Muharrem Karanfilci yazdı…
İnsan yaradılışı gereği, içinde bulunduğu toplumun, değer ve yargılarından mutlak etkilenir. Bu durumun direk olarak ekonomi ile ilgisi vardır. Hatta ekonomi, büyük perspektiften bakıldığında, toplumların geçmişlerine, örf, adet, gelenek ve göreneklerine bakılmaksızın, millet ruhuna ve kimliğinin de değişimine etkendir. Bireye indirgediğimizde ve ihtiyaçlar sıralandığında; gıda, sağlık ve eğitim ayaklarının, başlangıç noktası ekonomidir. Konuyu daha da açacak ve ilişkilendirerek olursak, daha iyi anlaşılacaktır.
80’li yılların içinde ve süregelen devamında, Türkiye’de bir arabesk furyası hâkimdi. Darbe yönetiminden çıkmış halk, ekonomik olarak büyük bir yıkımın içinde bulunuyordu. Tam da bu anda toplumun duygu ve buhranını anlatan bu müzik türü, bir anda toplum içinde rağbet görmeye başladı. Herkes bir anda arabeskçi oldu. Kime sorsan arabesk dinleme başladı. Hâlbuki Türk toplumunun genel yapısına bakıldığında, böyle bir müzik türü yoktu. Herkes plak şirketlerinin kapılarını aşındırmaya başladı. Anneler, babalar ellerinden tuttuğu el kadar çocukları, bu sektörün içine attılar. Sözde sanatçı olacağım diye, hiçbir eğitim almamış, evden kaçan çocukların sayısı hiç de yabana atılır cinsten değildi. Tüm ülke bir anda arabeskçi oldu.
Bunun temelinde elbette ekonomik koşullar vardı. Kolay para kazanma isteği, popüler olma isteği en belirleyici unsurlardı.
Sonra 90’lar geldi. Bu sefer pop müzik (popüler) hâkimdi ülkede… Bu sefer hep beraber pop müzik söylemeye başladık. Yeni yeni birçok sanatçılar, piyasada yerini aldı. Hatta 80’lerde arabesk söyleyen sanatçılar bile, pop müzik söylemeye başlar oldu. Yani paranın izini takip etmeye başladılar. Elbette 90’larda piyasaya çıkan sanatçılar, müzik eğitimi bakımından daha donanımlılardı. Müzik kalitesi olarak da asla 80’lerdeki arabesk kültürü ile tartışılmazdı. Tartışılan şey, bana kalırsa, arabeskçi olan toplumun bir anda popçu olmasıydı.
Televizyon kanallarının çoğalması ve yayın konusunda talepkâr olmaları, temeli olan pop müziğin yaygınlaşması konusunda da etkili oldu. Elbette bu kanallar spora da adım attılar. Haftada bir oynanan futbol maçları 2, hatta 3’e çıktı. Elbette burada da pazar payı büyüdü. O döneme kadar, futbolda, şimdiki gibi bu denli çok paralar yoktu. Futbol sokakta ve amatör ruhla oynanırdı. Daha çok kenar mahallelerde, yeteneklerin konuşulduğu bir spor dalıydı.
Futbolda da emperyalizmin körüklediği paralar konuşulmaya başlayınca, bu sefer halk olarak, çocukları elinden tuttuğumuz gibi kulüplerin kapılarında aldık soluğu… Hep birlikte futbolcu olmaya karar verdik. Futbol; yeteneklerin keşfedildiği sokaklardan, arsalardan çalınıp halı sahalara hapsedildi. “Ah bir de torpilim olsa, çok büyük futbolcu olurum” söylemleri, herkesin diline pelesenk oldu. Ülke olarak hepimiz futbolcu olduk. Para oradaydı çünkü…
O dönemde sıkça söylenen, “bu ülkede ya topçu olacaksın, ya popçu”, söylemi toplumsal yozlaşmanın, emperyalizme yenilginin, en belirgin sloganıydı. Elbette insanlar, bunu slogan değil, hayıflanmak ya da önerme şeklinde kullansalar da, maalesef gerçeklik buydu.
Sonra 2000’ler geldi. Bir gün Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Ben BOP’un eş başkanıyım” dedi. Millet önce birbirine bakıp anlamaya çalışsa da eller patlayıncaya kadar alkışlandı. Çünkü iktidar ve güç belliydi. Para da oralarda olabilirdi. Belki bulunabilirdi. Ne olduğunun bir önemi yok ama para da orada olabilirdi. Bu tür sorgusal savların bir önemi yoktu. Önemli olan güçlünün yanında olmak, parsadan pay almaktı.
BOP projesi tıkır tıkır işledi. Irak yıkıldı. Arap Baharı ismi ile güzellenmiş ve şirinleştirilmiş nice ülkelere tek tek ayar verildi. Filistin zulüm ve işgal altına alındı. Binlerce çocuk ve insan katledildi ve katledilmeye devam ediyor. Filistin’e üzülenlerle, BOP’u alkışlayan aynı kişilerdi. Bu ne yaman çelişkiydi ama önemi de yoktu. BOP’u alkışlayanlar, İsrail değirmenine, su taşımıyorlar mıydı? Şimdi popülarite, rağbet görmek, BOP’u alkışlamak mıydı?
Şimdi Suriye devrildi. BOP’un başka bir halkası… Ülke şimdilik dörde bölündü. İsrail, Suriye topraklarını işgal etmeye başladı bile… Yıllarca El Kaide ve El Nusra içinde, İsrail ve Amerikan desteği ile biti kanlanmış HTŞ, ülkedeki mevcut rejimi sonlandırdı. Bazı kesimler acayip alkışlıyor yine… Kutlama filan yapıyorlar.
BOP işliyor yine tıkır tıkır…
Şimdi ne mi oldu diyeceksiniz?
Esad yıkıldı. Suriye devrildi.
Bizim de güney sınırımızda, nur topu gibi ikizimiz oldu.
Bunlar, yönetimi ele geçiren ve meşruluğu tartışılan HTŞ ve bu süreçte güçlenen topraklarını genişleten PYD/YPG…
Her ikisi de İsrail ve Amerika’nın çocukları bilesiniz istedim.
Çok güzel anlatım. Teşekkürler 👍