. Nihat Ağabey, Serdar Akinan ile birlikte yaptığı SKY Türk Tv’nin Ne Var Ne Yok programıyla ekran radarıma girmişti. 2007 de başlatılan Ergenekon operasyonlarında herkes kulağının üstüne yatmış, ölü balık taklidi yaparken, o tek başına savaşıyor, Türk ordusuna kumpas kurulduğunu SKY Türk ekranlarından bas bas bağırıyor, Türk halkını bu operasyonlara karşı uyarıyor, kurulan FETÖ tezgahını halka duyurabilmek adına adeta kendini paralıyordu. Hatta bu uğurda 6 yıl boyunca program yaptığı SKY Türk televizyonundan ayrılmak zorunda kaldı. Mücadeleden hiç vazgeçmedi. Avrasya, Halk, Ulusal Kanal demeden vatan ve namus gazeteciliğinin Kuvayı Milliyesi olan bu yılmaz savaşçı yaşamı boyunca insanları gecenin bir yarısı aniden çalan beklenmedik bir kapı zili gibi uyandırmaya çalıştı. Benim uyanışımı sağlayan kişi de Nihat ağabeydi. Kendini mesleğine adamış sadece ‘’ekmeğine bakan’’ memleket meselelerine göz ucuyla temas eden apolitik bir kişiliğe vatandaşlık bilinci ve sorumluluğu yükleyen; Vatan, bayrak, toprak, millet nedir sorularının cevabını kelimelerle dans ederek, cümleleri altın sırmalı bir nakış gibi tüm benliğime ve ruhuma işleyerek, bana, ‘’Dertlinin derdiyle dertlenme’’ vijdan ve sorumluluğunu yükleyen, her bir cümlesiyle bende milli bir idarkin oluşmasına yol açan bir motivasyon koçuydu Nihat ağabey. Türk milletinin yalnızlaştığını, değersizleştiğini, çaresizliğe düştüğünü, öz vatanında kendini parya hissettiğin düşündüğü anda ‘’Dur bakalım! Bu dağlar, taşlar, ovalar, kuşlar benim! Ben Anadolu’yum! Yok öyle Türk’e kefen biçmek. Beni öldürdüğünü zannedersin ama, bir tohum, bir kuş, bir çiçek, bir ağaç, bir ırmak olur, binlerce kez yeniden doğarım bu topraklarda; Bizden kutulamayacaksınız, bizi asla yok edemeyeceksiniz’’ der ve düştüğün yerden seni kaldırırdı. Şimdi bizi kim kaldıracak Nihat Ağabey..!

Pazar günü İkindi namazını müteakip, Ankara Kocatepe Camii’nden alınarak Gölbaşı Mezarlığına defnedilecektir. Türk Milletine duyurulur!

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. ilker başbuğ hiç bir biçimde güvenmediğim hatta tam aksine çok ciddi kuşkular taşıdığım bir kişidir. o dönemde genelkurmayın başındaki bu şahıs türk ordusu dağıtılırken, kozmik oda tarumar edilirken bütün olan biteni oturup seyretmiştir. türk ordusunun emanet edildiği bu şahsiyet öyle bir zamanda seyircilik yapmışsa başka ne zaman görevini yerine getirecekti acaba.

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya abone olun!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet